15 Eylül 2017 Cuma

Sınıflı Toplumlarda Sömürü Biçimleri


İnsan da diğer canlı varlıklar gibi yaşamını sürdürebilmek için çeşitli nesnelere ihtiyaç duyar. Ama ihtiyaçlarını giderecek olan nesneleri, her zaman doğada hazır bulamaz. İhtiyaçlarını, doğadaki nesnelere etkide bulunarak üretir. Üretim, insanın doğayla olan etkileşimini, yani ilişkisini ifade eder. İnsan doğayla ilişkisini, emeği aracılığıyla kurar. Emek, tüm canlılık içerisinde sadece insana özgüdür. İnsan emekle, doğa nesnelerini kendi ihtiyaçları doğrultusunda üretir ve yeniden üretir. Üretirken, emek gücü harcar. Üretimi, diğer insanlardan tecrit olmuş bir şekilde değil, onlarla birlikte yapar. Topluluk halinde, birlikte…



İlk insan toplulukları; birlikte üretirken, her topluluk kendi ihtiyacı kadarını üretebiliyordu. Bu toplulukların özgül karakteri, toprağın, üretim araçlarının ortak mülk, üretilenin de birlikte paylaşılmasıydı. Bu nedenle, ilkel toplumlarda sömürüden söz edilemezdi. Zira birlikte üretiyor, birlikte üleşiyorlardı. Zaten topluluğun ihtiyacından fazla üretemiyorlardı. Üretim araçlarını gelişimiyle birlikte, topluluklar fazla (artı emek) üretir hale geldi. Kendine yeterli gerekli emeğin dışında artı ürün, yani artı emek ortaya çıktı. Artı emeğin ortaya çıkmasıyla birlikte, üretim araçlarının ve toprağın mülkiyetini eline geçirenler, diğerlerini kendileri için çalıştırmaya başladılar. Böylece, büyük topraklara ve üretim aracına sahip olanlar, diğerlerini sömürme olanağına kavuştular. Özel mülkiyetle birlikte sınıflı topluma adım atan insanlık, insanın insanı sömürüsüyle de tanışmış oldu.

Sömürü, bir grup insanın kendi çıkarları için, başka bir grup insanı çalıştırmasıdır. Başka bir deyişle; bir grup insanın, kendi çıkarları için çalıştırdıkları bireylerin, artı emeğine el koymalarıdır. Üretim araçları özel mülkiyetinin olduğu bütün sınıflı toplumlarda, artı emeğe el koyma söz konusudur. Artı emeğe el koyma biçimi, toplumdan topluma farklılık gösterir. Zaten toplumsal biçimleri birbirinden ayıran da üreticinin artı emeğine el koyma biçimleridir.

Kapitalizm öncesi biçimlerde; artı emeğe ürün olarak ya da angarya çalışma biçiminde el konunulurken, kapitalist toplumda artı değere el koyma biçiminde olur.

Köleci Toplumda

Köleci toplumda sömürü ilişkisi köleler ve köle sahipleri arasındadır. Köle ve köle sahipleri arasındaki bu sömürü ilişkisi, köle emeğinin sömürüsüne dayanır. Köle sahibi, üretim araçlarının olduğu gibi bizzat üretici olan kölenin de sahibidir. Köle, kendi emek gücünün sahibi değildir ve emek gücünü istediği gibi tasarruf edemez. Kaldı ki emek gücü, meta halini de almamıştır. Özcesi köle, bütün bedeniyle sahibine aittir ve diğer üretim araçlarından farksızdır. Farklılık sadece, kölenin canlı oluşundadır. Bu gerçeklik, kölelerin “konuşan alet” olarak tanımlanmasında ifadesini bulur.

Köle, kendi emeğinin sonucuna, yani ürettiği ürüne karşı ilgisizdir. Bu nedenle de, efendisinin asalak yaşamı için zora başvurularak çalıştırılır. Diğer bir deyişle köle sahipleri, ekonomi dışı zor kullanarak, köleleri kendileri için çalışmaya sevk ederler. Zora dayalı çalıştırılan kölenin ürettiği ürünün tamamı köle sahibine aittir. Ne var ki köle sahibi, kölenin ürettiği ürünün bir kısmını kölenin ihtiyacı için ayırmak zorundadır. Zira kölenin canlı kalması ve iş gücünü yenileyip tekrar çalıştırılabilmesi gerekir. Üretimin ve hatta sömürü sisteminin sürekliliği için bu gereklidir. Ölü bir köle üretmez ve sömürülemez. Hayatta kalması ve ertesi günü çalışabilecek durumda olması gerekir.

Feodal Toplumda

Feodal toplumda sömürü ilişkisi, toprak beyi ve köylüler (serfler) arasındadır. Toprak beyiyle köylü arasındaki bu sömürü ilişkisi, köylü emeğinin sömürüsüne dayanır. Toplumun temelinde, büyük toprak mülkiyeti vardır ve topraklar feodal beye aittir. Sömürüye maruz kalan üretici köylü ise, üretim aracı sahibidir ve toprağın bir kısmını kendisi için işleme hakkına sahiptir. Ama emek gücünü; tümden, özgürce tasarruf hakkına sahip değildir. Köylünün emek gücü de meta halini de almamıştır. Köylüler; üretim aracı sahibi olmalarına karşın, büyük toprak sahibi beyler tarafından sömürülür. Zira kişisel olarak beye bağımlıdır. 

Feodal beyler, ekonomi dışı zor kullanarak köylüyü kendileri için çalıştırıp sömürür. Sömürü, angaryaya dayanır. Angarya da, üreticinin kendisi için olan ürünü ile bey için olan artı ürünün üretimi, zaman ve mekân bakımından birbirinden ayrıdır. Köylü, haftanın belirli günü kendisine ayrılan toprakta kendisi için üretir. Haftanın diğer günlerinde de, feodal beyin toprağında çalışarak artı ürün üretir. Burada artı emeğe el koyma biçimi, emek rant biçiminde gerçekleşir. 

Şunu da belirtelim ki, erken dönemlerde toprak mülkiyetinin devlete ait olduğu da görülür. Toprağın devlete ait olduğu hallerde artı emeğe el koyma, devletin memurları aracılığıyla ürün rant ya da para rant biçimindedir.

Kapitalist Toplumda

Kapitalist toplumda sömürü ilişkisi, burjuvazi ile işçi sınıfı arasındadır. Bu sömürü ilişkisi, işçi emeğinin sömürüsüne dayanır. Sömürünün temeli, kapitalistin el koyduğu artı değer üretimidir. Artı emeğe el koyma, artı değere el koyma biçiminde gerçekleşir. Kapitalistin, artı değere el koyabilme olanağı, üretim araçlarına sahip olmasından kaynaklanır. İşçi, üretim aracına sahip değildir. İşçinin emek gücü, köle ve köylüden farklı olarak, meta halini almıştır. Sahip olduğu tek şey de bu emek gücü metasıdır. Emek gücü metası, sıradan bir meta değildir. Emek gücü metası; üretim sürecinde tüketilirken, kendi değeri üretilir. Yalnızca kendi değeri değil, kendi değerinden fazlası da üretilir. Bu nedenle kapitalist, para sahibi olarak böyle bir metayı arar. Bulur da… Zira kapitalisti yaratan tarihsel koşullar, emek gücünden başka bir şeyi olmayan işçiyi de yaratmıştır. İşçinin emek gücünün meta halini aldığı koşullar oluşmuştur.

Emek gücü bir meta olduğuna göre, bir değeri de olmalıdır. Emek gücü metasının değeri, işçinin ve ailesinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan, yaşam araçlarının değerine eşittir. Kapitalist, işçinin emek gücünü emek pazarından değerinde satın alır. O bilir ki, emek gücü metası üretimde tüketilmeye başlandığında kendi değerini ve değerinin ötesinde artı değeri de üretir. Kapitalistin peşinde olduğu değer, artı değerdir.

Kapitalist toplumda sömürü, bu artı değere el koyma biçiminde gerçekleşir. Kapitalist sömürü, köleci ya da feodal toplumda olduğu gibi ekonomi dışı zora dayanmaz. Çünkü işçi, emek gücünü satıp satmamakta özgürdür. Ne var ki, bu özgürlük ekonomik zorunluluğu ortadan kaldırmaz. İşçi, yaşamını sürdürebilmek için emek gücü metasını satmak, sömürü çarkına girmek zorundadır. Girer de…

İşçi emek gücünü kapitaliste belirli süreliğine satar. Eğer işçi, emek gücünü süresiz satsaydı bütün yaşamı ve faaliyetiyle kendisini satmış olurdu. Emek gücü metasının sahibi değil, kendisi bir meta olurdu. Özgür birey değil köle olurdu. İşçi satıştan sonra, bir süreliğine emek gücünün sahibi olmaktan çıkar. Yeni sahip, bir süreliğine kapitalisttir ve aldığı emek gücünü bir süreliğine kullanma hakkına sahiptir. Bu alışverişten sonra işçiyle kapitalist sömürü çarkının yolunu tutarlar.

Kapitalistin yatırdığı üretim araçlarının değerinin, yeni üretilen ürüne aktarıldığını belirtelim ve konu dışı bırakalım. Zira biz, üretilen yeni değerle ilgiliyiz. Ayrıca sömürü oranının yüzde yüz olduğunu kabul edelim.

Şimdi bir kapitalist ve bir işçi üzerinden sömürüyü görelim: İşçinin emek gücünü kapitaliste belirli bir süreliğine sattığını belirtmiştik. Bu süre 8 saat olsun. Sekiz saatlik emek gücünün karşılığı olan değerin para ifadesi de 100 lira olsun. Yani işçi sözleşmeye göre, 8 saat çalışacak ve karşılığında 100 lira alacak. Burada hemen belirtelim işçi bu parayı çalıştıktan sonra alacaktır. Sözleşme böyle…

İşçi, anlaşma gereği 8 saat çalışmak üzere işe koyulur. Sekiz saat boyunca, emek gücü metası çalışarak tüketilirken; herhangi bir metada somutlanan yeni değer de üretilir. Yani emek gücü metası tüketilirken değer üretilir. Sömürü oranını yüzde yüz kabul etmiştik. Bu durumda işçi, 8 saatlik çalışmasının ilk 4 saatinde, para ifadesi 100 lira (ücret) olan emek gücünün değerini üretir. Diğer 4 saatte de, para ifadesi 100 lira(kar) olan artı değeri üretir. İşçi, 100 lirada ifadesini bulan kendi emek gücü değerini ürettiği gibi, yine 100 lirada ifadesini bulan artı değeri de üretmiş olur. İşte kapitalist bu artı değere el koyar.

Yazıyı bitirmişken bir parantez açıp kapatalım. Kapitalist toplumda, sömürü apaçık görünmez. Çünkü işçinin aldığı ücret; emeğin, çalışmanın (8 saat) karşılığıymış gibi görünür. Ayrıca işçi, ücretini çalıştıktan sonra aldığı için, bizzat emeğe ödeme yapılmış izlenimi yaratır. Bu durum kapitalist biçimde; sömürüyü gizleyen, örten bir etki yaratır. Şöyle ki, kapitalist 8 saatlik emeğin karşılığını vermiş, işçi hakkını almış görünür. Bu durum, emek gücünün değil de, emeğin satıldığı düşüncesine götürür. Oysa satışa söz konusu olan emek değil, emek gücü metasıdır. Kapitalist toplumda sömürünün apaçık görülmezliği başka bir başlıkta işlenecektir.



Not: Üretim sürecinde gerekli emekle artı emek, eş zamanlı gerçekleşir. Anlaşılır olsun diye ilk dört saat gerekli emek, ikinci dört saatte artı emek olarak bölümlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder