7 Temmuz 2025 Pazartesi

Sermayenin Güzü, Çocuk Emeğinde!

Kapitalist sistemin başlangıç döneminden itibaren, ailedeki çocuk çalışması yerini çocuk işçiliğine bırakmış; çocuk emeği, sermayenin değerlenmesinde yaygın olarak kullanılmıştır. Teknolojinin gelişmesi işi kolay kıldıkça; hünerli ve adale gücüne ihtiyaç azaldıkça çocuklar, akın akın sömürü alanları olan fabrikalara, imalathanelere çekilmiştir. Beş yaşına kadar inen çocuk işçiliğiyle, açık havada, okulda olması gereken çocuklar, dört duvar arasında 16 saate varan fiziksel, sosyal ve psikolojik yıkıma maruz kalmış; küçük bedenler, acımasızca tahrip edilmiştir.

Çocuk emeği üzerinden bu acımasız sömürüye; bir düzen verme ve belirli kurallara bağlama çabaları sürgit devam etmiştir. Bu yönde fabrika yasaları çıkarılmış, çalışma yaşının ve yaşa göre çalışma zamanlarının düzenlenmesi çabasına girilmiş; çocuk işçiliğinin yasaklanması mücadeleleri verilmiştir.

Dün olduğu gibi bugünde başta Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNİCEF olmak üzere birçok kurum ve kuruluş; çocuk emeğinin sınırlandırılması ve yasaklanması mücadelesi vermektedir. Çocuk işçiliğine karşı mücadelede; geçmişten günümüze yol kat edilse de, dünyada büyük ölçüde çocuk işçiliği varlığını sürdürüyor. ILO ve UNICEF in 11 Haziran 2025 te yayınlanan tahminine göre, dünya genelinde 138 milyon çocuk çalışıyor. Çoğu çocuk emeği sermayeyle ilişkileniyor, artı değer üretme aracına dönüşüyor.

Türkiye’de TÜİK verilerine göre, 15-17 yaş arası çocukların 869 bini kayıtlı işçi olarak çalışıyor. MESEM kapsamında ise 503 bin 962 çocuk işçi çalışıyor. Buna kayıt altına alınmamış, yabancı uyruklu ve mevsimlik çalışan çocuklar da eklendiğinde 3 milyona varan bir çocuk çalışmasından söz ediyoruz. Üç milyona varan çocuk, sömürü çarkındayken; MÜSİAD başkanı kapitalist, ‘ara eleman’ ihtiyacından söz ediyor. Bu ihtiyaca yönelik olarak, liselerin zorunlu eğitim kapsamının daraltılması talebinde bulunuyor.

MÜSİAD başkanı kapitalist, “Gençlerimiz iş gücüne daha erken katılmalı. Eğitim zorunluluğu esnetilmeli, öğrenciler pratik becerilerle piyasaya daha hızlı adapte olmalılar” diyerek, çocuk işçiliğine olan taleplerini dile getirdi. Kapitalist, yaşları gereği, çalışma koşullarına daha çabuk uyum sağlayabilen işçiler istiyor. Bunun için 12 yıllık zorunlu eğitim esnetilmesi gereğinden söz diyor. Kapitaliste göre “Tornacı, teknisyen, kalifiye eleman bulunamıyor. Ara eleman krizi var. Bu da üretimi doğrudan etkiliyor” Kapitalist burada, sürekli olarak ‘iş çok ama çalışacak eleman bulamıyoruz’ sakızını çiğniyorken; onca yetişkin, genç işçi arasından bu ihtiyacı karşılamayı hiç düşünmüyor. Çünkü onun gözü çocuk emeğindedir. Onun istediği, daha küçük yaşta eğip bükeceği çocuklardır. Değil mi ki “ağaç yaşken eğilir.”

Sermayenin ucuz emek gücü ihtiyacını, çocuklardan karşılamak isteyen kapitalist, bu ihtiyaca yönelik olarak ta eğitim sisteminde değişime gidilmesi gerektiğine vurgu yapıyor: "Eğitim içeriği yeniden tasarlanmalı. Yani bir kere 12 yıllık kesintisiz eğitim sistemi çok yanlış bir uygulama. Ülkeye herhangi bir faydası yok." Diyerek, 12 yıllık zorunlu eğitimin yanlışlığına ve faydasızlığına vurgu yapıyor. Kapitaliste göre, 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin ülkeye bir faydası yoktur ve esnetilmeli, içeriği de değiştirilmelidir. Tabi burada, ülkeye bir faydası yok vurgusu; bir sınıf olarak kapitalistlerin kendi çıkarlarını ülke çıkarı olarak görmelerinin bir ifadesi olduğunu da not edelim.

Kapitalist, genel olarak işsizliğin, özel olarak ta genç işsizliğin alabildiğine yoğun yaşandığı bir toplumda; neden çocuk emeğine gözünü dikiyor?

Çocuk emek gücü, her şeyden önce ucuzdur. Ucuz olduğu için de çocuk işçi çalıştırmak, yetişkin işçi çalıştırmaktan daha düşük maliyetlidir. Düşük maliyetli üretimse kapitaliste, her zaman daha fazla kâra ulaşma olanağı sağlar. Bu nedenle kapitalist, çocuk emeğine gözünü diker ve yetişkin işçi yerine çocuk işçiliğine yönelir. Daha az masraflı, daha az maliyetli… Karl Marx Kapital’in 1. cildinde, çocukların gece vardiyasında çalıştırılmasının yasaklanmasına karşı çıkan bir fabrika sahibinden; kapitalistlerin çocuk emeği tercihine örnek teşkil edebilecek bir alıntı vermişti: “18 yaşından küçük çocukların gece çalıştırmaları önlenmekle büyük güçlükler doğacak, bunların başlıcası, çocuk yerine erkek çalıştırmakla masrafların artması olacak.” Kapitalist burada, çocuk işçinin yerine, yetişkin işçi çalıştırmanın getireceği maliyetten kaygı duyuyor, yetişkin işçi çalıştırmanın çıkaracağı ek masraftan yakınıyor. Fabrika sahibi devamla “Ama ayrıca, mesleği iyi öğrenmek için çocukların küçük yaşta işe başlamaları gereklidir.” Diyor. Burada çocuk yaşta çalışmanın, çocuğun da hayrına olacağına dair bir gönderme de var. Kapitalist, bir yandan çocuk işçi yerine yetişkin işçi çalıştırmakla; masrafların artacağından söz ederken, diğer yandan da mesleği iyi öğrenmek için çocuk yaşta işe başlama gereğinden söz ediyor.

Bugün bizim kapitalistimiz de, zorunlu eğitimin esnetilmesi önerisini verirken; çocuk emeğine yönelim açısından benzer söylemlerde bulunuyor. MÜSİAD başkanı kapitalist söylemlerinde, bir yandan ‘ara eleman’ sıkıntısından dert yanarken; diğer yandan da “gençlerimiz (biz çocuk anlıyoruz) iş gücüne daha erken katılmalı” diyor. Böylece çocukların becerilerini artacağından ve piyasaya daha kolay adapte olacaklarından söz ediyor. Kuşkusuz nerede ve hangi dönemde olursa olsun, kapitalistlerin bir sınıf olarak emeğe karşı tutumları benzerdir. Zira her dönemde, değerlenmek için daha çok kâr; daha çok kâr olanağı için daha düşük maliyet, daha düşük maliyet için de ucuz emek gücü sermayenin ihtiyacıdır. Sermayenin ihtiyacı, kapitalistin ihtiyacıdır. Çünkü kapitalist kişileşmiş sermayedir ve sermaye bu ihtiyacı, sahibi olan kapitalistin diliyle ifade eder.

Kuşkusuz kapitalistin, çocuk işçiliğine yönelmesinin nedeni sadece; çocuk emek gücünün ucuz olması değildir. Çocuk emek gücünün ucuzluğunun yanında, çocukların sömürü koşullarına karşı savunmasızlığı da, kapitalistin çocuk işçiliğine yönelmesinde etkendir. Zira çocuklar, yetişkinlerden daha kolay baskı altına alınabilirler. Baskı altında uzun saatler, sessiz sedasız çalıştırılabilirler: Örgütsüzdürler, savunmasızdırlar. Kapitalistin her türlü aşağılamasına, alçaltmasına da ses çıkaramazlar. Kolayca artı değer üretme makinelerine dönüştürülebilirler. Bu yönüyle çocuk işçiliği, emek yoğun işletmelerin vazgeçilmezidirler.

Eğer toplumdan bir zorlama, karşı duruş ya da yasalarla bir kısıtlama yoksa ki, kapitalistler, ondan da kaçınmanın yolunu buluyorlar: Çocuk emeğini acımasızca sömürmekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Çocukların bozulan sağlığının, yakalandıkları meslek hastalığının, eğitimden uzak kalışlarının, artı değer üretme makinelerine dönüşmelerinin; iş kazalarında yaşamlarının kaybetmelerinin bir önemi yoktur. Çünkü onlar, çocuklara bakarken de yetişkin işçide gördükleri emek gücünü görüyorlar. Onlar için önemli olan, rekabetçi ortamda sermayelerinin daha fazla değerlenmesi için ucuz emek gücüne ulaşmalarıdır. Ucuz emek gücü ise, çocuklarda bulunmaktadır. Bu nedenle de kapitalistin gözü, her zaman çocuk emeğindedir.

Bugün MÜSİAD ın gözü de çocuk emeğindedir. Baktıkları yerden görünen şey de; 12 yıllık zorunlu eğitimin, çocuk emeğine ulaşmada bir engel teşkil ettiğidir. Bu nedenle başkanları aracılığıyla zorunlu eğitimimin esnetilmesi talebinde bulunuyor, eğitimde sömürüye dayalı üretim lehine değişim istiyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder