Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir. Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de
(M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp
para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada
olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken,
ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir.
Bir para sahibi, böylesine tüketilirken değer üreten bir meta
bulabilir mi? Elbette bulabilir, zira emek gücünün bir meta haline geldiği
koşullar oluşmuştur. Yani kapitalist toplum ilişkisi kurulmaya başlamıştır.
Emek gücünü meta haline getiren koşullar iki biçimde ortaya konur. Bu
tarihsel süreci açalım. Ama önce emek gücünden söz edelim. Marx, emek ile emek
gücü arasında ayırım yapıyor. Meta olan ve satışa söz konusu olan şey, emek
değil, emek gücüdür. Emek gücü bir faaliyet, bir çalışma kapasitesidir. “Emek
kapasitesi dediğimiz zaman, emekten söz etmiş olmuyoruz; tıpkı sindirim
kapasitesi denildiği zaman, sindirimden söz edilmiş olmayacağı gibi.”K-1-189
Emek gücü, bir meta üretirken, harcanan fiziksel ve zihinsel yetileri
ifade eder. Şu ya da bu amaca (doktorluk, ayakkabıcılık vb.) yönelmiş olan emek
harcama yeteneğidir. Bu emek gücü harcama süreci, kendisi tükenirken bir üründe emek olarak sona
erer.
Emek gücünü, meta haline getiren koşullar için; özgür emekçilerin ortaya çıkmış olması gerekir. Emek gücünün, meta olması ve satılabilmesi için, paranın sermayeye
çevrilebilmesi için, iki anlamda özgür olan, emekçi sınıfın ortaya çıkmış
olması gerekir. “hem emek-gücünü kendi öz metaı gibi satabilecek durumda özgür
bir insan olması gerekir, hem de satmak için elinde başka bir meta olmaması,
emek-gücünü gerçekleştirmesi için gerekli her şeyden yoksun bulunması
gerekir.”K-1-184 Birincisi; İşçi emek gücünü satabilmesi için, emek
gücünün kayıtsız şartsız sahibi olmalıdır. Köle ve serfte bu durum söz konusu değildir. Köle, emek gücünün sahibi değildir ve varlığı tümden, sahibine aittir. Kendi emek gücünü, kendi tasarruf edemezdi.
Serfte de durum aynıdır. Serf, toprak beyine kişisel olarak bağımlıdır. Ne
kölenin, ne de serfin emek gücü meta haline dönüşmüştür. Oysa, ücretli işçinin
emek gücü bir metadır. Bu metanın sahibi de işçidir. İşçi kendi emek gücünün
sahibi olarak, istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. İkincisi, Emekçi, kendi
emek gücü dışında hiçbir üretim aracına sahip olmamalıdır. Kendi emeğinin
gerçekleştirdiği metaları satın alacak durumda olmamalıdır. Kendi emek gücünü
satışa çıkarmak zorunda olmalıdır.
Demek ki, emekçi köle ve serften farklı olarak, emek gücü sahibi olmalı,
aynı zamanda emek gücünden başka satacak hiç bir şeyi olmamalıdır. Hem serf ve
köle bağımlılığından kurtulmuş olmalı, hem de üretim araçlarından kurtulmuş
olmalıdır. Tarihsel gelişme böyle bir olanağı (ücretli işçi, emek gücü metası)
sunmuştur. İşte para sahibi, böyle bir ücretli işçiyi ve onun sahibi olduğu emek gücü
metasını pazarda bulabilir.
Ücretli işçi, paranın sermayeye dönüşmesinde zorunluluk olarak ortaya
çıkar. Marx, sermayenin ortaya çıkma koşulunu, emeğin, emek araçlarından
ayrılması olarak gösteriyor. “Yalnız başına para ve meta dolaşımı, sermayenin
varoluşunun tarihsel koşullarının doğmasına yetmiyor. Onun doğabilmesi için,
ancak üretim ve tüketim araçlarını elinde bulunduran kimse ile emek-gücü satan
özgür emekçilerin pazarda karşı karşıya gelmesi gerekiyor. Ve bu tek tarihsel
koşul, bir dünya tarihini kapsıyor. Onun için sermaye, ilk ortaya çıkışı ile,
toplumsal üretim sürecinde yeni bir çağın başladığını ilan ediyor.” K-1-185
Diğer bütün metalar gibi, emek gücünün de bir değeri vardır.
“ Emek-gücünün değeri, öteki her metada olduğu gibi, bu özel nesnenin
üretimi ve dolayısıyla yeniden-üretimi için gerekli emek-zamanı ile
belirlenir.” K-1-186 Emek gücünün var olabilmesi için, insan varlığının olması
gerekir. Zira emek gücü, insan organizmasının bir özelliğidir. Organizmayı yok
ettiğinizde emek gücüde yok olur. Dolayısıyla, insan varlığını korumak için,
ihtiyaç duyduğu nesnelere ulaşması zorunludur. Emek gücünün yeniden üretimi
için gerekli olan emek zaman, işçinin geçim araçlarının üretilmesi için gerekli
olan emek zamana indirgenir. Yani emek gücünün değeri, emek gücünü yeniden
üretebilmek için gerekli olan gereksinimlerin, değeridir.
Peki bu ihtiyaçlar nasıl belirlenir?
İşçinin yaşamını sürdürmek için
gerekli olan ihtiyaçlar, fizyolojik, tarihsel ve manevi öğelerle
belirlenir.
Her şeyden önce işçi varlığını sürdürebilmelidir. İşçinin varlığını
sürdürebilmesi için gerekli olan yaşamsal ihtiyaçlara gereksinmesi vardır.
Bunlar yiyecek, giyecek, barınma vs ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar, her ülkenin
iklimine, doğal koşullarına uygun olarak farklılaşabilir. İhtiyaçları karşılama şekilleri farklılaşabilir.
Diğer yandan bu ihtiyaçların çeşidi, büyüklükleri de farklıdır. Bu
farklılık, ülkenin tarihsel manevi koşullarının farklılığından ileri gelir.
Ülkenin gelişmişlik düzeyi, işçi sınıfının oluştuğu koşullar, alışmış oldukları
yaşam koşullarına bağlıdır. Örneklersek, gelişmiş kapitalist bir ülkede işçi
için, gazete okumak, sinema ve tiyatroya gitme vb. ihtiyaçtır. İngiltere’deki
işçinin ihtiyacı, bir başka ülkedeki işçinin ihtiyacından farklılık arz eder.
Ayrıca emek gücü satıcısı işçinin, süreklilik arz etmesi gerekir. Diğer bir
deyişle, yaşlanıp süreçten çekilen işçilerin yerini yenilerinin alması gerekir.
Zira paranın sermayeye dönüşmesinin sürekli olabilmesi için bu gereklidir. Bu
nedenle işçinin ihtiyaçlarına, çocuklarının, ailesinin geçim araçları da dâhil
edilir.
Başka bir şey de, belli bir sanayi dalında, hüner ve beceri kazanabilmek
için, eğitime ihtiyaç duyulur. Özel türde bir emek gücü olabilmek için yapılan
eğitim de “az ya da çok bir meta eşdeğerine mal olur.” Buda, emek gücünün
karmaşık olup olmamasına göre değişir diyor Marx. O halde eğitim masrafları da
ihtiyaçtandır ve emek gücü değerine giren, onu artıran bir etkendir diyebiliriz.
Sonuç olarak, emek gücünün alışılmış, gerekli ihtiyacını bu ihtiyaçların
çeşitliliği ve miktarını belirleyen şeyler bunlardır. İşçinin, bu yaşama
araçlarının değeri de, üretilmeleri için gerekli emek zamanla belirlenir. Yaşam
araçlarının değeri, emek gücünün değeridir. Bu ihtiyaç nesnelerinin
değeri düşerse, emek gücü metasının değeri de düşer ya da tersi…
Marx “Emek-gücü değerinin asgari sınırı, işçinin, her gün almadığı
takdirde hayati enerjisini yenileyemeyeceği meta değeri ile, yani fiziksel
bakımdan vazgeçilmesi olanaksız geçim araçlarının değeri ile belirlenir.” diyor
ve asgari sınırı belirtiyor. Marx’a göre, emek gücü değerinin asgari sınırı,
fiziksel bakımdan en gerekli geçim araçlarıdır. Bu, işçinin, onlar olmadan
varlığını ve çalışma yeteneğini sürdüremeyeceği ihtiyaçlardır. Marx devam ediyor,
“Eğer emek-gücünün fiyatı, bu alt sınıra düşerse, bu koşullar altında varlığını
ancak kötürüm bir durumda koruyup sürdürebileceği için, değerinin altına düşmüş
olur. “K-1-188 Emek gücü fiyatı bu alt sınıra, yani fiziksel sınıra düşerse,
varlığını kötürüm olarak sürdürür. Bu durumda emek gücünün değeri, değerinin de altına düşmüş
olur.
Demek ki işçi, emek gücü değerinin altında bir fiyatla çalıştırılabilir.
Taki, fiziksel sınıra kadar… Fiziksel sınıra indiğinde o artık
varlığını kötürüm durumda sürdürür. Fiziksel sınırın da altına düşürülmesi
olanaklıdır. O zaman da emek yağması yaşanır.
Burada bir şeye dikkat çekmek yerinde olur ki, O da Marx’ın, emek gücü
değerini fiziksel yaşama araçlarıyla sınırlamadığıdır. İşçi sınıfı,
mücadelesiyle, emek gücü değerine yeni öğelerin girmesini sağlayabilir ya da
emek gücü değerine girmiş, öğelerden bazılarını kaybedebilir.
Emek gücünün kullanım değeri, işçi tarafından kapitaliste, karşılığı
alınmadan verilir. Yani işçi, emek gücünü kullanım hakkını, karşılığını almadan
kapitalistin kullanımına bırakır. Bu bir sözleşmeyle belirlenmiştir. İşçi, emek
gücü kullanıldıktan sonra emek gücü değerini alacaktır.
Para sahibi, emek
pazarından emek gücünü tam değerinde aldıktan sonra, emek gücünü faaliyete
geçirecek üretin araçlarını da satın alır. Hem işçi hem de para sahibi için artık dolaşım alanından, yani
pazardan ayrılma zamanıdır. " Eski para sahibi, şimdi kapitalist olarak önde çalımla yürüyor; emek gücü sahibi onun emekçisi olarak peşisıra onu izliyor." K-1-191
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder