7 Ekim 2014 Salı

Rekabetin Yarattığı Yanılsama

Metaların değeri ya da değerince belirlenen üretim fiyatının; üretim araçlarından yeni ürüne aktarılan kısma, değişen sermayeye tekabül eden ve ücretlerde ifade olunan kısma ve artı değer dediğimiz ödenmeyen artı emeği temsil eden kısma ayrıldığı gösterilmişti. Değerin son kısmı artı değerin de; gelirin biçimleri olarak bağımsızlaşarak; kâr (girişimci kârı, faiz) ve rant olarak ayrıştığını biliyoruz.

Sermayenin, değişmeyen kısmını temsil eden değer, yeni üretilmiş olan üründe korunur, başka bir deyişle, değişmeyen sermaye değeri yeni üretilen ürüne aktarılır. Değişmeyen sermayenin dışında kalan değer ise yeniden yaratılmış değerdir ve iki kısma ayrılır. Bunlardan birisi, gerekli emeği temsil eden ve işçinin ücretine tekabül eden değer, ikincisiyse artı emeği temsil eden ve artı değere tekabül eden değerdir. Şimdi, bu değişmeyen kısım dışında bir metaın değerinin, yani, yeni eklenen emeği temsil etmesi bakımından, sürekli olarak kendisini, gelirin üç biçimin oluşturan üç kısma, ücretlere, kâr ve ranta ayrıştırdığını söylemek doğru olur.”K-3-749 Demek ki, bir ürünün değerini temsil eden ürüne aktarılmış değer ve yeni yaratılmış değere açıklık getirdikten sonra; yeni yaratılmış değerin; gelirin üç biçimi olan ücret, kâr ve ranta ayrıldığını söylemekte sorun yoktur.

Yeni emeğin üretim araçlarına ya da sermayeye eklediği değer; çeşitli gelir biçimlerine (ücret, kâr, rant) ayrışması değerin kendi sınırlarını, bu kategoriler arasında dağılacak toplam değeri değiştirmez. Marx devamla üretilen yeni değerin; ücret, kâr, rant arasında bölünme sınırlılıklarına değiniyor.

İlkin ücretin sınırlılığına değiniyor. “Ücretler bu sınırlamada temel oluştururlar. Bunlar bir yandan doğal bir yasayla düzenlenirler; alt sınırları, emekçinin, kendi emek-gücünün korunması ve yeniden-üretimi için gerekli fiziksel asgari geçim araçlarıyla, yani belirli bir meta miktarıyla belirlenir. ”K-3-753 Bu metaların değeri de onların üretimleri için gerekli olan emek zamanıyla belirlenir. “Onun emek-gücünün gerçek değeri, bu fiziksel asgariden sapma gösterir; iklime ve toplumsal gelişme düzeyine bağlı olarak farklılaşır; yalnız fiziksel değil, aynı zamanda, ikinci bir doğa haline gelen, tarihsel olarak gelişmiş toplumsal gereksinmelere de bağlıdır. Ne var ki her ülkede, belli bir zamanda bu düzenleyici ortalama ücret, veri olan bir büyüklüktür.”K-3-754 Demek ki; emek gücü değerinin ya da ücretin sınırlılığı fiziksel asgari geçim aracıdır. Lakin emek gücü değeri, ülkenin iklim ve tarihsel koşullarına göre bu fiziksel asgariden sapabilir. Yani soğuk ve sıcak iklimde, emek gücü yeniden üretimi için gerekli olan metalar ve değerleri farklıdır. Ya da tarihsel olarak; diyelim gelişmiş bir toplumda, emek gücü değerine daha fazla meta (gazete, tiyatro vb) girebilir.

Diğer gelirlerinde (kâr, rant) sınırı vardır. Emek gücünün somutlaşmış olduğu değerin çıkarılmasından sonra kalan değer diğer gelirlerin sınırıdır. Yani onlar, emeğin karşılığı ödenmeyen kısmıyla sınırlıdırlar. Azamisi ise emek gücünün karşılığının ötesinde işgününün azamisidir. Ama burada Marx, işgünü aynı kabul ediliyor.

Demek ki artı değerin mutlak sınırı veridir ve bu toplam değer içerisinde artı emeğin bulunduğu kısımla belirlenir. Eğer toplam sermaye üzerinden hesaplanan artı değere, daha önce de yapıldığı gibi kâr denildiğinde, bu kâr mutlak değeri bakımından artı değere eşittir. Dolayısıyla kârın sınırları da aynı yasayla belirlenir. Kâr oranının sınırı toplam artı değerin, üretime yatırılan toplam sermayeye oranıdır. Toplumsal kârın, kâr oranına uygun olarak, çeşitli üretim alanlarına dağılımı, metaların değerinden farklılık gösteren ve ortalama piyasa fiyatlarının gerçek düzenleyicisi olan üretim fiyatlarını yaratır. Bu sapma; ne fiyatların değerden sapmasını, ne de kâr sınırını ortadan kaldırır. Zira toplam toplumsal değerden, kârdan söz ediyoruz.

Farklılık rantı ve mutlak rantın sınırları: “Metaların değerlerinin, üretim-fiyatlarına eşitlenmesi herhangi bir engelle karşılaşmayacak olursa, rant kendisini farklılık rantına ayrıştırır, yani düzenleyici üretim-fiyatları tarafından bir kısım kapitalistlere verilmesi gereken, ama şimdi toprak sahibi tarafından el konulan artı-değerin eşitlenmesi ile sınırlandırılmıştır.”K-3-755 Demek ki farklılık rantı, kâr oranı düzenlemesinin, neden olduğu, bireysel kâr oranı sapmalarında kendi belirli değer sınırını bulur. Meğer büyük toprak mülkiyeti, metaların değerlerinin üretim fiyatına dönüşmesini engellerse, ve mutlak ranta el koyarsa, Bu mutlak rant, tarım ürünlerinin değerinin, üretim fiyatı üzerindeki fazlalığı ile yani bu ürünlerin içerdiği ve genel kâr oranı ile kapitalistlerce sağlanan, kâr oranı üzerindeki artı değer fazlalığı ile sınırlıdır. Demek ki bu fark, mutlak rantın sınırını oluşturmaktadır ve metaların içerdiği artı değerin bir kısmıdır.

En sonu, artı değerin eşitlenmesinin(ortalama kâr halinde) çeşitli üretim kollarında, yapay ve doğal tekeller şeklinde engelle karşılaşarak, “metaların değerinin üzerinde yükselen bir tekel fiyatı oluşursa” metaların değerince koyulan sınırlar ortadan kalkmaz. Zira değer anıdır. Yalnızca “belirli metaların tekel fiyatı, yalnızca, diğer meta üreticilerinin karlarının bir kısmını, tekel fiyatına sahip metalara aktarmış olur.”K-3-755 Artı değerin üretim kolları arasında dağılımda dengesizlik oluşur ama bu durum artı değerin sınırını değiştirmez. Diğer yandan “tekel fiyatına sahip metaın, emekçinin gerekli tüketimine girmesi halinde, işçinin, emek-gücünün değerini eskisi gibi aldığı varsayılırsa, bu ücreti artırarak artı-değeri küçültmüş olur. Ücretleri emek-gücünün değerinin altına düşürebilir, ama bu, ancak, ücretlerin, kendi fiziksel asgarisinin sınırlarını aşması ölçüsünde olur.”K-3-756 Bu durumda tekel fiyatı, gerçek ücretlerden öteki kapitalistlerin karından indirimle ödenebilir.

Marx devamla, rekabetin yarattığı yanılsamalara değiniyor. Marx burada, değerlere değinmeden önce, gelir dağılımına yönelik açıklamaların ve gelir dağılımına yönelik değinilerin, ayrıca piyasa fiyatı ya da rekabet cinsinden işlemesinin tutarsız görüngülerin olduğunu belirtmektedir. Bir kez daha belirtelim ki, ücret, fiyat, kâr olarak, gelir biçimleri değeri belirlemezler. Lakin bu üç öge birbirinden bağımsız görünür. Böylece birbiriyle hiçbir benzerliği olmayan üretim etmenine, emeğe, sermayeye ve toprağa bağlanırlar ve bunlardan doğuyor görünürler ve bunlardan gelire dönüşmüşlerdir. Ne var ki değer, gelire dönüşmüş olmaktan doğmaz. Zira değerin gelire dönüşmeden ve bu biçimini almadan önce var olmaları gerekir. Marx yanılsamayı örneklemeye devam ediyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder