değer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
değer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ocak 2018 Salı

Meta, Değer ve Artı Değer

Metalar, bir yararlılığı olan, bireysel ya da toplumsal bir ihtiyacı gideren nesne olarak, değişim için üretilirler. Bunun anlamı şudur ki; bir emek ürünü olarak her meta, satılmak üzere üretilir ve tüketicisinin eline değişimden geçerek ulaşır. Meta üretimi sadece kapitalizme özgü değildir. Kapitalizm öncesi biçimlerde de meta üretimi vardı. Ama meta üretimi, kapitalizm öncesi biçimlerde genelleşmiş değildi ve istisnai bir durumdu. Oysa kapitalist toplumda meta üretimi, önceki biçimlerden farklı olarak istisnai değil, genelleşmiştir. Öyleyse üretiminde, kapitalist sistemin önceki biçimlerden farkı; meta üretiminin genelleşmiş olmasıdır.

14 Ekim 2017 Cumartesi

Kapitalist Toplumda Ücretin Özü

İşçi her hangi bir işletmede, belirli aralıklarla (gün, hafta, ay) çalışarak, belirli miktarda para alır. Aldığı para, işçinin belirli bir işin yapılması ya da belirli saat çalışmasının karşılığı olarak görünür. Varsayalım işgünü 8 saattir ve işçinin 8 saatlik çalışmasının karşılığı 100 liradır. Bu durumda işçi, 8 saat çalışacak ve çalışmasının sonunda 100 lira alacaktır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının sonunda aldığı 100 lira onun ücretidir. Bu ilişkide ücret, işçinin 8 saatlik çalışmasının, yani 8 saatlik emeğin karşılığı olarak görünür. İşçinin emeği, sanki bir metaymış gibi; sanki ücret, emeğe yapılan bir ödemeymiş gibidir. Bu kadar da değil, işçi, 8 saatlik çalışmasının karşılığını, yani sekiz saatlik emeğinin karşılığını almış gibidir. Artı emeğin bir biçimi olan artı değer, yani işçinin ödenmeyen emeği görünmez. Bütün emek karşılığı ödenmiş gibi görünür. Karşılığı ödenen ve ödenmeyen emek ayrımı yok olduğu gibi, karşılığı ödenmeyen emekte, karşılığı ödenmiş olarak görünür. Böylece hem işçi hem kapitalist, emeğin karşılığının ödendiği kanısına varır. Bu yanlış bir algıdır. Yanlış algı bu kadarla da bitmez. İşçi örgütlenmelerine de sirayet ettiği gibi; ücretlilik sistemi kaldırılmadan, emeğin karşılığının alınabileceği kanısını da uyandırır. Emeğin karşılığının ödendiği kanısını yaratan görünüm, ücretlilik biçiminin kendisinden kaynaklanır. Ücretlilik biçimi, emeğin ödenen ve ödenmeyen ayrımını gözden saklayarak sömürü ilişkisini gizler.

7 Ekim 2017 Cumartesi

Emek Gücü Metasının Değeri

 Konuya girerken, metadan söz etmek yararlı olacaktır. Meta, herhangi bir yararlılığı olan ve değişim amacıyla üretilen emek ürünüdür. Kendisinde taşıdığı özellikleriyle, insan ihtiyacını gideren yararlı bir nesnedir. Bu yönüyle meta, kullanım değeri özelliğine sahiptir. Yani meta, herhangi bir ihtiyacı karşılayan yararlı bir nesne olarak, kullanım değerine sahiptir. Diğer yandan metalar, birbirleriyle belirli oranlarda değiştirilebilirler. Bu yönüyle de meta, değişim değeri özelliğine sahiptir. Yani meta, değişim değerine sahiptir. Metaların birbirleriyle değiştirilebilir olmalarını sağlayan şey, hepsinin de emek ürünü olmalarıdır. Her biri, belirli miktarda emek içerirler ve bu emek, onları birbirleriyle değiştirilebilir kılar. Üreticiler, değiştirilecek metaları birbiriyle eşitlediklerinde, aslında metalarda maddeleşmiş olan emeği eşitlemiş olurlar. Metalarda maddeleşen emek miktarı, onların diğerleriyle değiştirilebileceği oranı gösteren değerini oluşturur. Dolayısıyla her meta, emek ürünü olarak belirli miktarda değere sahiptir.

3 Ekim 2014 Cuma

Üretim Sürecinin Tahlili Üzerine

Tahlil için üretim fiyatı ile değer arasındaki ayrım bir yana bırakılabilir, zira bu ayrım, toplam toplumsal sermaye ürünü dikkate alındığında ortadan kalkar.

İşçinin toplam işgünü iki kısma ayrılmaktadır. Bunun bir kısmında işçi kendi emek gücünü yenilemek için gerekli olan değeri; yani gerekli emeği, iş gününün diğer kısmında ise; emeğin ücretlerde gerçekleşen kısmının üzerinde, artı değerde ifade olunan fazladan emeği üretir. Fazladan üretilen artı değer ise, kâra (girişimci kârı, faiz) ve ranta bölünür. ”Demek oluyor ki, içerisinde, emekçilerin toplam emeğinin bir gün ya da bir yıl boyunca gerçekleştirildiği, metaların toplam değer kısmı, bu emeğin yarattığı yıllık ürünün toplam değeri, ücretlerin değerine, kâra ve ranta bölünür. Bu toplam emek, gerekli-emek ile, emekçinin, kendisine ödeme yapıldığı ürünün değer kısmını, yani ücretlerini yarattığı emek ile, artı-emeğe, ürünün artı-değeri temsil eden ve karşılığı ödenmeyen artı-emeğe bölünür; bu artı-değer de, daha sonra, kâr ile ranta ayrılır.” K-3-732 Demek ki yıllık yeniden üretilen değerin gerekli olanı ücretler, artı olanı ise kâr (girişimci kârı, faiz) ve rant olarak görünmektedir. Burada değişmeyen sermaye değerin yıllık ürün değerinde yeniden üretilmemiş olduğuna da vurgu yapalım.

3 Haziran 2014 Salı

KARIN FAİZE VE GİRİŞİM KARINA BÖLÜNMESİ - Faiz Getiren Sermaye

Genel ya da ortalama kâr oranı, ilk inceleme sırasında, sanayi sermayeleri arasında bir eşitlenme olarak görünüyordu. Daha sonra tüccar sermayesinin katılımıyla tamamlandı. Bundan böyle kâr oranı ya da ortalama kâra değinildiğinde, tüccar sermayesinin de katıldığı son hali kastedilecektir. Zira artık sanayi ve ticari kâr ayırımı gereksizleşmiştir. Bu durumda “Sermaye, ister üretim alanına sanayi, ister dolaşım alanına ticaret sermayesi olarak yatırılmış olsun, büyüklükleri ile pro rata aynı ortalama yıllık kârı sağlarlar.”K-3-297

Belli miktarda değerin bağımsız ifadesi olarak para, kapitalist ilişkilerde sermayeye çevrilip, kendi kendini genişleten değer haline dönüşebilir. Para, kapitaliste artı emek, artı ürün ve artı emek sızdırma, diğer bir deyişle kar etme olanağı verir. Böylece para, para olarak kullanım değerinin dışında, sermaye olarak bir kullanım değeri misyonu yüklenir. Dolayısıyla “para, bu potansiyel sermaye niteliği içerisinde, kâr üretme aracı olarak, bir meta halini alır, ama kendine özgü bir meta. Ya da, aynı şey demek olan, sermaye, sermaye olarak bir meta haline gelir.” K-3-298 Demek ki sermaye özel, yani kendine özgü bir meta haline geliyor. Kendine özgü meta olan bu para, kapitalist ilişki içerisinde, sermaye olarak, ödünç sermaye biçimini alır. Ödünç sermaye faiz getiren sermayedir.

23 Mart 2014 Pazar

Kâr Oranı

Sermayenin genel formülünün, P-M-P' olduğunu biliyoruz. Formülün anlamı, daha fazla değer çekme amacıyla, dolaşıma bir miktar değer sokulmuş olmasıdır. Bu süreci gerçekleştiren, sermaye sürecidir ve daha fazlayı üreten süreç, kapitalist üretimdir. Kapitalist, her hangi bir metayı, ne meta üretmiş olmak için, ne de kullanım değeri yaratmış olmak için üretir. Onun tek bir amacı vardır. O da değer üretmektir. Yalnızca değer üretmek değil, yatırdığından daha fazla değer üretmektir.

Kuşkusuz kapitalist, daha fazla değere ulaşabilmek için, elindeki değişen sermayesini canlı emek karşılığında değişmesi gerekir. Tabi ki bu değişim, onun, emeği hemen sömürmesini sağlamaz. Kapitalist, canlı emeği sömürebilmek için, onu üretim sürecine sokması gerekir. Bunun için de kapitalistin, üretim koşullarına yatırım yapması gerekir. Çünkü kapitalist, canlı emeğin işlev yapması için gerekli olan, emek araçlarına, işleyeceği konuya, makinelere, ham maddelere yatırım yapmaksızın sömüremez.

21 Mart 2014 Cuma

BİR BÜTÜN OLARAK KAPİTALİST ÜRETİM SÜRECİ - ARTI DEĞERİN KARA VE ARTI DEĞER ORANININ KAR ORANINA DÖNÜŞMESİ - Maliyet Fiyatı ve Kar

Marx, birinci kitapta, kapitalist üretim sürecini oluşturan görüngülerin, dış koşulların yaratacağı dış etkilerden bağımsız, dolaysız üretici süreç olarak ele alındığını, ikinci kitapta ise, dolaşım süreci ele alınmış ve kapitalist üretim süreci, bütünüyle ele alındığında, üretim ve dolaşım süreçlerinin sentezi olarak ortaya çıktığını belirtiyor. Marx’a göre, üçüncü kitapta artık bu sentezle yetinilemez. “Tersine, bir bütün olarak sermaye hareketlerinden doğan somut biçimlerin saptanması ve tanımlanması gerekir.”K-3-31 Üçüncü kitapta çaba bu yöndedir. 

Kapitalist biçimde, üretilen metaların değeri, ( S = s + d + a ) biçiminde formüle edilir.  Biz artı değeri (a), toplam değerden ayırdığımızda, değişmeyen ve değişen sermayeye(s+d), karşılık gelen bir değer kalır. Bu geriye kalan değer, daha önce var olan ve tüketilen üretim araçları değeri ile emek gücü fiyatını yerine koyan kısımdır. Bu kapitalistin, daha önceden harcadığını yerine koyan kısımdır. Bu nedenle de bu değer (s+d),  kapitalistin maliyet fiyatını temsil eder. Kapitalist biçimde kapitalist için görüngü budur. 

22 Aralık 2013 Pazar

ÜCRETLER - Emek Gücü Değerinin ya da Fiyatının Ücrete Dönüşmesi

Marx bu bölümde, emeğin satılması yanılgısını ve emek gücünün değeri ya da fiyatının ücrete dönüşümünü ortaya koyuyor. Marx burada değerin fiyattan sapmadığı varsayımıyla hareket ediyor. Diğer bir deyişle, fiyatla değerin aynı olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

Burjuva Toplumda, bir işçinin ücreti, işçinin emeğinin değeri ya da fiyatı olarak belli bir miktarda para olarak görünür. Bu görüngüden hareket eden herkes, emeğin değerinden ya da fiyatından söz ederler. Burada yanlış bir algı vardır. Bu yanlış algı, işgücünün değeri ya da fiyatının, emeğin değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır. Diyelim işçi, 12 saat çalıştı ve karşılığında 6 şilin aldı. İşçinin aldığı bu 6 şilin emek gücünün değil de emeğinin karşılığı olarak görünür. İşçi emek gücünü değil de, emeğini satıp eş değerini almış olarak görünür. Eğer işçi, göründüğü gibi 12 saat çalışıp, 6 şilinlik bir değer üretip, 6 şilinlik emeği karşılığını almış olsaydı, ne artı değer, ne de kapitalizm olurdu.

Bu yanlış algı, aynı zamanda işgünün, ücret olarak ödenen bölümünün, tüm işgününün değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır.  Böylece, gerekli emek ve artı emek ayrımının tüm izleri silinir gider ve işçinin, tüm çalışma zamanının karşılığı ücret olarak ödenmiş olarak görünür. Böylelikle, sömürü gerçeği, bir sis perdesi altında kalmış, gizlenmiş olur. 

21 Kasım 2013 Perşembe

Artı Değer Oranı

Emek Gücünün Sömürülmesi

Kapitalist tarafından yatırılan sermaye, S olarak gösteriliyor. Bu kapitalistin toplam sermayesidir ve üretim sürecinde artı değer katılarak, değer olarak büyür. S toplam sermaye; değişmeyen sermaye s, değişen sermaye d olarak iki kısma ayrılır. Aşağıda gösterelim.

Yatırılan Sermaye : S                                                             Üretilen
Değişmeyen Sermaye : s        =          S = s + d       =         Meta Değeri : s + d + a (artı değer)
Değişen Sermaye : d 

18 Kasım 2013 Pazartesi

Değişmeyen Sermaye ve Değişen Sermaye

Kapitalist, sermayeye dönüşecek parasını, iki meta için harcar. Bunlardan birincisi, üretim araçları, diğeri ise emek gücü metasıdır. Üretim aracı ve emek gücü, üretim sürecinde sermaye olarak iş görürler. Sermayenin, bu iki bölümü, üretim sürecinde (değer ve artı değer üretim süreci) farklı rol oynar. Marx’ın, bu bölümde ilgilendiği şey, değer ve artı değer üretiminde, bu iki sermaye biçiminin oynamış olduğu roldür. 

14 Kasım 2013 Perşembe

MUTLAK ARTI DEĞERİN ÜRETİMİ - Emek Süreci ve Artı Değer Üretim Süreci

Emek Süreci ya da Kullanım Değerlerinin Üretimi

Kapitalist, emek gücünü satın aldıktan sonra; emek gücünü satanı çalıştırarak, emek gücü metasını tüketir. Emek gücü sahibi, çalışmakla, potansiyel emek gücünü harekete geçirir ve işçi olur. O artık fiilen işçidir. İşçinin emeğinin, bir metada tekrar ortaya çıkabilmesi için, yararlı bir iş üzerinde, ya da, her hangi bir gereksinmeyi karşılayacak bir şey üzerinde harcanması gerekir. Yararlı bir şey üzerinde harcanan emek, kullanım değeri, yararlı bir nesne üretir. İşte Marx burada, bu kullanım değeri ile ilgilenmektedir.  Her toplum, kendi devamlılığını sağlayabilmek için kullanım değeri üretmek zorundadır. Marks, bu başlık altında emek sürecini, belli toplumsal koşullarda almış olduğu biçimlerden bağımsız olarak irdeliyor. Yani, her toplumda bir üretim söz konusudur ve her toplum kullanım değeri üretmek zorundadır.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Emek Gücünün Alım ve Satımı

Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir.  Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de (M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken, ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir. 

2 Kasım 2013 Cumartesi

PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ - Sermayenin Genel Formülü

Marx, sermayenin doğup büyüdüğü tarihsel zeminini; meta üretimi, dolaşım ve ticaret olarak belirtiyor. Sermaye “16. Yüzyılda dünyayı saran ticaret ile yeryüzüne yayılan pazar”ın yaratılmasıyla ortaya çıkıyor. Marx, bu dönemi “sermayenin modern tarihinin başlangıcı” olarak gösteriyor. Ayrıca, sermayenin ilk önce, para şeklinde göründüğünü belirtiyor.  Bu para şeklinde görünüm, “tüccar ve tefeci sermayesi olarak ortaya çıkıyor.”K-1-160 

Marx’a göre, para ile sermaye olan para arasında, göze çarpan ilk fark dolaşım biçimdeki farklılıktır. Metanın basit dolaşımında (M-P-M) satın almak için satma eylemi vardır. Üretici, bu ilişkide, kendisi için kullanım değeri olmayan bir ürünü parayla değişiyor. Daha sonra, aynı parayla kendi ihtiyacı olan bir kullanım değeri alıyor. Bu, metanın basit dolaşımıdır. Burada para, basit bir dolaşım aracıdır. Diğer bir dolaşım biçiminde (P-M-P) ise, satmak için satın alma eylemi vardır. Bu eylemde para, metaya dönüşüyor, ardından tekrar paraya dönüşüyor. Üreticinin bu değişim ilişkisinde, kullanım değeri ile bir ilgisi yoktur.  Onun peşinde olduğu şey değişim değeridir. Yani paradır. 

26 Ekim 2013 Cumartesi

Para ya da Meta Dolaşımı

Değerin Ölçüsü

Marx, yapıt boyunca kolaylık olsun diye, altını para-meta olarak kabul eder. Altının ilk ve esas işlevi, metaların birbirleriyle değer olarak eşit olduklarını, nicelik olarak ta karşılaştırılabilir büyüklükler olarak, onları temsil etmektir. Dolayısıyla altın bir eşdeğer rolü oynar. Tüm metalarda “değerin evrensel bir ölçüsü olarak iş görür.”K-1-109 Bu işleviyle de eşdeğer bir meta ve para haline gelir.  

İlk bakışta metalar, para sayesinde karşılaştırılabilir oldukları izlenimi doğabilir. Marks bu yanılgı durumuna vurgu yapıyor. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren para değildir. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren şey, bütün metaların değer olarak insan emeği taşıyor olmalarıdır. Bu nedenle de değerleri aynı ölçüyle, bir meta ile ölçülebilirler.  Bu ölçme görevini yüklenen de altındır. Şimdi tüm metalar kendilerini altında ifade ederler. X kadar A metası, y kadar B, para metası eder gibi; ya da  1 ton demir, 10 gram altın eder gibi... Bir ton demirin fiyatı 10 gram altındır. Bu eşitlemenin olanaklı olmasının nedeni altının da emek ürünü olması ve bir değerinin olmasıdır. Yani onda da emeğin cisimleşmiş olmasıdır. Altın evrensel bir eş değer olarak, toplumsalı temsil eder. Bu durumda değer, parada bağımsız bir görünüm kazanır. 

29 Eylül 2013 Pazar

Değişim

Metalar, kendi başlarına hareket edemezler; sahipleri aracılığıyla pazara getirilirler. Pazarda metalar, toplumsalı temsil eden değer olarak birbirleri karşısındadırlar. Meta sahipleri ise meta temsilcileri olarak "iradeleri nesnelere yerleşmiş kimseler" durumundadırlar. Marx’ın deyimiyle “Burada kişiler birbirleri için yalnızca metaların temsilcileri ve dolayısıyla sahipleri olarak vardırlar.”K-1-100  Onun dışında bir ilişkileri yoktur. Meta sahipleri, birbirleri karşısında eşit haklara sahiptirler. Her bir sahip, diğerlerinden bağımsız birey olarak ötekinin mülkiyet hakkını tanır. Ortak mülkiyete dayalı ilkel toplumun bağımlılığından kurtulmuş ve mülkiyet hakları oluşmuş, böylece ihtiyacı olmayan üretim fazlasını pazara getirmişlerdir. Ya da üretimin bir kısmını pazar için üretmeye başlamışlardır. Pazara getirilen metalar, kendi eşdeğerleri değiştirirler.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Metaların Fetişizmi ve Bunun Sırrı

Marx, metaların ilk bakışta kolayca anlaşılabilir olduğunu, ama tahlili yapıldığında metafizik inceliklerle, teolojik süslerle dolu olduğunu belirtiyor. Marx’a göre metalar, kullanım değeri olduğu sürece, onda anlaşılmayan mistik bir yön yoktur. Çünkü; her meta, kullanım değeri olarak, bütün toplumlarda olan ve gereksinme gideren  bir şeydir. Zira bir toplum bireyi olarak insanlar, gereksinmelerini gidermek amacıyla toplumsal bir ilişki içerisindedirler.  Bu yolla topluluk ya da toplum olarak, kendilerini sürekli olarak yeniden üretirler, üretmek zorundadırlar. Her üretimde emek, nesnesiyle birleşir ve ona gereksinim gideren bir biçim verir. Onu her hangi bir amaç için kullanılır hale getirir. Çevremizde gördüğümüz, üretilmiş nesnelerin bu özellikleri ve yararlılığı gözle görülür apaçıktır. Dolayısıyla kullanım değeri olarak nesnelerde anlaşılmaz mistik bir yan yoktur. Öyleyse diyor Marks “metaların mistik özelliği onların kullanım değerinden doğmuyor” K-1-86

3 Eylül 2013 Salı

Değerin Biçimi Yada Değişim Değeri


metalar” diyor Marks “dünyaya kullanım değeri olarak gelirler.  Metalar ilkin yararlılığı olan kullanım değeridirler.  Her meta fiziksel özelliği nedeniyle bir kullanım değerine sahiptir. Ama sadece kullanım değerleri olması onları meta haline getirmez. Bir başka deyişle, her kullanım değerine sahip olan şey, bir meta olmayabilir. Kullanım değeri olan bir ürünün meta olabilmesi için değişime girmesi gerekir.  Değişim değeri / değer biçimini alması gerekir ki öyle de olur. Pazara adımını atan her ürün, kendisini değer olarak ifade eder. Bu aynı zamanda onun toplumsal karakterini gösterir. Metaların kullanım değeri olma özelliklerine bakarak onun değerini göremeyiz. Bir kitabı elimize alıp evirip çevirerek bakarız, ama onun bu maddiliğinde değerin zerresini dahi göremeyiz. Değeri değişim alanında, meta ile meta arasındaki toplumsal ilişki içerisinde kendini gösterir ve onu ilişki içerisinde kavrarız. 

27 Ağustos 2013 Salı

META ve PARA - Meta

Metanın İki Ögesi: Kullanım Değeri ve Değer

Marks, kapitalist üretimin egemen olduğu toplumlarda; zenginlik birikiminin, meta birikimi olarak kendisini gösterdiği vurgusu yapıyor ve metanın tahlili ile işe başlıyor.*

“Meta” diyor Marks: “her şeyden önce, bizim dışımızda bir nesnedir ve, taşıdığı özellikleriyle, şu ya da bu türden insan gereksinmelerini gideren bir şeydir. Bu gereksinmelerin niteliği, örneğin ister mideden, ister hayalden çıkmış olsun, bir şey değiştirmez. (K-1-49) Her birey varlığını sürdürebilmek için, ister fiziksel isterse ruhsal olsun çeşitli gereksinmelere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar, yaşamsal varlığı sürdürmek için zorunlu ihtiyaçlar (yeme, içme gibi) olduğu gibi; ruhsal doyum sağlayan ihtiyaçlar da olabilir. Bu ihtiyaçların özünde farklılık olmasına karşın, ihtiyaç giderme anlamında hiç bir farklılıkları yoktur. Bir tablonun duvarda asılı durması ve her sabah ya da akşam, ona heyecanla bakan biri için tablo; gereksinme karşılayan bir şeydir ve ruhsal bir doyuma denk düşer. Ama asgari ücretle çalışan biri için daha yaşamsal olan karnını doyurma ihtiyacı öne çıkmışken, duvarda asılı bir tablonun onun gereksinmesi olamayacağı açıktır. Ne var ki, her iki türden durum da gereksinmeyi ifade eder. Gereksinme gideren şey ise yararlılığı olan bir şeydir. Çünkü, bir ihtiyacı karşılamaktadır. 

Yararlılık bir nesneyi, Marks’ın ifade ettiği gibi: “kullanım değeri haline getirir”  O halde, bir nesnenin yararlılığından dolayı, yani bir ihtiyacı karşılama özelliğinden dolayı, kullanım değeri vardır diyebiliriz. 

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Ürünün Maddiliği ve Üretken Emek



Marx satın alınmış emeğin maddi nesnelerde nesneleşmiş, ya da nesneleşmemiş olması açısından bakmaz. Emeğin, maddi nesnelerle ilişkisinden ziyade sermayeye satılıp satılmadığı ile ilgilidir. 

Ürünün maddiliğini biraz açalım.

Marx’a göre yaratılan bir metanın kullaım değeri ve değeri vardır. Kullanım değeri somut emeğin, değer ise soyut emeğin sonucudur. Kullanım değeri metanın yararlılığı ve maddiliğiyle ilgilidir. Bir fırıncı emeğinin ekmek maddiliğinde nesneleşmesi ve bir gereksinme gideren bir şey olması onun bir kullanım değeri olduğunu gösterir. Toplum biçimleri ne olursa olsun kullanım değeri servetin özüdür. Dolayısıyla meta, kullanım değeri olarak bir toplum biçimini imlemez. Çünkü kullanım değeri bir yararlılığı ifade eder ve bir gereksinmeyi giderir. Tüm toplum biçimlerinde görülür somut emeğin (fırıncı, ayakkabıcı vb. Emeği) sonucudur. Soyut emekle yani değerle ifade edilense toplumsal olandır. Bütün kullanım biçimlerinde varolabilen ortak bir özdür. Fırıncının emeği, ayakkabıcının emeği vs olmasına bakılmaksızın inasan enerjisi ve faliyetinin  harcanmasıdır ve değerle ifade bulur. Bu öz değişim değeri olarak kensini gösterir. Ürüne harcanan emek zamanla ifade edilir.