Marx, sermayenin ilkel birikiminin nasıl oluştuğunu
sorarak başlıyor. İlkel birikim eğer, köle
ve serfler, direkt olarak ücretli işçiye dönüşmemişlerse, doğrudan üreticilerin(küçük
köylü, zanaatçı) mülksüzleşmesi yoluyla
gerçekleşmiştir. Bu, sahibinin emeğine dayalı özel mülkiyetin yok oluşu
demektir.
Marx özel mülkiyete değiniyor. Özel mülkiyet, toplumsal kolektif mülkiyetin antitezidir. Ancak, emek araçlarıyla, emeğin koşullarının, özel kişiye ait olduğu yerlerde var olabilir. Bu kişilerin, emekçi olup olmamalarına göre, özel mülkiyetin niteliği farklı olur. Demek ki Marx, özel mülkiyete, sahibinin emekçi olup olmaması açısından yaklaşıyor. Diğer bir deyişle sömürü ilişkisi açısından yaklaşıyor. Zira özel mülkiyet sahibi, emekçi değilse, onun mülkiyeti başkasını sömürü aracıdır ancak. Oysa emekçi için, üretim aracı ve emeğin koşulları başkasının emeğinin sömürüsü için kullanılmaz. Eğer bu durmda da, bir sömürüden söz edilecekse, o ancak, kendi emeğini sömürebilir.