sermaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sermaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ekim 2014 Pazar

Bölüşüm İlişkileri ve Üretim İlişkileri

Marx bu bölümde üretim ve bölüşüm ilişkilerinin tarihsel ve geçici olduğunu ve aynı zamanda birbirlerine bağımlılığını ortaya koyuyor.

Yıllık yeni eklenen emek tarafından, yeni eklenen değer; toplam üründen çekip ayrılabilen ve gelirin üç farklı biçimine giren değer olarak üç kısma ayrılır. Bu biçimler, yeni üretilmiş bu değerin bir kısmının emek gücü sahibine, bir kısmının sermaye sahibine, bir kısmını da toprak mülkiyeti sahibine ait olduğunu, ya da onların payına düştüğünü ifade eder. “Öyleyse bunlar, bölüşüm ilişkileri ya da biçimleridirler.”K-3-769 Demek ki, ücret, kâr ve rant bir bölüşüm ilişkisi biçimidir. 

Bu bölüşüm ilişkileri, yaygın bir görüş açısından, doğal ilişkiler şeklinde, her türlü toplumsal ilişkiler niteliğinden bağımsız olarak, insan üretim yasalarından doğar görünür. Ayrıca, kapitalizm öncesi biçimlerin, farklı bölüşüm biçimleri yadsınamaz lakin gelişmemiş, yetkinleşmemiş, henüz saf haline kavuşmamış ve doğal bölüşüm ilişkilerinin farklı görünüm almış biçimleri olarak yorumlanırlar.

Marx’a göre bu anlayışın tek doğru yanı, herhangi bir toplumsal üretimde,  üretilen emeğin ürünün; üretken biçimde tüketilen kısmı dışında, bireysel olarak tüketilen kısmı ile toplumun ihtiyacını karşılayacak artı bir kısmı olacaktır. Yani bireysel ihtiyacın dışında toplumun diğer ihtiyacı için gerekli emekten fazlası üretilecektir. “Ne var ki” diyor Marx, “biraz gelişmiş ve eleştirici bir zeka, bölüşüm ilişkilerinin tarih içerisinde gelişim niteliğini kabul eder”K-3-770 Oysa, onlar üretim ilişkilerinin değişmeyen niteliğine inatla sarılırlar.

23 Eylül 2014 Salı

GELİRLER VE KAYNAKLARI - Üçlü Formül

Marx’a göre, “dış görünüş ile şeylerin özü, eğer doğrudan doğruya çakışsaydı, her türlü bilim gereksiz olurdu.“K-3-718 Dolayısıyla, günlük yaşantıdaki görüngülerden yola çıkarak, iktisadi tahliller yapmak yanlış teorilere götürür. Marx, bu bölümde gelirler ve onların kaynakları görünenine değiniyor.

Sermaye - kâr, toprak - rant ve emekte ücret… “işte” diyor Marx, “toplumsal üretim sürecinin tüm gizemini kapsayan üçlü formül.”K-3-715 Buna göre, sermaye ile kâr, toprakla rant, emekle de ücret elde ediliyor görünmektedir. Yani kâr, rant, ücret olmak üzere üç tür gelir ve bunlara kaynaklık eden, sermaye, toprak, emek olmak üzere üç üretim kaynağı… Ayrıca kâr daha önceden gösterildiği üzere, faiz ve girişim kârına ayrıldığında, kâr sermayeden bağımsız, ücret (yönetim ücreti) göründüğü için, dışarıda tutulur ve elde faiz kalır. Yani kârın yerine faiz ikame edilmiş olur. Şimdi üçlü formül kendisini sermaye - faiz, toprak - toprak rantı, emek - ücretler olarak gösterir.

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Para Sermaye ve Gerçek Sermaye-II

Marx, bu bölümde, para sermaye biçiminde biriken sermayenin, gerçek birikimle ne ölçüde çakıştığı sorusunu sormaya devam ediyor ve paranın, borç verilebilir sermayeye dönüşmesi süreçlerini irdeliyor.

I.Paranın Borç Sermayesine Dönüşmesi

Üretken birikimle bağlı, büyük borç sermayesinin yığılmasını Marx, iki evrede gözlemektedir. Birincisi, sanayi sermayesinin, hem üretken hem de meta sermaye olarak daraldığı, bunalım sonrası çevrimin başlangıcında, ikincisi ise, iyileşmelerin başladığı, ama ticari kredinin henüz banka kredisini kullanmadığı sırada, borç sermayesinin fazlalığı gözlemlenmektedir. Birinci durumda daha önce, ticaret ve üretimde kullanılan sermaye, atıl borç sermayesi olarak görünür. Borç sermayesi bolluğu burada, sanayi sermayesinde bir durgunluğu ifade eder. Dolayısıyla gerçek birikimin karşıtı bir durum söz konusudur. İkinci durumda ise, artan ölçüde ama düşük faiz oranıyla kullanılır görünür. Borç sermayesinin bolluğu burada, ticari kredinin, banka kredisinden bağımsızlığını ifade eder. Burada borç sermayesi fazlalığı, yeniden üretim sürecinde yavaş yavaş genişleme ile bir arada bulunur ve artık borç sermayesi azalmaktadır. Yani bolluk talebe göre henüz nispidir. 

3 Temmuz 2014 Perşembe

Banka Sermayesini oluşturan Kısımlar

Marx, para sermaye ile faiz getiren sermayenin karıştırıldığını belirtiyor ve ilerde, para sermayenin, meta ve üretken sermayeden farklı olarak, geçici bir sermaye biçimi olduğunun ortaya konulacağına vurgu yapıyor ve banka sermayesine değiniyor.

Banka sermayesi nakit para, altın, banknotlar ve değerli senetlerden oluşur. Değerli senetler iki alt bölüme ayrılabilir Bunlardan birincisi, bir süre geçerliliği olan ve zaman zaman vadesi dolan ve ıskonto edilmeleri, bankerlerin işi olan, ticari senet ya da poliçeler. İkincisi ise, devlet tahvilleri kamu tahviller, hisse senetler, hazine bonoları gibi faiz getiren senetlerdir. Bu kısımlardan oluşan sermaye, bankerin yatırdığı sermaye ve mevduata ayrılabilir. Bankaların çıkardığı banknotlar da banka sermayesi arasına alınabilir. Lakin Marx, burada banknot ve mevduatı konu dışı tutuyor. Zira bankerin işini kendi sermayesi ya da mevduatla yürütmüş olması bu bölünmeyi etkilemez. 

Marx buradan hayali sermaye tanımına geçiyor. 

30 Haziran 2014 Pazartesi

Dolaşım Aracı ve Sermaye, Tooke ve Fullarton'un Görüşleri

Marx, Tooke’nin dolaşım aracı olarak parayı, para sermaye ve faiz getiren sermayeyle karıştırmasına değiniyor.

Dolaşımdaki para, gelirin harcanmasını sağladığı sürece, sikke(para) olarak dolaşımda bulunurlar. Para burada, sürekli olarak sermayenin yerini almasına karşın, sikke işleviyle dolaşımda bulunur. Bir ülkede, paranın bir kısmı bu işleve ayrılır. “Ne var ki, para, ister satın alma aracı (dolaşım aracı), ister ödeme aracı şeklinde olsun, sermayenin transferini sağladığı sürece, sermayedir.”K-3-392 Demek ki, para sermayenin transferini sağlıyorsa sermayedir. Parayla sikkeyi ayıran satın alma ya da ödeme araçlığı değildir. Bu “fark, gerçekte, gelirin para-biçimi ile sermayenin para-biçimi arasındadır, yoksa, dolaşımdaki para ile sermaye arasında değildir; çünkü, belli bir miktardaki para, tüccarlar arasındaki alım-satımlarda olduğu kadar, tüketiciler ile tüccarlar arasındaki alış-verişlerde de dolaşım yapar. İşte bunun için, her iki işlevinde de aynı derecede dolaşımdaki paradır.”K-3-392 Demek ki, gelirin dolaşımı olan dolaşımla, sermayenin dolaşımı farkını, dolaşımdaki parayla, sermaye farkına indirgememek gerekir. İster gelirin para biçimi, isterse sermayenin para biçimi olarak hizmet edilsin, paranın dolaşım aracı olma niteliğinde bir şey değişmez. 

23 Haziran 2014 Pazartesi

Para Sermayenin Birikimi Bunun Faiz Oranı Üzerindeki Etkisi

Marx bu bölümde de, çeşitli alıntılarla eleştiri yaparak, faiz oranını, para sermayenin arz ve talebiyle belirlendiği üzerinde duruyor. Sermaye kavramı üzerindeki karışıklıklara değiniyor. 

Metaların arz ve talebiyle, faiz oranının düzenleneceği, para olmasa dahi faiz oranı olacağı düşüncesini eleştiriyor. Oysa faiz oranı, metaların arz ve talebiyle değil, para sermayenin arz ve talebiyle belirlenir. Para olmasaydı, faiz oranı diye bir şey olmazdı. 

Sermayeyi, üretimde olan metalar olarak gören anlayış eleştiriliyor. “Bu metalar, sermaye olarak iş gördükleri sürece, metalar olarak değerlerinden farklı olan, sermaye olarak değerleri, bunların üretken ya da ticari kullanımlarından doğan kârda ifadesini bulur.”K-3-370 Demek ki metalar, sermaye değer olarak kullanıldıklarında ancak, kâr elde edebilirler. Faiz oranı ise genellikle bu kâr ile sınırlıdır.” Ve bu sınır, öteki sermaye biçimlerinden farklı olarak para-sermayenin arz ve talebi ile belirlenir.”K-3-371

3 Haziran 2014 Salı

KARIN FAİZE VE GİRİŞİM KARINA BÖLÜNMESİ - Faiz Getiren Sermaye

Genel ya da ortalama kâr oranı, ilk inceleme sırasında, sanayi sermayeleri arasında bir eşitlenme olarak görünüyordu. Daha sonra tüccar sermayesinin katılımıyla tamamlandı. Bundan böyle kâr oranı ya da ortalama kâra değinildiğinde, tüccar sermayesinin de katıldığı son hali kastedilecektir. Zira artık sanayi ve ticari kâr ayırımı gereksizleşmiştir. Bu durumda “Sermaye, ister üretim alanına sanayi, ister dolaşım alanına ticaret sermayesi olarak yatırılmış olsun, büyüklükleri ile pro rata aynı ortalama yıllık kârı sağlarlar.”K-3-297

Belli miktarda değerin bağımsız ifadesi olarak para, kapitalist ilişkilerde sermayeye çevrilip, kendi kendini genişleten değer haline dönüşebilir. Para, kapitaliste artı emek, artı ürün ve artı emek sızdırma, diğer bir deyişle kar etme olanağı verir. Böylece para, para olarak kullanım değerinin dışında, sermaye olarak bir kullanım değeri misyonu yüklenir. Dolayısıyla “para, bu potansiyel sermaye niteliği içerisinde, kâr üretme aracı olarak, bir meta halini alır, ama kendine özgü bir meta. Ya da, aynı şey demek olan, sermaye, sermaye olarak bir meta haline gelir.” K-3-298 Demek ki sermaye özel, yani kendine özgü bir meta haline geliyor. Kendine özgü meta olan bu para, kapitalist ilişki içerisinde, sermaye olarak, ödünç sermaye biçimini alır. Ödünç sermaye faiz getiren sermayedir.

21 Mart 2014 Cuma

BİR BÜTÜN OLARAK KAPİTALİST ÜRETİM SÜRECİ - ARTI DEĞERİN KARA VE ARTI DEĞER ORANININ KAR ORANINA DÖNÜŞMESİ - Maliyet Fiyatı ve Kar

Marx, birinci kitapta, kapitalist üretim sürecini oluşturan görüngülerin, dış koşulların yaratacağı dış etkilerden bağımsız, dolaysız üretici süreç olarak ele alındığını, ikinci kitapta ise, dolaşım süreci ele alınmış ve kapitalist üretim süreci, bütünüyle ele alındığında, üretim ve dolaşım süreçlerinin sentezi olarak ortaya çıktığını belirtiyor. Marx’a göre, üçüncü kitapta artık bu sentezle yetinilemez. “Tersine, bir bütün olarak sermaye hareketlerinden doğan somut biçimlerin saptanması ve tanımlanması gerekir.”K-3-31 Üçüncü kitapta çaba bu yöndedir. 

Kapitalist biçimde, üretilen metaların değeri, ( S = s + d + a ) biçiminde formüle edilir.  Biz artı değeri (a), toplam değerden ayırdığımızda, değişmeyen ve değişen sermayeye(s+d), karşılık gelen bir değer kalır. Bu geriye kalan değer, daha önce var olan ve tüketilen üretim araçları değeri ile emek gücü fiyatını yerine koyan kısımdır. Bu kapitalistin, daha önceden harcadığını yerine koyan kısımdır. Bu nedenle de bu değer (s+d),  kapitalistin maliyet fiyatını temsil eder. Kapitalist biçimde kapitalist için görüngü budur. 

10 Mart 2014 Pazartesi

Konunun Daha Önceki Serimleri

I. Fizyokratlar


İlk kez, fizyokratlardan Quesnay, ekonomik tablosunda (Tableau Economique) ulusal üretimin, yıllık mahsulünün, dolaşım aracılığıyla, aynı ölçekte yeniden üretimi gerçekleştirecek şekilde nasıl dağıtıldığını göstermektedir. Demek ki Quesnay, yıllık üretimin, farklı kesimler arasında dağılımını ve toplumsal yeniden üretim sürecini ortaya koymaya çalışmıştır. Marx, bu tabloyu, yeniden üretim sürecinin basit ortaya koyuluşu olarak görmüş ve kapitalizmin ilk sistematik anlayışı olarak değerlendirmiştir. Bu konuda şöyle diyor Marx, “gerçekte fizyokratların sistemi, kapitalist sistemin ilk sistematik anlayışıdır.”K-2-322 

5 Mart 2014 Çarşamba

Toplumsal Sermayenin Yeniden Üretimi -Giriş

I. İnceleme Konusu

Sermaye üretiminin doğrudan süreci, onun, emek ve kendini genişletme sürecidir, sonucu meta-ürün, itici gücü artı-değer üretimi olan bir süreçtir. “K-2-314 Demek ki sermaye üretim süreci sermayenin kendini genişletme sürecidir. Bu süreç, üründe sonlanır ve bu sürecin itici gücü artı değer üretimidir.

Sermayeni yeniden üretim süreci, sermayenin doğrudan üretim sürecini içerdiği gibi, sermayenin devrini oluşturan bütün devreyi içerir. Yani metanın oluşum sürecini, alınıp satıldığı süreci, emek gücü ve üretim aracına çevrildiği süreci içerir. Bu süreç bir dairesel hareket oluşturur.

Her bireysel sermaye, toplam toplumsal sermayenin bir parçasıdır ve her bireysel sermaye hareketi, yani bireysel sermayelerin devri, toplumsal sermayenin hareketini oluşturur. Bireysel sermayenin başkalaşımı devri, toplumsal sermayenin çizmiş olduğu devrede bir halkadır. Bu hareketi oluşturan tüm toplam süreç, biçim değişiklikleriyle birlikte, hem üretken tüketimi hem de bireysel tüketimi kapsar. 

13 Şubat 2014 Perşembe

Sabit ve Döner Sermaye Teorileri Fizyokratlar ve Adam Smith-Ricardo

Marx, kendinden öncekilerin, sabit ve döner sermaye ayrımını ve bunların arasındaki farkı tam olarak kavrayamayışlarını ve yanlış olarak ele almalarını eleştiriyor. 

Fizyokratlardan Quesnay, sabit ve döner sermaye ayrımını, doğru olarak, üretken sermaye içerisinde aramıştır. Ne var ki,  fizyokratlar için, üretken sermaye sadece tarımda vardır. Bu nedenle de, sabit döner ayrımını, çiftçi sermayesi üzerinde yapmışlardır. Sermayenin, yıllık devreden bölümünü her yıl yatırılan, on yılda devreden bölümünü ise ilk yatırılan diye ayırmışlardır. Marx, fizyokratların, sabit ve döner sermayeyi, üretken sermaye de aramalarını ve onları devir farklılıklarına ayırmış olmalarını olumluluk olarak değerlendirir. Ne var ki fizyokratlar, yanlış bir şekilde, üretken sermayeyi tarıma indirgerler. Diğer üretim alanlarında üretkenlik görmezler. 

26 Ocak 2014 Pazar

Devrenin Üç Formülü

Sermayenin üç devresi birbirine bağımlı ayrılmaz bir bütün oluştururlar. Dolayısıyla, “toplam süreç, kendisini, üretim ve dolaşım süreçlerinin bir birliği biçiminde ortaya koyar. Üretim süreci, dolaşım sürecinin, dolaşım süreci üretim sürecinin aracısı olur.” K-2-95 Her bireysel sermaye, üretim ve dolaşım aşamasından geçmek zorundadır. Öyle ki, bir bireysel sanayi sermayesi, üç evrede de aynı anda bulunabilir ve bunlar yan yana gerçekleşirler. Sermaye değerin, bir kısmı para sermayeye dönüşürken, bir kısmı üretim sürecindedir veya üretim sürecinden ayrılırlar. Süreç böylece, birlikte, bütünlüklü bir süreklilik arz eder. “Demek oluyor ki, tüm devre, aslında bu üç biçimin bir birliğidir.”K-2-96 Bu birliğin gözden kaçırılması, herhangi bir aşamanın öne çıkarılması hatalı bir tutum olacaktır. Sermaye değerin anlaşılmamasını getirecektir.

19 Ocak 2014 Pazar

SERMAYENİN BAŞKALAŞIMI VE BUNLARIN DEVRELERİ - Para Sermaye Devresi

Bütün bireysel sermayeler, üretim ve dolaşım alanından geçerler. Sermayenin üretim ve dolaşımını kapsayan hareketi dairesel bir harekettir ve 3 aşamadan oluşur.

Birinci aşama, P–M< (E-ÜA) formülü ile ifade edilir. Bu aşamada kapitalist, para sahibidir ve parasıyla meta ve emek pazarından, üretim aracı ve emek gücü satın alır. Kapitalist, alıcı olarak bu hareketiyle para sermayesini üretken sermayeye çevirir.

17 Ocak 2014 Cuma

Modern Sömürgecilik Teorisi


Marx bu bölüme, ekonomi politiğin, kendi emeğine ve başkasının emeğinin kullanılmasına dayanan, iki özel mülkiyeti, birbirine karıştırmasından söz ederek, başlıyor. Ekonomi politik ayrıca, ikincinin, birincisinin mezarı üzerinde boy verdiğini de unutmaktadır. 

Anayurdun gücüne sırtını dayayan kapitalist, küçük üreticiyi yolundan temizler. Sermaye dalkavuğu ekonomi politikçi ise, anayurtta, kapitalist üretim tarzıyla karşıtının özdeşliğini öne sürer. Sömürgelerde ise, iki üretim tarzının uzlaşmaz karşıtlığını ifade etmeye çalışır. Zira sömürgelerde kapitalist rejim, kapitalisti değil ama, kendisini zengin etmeye çalışan küçük üreticilerin direnişleri ile karşılaşır.

12 Ocak 2014 Pazar

Sanayici Kapitalistin Doğuşu

Marx hemen, sanayici kapitalistin doğuşu ile çiftçinin doğuşunu kıyaslayarak, sanayici kapitaliste dönüşebilenleri belirtiyor: “Sanayici kapitalistin doğuşu, çiftçinin doğuşu gibi yavaş yavaş yürüyen bir süreç olmamıştır. Kuşkusuz, pek çok küçük lonca ustası, daha da fazla bağımsız küçük zanaatçı ve hatta ücretli emekçi, küçük kapitalist haline gelmiş ve (ücretli emeği, git gide artan ölçüde sömürerek ve dolayısıyla birikim sağlayarak) tam kapitalist olup çıkmışlardır.”K-1-768

Kapitalist üretim tarzı, henüz gelişmeden önce, tefeci ve tüccar sermayesi devralınmıştı. Ne var ki, bir süre, tefeci ve ticaret yoluyla meydana gelen para sermayesi, sanayi sermayesine dönüşememiştir. Bu para sermayesi, kırsal alanlardaki; feodal hukuk ve lonca örgütlenmelerince engellenmiştir. Bu engeller ancak, feodalizmin çözülmesi, kırsal nüfusun mülksüzleştirilmesi ve topraklardan atılmayla ortadan kalkabilmiştir. Demek ki, ilkel birikim süreci aynı zamanda, sermayeye dönüşmenin önündeki engellerinin kaldırıldığı bir süreç olmaktadır.

4 Ocak 2014 Cumartesi

SÖZDE İLKEL BİRİKİM - İlkel Birikimin Sırrı

Sermaye birikimi, artı değerin varlığını, artı değer kapitalist üretimi, kapitalist üretimse, daha önceden bir miktar birikmiş sermaye ve emek gücünü gerektirir. Birikim için artı değer gerekir, ne var ki, artı değer için de sermaye olmak gerekir. İlkel birikim, sermayenin ilk birikimini anlatır. Bu birikimi sağlayan süreç, kişisel çalışmaya dayalı özel mülkiyetin (küçük üretici) tasfiyesine dayanan süreçtir. Başka bir deyişle, bu süreç, küçük üreticiyi özgür işçiye, küçük üreticinin araçlarını da sermayeye dönüştüren süreçtir.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Artı Değerin Sermayeye Dönüşmesi

Boyutları Gittikçe Büyüyen Kapitalist Üretim. Meta Üretimine Özgü Mülkiyet Yasalarının Kapitalist El Koyma Yasalarına Geçişi

Marx, artı değerin sermayeden nasıl çıktığını göstermişti. Şimdi de, sermayenin, artı değerden nasıl çıktığını ortaya koymaktadır. Bir kapitalist, üretilen artı değerin tamamını, kendisi için tüketmeyip, bir kısmını, sermayesine ek bir sermaye olarak kullanabilir. Böylece sermayesi, bir öncekine göre genişlemiş, ya da büyümüş olur. Öyleyse, “artı değerin sermaye olarak kullanılmasına ve tekrar sermayeye dönüştürülmesine sermaye birikimi denir.”K-1-595 Bu, sermayenin giderek büyümesi ve genişlemesidir. Diyelim bir kapitalist, 10.000 sterlinlik sermaye yatırsın ve 2.000 sterlin artı değer elde edilsin. Şimdi kapitalistin, kişisel tüketimini göz ardı edelim ve 2.000 sterlin artı değerinde ek sermaye olarak yatırıldığını var sayalım. Bu durumda, yeni yılda yatırılacak sermaye, 12.000 sterlin olacaktır. Yıl sonunda üretilecek artı değer de 2.400 olacaktır. Bu süreç, böyle devam ederek, sürekli olarak, sermayede bir büyüme genişleme olacaktır.  

27 Kasım 2013 Çarşamba

Artı Değerin Oranı ve Kitlesi

Hemen belirtelim ki,  artı değer oranı, artı değerin, değişen sermayeye oranıdır. Zira artı değer, değişen sermayenin büyümesidir. Hem sermayenin değişen kısmı, hem de artı değer, üretim sürecinde yeniden yaratılmış değerdir. Demek ki, üretim süreci sonunda ortaya çıkan değer, değişen sermayenin kendini yeniden üretmesi ve genişlemesidir.

 Biraz daha açalım.

Bizim toplam sermayemiz (S), değişmeyen (s) ve değişen (d) sermayeden oluşur. Üretim sürecine girildiğinde, değişmeyen sermaye kendi değerini ürüne aktarırken, değişen sermaye yeniden üretilir. Dahası da var, bu süreçte birde artı değer(a) üretilir. Üretim süreci sonunda ortaya çıkan metanın değeri, (s+d+a) ya eşittir. Değişmeyen sermaye değer, eski değer olarak, yeni üründe ortaya çıktığı için, sermayenin artı değer olarak büyümesi, değişen sermayenin büyümesidir.

6 Kasım 2013 Çarşamba

Sermayenin Genel Formülündeki Çelişkiler

Basit meta dolaşımında, ya da metaların değişiminde üretici, ürünün fazlasını değiştirir. Yani üretici, ürün fazlasını pazara getirir ve kendisi için kullanım değeri olmayan metayı satıp, aldığı para ile kendisi için kullanım değeri olan meta alır, süreç sona erer. Bu ilişkide, iki tarafta (satıcı, alıcı) kendileri için, kullanım değeri olmayan şeyden kurtuluyorlar. Aynı biçimde, kendileri için kullanım değerine ulaşıyorlar. Bu durumda, “Değişim, her iki tarafında kazandığı alışveriştir.” K-1-172 Burada amaç, mübadele değerine ulaşmak değil, kullanım değerine ulaşmaktır. 

2 Kasım 2013 Cumartesi

PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ - Sermayenin Genel Formülü

Marx, sermayenin doğup büyüdüğü tarihsel zeminini; meta üretimi, dolaşım ve ticaret olarak belirtiyor. Sermaye “16. Yüzyılda dünyayı saran ticaret ile yeryüzüne yayılan pazar”ın yaratılmasıyla ortaya çıkıyor. Marx, bu dönemi “sermayenin modern tarihinin başlangıcı” olarak gösteriyor. Ayrıca, sermayenin ilk önce, para şeklinde göründüğünü belirtiyor.  Bu para şeklinde görünüm, “tüccar ve tefeci sermayesi olarak ortaya çıkıyor.”K-1-160 

Marx’a göre, para ile sermaye olan para arasında, göze çarpan ilk fark dolaşım biçimdeki farklılıktır. Metanın basit dolaşımında (M-P-M) satın almak için satma eylemi vardır. Üretici, bu ilişkide, kendisi için kullanım değeri olmayan bir ürünü parayla değişiyor. Daha sonra, aynı parayla kendi ihtiyacı olan bir kullanım değeri alıyor. Bu, metanın basit dolaşımıdır. Burada para, basit bir dolaşım aracıdır. Diğer bir dolaşım biçiminde (P-M-P) ise, satmak için satın alma eylemi vardır. Bu eylemde para, metaya dönüşüyor, ardından tekrar paraya dönüşüyor. Üreticinin bu değişim ilişkisinde, kullanım değeri ile bir ilgisi yoktur.  Onun peşinde olduğu şey değişim değeridir. Yani paradır.