9 Kasım 2013 Cumartesi

Emek Gücünün Alım ve Satımı

Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir.  Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de (M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken, ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir. 

Bir para sahibi, böylesine tüketilirken değer üreten bir meta bulabilir mi? Elbette bulabilir, zira emek gücünün bir meta haline geldiği koşullar oluşmuştur. Yani kapitalist toplum ilişkisi kurulmaya başlamıştır. 

Emek gücünü meta haline getiren koşullar iki biçimde ortaya konur. Bu tarihsel süreci açalım. Ama önce emek gücünden söz edelim. Marx, emek ile emek gücü arasında ayırım yapıyor. Meta olan ve satışa söz konusu olan şey, emek değil, emek gücüdür. Emek gücü bir faaliyet, bir çalışma kapasitesidir.  Emek kapasitesi dediğimiz zaman, emekten söz etmiş olmuyoruz; tıpkı sindirim kapasitesi denildiği zaman, sindirimden söz edilmiş olmayacağı gibi.”K-1-189 Emek gücü, bir meta üretirken, harcanan fiziksel ve zihinsel yetileri ifade eder. Şu ya da bu amaca (doktorluk, ayakkabıcılık vb.) yönelmiş olan emek harcama yeteneğidir. Bu emek gücü harcama süreci, kendisi tükenirken bir üründe emek olarak sona erer. 

Emek gücünü, meta haline getiren koşullar için; özgür emekçilerin ortaya çıkmış olması gerekir. Emek gücünün, meta olması ve satılabilmesi için, paranın sermayeye çevrilebilmesi için, iki anlamda özgür olan, emekçi sınıfın ortaya çıkmış olması gerekir. “hem emek-gücünü kendi öz metaı gibi satabilecek durumda özgür bir insan olması gerekir, hem de satmak için elinde başka bir meta olmaması, emek-gücünü gerçekleştirmesi için gerekli her şeyden yoksun bulunması gerekir.”K-1-184 Birincisi; İşçi emek gücünü satabilmesi için, emek gücünün kayıtsız şartsız sahibi olmalıdır. Köle ve serfte bu durum söz konusu değildir. Köle, emek gücünün sahibi değildir ve varlığı tümden, sahibine aittir. Kendi emek gücünü, kendi tasarruf edemezdi. Serfte de durum aynıdır. Serf, toprak beyine kişisel olarak bağımlıdır. Ne kölenin, ne de serfin emek gücü meta haline dönüşmüştür. Oysa, ücretli işçinin emek gücü bir metadır. Bu metanın sahibi de işçidir. İşçi kendi emek gücünün sahibi olarak, istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. İkincisi, Emekçi, kendi emek gücü dışında hiçbir üretim aracına sahip olmamalıdır. Kendi emeğinin gerçekleştirdiği metaları satın alacak durumda olmamalıdır. Kendi emek gücünü satışa çıkarmak zorunda olmalıdır. 

Demek ki, emekçi köle ve serften farklı olarak, emek gücü sahibi olmalı, aynı zamanda emek gücünden başka satacak hiç bir şeyi olmamalıdır. Hem serf ve köle bağımlılığından kurtulmuş olmalı, hem de üretim araçlarından kurtulmuş olmalıdır. Tarihsel gelişme böyle bir olanağı (ücretli işçi, emek gücü metası) sunmuştur. İşte para sahibi, böyle bir ücretli işçiyi ve onun sahibi olduğu emek gücü metasını pazarda bulabilir. 

Ücretli işçi, paranın sermayeye dönüşmesinde zorunluluk olarak ortaya çıkar. Marx, sermayenin ortaya çıkma koşulunu, emeğin, emek araçlarından ayrılması olarak gösteriyor. “Yalnız başına para ve meta dolaşımı, sermayenin varoluşunun tarihsel koşullarının doğmasına yetmiyor. Onun doğabilmesi için, ancak üretim ve tüketim araçlarını elinde bulunduran kimse ile emek-gücü satan özgür emekçilerin pazarda karşı karşıya gelmesi gerekiyor. Ve bu tek tarihsel koşul, bir dünya tarihini kapsıyor. Onun için sermaye, ilk ortaya çıkışı ile, toplumsal üretim sürecinde yeni bir çağın başladığını ilan ediyor.” K-1-185

Diğer bütün metalar gibi, emek gücünün de bir değeri vardır. “ Emek-gücünün değeri, öteki her metada olduğu gibi, bu özel nesnenin üretimi ve dolayısıyla yeniden-üretimi için gerekli emek-zamanı ile belirlenir.” K-1-186 Emek gücünün var olabilmesi için, insan varlığının olması gerekir. Zira emek gücü, insan organizmasının bir özelliğidir. Organizmayı yok ettiğinizde emek gücüde yok olur. Dolayısıyla, insan varlığını korumak için, ihtiyaç duyduğu nesnelere ulaşması zorunludur. Emek gücünün yeniden üretimi için gerekli olan emek zaman, işçinin geçim araçlarının üretilmesi için gerekli olan emek zamana indirgenir. Yani emek gücünün değeri, emek gücünü yeniden üretebilmek için gerekli olan gereksinimlerin, değeridir.  

Peki bu ihtiyaçlar nasıl belirlenir? 
İşçinin yaşamını sürdürmek için gerekli olan ihtiyaçlar, fizyolojik, tarihsel ve manevi öğelerle belirlenir. 

Her şeyden önce işçi varlığını sürdürebilmelidir. İşçinin varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan yaşamsal ihtiyaçlara gereksinmesi vardır. Bunlar yiyecek, giyecek, barınma vs ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlar, her ülkenin iklimine, doğal koşullarına uygun olarak farklılaşabilir. İhtiyaçları karşılama şekilleri farklılaşabilir. 

Diğer yandan bu ihtiyaçların çeşidi, büyüklükleri de farklıdır. Bu farklılık, ülkenin tarihsel manevi koşullarının farklılığından ileri gelir. Ülkenin gelişmişlik düzeyi, işçi sınıfının oluştuğu koşullar, alışmış oldukları yaşam koşullarına bağlıdır. Örneklersek, gelişmiş kapitalist bir ülkede işçi için, gazete okumak, sinema ve tiyatroya gitme vb. ihtiyaçtır. İngiltere’deki işçinin ihtiyacı, bir başka ülkedeki işçinin ihtiyacından farklılık arz eder.

Ayrıca emek gücü satıcısı işçinin, süreklilik arz etmesi gerekir. Diğer bir deyişle, yaşlanıp süreçten çekilen işçilerin yerini yenilerinin alması gerekir. Zira paranın sermayeye dönüşmesinin sürekli olabilmesi için bu gereklidir. Bu nedenle işçinin ihtiyaçlarına, çocuklarının, ailesinin geçim araçları da dâhil edilir. 

Başka bir şey de, belli bir sanayi dalında, hüner ve beceri kazanabilmek için, eğitime ihtiyaç duyulur. Özel türde bir emek gücü olabilmek için yapılan eğitim de “az ya da çok bir meta eşdeğerine mal olur.” Buda, emek gücünün karmaşık olup olmamasına göre değişir diyor Marx. O halde eğitim masrafları da ihtiyaçtandır ve emek gücü değerine giren, onu artıran bir etkendir diyebiliriz.

Sonuç olarak, emek gücünün alışılmış, gerekli ihtiyacını bu ihtiyaçların çeşitliliği ve miktarını belirleyen şeyler bunlardır. İşçinin, bu yaşama araçlarının değeri de, üretilmeleri için gerekli emek zamanla belirlenir. Yaşam araçlarının değeri, emek gücünün değeridir. Bu ihtiyaç nesnelerinin değeri düşerse, emek gücü metasının değeri de düşer ya da tersi… 

MarxEmek-gücü değerinin asgari sınırı, işçinin, her gün almadığı takdirde hayati enerjisini yenileyemeyeceği meta değeri ile, yani fiziksel bakımdan vazgeçilmesi olanaksız geçim araçlarının değeri ile belirlenir.” diyor ve asgari sınırı belirtiyor. Marx’a göre, emek gücü değerinin asgari sınırı, fiziksel bakımdan en gerekli geçim araçlarıdır. Bu, işçinin, onlar olmadan varlığını ve çalışma yeteneğini sürdüremeyeceği ihtiyaçlardır. Marx devam ediyor, “Eğer emek-gücünün fiyatı, bu alt sınıra düşerse, bu koşullar altında varlığını ancak kötürüm bir durumda koruyup sürdürebileceği için, değerinin altına düşmüş olur. “K-1-188 Emek gücü fiyatı bu alt sınıra, yani fiziksel sınıra düşerse, varlığını kötürüm olarak sürdürür. Bu durumda emek gücünün değeri, değerinin de altına düşmüş olur. 

Demek ki işçi, emek gücü değerinin altında bir fiyatla çalıştırılabilir. Taki, fiziksel sınıra kadar…  Fiziksel sınıra indiğinde o artık varlığını kötürüm durumda sürdürür. Fiziksel sınırın da altına düşürülmesi olanaklıdır. O zaman da emek yağması yaşanır. 

Burada bir şeye dikkat çekmek yerinde olur ki, O da Marx’ın, emek gücü değerini fiziksel yaşama araçlarıyla sınırlamadığıdır. İşçi sınıfı, mücadelesiyle, emek gücü değerine yeni öğelerin girmesini sağlayabilir ya da emek gücü değerine girmiş, öğelerden bazılarını kaybedebilir.

Emek gücünün kullanım değeri, işçi tarafından kapitaliste, karşılığı alınmadan verilir. Yani işçi, emek gücünü kullanım hakkını, karşılığını almadan kapitalistin kullanımına bırakır. Bu bir sözleşmeyle belirlenmiştir. İşçi, emek gücü kullanıldıktan sonra emek gücü değerini alacaktır. 

Para sahibi, emek pazarından emek gücünü tam değerinde aldıktan sonra, emek gücünü faaliyete geçirecek üretin araçlarını da satın alır. Hem işçi hem de para sahibi için artık dolaşım alanından, yani pazardan ayrılma zamanıdır. " Eski para sahibi, şimdi kapitalist olarak önde çalımla yürüyor; emek gücü sahibi onun emekçisi olarak peşisıra onu izliyor." K-1-191


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder