Marx, kendinden öncekilerin, sabit ve döner sermaye
ayrımını ve bunların arasındaki farkı tam olarak kavrayamayışlarını ve yanlış
olarak ele almalarını eleştiriyor.
Fizyokratlardan Quesnay, sabit ve döner sermaye ayrımını,
doğru olarak, üretken sermaye içerisinde aramıştır. Ne var ki, fizyokratlar için, üretken sermaye sadece
tarımda vardır. Bu nedenle de, sabit döner ayrımını, çiftçi sermayesi üzerinde
yapmışlardır. Sermayenin, yıllık devreden bölümünü her yıl yatırılan, on yılda
devreden bölümünü ise ilk yatırılan diye ayırmışlardır. Marx, fizyokratların, sabit ve döner
sermayeyi, üretken sermaye de aramalarını ve onları devir farklılıklarına
ayırmış olmalarını olumluluk olarak değerlendirir. Ne var ki fizyokratlar,
yanlış bir şekilde, üretken sermayeyi tarıma indirgerler. Diğer üretim
alanlarında üretkenlik görmezler.
Adam Smith, tarafından yapılan gelişme ise bu kategorileri
genelleştirmesidir. O, üretkenliği sadece tarımla ilişkilendirmez. Bütün üretim
alanlarında üretkenlik görür. Böylece o, maddi üretim alanlarının tamamını,
üretken olarak gördüğü için, Kategorileri üretken sermayenin bütün biçimlerine
uygular. Smith, “her yıl yatırılan” kavramına döner sermaye, “ilk yatırılan”
kavramına da sabit sermaye der ve süreci açıklamak için, tüccar sermayesini
örnek alır. Tüccar sermayesine döner sermaye der. “onun döner sermaye için
örnek verdiği şey, metalardan paraya ve paradan metalara çevrilen tüccar
sermayesidir.”K-2-180 Aslında Smith’in döner sermayeden kastı, Marx’ın dolaşan
sermaye dediği şeydir. Dolaşım alanında sermaye, para ve meta sermayedir ve bu
alanda bir biçim değişikliğine uğrar. Dolayısıyla burada kapitalistin
sermayesinin bölüştürüldüğü bir durum söz konusu değildir. Ama Smith, dolaşım
sürecini bir sermayenin biçim değiştirmesi olarak değil, kullanım değerinin hareketi
olarak algılar. Bir başka deyişle süreci, el değiştirme, metaların elden ele
geçişi olarak algılar. Bu bir yanılgıdır.
Demek ki, Smith, dolaşan sermayeye döner sermaye demekle
yanılmaktadır. O, dolaşım alanının sermayenin bir biçim değiştirmesi olarak
göremedi. Sermayenin fiziksel maddi hareketini referans aldı. Bundan dolayı da,
fiziksel olarak yer değiştiren bölümüne döner sermaye demiş, üretim alanında
hareketsiz duran kısmına da sabit sermaye demiştir. Olguyu fiziksel olarak
kavramıştır ve değer olarak dolaşmayı kavrayamamıştır. Oysaki hem sabit, hem de
döner sermaye, dolaşım alanına girerek dolaşırlar. Aralarındaki fark: Sabit
sermaye olarak, iş araçlarına yatırılan sermaye değerin bir kısmı, ürünün
değerinin bir kısmı olarak dolaşıyor olmasına karşın, değerinin bir kısmı iş
aracında sabit kalır. Döner sermaye ise, değerinin tamamı ürüne katılarak,
dolaşım alanına geçer ve ürünün değerinin bir kısmı olarak dolaşır. Bu durumda, dolaşım alanındaki meta ve para
sermaye, hem üretken sermayenin döner kısmını, hem de sabit sermayenin bir kısmının,
yani onların değerlerinin taşıyıcılarıdır. Her ikisi de, üretken sermayeden
farklı dolaşım sermayesi olmalarına karşın, üretken sermayeden farklı döner
sermaye değildirler.
Marx, Smith’in döner sermayeyi sayarken emek gücünü
unuttuğunu belirtir. Bunun nedeni, döner sermaye ile meta sermayeyi
karıştırmasıdır. Böylece, işçinin ücretiyle satın aldığı metalar, geçim araçları
sermaye biçiminde görünür. O, emek gücüne yatırılan değer yerine, işçinin
geçimi için harcamış olduğu değeri, üretken sermayenin döner kısmı olarak
görür. Dolayısıyla Smith’te, işçinin, geçim nesneleri için harcanan döner
sermayedir. Oysa “ üretim sürecine katılan şey emek gücüdür, emekçinin
kendisidir, yoksa işçinin yaşamını sürdürdüğü geçim araçları değil.”K-2189 Bu
durum, değişen ve değişmeyen sermaye ayrımının anlaşılmasını, dolayısıyla da
kapitalizmin anlaşılmasını olanaksız hale getirir.
Bir vurgu yerinde olur: Emek gücü pazarda dolaştığı kadarıyla sermaye değildir ve işçi, emek gücü metasını pazara getirdiği için de bir kapitalist değildir. Emek gücü, kapitalist tarafından satın alınıp ta; üretken sermayenin bir kısmına dönüştürülmediği sürece sermaye değildir. Özünde bütün ürünler pazarda meta biçim olarak dolaşımda bulunurlar. Kapitalist açısından sermayesi de meta olarak dolaşımda bulunur. Yani ürünler, ister sermayenin bir ögesi olarak üretken, isterse bireysel tüketim için olsun; pazardan meta olarak satın alınarak çekilirler.
Ricardo’da sabit sermaye döner sermaye ayrımını doğru bir
şekilde ortaya koyamamıştır. Ricardo, üretim araçlarını sabit sermaye olarak
görürken, emek gücüne yatırılan kısmı, döner sermaye olarak görür. O,
sermayenin çabuk yıprananına döner sermaye, yavaş yavaş yıprananına sabit
sermaye diyerek, onların fiziksel özelliklerinden hareket etmiştir.
Sonuç olarak, Smith ve Ricardo’da problem şudur:
Değişmeyen ve değişen sermaye kategorileri, sabit sermaye ve döner sermaye
kategorileriyle karıştırılmaktadır. “Böylece, kapitalist üretimin ve
dolayısıyla da, kapitalist sömürünün gerçek hareketinin kavranmasının temeli,
bir darbeyle yok edilmiş olmaktadır.”K-2-200 Böylece, değişen ve değişmeyen
sermaye arasındaki gerçek ayrım anlaşılamaz duruma gelmektedir. Sermaye, üretim
araçlarının fiziksel durumuna göre (onların fiziksel olarak hareketi, el
değiştirmesi, dayanıklı olup olmaması vb) ayrılmaktadır. Böylece sermayenin
ilişkisel yönü belirsizleşmektedir.
Emek gücüne dair önemli bulduğumuz bir alıntıyla
bitirelim, “emek-gücü, pazarda dolaştığı
kadarıyla, sermaye değildir, meta-sermayenin bir biçimi değildir. Hiç bir
biçimde sermaye değildir; pazara bir meta, yani kendisini getirdiği halde,
emekçi bir kapitalist değildir. Emek-gücü satılana, üretim süreci ile
birleştirilene, dolayısıyla bir meta olarak dolaşımına son verinceye kadar
üretken sermayenin bir kısmı -artı-değerin kaynağı olarak değişen-sermaye,
emek-gücüne, yatırılan sermaye-değerin devri bakımından üretken sermayenin
dönen kısmı- haline gelmez.”K-2- 189
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder