değer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
değer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Ocak 2018 Salı
Meta, Değer ve Artı Değer
Metalar, bir yararlılığı olan, bireysel ya da toplumsal bir ihtiyacı gideren nesne olarak, değişim
için üretilirler. Bunun anlamı şudur ki; bir emek ürünü olarak her meta,
satılmak üzere üretilir ve tüketicisinin eline değişimden geçerek ulaşır. Meta
üretimi sadece kapitalizme özgü değildir. Kapitalizm öncesi biçimlerde de meta
üretimi vardı. Ama meta üretimi, kapitalizm öncesi biçimlerde genelleşmiş
değildi ve istisnai bir durumdu. Oysa kapitalist toplumda meta üretimi, önceki
biçimlerden farklı olarak istisnai değil, genelleşmiştir. Öyleyse üretiminde, kapitalist
sistemin önceki biçimlerden farkı; meta üretiminin genelleşmiş olmasıdır.
Labels:
artı değer,
değer,
değişim,
emek,
Meta Değer ve Artı Değer
14 Ekim 2017 Cumartesi
Kapitalist Toplumda Ücretin Özü
İşçi her hangi bir işletmede, belirli aralıklarla (gün, hafta, ay) çalışarak, belirli miktarda para alır. Aldığı para, işçinin belirli bir işin yapılması ya da belirli saat çalışmasının karşılığı olarak görünür. Varsayalım işgünü 8 saattir ve işçinin 8 saatlik çalışmasının karşılığı 100 liradır. Bu durumda işçi, 8 saat çalışacak ve çalışmasının sonunda 100 lira alacaktır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının sonunda aldığı 100 lira onun ücretidir. Bu ilişkide ücret, işçinin 8 saatlik çalışmasının, yani 8 saatlik emeğin karşılığı olarak görünür. İşçinin emeği, sanki bir metaymış gibi; sanki ücret, emeğe yapılan bir ödemeymiş gibidir. Bu kadar da değil, işçi, 8 saatlik çalışmasının karşılığını, yani sekiz saatlik emeğinin karşılığını almış gibidir. Artı emeğin bir biçimi olan artı değer, yani işçinin ödenmeyen emeği görünmez. Bütün emek karşılığı ödenmiş gibi görünür. Karşılığı ödenen ve ödenmeyen emek ayrımı yok olduğu gibi, karşılığı ödenmeyen emekte, karşılığı ödenmiş olarak görünür. Böylece hem işçi hem kapitalist, emeğin karşılığının ödendiği kanısına varır. Bu yanlış bir algıdır. Yanlış algı bu kadarla da bitmez. İşçi örgütlenmelerine de sirayet ettiği gibi; ücretlilik sistemi kaldırılmadan, emeğin karşılığının alınabileceği kanısını da uyandırır. Emeğin karşılığının ödendiği kanısını yaratan görünüm, ücretlilik biçiminin kendisinden kaynaklanır. Ücretlilik biçimi, emeğin ödenen ve ödenmeyen ayrımını gözden saklayarak sömürü ilişkisini gizler.
7 Ekim 2017 Cumartesi
Emek Gücü Metasının Değeri
Konuya
girerken, metadan söz etmek yararlı olacaktır. Meta, herhangi bir
yararlılığı olan ve değişim amacıyla üretilen emek
ürünüdür. Kendisinde taşıdığı özellikleriyle, insan ihtiyacını gideren
yararlı
bir nesnedir. Bu yönüyle meta, kullanım değeri özelliğine sahiptir. Yani
meta, herhangi bir ihtiyacı karşılayan yararlı bir nesne olarak,
kullanım değerine sahiptir. Diğer
yandan metalar, birbirleriyle belirli oranlarda değiştirilebilirler. Bu
yönüyle
de meta, değişim değeri özelliğine sahiptir. Yani meta, değişim değerine
sahiptir. Metaların birbirleriyle değiştirilebilir olmalarını sağlayan şey,
hepsinin de emek ürünü olmalarıdır. Her biri, belirli miktarda emek içerirler
ve bu emek, onları birbirleriyle değiştirilebilir kılar. Üreticiler, değiştirilecek
metaları birbiriyle eşitlediklerinde, aslında metalarda maddeleşmiş olan emeği
eşitlemiş olurlar. Metalarda maddeleşen emek miktarı, onların diğerleriyle
değiştirilebileceği oranı gösteren değerini oluşturur. Dolayısıyla her meta, emek ürünü olarak belirli miktarda değere sahiptir.
Labels:
değer,
emek gücü,
Emek Gücü Metasının Değeri,
emek pazarı,
fiyat,
işçi
3 Ekim 2014 Cuma
Üretim Sürecinin Tahlili Üzerine
Tahlil için üretim fiyatı ile değer arasındaki ayrım bir
yana bırakılabilir, zira bu ayrım, toplam toplumsal sermaye ürünü dikkate
alındığında ortadan kalkar.
İşçinin toplam işgünü iki kısma ayrılmaktadır. Bunun bir
kısmında işçi kendi emek gücünü yenilemek için gerekli olan değeri; yani
gerekli emeği, iş gününün diğer kısmında ise; emeğin ücretlerde gerçekleşen
kısmının üzerinde, artı değerde ifade olunan fazladan emeği üretir. Fazladan
üretilen artı değer ise, kâra (girişimci kârı, faiz) ve ranta bölünür. ”Demek
oluyor ki, içerisinde, emekçilerin toplam emeğinin bir gün ya da bir yıl boyunca
gerçekleştirildiği, metaların toplam değer kısmı, bu emeğin yarattığı yıllık
ürünün toplam değeri, ücretlerin değerine, kâra ve ranta bölünür. Bu toplam
emek, gerekli-emek ile, emekçinin, kendisine ödeme yapıldığı ürünün değer
kısmını, yani ücretlerini yarattığı emek ile, artı-emeğe, ürünün artı-değeri
temsil eden ve karşılığı ödenmeyen artı-emeğe bölünür; bu artı-değer de, daha
sonra, kâr ile ranta ayrılır.” K-3-732 Demek ki yıllık yeniden üretilen değerin
gerekli olanı ücretler, artı olanı ise kâr (girişimci kârı, faiz) ve rant
olarak görünmektedir. Burada değişmeyen sermaye değerin yıllık ürün değerinde
yeniden üretilmemiş olduğuna da vurgu yapalım.
Labels:
değer,
değişmeyen sermaye,
Kapital-III,
rant,
sosyalizm
3 Haziran 2014 Salı
KARIN FAİZE VE GİRİŞİM KARINA BÖLÜNMESİ - Faiz Getiren Sermaye
Genel ya da ortalama kâr oranı, ilk inceleme sırasında,
sanayi sermayeleri arasında bir eşitlenme olarak görünüyordu. Daha sonra tüccar
sermayesinin katılımıyla tamamlandı. Bundan böyle kâr oranı ya da ortalama kâra
değinildiğinde, tüccar sermayesinin de katıldığı son hali kastedilecektir. Zira
artık sanayi ve ticari kâr ayırımı gereksizleşmiştir. Bu durumda “Sermaye, ister üretim alanına
sanayi, ister dolaşım alanına ticaret sermayesi olarak yatırılmış olsun,
büyüklükleri ile pro rata aynı ortalama yıllık kârı sağlarlar.”K-3-297
Belli miktarda
değerin bağımsız ifadesi olarak para, kapitalist ilişkilerde sermayeye
çevrilip, kendi kendini genişleten değer haline dönüşebilir. Para, kapitaliste
artı emek, artı ürün ve artı emek sızdırma, diğer bir deyişle kar etme olanağı
verir. Böylece para, para olarak kullanım değerinin dışında, sermaye olarak bir
kullanım değeri misyonu yüklenir. Dolayısıyla “para, bu potansiyel sermaye
niteliği içerisinde, kâr üretme aracı olarak, bir meta halini alır, ama kendine
özgü bir meta. Ya da, aynı şey demek olan, sermaye, sermaye olarak bir meta
haline gelir.” K-3-298 Demek ki sermaye özel, yani kendine özgü bir meta haline
geliyor. Kendine özgü meta olan bu para,
kapitalist ilişki içerisinde, sermaye olarak, ödünç sermaye biçimini alır. Ödünç
sermaye faiz getiren sermayedir.
Labels:
arz-talep,
değer,
doğal faiz oranı,
faiz,
Kapital-III,
kullanım değeri,
ödünç sermaye,
para,
para kapitalisti,
para sermaye,
sermaye
23 Mart 2014 Pazar
Kâr Oranı
Sermayenin genel formülünün, P-M-P' olduğunu biliyoruz. Formülün
anlamı, daha fazla değer çekme amacıyla, dolaşıma bir miktar değer sokulmuş
olmasıdır. Bu süreci gerçekleştiren, sermaye sürecidir ve daha fazlayı üreten
süreç, kapitalist üretimdir. Kapitalist, her hangi bir metayı, ne meta üretmiş
olmak için, ne de kullanım değeri yaratmış olmak için üretir. Onun tek bir
amacı vardır. O da değer üretmektir. Yalnızca değer üretmek değil,
yatırdığından daha fazla değer üretmektir.
Kuşkusuz
kapitalist, daha fazla değere ulaşabilmek için, elindeki değişen sermayesini
canlı emek karşılığında değişmesi gerekir. Tabi ki bu değişim, onun, emeği hemen
sömürmesini sağlamaz. Kapitalist, canlı emeği sömürebilmek için, onu üretim
sürecine sokması gerekir. Bunun için de kapitalistin, üretim koşullarına
yatırım yapması gerekir. Çünkü kapitalist, canlı emeğin işlev yapması için
gerekli olan, emek araçlarına, işleyeceği konuya, makinelere, ham maddelere
yatırım yapmaksızın sömüremez.
Labels:
artı değer oranı,
değer,
işçi,
Kapital-III,
kapitalist,
kar oranı,
maliyet,
meta değeri,
sömürü,
sömürünün gizlenmesi,
yabancılaşma
21 Mart 2014 Cuma
BİR BÜTÜN OLARAK KAPİTALİST ÜRETİM SÜRECİ - ARTI DEĞERİN KARA VE ARTI DEĞER ORANININ KAR ORANINA DÖNÜŞMESİ - Maliyet Fiyatı ve Kar
Marx, birinci kitapta, kapitalist üretim sürecini
oluşturan görüngülerin, dış koşulların yaratacağı dış etkilerden bağımsız, dolaysız
üretici süreç olarak ele alındığını, ikinci kitapta ise, dolaşım süreci ele
alınmış ve kapitalist üretim süreci, bütünüyle ele alındığında, üretim ve
dolaşım süreçlerinin sentezi olarak ortaya çıktığını belirtiyor. Marx’a göre,
üçüncü kitapta artık bu sentezle yetinilemez. “Tersine, bir bütün olarak sermaye
hareketlerinden doğan somut biçimlerin saptanması ve tanımlanması
gerekir.”K-3-31 Üçüncü kitapta çaba bu yöndedir.
Kapitalist
biçimde, üretilen metaların değeri, ( S = s + d + a ) biçiminde formüle edilir. Biz artı değeri (a), toplam değerden
ayırdığımızda, değişmeyen ve değişen sermayeye(s+d), karşılık gelen bir değer
kalır. Bu geriye kalan değer, daha önce var olan ve tüketilen üretim araçları
değeri ile emek gücü fiyatını yerine koyan kısımdır. Bu kapitalistin, daha
önceden harcadığını yerine koyan kısımdır. Bu nedenle de bu değer (s+d), kapitalistin maliyet fiyatını temsil eder.
Kapitalist biçimde kapitalist için görüngü budur.
Labels:
artı değer,
değer,
emek gücü,
emek gücü fiyatı,
fiyat,
gerçek değer,
Kapital-III,
kar,
maliyet,
maliyet değeri,
maliyet fiyatı,
sermaye
22 Aralık 2013 Pazar
ÜCRETLER - Emek Gücü Değerinin ya da Fiyatının Ücrete Dönüşmesi
Marx bu bölümde, emeğin satılması yanılgısını ve emek
gücünün değeri ya da fiyatının ücrete dönüşümünü ortaya koyuyor. Marx burada değerin
fiyattan sapmadığı varsayımıyla hareket ediyor. Diğer bir deyişle, fiyatla
değerin aynı olduğu varsayımıyla hareket ediyor.
Burjuva Toplumda, bir işçinin ücreti, işçinin emeğinin
değeri ya da fiyatı olarak belli bir miktarda para olarak görünür. Bu
görüngüden hareket eden herkes, emeğin değerinden ya da fiyatından söz ederler.
Burada yanlış bir algı vardır. Bu yanlış algı, işgücünün değeri ya da
fiyatının, emeğin değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır. Diyelim
işçi, 12 saat çalıştı ve karşılığında 6 şilin aldı. İşçinin aldığı bu 6 şilin
emek gücünün değil de emeğinin karşılığı olarak görünür. İşçi emek gücünü değil
de, emeğini satıp eş değerini almış olarak görünür. Eğer işçi, göründüğü gibi
12 saat çalışıp, 6 şilinlik bir değer üretip, 6 şilinlik emeği karşılığını
almış olsaydı, ne artı değer, ne de kapitalizm olurdu.
Bu yanlış algı, aynı zamanda işgünün, ücret olarak ödenen bölümünün, tüm işgününün değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır. Böylece, gerekli emek ve artı emek ayrımının tüm izleri silinir gider ve işçinin, tüm çalışma zamanının karşılığı ücret olarak ödenmiş olarak görünür. Böylelikle, sömürü gerçeği, bir sis perdesi altında kalmış, gizlenmiş olur.
Labels:
değer,
emeğin değeri,
emeğin fiyatı,
emek,
emek gücü değeri,
Kapital-I,
köle,
parçabaşı ücret,
sömürü,
ücret,
yoğun emek,
zamana göre ücret
21 Kasım 2013 Perşembe
Artı Değer Oranı
Emek Gücünün Sömürülmesi
Kapitalist tarafından yatırılan sermaye, S olarak gösteriliyor. Bu
kapitalistin toplam sermayesidir ve üretim sürecinde artı değer katılarak,
değer olarak büyür. S toplam sermaye; değişmeyen sermaye s, değişen
sermaye d olarak iki kısma ayrılır. Aşağıda gösterelim.
Yatırılan Sermaye :
S Üretilen
Değişmeyen Sermaye : s = S = s + d = Meta Değeri : s + d + a (artı değer)
Değişen Sermaye : d
Değişmeyen Sermaye : s = S = s + d = Meta Değeri : s + d + a (artı değer)
Değişen Sermaye : d
Labels:
artı değer,
artı değer oranı,
değer,
değişmeyen sermaye,
emek gücü,
Kapital-I,
köle,
meta değeri,
serf,
sömürü oranı
18 Kasım 2013 Pazartesi
Değişmeyen Sermaye ve Değişen Sermaye
Kapitalist, sermayeye dönüşecek parasını, iki meta için harcar. Bunlardan
birincisi, üretim araçları, diğeri ise emek gücü metasıdır. Üretim aracı ve
emek gücü, üretim sürecinde sermaye olarak iş görürler. Sermayenin, bu iki
bölümü, üretim sürecinde (değer ve artı değer üretim süreci) farklı rol oynar.
Marx’ın, bu bölümde ilgilendiği şey, değer ve artı değer üretiminde, bu iki
sermaye biçiminin oynamış olduğu roldür.
Labels:
artı değer,
değer,
değişmeyen sermaye,
Kapital-I,
somut emek,
soyut emek
14 Kasım 2013 Perşembe
MUTLAK ARTI DEĞERİN ÜRETİMİ - Emek Süreci ve Artı Değer Üretim Süreci
Emek Süreci ya da Kullanım Değerlerinin Üretimi
Kapitalist, emek gücünü satın aldıktan sonra; emek gücünü satanı çalıştırarak, emek gücü metasını tüketir. Emek gücü sahibi, çalışmakla, potansiyel emek gücünü harekete geçirir ve işçi olur. O artık fiilen işçidir. İşçinin emeğinin, bir metada tekrar ortaya çıkabilmesi için, yararlı bir iş
üzerinde, ya da, her hangi bir gereksinmeyi karşılayacak bir şey üzerinde
harcanması gerekir. Yararlı bir şey üzerinde harcanan emek,
kullanım değeri, yararlı bir nesne üretir. İşte Marx burada, bu kullanım
değeri ile ilgilenmektedir. Her toplum, kendi devamlılığını sağlayabilmek için
kullanım değeri üretmek zorundadır. Marks, bu başlık altında emek sürecini, belli toplumsal
koşullarda almış olduğu biçimlerden bağımsız olarak irdeliyor. Yani, her
toplumda bir üretim söz konusudur ve her toplum kullanım değeri üretmek
zorundadır.
Labels:
artı değer,
artı değer üretimi,
değer,
emek,
emek gücü,
emek süreci,
işçi,
Kapital-I,
kapitalist,
kullanım değeri
9 Kasım 2013 Cumartesi
Emek Gücünün Alım ve Satımı
Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir. Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de
(M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp
para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada
olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken,
ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir.
Labels:
değer,
dolaşım,
emek,
emek gücü,
emek gücü fiyatı,
Kapital-I,
kapitalist,
köle,
meta,
serf
2 Kasım 2013 Cumartesi
PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ - Sermayenin Genel Formülü
Marx, sermayenin doğup büyüdüğü tarihsel zeminini; meta üretimi,
dolaşım ve ticaret olarak belirtiyor. Sermaye “16. Yüzyılda dünyayı
saran ticaret ile yeryüzüne yayılan pazar”ın yaratılmasıyla ortaya çıkıyor.
Marx, bu dönemi “sermayenin modern tarihinin başlangıcı” olarak gösteriyor.
Ayrıca, sermayenin ilk önce, para şeklinde göründüğünü belirtiyor. Bu
para şeklinde görünüm, “tüccar ve tefeci sermayesi olarak ortaya
çıkıyor.”K-1-160
Marx’a göre, para ile sermaye olan para arasında, göze çarpan ilk fark
dolaşım biçimdeki farklılıktır. Metanın basit dolaşımında (M-P-M) satın almak
için satma eylemi vardır. Üretici, bu ilişkide, kendisi için kullanım değeri
olmayan bir ürünü parayla değişiyor. Daha sonra, aynı parayla kendi ihtiyacı
olan bir kullanım değeri alıyor. Bu, metanın basit dolaşımıdır. Burada para,
basit bir dolaşım aracıdır. Diğer bir dolaşım biçiminde (P-M-P) ise, satmak
için satın alma eylemi vardır. Bu eylemde para, metaya dönüşüyor, ardından
tekrar paraya dönüşüyor. Üreticinin bu değişim ilişkisinde, kullanım değeri ile bir ilgisi
yoktur. Onun peşinde olduğu şey değişim değeridir. Yani
paradır.
26 Ekim 2013 Cumartesi
Para ya da Meta Dolaşımı
Değerin Ölçüsü
Marx, yapıt boyunca kolaylık olsun diye, altını para-meta olarak kabul
eder. Altının ilk ve esas işlevi, metaların birbirleriyle değer olarak eşit olduklarını,
nicelik olarak ta karşılaştırılabilir büyüklükler olarak, onları temsil
etmektir. Dolayısıyla altın bir eşdeğer rolü oynar. Tüm metalarda
“değerin evrensel bir ölçüsü olarak iş görür.”K-1-109 Bu işleviyle de eşdeğer
bir meta ve para haline gelir.
İlk bakışta metalar, para sayesinde karşılaştırılabilir
oldukları izlenimi doğabilir. Marks bu yanılgı durumuna vurgu
yapıyor. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren para değildir. Metaları
karşılaştırılabilir hale getiren şey, bütün metaların değer olarak insan emeği
taşıyor olmalarıdır. Bu nedenle de değerleri aynı ölçüyle, bir meta ile
ölçülebilirler. Bu ölçme görevini yüklenen de altındır. Şimdi tüm
metalar kendilerini altında ifade ederler. X kadar A metası, y kadar B, para
metası eder gibi; ya da 1 ton demir, 10 gram altın eder gibi... Bir
ton demirin fiyatı 10 gram altındır. Bu eşitlemenin olanaklı olmasının nedeni
altının da emek ürünü olması ve bir değerinin olmasıdır. Yani onda da emeğin cisimleşmiş olmasıdır.
Altın evrensel bir eş değer olarak, toplumsalı temsil eder. Bu durumda değer, parada bağımsız bir görünüm kazanır.
29 Eylül 2013 Pazar
Değişim
Metalar, kendi başlarına hareket edemezler; sahipleri aracılığıyla pazara getirilirler. Pazarda metalar,
toplumsalı temsil eden değer olarak birbirleri karşısındadırlar. Meta sahipleri
ise meta temsilcileri olarak "iradeleri nesnelere yerleşmiş kimseler" durumundadırlar. Marx’ın deyimiyle “Burada kişiler
birbirleri için yalnızca metaların temsilcileri ve dolayısıyla sahipleri olarak
vardırlar.”K-1-100 Onun dışında bir ilişkileri yoktur. Meta sahipleri,
birbirleri karşısında eşit haklara sahiptirler. Her bir sahip, diğerlerinden bağımsız birey olarak ötekinin
mülkiyet hakkını tanır. Ortak mülkiyete dayalı ilkel toplumun bağımlılığından kurtulmuş ve mülkiyet hakları oluşmuş, böylece ihtiyacı olmayan üretim fazlasını pazara
getirmişlerdir. Ya da üretimin bir kısmını pazar için üretmeye başlamışlardır.
Pazara getirilen metalar, kendi eşdeğerleri değiştirirler.
14 Eylül 2013 Cumartesi
Metaların Fetişizmi ve Bunun Sırrı
Marx, metaların ilk bakışta kolayca anlaşılabilir olduğunu, ama tahlili
yapıldığında metafizik inceliklerle, teolojik süslerle dolu olduğunu
belirtiyor. Marx’a göre metalar, kullanım değeri olduğu sürece, onda
anlaşılmayan mistik bir yön yoktur. Çünkü; her meta, kullanım değeri olarak,
bütün toplumlarda olan ve gereksinme gideren bir şeydir. Zira bir
toplum bireyi olarak insanlar, gereksinmelerini gidermek amacıyla toplumsal bir ilişki
içerisindedirler. Bu yolla topluluk ya da toplum olarak, kendilerini sürekli olarak yeniden üretirler, üretmek zorundadırlar. Her üretimde emek, nesnesiyle birleşir ve ona gereksinim gideren bir
biçim verir. Onu her hangi bir amaç için kullanılır hale getirir. Çevremizde gördüğümüz,
üretilmiş nesnelerin bu özellikleri ve yararlılığı gözle görülür apaçıktır.
Dolayısıyla kullanım değeri olarak nesnelerde anlaşılmaz mistik bir yan yoktur.
Öyleyse diyor Marks “metaların mistik özelliği onların kullanım değerinden
doğmuyor” K-1-86
3 Eylül 2013 Salı
Değerin Biçimi Yada Değişim Değeri
“metalar”
diyor Marks “dünyaya kullanım değeri olarak gelirler.” Metalar ilkin yararlılığı olan kullanım değeridirler. Her meta fiziksel özelliği nedeniyle bir
kullanım değerine sahiptir. Ama sadece kullanım değerleri olması onları meta haline
getirmez. Bir başka deyişle, her
kullanım değerine sahip olan şey, bir meta olmayabilir. Kullanım değeri olan bir ürünün meta
olabilmesi için değişime girmesi gerekir. Değişim değeri / değer biçimini alması gerekir
ki öyle de olur. Pazara adımını atan her ürün, kendisini değer olarak ifade eder. Bu aynı
zamanda onun toplumsal karakterini gösterir. Metaların kullanım değeri olma
özelliklerine bakarak onun değerini göremeyiz. Bir kitabı elimize alıp evirip
çevirerek bakarız, ama onun bu maddiliğinde değerin zerresini dahi göremeyiz. Değeri değişim alanında, meta ile meta arasındaki toplumsal ilişki içerisinde kendini gösterir ve onu ilişki içerisinde kavrarız.
27 Ağustos 2013 Salı
META ve PARA - Meta
Metanın İki Ögesi: Kullanım Değeri ve
Değer
Marks, kapitalist üretimin egemen olduğu toplumlarda; zenginlik birikiminin, meta
birikimi olarak kendisini gösterdiği vurgusu yapıyor ve metanın tahlili ile işe
başlıyor.*
“Meta” diyor Marks: “her şeyden önce, bizim dışımızda bir nesnedir
ve, taşıdığı özellikleriyle, şu ya da bu türden insan gereksinmelerini gideren
bir şeydir. Bu gereksinmelerin niteliği, örneğin ister mideden, ister hayalden çıkmış
olsun, bir şey değiştirmez.” (K-1-49) Her birey varlığını sürdürebilmek için, ister fiziksel
isterse ruhsal olsun çeşitli gereksinmelere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar, yaşamsal varlığı sürdürmek için
zorunlu ihtiyaçlar (yeme, içme gibi) olduğu gibi; ruhsal doyum
sağlayan ihtiyaçlar da olabilir. Bu ihtiyaçların özünde farklılık olmasına karşın, ihtiyaç
giderme anlamında hiç bir farklılıkları yoktur. Bir tablonun duvarda asılı
durması ve her sabah ya da akşam, ona heyecanla bakan biri için tablo; gereksinme karşılayan bir şeydir ve ruhsal bir doyuma denk düşer. Ama asgari
ücretle çalışan biri için daha yaşamsal olan karnını doyurma ihtiyacı öne
çıkmışken, duvarda asılı bir tablonun onun gereksinmesi olamayacağı açıktır. Ne var
ki, her iki türden durum da gereksinmeyi ifade eder. Gereksinme
gideren şey ise yararlılığı olan bir şeydir. Çünkü, bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Yararlılık bir nesneyi, Marks’ın ifade ettiği gibi: “kullanım değeri haline getirir” O halde, bir nesnenin yararlılığından dolayı, yani bir ihtiyacı karşılama özelliğinden dolayı, kullanım değeri vardır diyebiliriz.
Yararlılık bir nesneyi, Marks’ın ifade ettiği gibi: “kullanım değeri haline getirir” O halde, bir nesnenin yararlılığından dolayı, yani bir ihtiyacı karşılama özelliğinden dolayı, kullanım değeri vardır diyebiliriz.
Labels:
değer,
değişim değeri,
Kapital-I,
kullanım değeri,
meta
26 Ağustos 2013 Pazartesi
Ürünün Maddiliği ve Üretken Emek
Marx satın
alınmış emeğin maddi nesnelerde nesneleşmiş, ya da nesneleşmemiş olması açısından
bakmaz. Emeğin, maddi nesnelerle ilişkisinden
ziyade sermayeye satılıp satılmadığı ile ilgilidir.
Ürünün maddiliğini biraz açalım.
Ürünün maddiliğini biraz açalım.
Marx’a göre
yaratılan bir metanın kullaım değeri ve değeri vardır. Kullanım değeri somut
emeğin, değer ise soyut emeğin sonucudur. Kullanım değeri metanın yararlılığı
ve maddiliğiyle ilgilidir. Bir fırıncı emeğinin ekmek maddiliğinde nesneleşmesi
ve bir gereksinme gideren bir şey olması onun bir kullanım değeri olduğunu
gösterir. Toplum biçimleri ne olursa olsun kullanım değeri servetin özüdür. Dolayısıyla
meta, kullanım değeri olarak bir toplum biçimini imlemez. Çünkü kullanım değeri
bir yararlılığı ifade eder ve bir gereksinmeyi giderir. Tüm toplum biçimlerinde
görülür somut emeğin (fırıncı, ayakkabıcı vb. Emeği) sonucudur. Soyut emekle
yani değerle ifade edilense toplumsal olandır. Bütün kullanım biçimlerinde
varolabilen ortak bir özdür. Fırıncının emeği, ayakkabıcının emeği vs olmasına
bakılmaksızın inasan enerjisi ve faliyetinin
harcanmasıdır ve değerle ifade bulur. Bu öz değişim değeri olarak
kensini gösterir. Ürüne harcanan emek zamanla ifade edilir.
Labels:
değer,
kullanım değeri,
Marks'ta Üretken Emek,
meta,
servet,
somut emek,
soyut emek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)