Marx, sermayenin doğup büyüdüğü tarihsel zeminini; meta üretimi,
dolaşım ve ticaret olarak belirtiyor. Sermaye “16. Yüzyılda dünyayı
saran ticaret ile yeryüzüne yayılan pazar”ın yaratılmasıyla ortaya çıkıyor.
Marx, bu dönemi “sermayenin modern tarihinin başlangıcı” olarak gösteriyor.
Ayrıca, sermayenin ilk önce, para şeklinde göründüğünü belirtiyor. Bu
para şeklinde görünüm, “tüccar ve tefeci sermayesi olarak ortaya
çıkıyor.”K-1-160
Marx’a göre, para ile sermaye olan para arasında, göze çarpan ilk fark
dolaşım biçimdeki farklılıktır. Metanın basit dolaşımında (M-P-M) satın almak
için satma eylemi vardır. Üretici, bu ilişkide, kendisi için kullanım değeri
olmayan bir ürünü parayla değişiyor. Daha sonra, aynı parayla kendi ihtiyacı
olan bir kullanım değeri alıyor. Bu, metanın basit dolaşımıdır. Burada para,
basit bir dolaşım aracıdır. Diğer bir dolaşım biçiminde (P-M-P) ise, satmak
için satın alma eylemi vardır. Bu eylemde para, metaya dönüşüyor, ardından
tekrar paraya dönüşüyor. Üreticinin bu değişim ilişkisinde, kullanım değeri ile bir ilgisi
yoktur. Onun peşinde olduğu şey değişim değeridir. Yani
paradır.
Öyleyse, sermayenin formülü P-M-P (para-meta-para) dir. Para
sahibi kişi, işe belli bir para miktarı ile başlar. Para ile meta satın alır ve
onu tekrar satar ve paraya dönüştürür. Birinci evrede (P-M) yani satın almada,
para metaya dönüştürülmüştür. Yani para, diğer bir deyişle sermaye olarak yatırılmıştır. İkinci devrede (M-P) ise, meta tekrar paraya dönüştürülmüştür.
Yani para, diğer bir deyişle sermaye gerçekleşmiştir. Bu iki evre,
satma ve satın alma evresi aslında tek bir harekettir. Para meta ile, meta da para
ile değişilmiştir. Böylece, başlangıçtaki paraya dönülmüş olunur. Ara evrelerin
olmadığı görüngü P-P dir. Paradan paraya gidilmiş ve üreticinin amacı gerçekleşmiştir.
Şimdi P-M-P formülünde, ya da devresi tamamlandığında P-P sonucuna ulaşmış
oluyoruz. Eğer kapitalist, yatırmış olduğu para miktarının aynısını almış
olsaydı süreç anlamsız olurdu. Diyelim, kapitalist 100 lira yatırdı ve sürecin
sonunda tekrar 100 lira aldı. Marx, ilişkinin böyle kurulmasının,
anlamsızlığına değiniyor ve sermayenin formülünü tekrar yazıyor: P-M-P'
Böylece, sürecin anlamsızlığı ortadan kalkıyor. Kapitalist, belli miktar
para yatırıyor. Sürecin sonunda çoğalmış paraya ulaşıyor. Değişim sürecinde yatırdığından daha fazlasını geri çekiyor. Diyelim ki, 100 lira
değerinde meta satın alıyor. Metayı, 110 liraya satıyor. Sürecin
sonucunda, 10 lira fazla paraya, paranın toplumsal biçimi değere ulaşmış oluyor. Artık, süreç
ara aşamaların yok olmasıyla P-P´ (para-fazla para) oluyor. Burada yine,
sürecin iki ucu da paradır. Yani aynı ekonomik biçimdir. Ama fark şuradadır ki,
artık nicelik olarak çoğalmış bir değerden, parada söz ediyoruz. Böylece Marx,
sürecin doğru biçimi ortaya koyuyor: “ Bu sürecin doğru biçimi bu nedenle, P-M-P''dür ki, burada P' = P + D P = ilk sürülen para, artı,
bir fazlalık. İşte ilk değerinin üstünde bu artışa ya da fazlalığa ben
"artı-değer" diyorum. Başlangıçta sürülen değer, demek ki, dolaşımda
ilk haliyle kalmak şöyle dursun, kendisine bir artı-değer katar ya da kendisini
çoğaltır. İşte onu sermayeye çeviren şey, bu harekettir.”K-1-164
Sermaye formülü (P-M-P´) ya da evresi, sınırlı olmayan bir süreçtir. Bu
süreç, para değerin çoğalması, nicelik olarak artmasıdır. Çoğalan para, yeniden yatırılarak daha fazlasına ulaşma sürecin motivasyonudur. Bu anlamıyla da
sınırsızdır. Süreçte 100 lira, 110 lira olmuştur. Şimdi 110 lira, tekrar yatırılarak, daha fazla değere ulaşılacak. Eğer, 110 liralık değer, bu süreçten
çekilirse, bir kuruş dahi artmaz ve para sermaye olmaktan çıkar. Sermaye
olabilmek için, sürece devam etmek zorundadır. Bu süreçte, “para, hareketini,
ancak yeniden başlamak üzere sona erdirir.” K-1-165 Demek ki paranın, sermaye
olarak hareketi sınırsızdır. Zira büyüyebilmek için, bu süreci
sürekli olarak yinelemesi gerekir. Marks burada, kapitalistin tanımını da
verir: “Bu hareketin bilinçli temsilcisi olarak para sahibi, kapitalist haline
gelir.” K-1-166 Bilinçli temsilcisidir çünkü, sürekli artan bir servete sahip olma, tek güdüsü halini almıştır. Çoğalmak durumunda olan sermayenin arzusu, onun
arzusudur. Sürekli olarak sermayesini çoğalmak peşindedir. O bilinç ve iradesiyle hareket eden sermaye olarak sürece katılır. Artık zenginlik hırsı kaplamıştır bedenini… Metaların başkası için yararlılığı, kullanım değeri umurunda olmaz; o, değişim değeri başka bir deyişle değeri çoğaltan artı değer peşindedir.
Paranın, değerin bağımsızlaştığı biçim olduğunun biliyoruz. Basit meta
dolaşımında, bu bağımsız biçim, metaların değişmesine hizmet eder. Oysa sermaye
hareketinde, değerin bu bağımsız biçiminin çoğalmasına hizmet eder. Tüm bu
sürecin esas etkeni değerdir. Değer, değişim sürecinde bir meta biçimine, bir para
biçimine bürünür. Değerin, varlık biçimleri para ve metadır. Meta, değerin
özel biçimini, para ise değerin genel, toplumsal biçimini temsil eder.
Dolayısıyla değer, bu süreçte hiç kaybolmadan biçimden biçime (para-meta)
girer. Sürekli olarak büyüklüğünü değiştirir. Kendini korur; genişletir,
büyütür.
Değer, biçimden biçime girerken, bağımsız bir kimliğe ve varlığa da
kavuşması gerekir. Değer, bağımsız biçimine parada kavuşur. Dolayısıyla da, her
doğumdan önce, sürece, para biçiminde başlıyor ve para biçiminde sona eriyor.
Ne var ki o, sürece para biçiminde başlamasına karşın, meta biçimine, kılığına
giriyor. Eğer değer, meta biçimine bürünmeseydi, para da sermayeye dönüşmezdi.
Tüm bu biçimden biçime girmeler, tüm bu süreç, sermayenin genişlemesini,
artmasını sağlamaktadır. Demek ki para, daha fazla para elde etmek, yani kar
elde etmek amacıyla kullanıldığında, sermayeye dönüşmektedir. Dönüşüm süreci: P-M-P' sermayenin genel formülüdür.
cok aciklayici, tesekkurler.
YanıtlaSil