ücret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ücret etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2024 Cumartesi

Ücretlerin Artışı, Meta Fiyatlarını Artırır Söylemi

İşçinin, varlığını devam ettirebilmek ve yaşamını sürdürmek için tek gelir kaynağı ücrettir. İşçi günlük, haftalık ya da aylık aldığı ücretle kendisi ve ailesinin geçimini sağlar. 

Ücret özünde, işçinin ve ailesinin, fiziksel ve sosyal varlığını sürdürmesi için belli bir zaman aralığında tüketmesi gereken metaların, değerlerinin toplamıdır. Ne var ki işçinin aldığı ücret, çoğu zaman tüketmesi gereken bu metaların toplam değerinden sapar. Başka bir deyişle, geçim nesnelerinin değerinin altına düşebildiği gibi bu değerlerin üzerine de çıkabilir.  Eğer işçi, bu değerin altında ücret alırsa geçinebilme sorunu ortaya çıkarken, değerin üzerinde bir ücret alması, işçinin yaşam seviyesini iyileştirir. Bu durum işçileri, sürekli olarak mücadele içerisinde tutar. Çünkü ücret artışını, ücret oranlarını belirleyen ana etken, işçilerin örgütlü mücadelesidir. Ücret belirleme dönemi olan TİS zamanlarında işçiler, sendikaları aracılığıyla pazarlık yaparak ücretlerini artırma girişiminde bulunurlar. Çeşitli mücadele yöntemlerini devreye sokarak, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve bu ihtiyaçları geliştirecek ücret mücadelesi verirler.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Emek Yağması

İnsana özgü olan emek süreci, insanın toplumu ve kendisini yeniden ürettiği bir süreçtir. Emek harcamak, yaratmak özünde insana haz veren, doyuma ulaştıran bir faaliyettir. Zira bu yolla insan, kendi becerisini, yetisini üründe somutlarken; kişiliğini ortaya çıkarır. Ne var ki sınıflı toplumlarla birlikte emek süreci, sömürünün konusu haline dönüşmüştür. Böylece insana haz veren emek süreci acı veren bir süreç haline gelmiştir. Kapitalist toplum acıyı daha da büyütüp, derinleştirmiştir. Emek gücünü metalaştırarak ve bireyi kendi emeğine yabancılaştırarak emek sürecini zulüm süreci haline getirmiştir. İnsanın toplumu ve kendisini yeniden ürettiği emek sermayenin egemenliği altında sömürülmektedir. Emeğin sömürüsü üzerinden büyüyen sermaye, rekabetçi ortamda daha fazla kara ulaşabilmek için kuralsızlaşmakta bir sakınca görmemektedir. Emek üzerinde egemenliğini daha da artırarak; emek gücünü bol keseden harcayıp, emek yağmasına neden olmaktadır.

26 Ekim 2017 Perşembe

Kapitalist Toplumda Sömürü ve Sömürünün Gizemi

Bir sömürü sistemi olan kapitalist toplumda sömürü ilişkisi, emek ile sermaye arasındadır. Başka bir ifadeyle, işçiyle kapitalist arasındadır. Sömürünün temelinde artı değer üretimi vardır. Kapitalist bu ilişkide, üretim aracı sahibi olarak; artı emeğe, artı değer biçiminde el koyar. Kapitalistin, artı değere el koyabilmesi için; özel bir metaya ihtiyacı vardır. Bu özel meta, işçinin mülkiyetinde ve tasarrufunda olan emek gücü metasıdır. Emek gücü metasını, özel kılan şey; üretimde tüketildikçe değer üretilmesidir.

22 Ekim 2017 Pazar

Sınıf Kavgasında Yansımasını Bulan; Ücret Kâr Karşıtlığı

 Ücretlilik sistemi olan kapitalist toplumda, işçinin ücretiyle kapitalistin kârı birbiriyle karşıtlık içerisindedir. Yalnızca karşıtlık içerisinde değil, aynı zamanda birbirine sıkı sıkıya bağımlıdır da… Ücret olmadan kâr, kâr olmadan kapitalist, kapitalist olmadan işçi, işçi olmadan da ücret olmaz. Üretim sürecinde görülen ücret ile kâr karşıtlığı, sınıfsal mücadele alanında, kapitalistlerle işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz karşıtlıkta ifadesini bulur. Sınıfsal alanda; kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasındaki gerilimin ana kaynağı, ücretle kâr arasındaki gerilimdir. Ücretlerin yeniden düzenlenme dönemleri olan, TİS görüşmeleri sırasında bu gerilim görünür olur. Kapitalist sınıfın çıkarıyla, işçi sınıfının çıkarı arasındaki karşıtlık bu süreçte açığa çıkar. Sınıflar, karşılıklı güç gösterisinde bulunarak, TİS sürecini kendi lehlerine çevirmeye çalışır.

14 Ekim 2017 Cumartesi

Kapitalist Toplumda Ücretin Özü

İşçi her hangi bir işletmede, belirli aralıklarla (gün, hafta, ay) çalışarak, belirli miktarda para alır. Aldığı para, işçinin belirli bir işin yapılması ya da belirli saat çalışmasının karşılığı olarak görünür. Varsayalım işgünü 8 saattir ve işçinin 8 saatlik çalışmasının karşılığı 100 liradır. Bu durumda işçi, 8 saat çalışacak ve çalışmasının sonunda 100 lira alacaktır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının sonunda aldığı 100 lira onun ücretidir. Bu ilişkide ücret, işçinin 8 saatlik çalışmasının, yani 8 saatlik emeğin karşılığı olarak görünür. İşçinin emeği, sanki bir metaymış gibi; sanki ücret, emeğe yapılan bir ödemeymiş gibidir. Bu kadar da değil, işçi, 8 saatlik çalışmasının karşılığını, yani sekiz saatlik emeğinin karşılığını almış gibidir. Artı emeğin bir biçimi olan artı değer, yani işçinin ödenmeyen emeği görünmez. Bütün emek karşılığı ödenmiş gibi görünür. Karşılığı ödenen ve ödenmeyen emek ayrımı yok olduğu gibi, karşılığı ödenmeyen emekte, karşılığı ödenmiş olarak görünür. Böylece hem işçi hem kapitalist, emeğin karşılığının ödendiği kanısına varır. Bu yanlış bir algıdır. Yanlış algı bu kadarla da bitmez. İşçi örgütlenmelerine de sirayet ettiği gibi; ücretlilik sistemi kaldırılmadan, emeğin karşılığının alınabileceği kanısını da uyandırır. Emeğin karşılığının ödendiği kanısını yaratan görünüm, ücretlilik biçiminin kendisinden kaynaklanır. Ücretlilik biçimi, emeğin ödenen ve ödenmeyen ayrımını gözden saklayarak sömürü ilişkisini gizler.

12 Ekim 2014 Pazar

Bölüşüm İlişkileri ve Üretim İlişkileri

Marx bu bölümde üretim ve bölüşüm ilişkilerinin tarihsel ve geçici olduğunu ve aynı zamanda birbirlerine bağımlılığını ortaya koyuyor.

Yıllık yeni eklenen emek tarafından, yeni eklenen değer; toplam üründen çekip ayrılabilen ve gelirin üç farklı biçimine giren değer olarak üç kısma ayrılır. Bu biçimler, yeni üretilmiş bu değerin bir kısmının emek gücü sahibine, bir kısmının sermaye sahibine, bir kısmını da toprak mülkiyeti sahibine ait olduğunu, ya da onların payına düştüğünü ifade eder. “Öyleyse bunlar, bölüşüm ilişkileri ya da biçimleridirler.”K-3-769 Demek ki, ücret, kâr ve rant bir bölüşüm ilişkisi biçimidir. 

Bu bölüşüm ilişkileri, yaygın bir görüş açısından, doğal ilişkiler şeklinde, her türlü toplumsal ilişkiler niteliğinden bağımsız olarak, insan üretim yasalarından doğar görünür. Ayrıca, kapitalizm öncesi biçimlerin, farklı bölüşüm biçimleri yadsınamaz lakin gelişmemiş, yetkinleşmemiş, henüz saf haline kavuşmamış ve doğal bölüşüm ilişkilerinin farklı görünüm almış biçimleri olarak yorumlanırlar.

Marx’a göre bu anlayışın tek doğru yanı, herhangi bir toplumsal üretimde,  üretilen emeğin ürünün; üretken biçimde tüketilen kısmı dışında, bireysel olarak tüketilen kısmı ile toplumun ihtiyacını karşılayacak artı bir kısmı olacaktır. Yani bireysel ihtiyacın dışında toplumun diğer ihtiyacı için gerekli emekten fazlası üretilecektir. “Ne var ki” diyor Marx, “biraz gelişmiş ve eleştirici bir zeka, bölüşüm ilişkilerinin tarih içerisinde gelişim niteliğini kabul eder”K-3-770 Oysa, onlar üretim ilişkilerinin değişmeyen niteliğine inatla sarılırlar.

7 Ekim 2014 Salı

Rekabetin Yarattığı Yanılsama

Metaların değeri ya da değerince belirlenen üretim fiyatının; üretim araçlarından yeni ürüne aktarılan kısma, değişen sermayeye tekabül eden ve ücretlerde ifade olunan kısma ve artı değer dediğimiz ödenmeyen artı emeği temsil eden kısma ayrıldığı gösterilmişti. Değerin son kısmı artı değerin de; gelirin biçimleri olarak bağımsızlaşarak; kâr (girişimci kârı, faiz) ve rant olarak ayrıştığını biliyoruz.

Sermayenin, değişmeyen kısmını temsil eden değer, yeni üretilmiş olan üründe korunur, başka bir deyişle, değişmeyen sermaye değeri yeni üretilen ürüne aktarılır. Değişmeyen sermayenin dışında kalan değer ise yeniden yaratılmış değerdir ve iki kısma ayrılır. Bunlardan birisi, gerekli emeği temsil eden ve işçinin ücretine tekabül eden değer, ikincisiyse artı emeği temsil eden ve artı değere tekabül eden değerdir. Şimdi, bu değişmeyen kısım dışında bir metaın değerinin, yani, yeni eklenen emeği temsil etmesi bakımından, sürekli olarak kendisini, gelirin üç biçimin oluşturan üç kısma, ücretlere, kâr ve ranta ayrıştırdığını söylemek doğru olur.”K-3-749 Demek ki, bir ürünün değerini temsil eden ürüne aktarılmış değer ve yeni yaratılmış değere açıklık getirdikten sonra; yeni yaratılmış değerin; gelirin üç biçimi olan ücret, kâr ve ranta ayrıldığını söylemekte sorun yoktur.

30 Nisan 2014 Çarşamba

KAR ORANININ DÜŞMESİ EĞİLİMİ YASASI - Yasanın Niteliği

Marx kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, emek üretkenliğinin artması sunucu, kâr oranlarının düşme eğiliminde olduğunu düşünmektedir. Daha sonraki bölümde, ele alınacak olan, zıt yönlü etkilerin olmasına karşın, kâr oranı kapitalist gelişmeyle birlikte düşme eğilimindedir. Bu eğilimi şöyle gösteriyor Marx;

Ücretle işgününün veri kabul edildiği durumda, 100 lük bir değişen sermaye, belirli sayıda çalışan işçiyi temsil etsin ve 100 sterlin 100 işçinin haftalık ücreti olsun. Artı değer 0ranı, a/d = %100 olsun. Böyle bir durumda, yeni üretilen değer 200 sterlin olacaktır. Bunun 100 sterlini gerekli emek, 100 sterlini de artı emek olacaktır. Yani işçiler, kendi ücretlerinin yeniden üretimi için çalıştıkları kadar, kapitalistin artı değeri için de çalışacaklardır. Şimdi artı değer oranı değişmediğine göre, değişen sermaye de aynı kalacaktır. Bu durumda, değişmeyen sermayenin büyüklüğüne, dolayısıyla da toplam sermayenin büyüklüğüne bağlı olarak, farklı kâr oranları olacaktır. Şöyle ki;

s = 50
ve d = 100 ise
k' = 100/150
= %662/3
s = 100
ve d = 100 ise
k' = 100/200
= %50
s = 200
ve d = 100 ise
k'= 100/300
= %331/3
s = 300
ve d = 100 ise
k' = 100/400
= %25
s = 400
ve d = 100 ise
k' = 100/500
= %20 olur.




Tabloda aynı sayıda işçinin, giderek daha fazla değişmeyen sermayeyi harekete geçirdiği görülüyor. Bu durum, sermayenin teknik bileşiminin arttığı biçiminde de ifade edilebilir. Teknik bileşimin artıyor oluşu değer bileşiminin de artmasını sağlayacaktır. Böylece teknik bileşime bağlı bir değer artışı sermayenin organik bileşiminin yükselmesidir.  Bu durumda doğal olarak, kâr oranı azalacaktır. Çünkü aynı sayıda işçi, daha fazla makine kullanarak, daha fazla hammadde kullanır duruma gelecektir. Dolayısıyla oransal olarak emilen emek gücü azalacaktır.  

24 Nisan 2014 Perşembe

Genel Ücret Dalgalanmalarının Üretim Fiyatı Üzerindeki Etkileri


Marx bu bölümde, ücretlerdeki artış ya da azalmanın, üretim fiyatları üzerindeki etkisini örneklerle ele almıştır. Sömürürü oranı aynı olduğu ve değerlerin üretim fiyatlarına dönüştüğü veri olarak kabul ediliyor. İlkin ücretlerde yüzde yirmi beş, artış durumunu örneklendiriyor, sonra da ücretlerde yüzde yirmi beş düşme durumunu örneklendiriyor ve şu sonuca varıyor. 

12 Nisan 2014 Cumartesi

KARIN ORTALAMA KARA DÖNÜŞMESİ - Farklı Üretim Kollarında Farklı Sermaye Bileşimleri ve Kar Oranlarında Bundan İleri Gelen Farklılıklar

Marx, bundan önceki kısımda, artı değer oranı sabit kaldığı halde, kâr oranının değişebileceğini göstermişti. Bu bölümde Marx, bir ülkedeki bütün sanayi kollarında, artı değer oranı ve iş günü uzunluğunu aynı kabul ediyor. Zira Smith’in de ortaya koyduğu gibi, emeğin sömürülmesindeki bu farklılıklar, telafilerle dengelenir ve ayrıca bu farklılıklar geçici ve yok olandır. Örneğin iş günü, işçi sınıfı mücadelesiyle aynı duruma gelmektedir. Dolayısıyla genel bir incelemede bunların önemleri yoktur. Başka bir deyişle tüm kapitalizmin işleyişi açısından belirleyici değildir.

Diğer farklılıklardan; ücret farklılıkları, basit ve karmaşık emek arasındaki farka dayanır. Bunun sömürü yoğunluğuyla ilişkisi yoktur. Eğer karmaşık emeğe sahip olan biri, basit emeğe sahip olandan daha iyi ücret alıyorsa, onun emeği, aldığı fazla oranında, fazla artı değer üretir. “Ve, ücretler ile işgünlerinin ve dolayısıyla, farklı üretim alanları ve hatta aynı üretim alanındaki çeşitli sermaye yatırımları arasında artı-değer oranlarının eşitlenmesi, her türlü yerel engellerle frenlenmekle birlikte, kapitalist üretimin ilerlemesi ve bütün ekonomik koşulların bu üretim tarzının egemenliği altına girmesiyle gene de gitgide daha fazla ölçüde gerçekleşmektedir.” K-3-130 Dolayısıyla bu, kapitalist üretimin genel incelenmesinde gelip geçici olduğu için bir yana bırakılabilir.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Fiyat Dalgalanmalarının Etkisi


I. Hammadde Fiyatlarında Dalgalanmalar ve Bunların Kar Oranı Üzerinde Doğrudan Etkileri

Artı değer oranında, değişme olmadığı var sayımıyla hareket ediliyor. Hammadde fiyatlarındaki değişme, değişmeyen sermayeyi etkiler ve dolayısıyla da, kâr oranını daima etkiler. Marx burada, yalnızca makinelerin üretiminde kullanılan, ya da makine üretimine hizmet eden yardımcı maddelerin, fiyat dalgalanmalarıyla değil, bunların, metaların üretim sürecine girmeleri ölçüsünde fiyatlardaki değişmelerle ilgilenmektedir. Burada bir de uyarı yapıyor. Hammaddelerin, doğal zenginliklerinin avantajının, kendini sermayenin bir doğurganlığı gibi gösterdiğini, bunun da ücret yüksekliği ya da düşüklüğünden bağımsız olarak, kâr oranını belirleyen etmenlerden olduğunu belirtiyor. 

10 Mart 2014 Pazartesi

Konunun Daha Önceki Serimleri

I. Fizyokratlar


İlk kez, fizyokratlardan Quesnay, ekonomik tablosunda (Tableau Economique) ulusal üretimin, yıllık mahsulünün, dolaşım aracılığıyla, aynı ölçekte yeniden üretimi gerçekleştirecek şekilde nasıl dağıtıldığını göstermektedir. Demek ki Quesnay, yıllık üretimin, farklı kesimler arasında dağılımını ve toplumsal yeniden üretim sürecini ortaya koymaya çalışmıştır. Marx, bu tabloyu, yeniden üretim sürecinin basit ortaya koyuluşu olarak görmüş ve kapitalizmin ilk sistematik anlayışı olarak değerlendirmiştir. Bu konuda şöyle diyor Marx, “gerçekte fizyokratların sistemi, kapitalist sistemin ilk sistematik anlayışıdır.”K-2-322 

5 Mart 2014 Çarşamba

Toplumsal Sermayenin Yeniden Üretimi -Giriş

I. İnceleme Konusu

Sermaye üretiminin doğrudan süreci, onun, emek ve kendini genişletme sürecidir, sonucu meta-ürün, itici gücü artı-değer üretimi olan bir süreçtir. “K-2-314 Demek ki sermaye üretim süreci sermayenin kendini genişletme sürecidir. Bu süreç, üründe sonlanır ve bu sürecin itici gücü artı değer üretimidir.

Sermayeni yeniden üretim süreci, sermayenin doğrudan üretim sürecini içerdiği gibi, sermayenin devrini oluşturan bütün devreyi içerir. Yani metanın oluşum sürecini, alınıp satıldığı süreci, emek gücü ve üretim aracına çevrildiği süreci içerir. Bu süreç bir dairesel hareket oluşturur.

Her bireysel sermaye, toplam toplumsal sermayenin bir parçasıdır ve her bireysel sermaye hareketi, yani bireysel sermayelerin devri, toplumsal sermayenin hareketini oluşturur. Bireysel sermayenin başkalaşımı devri, toplumsal sermayenin çizmiş olduğu devrede bir halkadır. Bu hareketi oluşturan tüm toplam süreç, biçim değişiklikleriyle birlikte, hem üretken tüketimi hem de bireysel tüketimi kapsar. 

2 Mart 2014 Pazar

Artı Değerin Dolaşımı

I. Basit Yeniden Üretim


Basit yeniden üretim durumunda, kapitalist, bir yılda ya da dönemsel olarak gerçekleştirdiği artı değeri, bireysel olarak üretken olmayan bir şekilde tüketir. Dolayısıyla basit yeniden üretimde, sermayenin genişlemesi söz konusu değildir. Kuşkusuz basit yeniden üretim bir varsayımdır.

Basit yeniden üretim, varsayılsa bile, artı değerin bir kısmı para olarak bulunmalıdır. Aksi durumda, tüketim amacıyla paradan ürüne çevrilme olamazdı. Marx konuyu yalınlaştırmak için, gerçek eş değer olan paranın dolaşımını ön görüyor.

Marx devamla, bir ülkedeki mevcut para miktarının; yığılan parayla dolaşan paranın toplamına eşit olduğundan söz ediyor. Ayrıca, lüks mallar için altın ve gümüşten başka, aşınma ve yıpranma için paranın gerekliliğinden, toplumsal emek gücü ve toplumsal üretim araçlarının bir kısmının, altın ve gümüş üretimine harcanması gereğinden, ayrıca bu alanda çalışan işçi ücretlerinin ve üretim araçlarının, daha başlangıçta ürünün kendisiyle yerine konduğundan söz ediyor.

26 Şubat 2014 Çarşamba

Değişen Sermayenin Devri

I. Yıllık Artı Değer Oranı

Marx sermayeyi, artı değer üretimine göre, değişen sermaye ve değişmeyen sermaye olarak ayırmıştı. Değişen sermaye, emek gücüydü ve değeri değişendi, değişmeyen sermaye ise, yeni değer yaratmayan ama değerini aktaran üretim araçlarıydı. Daha sonra Marx, sermayeyi, sabit sermaye ve döner sermaye olarak ayırmıştı. Sabit sermaye makineler, binalar vb gibi üretim araçlarıydı. Döner sermaye ise ham maddeler, yardımcı maddeler ve emek gücüydü. Sabit sermaye ve döner sermaye ayrımında, belirleyici olan şey, sermayenin değerini yeni ürüne aktarma biçimiydi. Sabit sermaye ürüne değerini parça parça aktarıyordu ve değeri ürünle dolaşıma giriyordu. Döner sermaye ise, değerini, tamamen ürüne aktarıyor ve yeni ürünle değeri dolaşım alanına giriyordu.  

Daha önce döner sermayenin, değişen döner kısmı (emek gücü) ile değişmeyen döner kısmı(ham ve yardımcı maddeler) birlikte ele alınmıştı. Şimdi ise, ele alınan sorun gereği, değişen döner sermaye, sermayenin döner kısmının tamamını oluşturuyormuş gibi ele alınmaktadır. Yani sermayenin, değişmeyen döner kısmı, inceleme dışı bırakılmıştır. Öyleyse, artı değer oranın ortaya koyulması için, değişen döner sermaye yeterlidir.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Üretken Sermayenin Devresi

Üretken sermaye devresinin formülü R… M'–P'–M…R dir. Bu devre, üretken sermaye ile başlayıp, üretken sermaye ile biter. Bu devrede, R den R ye gidişte para, basit bir aracı görünümündedir. Sanki kapitalizmde amaç, üretim için üretimdir. Kapitalistin, para ya da değer peşinde olduğu burada gizlenmiş görünür.

I. Basit Yeniden Üretim 

Basit yeniden üretim varsayımına göre, üretilmiş artı değerin tamamı kapitalistin tüketimine gider. Şöyle ki, meta sermaye M', paraya dönüşür dönüşmez, paranın sermaye değer kısmı, sermaye devresinde dolaşımına devam eder. Paraya dönüşen, artı değer kısmı ise ondan ayrılarak, sermaye dolaşımının dışına çıkar ve meta dolaşımına katılır. Dolayısıyla, sermaye dolaşımının dışına düşmüş olur. 

M'
{
M
+
m
}

– P'
{
P
+
p
}
– M< (E-ÜA)

– m

Burada m–p–m kapitalistin gelir dolaşımıdır ve basit meta dolaşımını temsil eder. İlk evre m-p, meta sermaye (M'–P') evresinde bulunur, tamamlayıcı evre p-m ise, genel meta dolaşımından ayrı olarak, devre dışına düşer. Bu artı değeri temsil eden kısım, basit yeniden üretimde, kapitalistin harcadığı para ile bir dizi bireysel satın almalarını temsil eder. Bu para yatırılmaz harcanır. Bir kez daha yinelemek gerekirse, artı değeri temsil eden para, kapitalistin ihtiyacı için harcanır. Dolayısıyla sermaye devresinden çıkar. Ama genel dolaşımına devam eder.

9 Ocak 2014 Perşembe

Yüzyılın Sonundan Başlayarak, Mülksüzleştirilenlere Karşı Kanlı Yasalar Ücretlerin Parlamento Yasalarıyla Düşürülmeye Çalışılması

Halkın, topraklarından uzaklaştırılması yoluyla yaratılan proletarya, yeni doğmakta olan manifaktür tarafından aynı hızla emilemiyordu. Alışılagelen yaşamlarından koparılan bu insanlar, yeni disipline yaşantıya uyum sağlayamıyordu. Dolayısıyla bunlar, koşulların baskısıyla hırsız, dilenci, serseri haline geldiler. Bu durum, cezalandırma yöntemiyle önlenmeye çalışıldı. “Böylece, 15. Yüzyıl sonuyla, 16. Yüzyıl boyunca bütün Batı Avrupa’da serseriliğe karşı kanlı yasalar çıkarıldı.”K-1-751 Bugünkü işçi sınıfı ataları, dilenci durumuna düşürüldükleri için cezalandırılıyordu. Önce topraklarından koparılan, evlerinden atılan, işsiz güçsüz bırakılan insanlar, serseri haline getirilip, şiddetle cezalandırılıyor, ücretlilik sisteminin gerektirdiği biçimde disipline ediliyorlardı.

31 Aralık 2013 Salı

Kapitalist Birikimin Genel Yasası

Sermayenin Bileşimi Aynı Kalırken, Birikimle Birlikte Emek Gücüne Duyulan Talebin Artması


Marx, sermayenin bileşimini ikili anlamda ele alıyor. Birincisi sermayenin değer bileşimi, ikincisi ise sermayenin teknik bileşimidir. Sermayenin değer bileşimi, değişmeyen sermayenin değişen sermayeye, değer cinsinden oranıdır. Sermayenin teknik bileşimi ise, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki orandır. Başka bir deyişle, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki ilişkidir. İlişki, şu kadar üretim aracını, bu kadar işçinin ya da emek gücünün harekete geçirmesidir.

Sermayenin teknik bileşimi ve değer bileşimi arasında bir bağıntı vardır. “Bunu anlatmak için sermayenin değer bileşimine, bunun, sermayenin teknik bileşimi tarafından belirlenmesi ve bu bileşimdeki değişmeleri yansıtması açısından, sermayenin organik bileşimi diyorum.”K-1-630 Demek ki, sermayenin organik bileşimi, sermayenin teknik bileşimine dayanan, ya da sermayenin teknik bileşimince belirlenen, değişen ve değişmeyen sermayenin değerlerinin birbirine oranıdır. Sermayenin organik bileşiminde değişiklik, bu orandaki değişmedir. 

25 Aralık 2013 Çarşamba

SERMAYE BİRİKİMİ - Basit Yeniden Üretim

Bir para tutarı, pazarda üretim aracı ve emek gücüne dönüştürülür. Bu, sermaye olarak hareket edecek değerin ilk adımıdır. Daha sonra, üretim süreci, başlangıçta yatırılan sermaye ile birlikte onu da aşan bir artı değeri de içeren bir meta ile son bulur. Yine bu meta, dolaşım alanına geçerek, orada paraya dönüşür. Tüm bu süreç, sermayenin çevrimini oluşturur. Sermaye, bu süreçte başlangıçta olduğunudan fazla bir değere ulaşır, değerlenir. Diğer bir anlamda, sermaye süreç sonunda büyümüş yani birikmiş olur. Birikimin ilk koşulu, eldeki metanın paraya, paranın büyük kısmında tekrar sermayeye dönüştürülmesi gerekir.  

Marx, sermaye birikimini ele almadan önce, üretim ölçeğinin aynı biçimde tekrarlandığı basit yeniden üretimi ele almaktadır. Sürecin ayrıntılı tahlili ikinci ciltte yapılacaktır.

22 Aralık 2013 Pazar

ÜCRETLER - Emek Gücü Değerinin ya da Fiyatının Ücrete Dönüşmesi

Marx bu bölümde, emeğin satılması yanılgısını ve emek gücünün değeri ya da fiyatının ücrete dönüşümünü ortaya koyuyor. Marx burada değerin fiyattan sapmadığı varsayımıyla hareket ediyor. Diğer bir deyişle, fiyatla değerin aynı olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

Burjuva Toplumda, bir işçinin ücreti, işçinin emeğinin değeri ya da fiyatı olarak belli bir miktarda para olarak görünür. Bu görüngüden hareket eden herkes, emeğin değerinden ya da fiyatından söz ederler. Burada yanlış bir algı vardır. Bu yanlış algı, işgücünün değeri ya da fiyatının, emeğin değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır. Diyelim işçi, 12 saat çalıştı ve karşılığında 6 şilin aldı. İşçinin aldığı bu 6 şilin emek gücünün değil de emeğinin karşılığı olarak görünür. İşçi emek gücünü değil de, emeğini satıp eş değerini almış olarak görünür. Eğer işçi, göründüğü gibi 12 saat çalışıp, 6 şilinlik bir değer üretip, 6 şilinlik emeği karşılığını almış olsaydı, ne artı değer, ne de kapitalizm olurdu.

Bu yanlış algı, aynı zamanda işgünün, ücret olarak ödenen bölümünün, tüm işgününün değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır.  Böylece, gerekli emek ve artı emek ayrımının tüm izleri silinir gider ve işçinin, tüm çalışma zamanının karşılığı ücret olarak ödenmiş olarak görünür. Böylelikle, sömürü gerçeği, bir sis perdesi altında kalmış, gizlenmiş olur.