Değerin Ölçüsü
Marx, yapıt boyunca kolaylık olsun diye, altını para-meta olarak kabul
eder. Altının ilk ve esas işlevi, metaların birbirleriyle değer olarak eşit olduklarını,
nicelik olarak ta karşılaştırılabilir büyüklükler olarak, onları temsil
etmektir. Dolayısıyla altın bir eşdeğer rolü oynar. Tüm metalarda
“değerin evrensel bir ölçüsü olarak iş görür.”K-1-109 Bu işleviyle de eşdeğer
bir meta ve para haline gelir.
İlk bakışta metalar, para sayesinde karşılaştırılabilir
oldukları izlenimi doğabilir. Marks bu yanılgı durumuna vurgu
yapıyor. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren para değildir. Metaları
karşılaştırılabilir hale getiren şey, bütün metaların değer olarak insan emeği
taşıyor olmalarıdır. Bu nedenle de değerleri aynı ölçüyle, bir meta ile
ölçülebilirler. Bu ölçme görevini yüklenen de altındır. Şimdi tüm
metalar kendilerini altında ifade ederler. X kadar A metası, y kadar B, para
metası eder gibi; ya da 1 ton demir, 10 gram altın eder gibi... Bir
ton demirin fiyatı 10 gram altındır. Bu eşitlemenin olanaklı olmasının nedeni
altının da emek ürünü olması ve bir değerinin olmasıdır. Yani onda da emeğin cisimleşmiş olmasıdır.
Altın evrensel bir eş değer olarak, toplumsalı temsil eder. Bu durumda değer, parada bağımsız bir görünüm kazanır.
Herhangi bir metanın fiyatının ifadesi düşünsel bir ifadedir. Yani pratik
olarak metanın, paraya dönüşmeden önce sahibinin kafasında fiyatlandırılarak,
düşünsel olarak ifade edilir. Ya da üzerine, fiyatı ifade eden etiket asılır.
Dolayısıyla “Metaların altın ile değerlerinin ifadesi salt düşünsel bir iş
olduğuna göre, bu amaç için sanal ya da düşünsel parayı kullanabiliriz.”K-1-111
Bir kişi, kendi metasının değerini parayla ifade ettiğinde, ya da üzerine
etiketi astığında onun paraya çevrilmediğini bilir. Bu nedenle de metasının
değerini, rahatlıkla altın olarak ifade edebilir. Bunun için altının varlığının
olması gerekmez. Yani bir gram altına bile ihtiyaç duyulmaz. Öyleyse para, bir
değerin ifadesi ise altının varlığına gerek yoktur. Şu kadar metanın
içerdiği emek miktarı, aynı nicelikte emeğin somutlaşmış olduğu para miktarı
ile ifade edilir. 1 ceket, 1gram altın, ya da 30 yarda keten bezi, 0,5 gram
altın gibi...
Para, tüm diğer metaların fiyatını belirtir, onlara fiyat biçimini sağlar; “Ama, paranın
kendisi fiyata sahip değildir.”K-1-110 Zira, para kendi değerini,
kendisi ifade edemez. Yani, kendi değerini, kendi kullanım değeri ile ifade
edemez.
Para, birbirinden farklı olarak, iki işleve sahiptir. Bir yanda değerin
ölçüsüdür. Diğer yanda ise fiyatın ölçüsüdür. Değerin ölçüsü olarak
insan emeğinin onda cisimleşmesidir. Altında da şu ya da bu kadar toplumsal emek zaman maddeleşmiştir. Bu durumda, altının kendisinin de değeri
değişebilir. Bu anlamıyla da, değerin ölçüsü olma işlevini yerine getirir. Metaların değerini bir miktar altınla ifade eder. Ayrıca, değer ölçüsü olarak, metaların değerlerini fiyatlara, yani sanal altın
niceliğine çevirir. Fiyat ölçüsü olarak ta, belirlenmiş bir madeni
ağırlıktır, bir maden parçasıdır. Bu durumda altını, fiyatın ölçütü yapmak için belli
ağırlığın birim olarak saptanılması gerekir.
Değer ölçüsü ve fiyat ölçüsü arasında ayrım yapmak önemlidir.
Altının değerinde bir değişme olabilir demiştik. Çünkü; diğer metalar gibi
onda da insan emeği cisimleşmiştir. Üretiminde harcanan emek zamana göre değişir. Altının bu değerindeki değişme,
fiyat ölçüsü olma işlevine etki etmez. Fiyat işlevinde bir
değişikliğe yol açmaz. “Bu değer ne kadar değişirse değişsin, madenlerin farklı
niceliklerinin değerleri arasındaki oran sabit kalır.”K-1-113 Zira,
12 gram altının değeri, her halükarda 1gram altının değerinin 12 katıdır. Yani
12 kat daha büyüktür. “fiyatlarda dikkate alınan şey” diyor Marks, “farklı
miktarları arasındaki bağıntıdır.” Demek ki, altının değerinde yükselme ya da
düşme, onun ağırlığına etki etmez. Böylece de, altının değeri ne kadar
değişirse değişsin, değişmeyen bir fiyat ölçütü olarak işlevini
sürdürür.
“Fiyat, metada gerçekleşen emeğin para adıdır.”K-1-116 Diğer bir
deyişle fiyat, metaların parayla ifade edilen değerleridir. Yani, bir metanın
değerini, para ile ifade ediyorsak, onun fiyatını belirtmiş oluruz. Ya da;
bir metanın para olarak fiyatını ifade ettiğimizde, onun değerini ifade etmiş
oluruz.
Metaların fiyatı, ilkin kendi değerine diğer yandan da altının değerine
bağlıdır. Altının değeri aynı iken, bir metanın değeri artarsa onun fiyatı da
artar. Eğer bir metanın değeri sabit kalırken, altının değeri değişirse;
metanın fiyatı altının değeriyle ters orantılı olarak değişir. Bu durumda
diyelim altının değeri arttı, o zaman metanın fiyatı düşer. Altının değeri
düşsün, o zaman da meta fiyatı artar.
Bunu tablo ile gösterelim:
Ceket
|
altın
|
||
10 emek zaman
|
10 emek zaman
|
1 grm
|
1 lira
|
5 emek zaman
|
10 emek zaman
|
0,5 grm
|
50 krş
|
20 emek zaman
|
10 emek zaman
|
2 grm
|
2 lira
|
10 emek zaman
|
5 emek zaman
|
2 grm
|
2 lira
|
10 emek zaman
|
10 emek zaman
|
1 grm
|
1 lira
|
Burada fiyatların değerden sapmasına da değinilmeli. Kapitalist toplumda bireysel meta fiyatlarının değerleriyle uyuşması bir istisnadır. Fiyatla değer büyüklüğü arasında bu nicel uyumsuzluk durumu, fiyatın değerden sapma durumu; fiyat biçiminin kendisinde vardır. Fiyatla değer arasındaki uyumsuzluk o dereceye varır ki, fiyat artık değeri ifade etmez. "Kendileri meta olmayan vicdan, onur vb. gibi şeyler, sahipleri tarafından satışa çıkarılır hale gelirler ve böylece bir fiyatı olduğu için meta biçimini alırlar." K-1-117 Bir şeyin değeri olmadığı halde bir fiyatı olabilir. Bu bir aksilik değildir, bir üretim biçiminin zorunlu sonucudur. Bir metanın fiyatı, arz talep
arasındaki ilişkiye göre, değerler etrafında salınır. Fiyatlar değerin altına
düşebilir ya da değerin üzerine çıkabilir. Bu, plansız bir Pazar ilişkisinde,
zorunlu ve kaçınılmazdır.
Dolaşım Aracı
Metalar üretildikleri alandan değişim alanına geçerler. Değişim alanında
olan şey, bir metanın kullanım değeri olmadığı elden, kullanım
değeri olduğu bir ele geçmesidir. Aynı zamanda değişim, maddelerin toplumsal
bir dolaşımıdır. Marks’ın burada ilgilendiği maddenin bu toplumsal
dolaşımdır. Maddenin dolaşımını sağlayan biçimsel değişikliktir, metaların
değişim alanında geçirdiği başkalaşımdır. Meta olarak üretilmiş her madde dolaşımı başarmak zorundadır.
Değişimin ilk zamanlarında, metalar dolaysız olarak birbirleri ile
değişilirlerdi. Bu değişim durumuna trampa denilebilir. A metası, B metası ile
değiştirilir. Burada değişim dolaysız değişimdir. Bir kişi ihtiyaç fazlası
ürününü bir başkasının ihtiyaç fazlası ile değiştirmesi durumudur. Bu değişimde
formül M-M (meta-meta) biçimindedir. Meta üreticisi, kendi için kullanım değeri
olmayan metasını, kullanım değerine ulaşmak için bir başka meta ile
değişiyor. Burada değişim tamamlanır, süreç sona erer. Değiştiren sahipler, kendi ihtiyaçları olan kullanım değerleriyle geldikleri yere dönerler.
Meta üretiminin gelişmesiyle birlikte, değişimin biçimi de değişime uğrar. Sürece
toplumsalı temsil eden evrensel eşdeğer girer. Artık metalar, bu evrensel eş
değer biçimine, yani, toplumsal biçime bürünerek değişilebilirler. Aksi halde değişim
gerçekleşmez. Pazarda meta, para karşılığı değişilir ve daha sonra
parayla ihtiyaç duyulan başka bir meta alınır. Değişim süreci onları
meta ve para olarak farklılaştır. Her meta, para karşısında kullanım
değerlerinden sıyrılıp, değişim değeri olarak bulunmaktadırlar. Yani her meta,
para karşısında toplumsallığı ile bulunmakta ve para ile değişerek
toplumsallığını ispat etmektedir. Meta kendi değerinin aldığı biçim olan parayla, para da kendi kullanımının özel biçimiyle değişir. Bu süreç bir değişim ilişkisidir.
Bu ilişki M-P-M (meta-para-meta) ilişkisidir. Formülde iki karşıt ilişki
(M-P ve P-M ) birlikte bulunur. M-P (meta-para) metanın ilk başkalaşımıdır.
Metanın satışını ifade eder. Zira meta sahibinin elinde bir kullanım değeri
değildir. Kullanım değeri olan bir ele gitmek için para biçimine bürünmelidir.
Yani bir başkalaşımdan geçmelidir. Marx bu başkalaşımı “Değerin, metanın
bedeninden çıkıp altının bedenine sıçraması, başka bir yerde de söylediğim gibi
metanın ölüm parendesidir.” K-1-121 diyor. M-P ilişkisi gerçekleştiğinde meta
satıcısının eline evrensel eşdeğer olan altın geçer. Alıcının eline ise meta geçer. Meta
altın ile değişilmiştir. P-M (para-meta) ilişkisi ise, sonal bir
başkalaşımdır. Satın almayı ifade eder. Burada para biçiminde olan değer, meta
biçimine dönüşür. Bu dönüşümden sonra, yani paranın metalara dönüşümünden sonra
süreç tamamlanır. Metalar artık dolaşım alanından, tüketim alanına geçer ve
tüketilir. Böylece metaların dolaşımı tamamlanmış olur.
Değişimin bu biçiminde satın alma ile satış birbirinden ayrılmıştır.
Metasını satan bir kişi, metasını paraya dönüştürdükten sonra hemen satın
almada bulunmayabilir. Satın almasını, daha sonraki bir alışverişe bırakabilir.
Yani bugün, satıcı olarak ortaya çıkmışken, başka bir gün, başka bir hafta, ya
da bir ay sonra alıcı olarak ortaya çıkabilir. Ya da, bu pazarda
satıcı iken, başka bir pazarda alıcı olabilir. Demek ki, bu ilişkide satın alma
ile satış, zaman ve mekan olarak birbirinden bağımsızlaşmıştır.
Satın alma ve satışın bağımsızlaşması önemlidir. Metasını satan kişi,
metanın kullanım değerinden ayrılır, zaten kendisi için kullanım değeri de
yoktu. Metasının kullanım değerinden ayrılan kişi, onun para biçimine bürünmüş
değerine sahip olur. Yani değerin bağımsız biçimi olan paraya sahip olur. Bu,
sahibi olduğu parayı da, istediği zaman istediği yerde kullanır. Yani P-M
hareketi hemen, M-P hareketine geçmeyebilir. Paraya sahip olan onu hemen bir
metaya dönüştürmeyebilir. İşte bu durumda, meta dolaşımı alanının herhangi
birinde aksama söz konusu olur. Yeniden bir metaya dönüşmenin uzaması, değer
ile kullanım değeri arasındaki birliği bozar. Bu değişim biçimi yapısı gereği
bunalım olasılığını ortaya çıkarır. Marx, bu olasılığın gerçeğe dönüşmesinin bir dizi ilişkilerin sonucu olabileceğini düşünüyor.
Para, bütün metaların başkalaşmış biçimidir ve hiçbir koşula bağlı
olmaksızın devredilebilir durumdadır. Paraya bakarak, hangi metanın dönüşmüş
biçimi olduğu bilinmez. O, hem satılmış metayı, hem de alınacak metayı temsil
eder.
Meta, sahibinin elinden bir başkasının eline geçerek bir yol izler. İzlediği
bu yol, onun devinmesidir. Metanın bu hareketi metaların dolaşımıdır. Metaların
hareketi, para hareketi imiş gibi görünür. Zira, para elden ele gezer. Ne var
ki, aslında bu hareket ,sürekli biçim değiştiren metaların hareketidir. M-P-M biçiminde değişme, meta biçiminde bir değişim sürecinin başlayıp, meta biçiminde sona eren metanın bu hareketi bir devre oluşturur. Meta dolaşımıyla paraya verilen hareket, paranın başlangıç noktasından sürekli olarak uzaklaşmasını sağlar. Bir meta sahibinden, diğerinin eline geçen bu yorucu yol, metanın devinmesidir. Bu
süreçte, metalar, kullanım değeri olduğu bir ele geldiğinde dolaşımın dışına
çıkar. Diğer bir deyişle metalar, dolaşım dışında üretilir ve dolaşım dışında
tüketilirler. Para ise, sürekli olarak dolaşım alanında kalır ve dolaşımı
sağlarlar.
Peki, pazardaki metaların dolaşımını sağlayacak para ne kadar olmalıdır? Metaların dolaşımını sağlayacak para miktarı (dolaşım aracı miktarı) iki şeyle belirlenir. Birincisi, gerçekleşecek olan metaların miktarıyla fiyatlarının toplamı ve paranın bir defada yaptığı hareketin, yani, devinmenin hızı ile belirlenir. Bu etmenlerdeki değişme ve altın olarak paranın değerindeki değişme; dolaşıma sokulacak para miktarını etkiler. Dolaşımın emebileceği para miktarı bilindiğinde belli miktar altın paranın çekilmesi için yerine aynı miktarda kağıt paranın yeterli olduğunu belirten marx, "bu marifeti bütün bankerler çok iyi bilir" diyor.
Varsayalım 3 kalem metamız olsun, (buğday, ayakkabı, ceket) her meta fiyatı
2 lira olsun. Böyle bir durumda, 6 lira para dolaşıma girmek zorundadır. Eğer,
bu üç kalem meta, başkalaşımlar dizisinin bir zinciri ise, 2 lira 3 hareketle
dolaşımı sağlayacaktır. Diyelim buğday 2 lira karşılığı değişilir, aynı kişi 2
lira ile ayakkabı alır, ayakkabı sahibi de aldığı 2 lira ile ceket alır.
Böylece, 2 lira ile üç meta, ardışık olarak gerçekleşmiş olur. O halde,
pazarda dolaşıma giren meta fiyatı kadar para olmalıdır. Ayrıca, paranın devinim hızı
olarak, diyelim piyasadaki metaları 6 lira döndürülürken, paranın devinme hızı
2 kat artsın. Bu durumda 3 lira, 6 liralık meta dolaşımın sağlayacaktır. Ya da
tersi... Paranın devinme hızında yavaşlama toplumsal değişimde bir tıkanmayı gösterir. Ne var ki, bu tek başına tıkanıklığın kaynağı konusunda bilgi veremez ama bir olgunun açığa çıkarılmasını sağlar.
Para(altın-gümüş) bir dolaşım aracı olduğu sürece, devinme işini sikke, kağıt para gibi simgeleriyle yürütebilir. "Aynı miktarda altının yerini fiilen aldıkları sürece, bunlarda, bizzat paranın devinmesini düzenleyen yasalara tabidir." K-1-142 Ama bu yasa, kağıt paranın altını temsil oranında gerçekleşebilir. Dolaşımda devinecek altın miktarını geçmemesi gerekir. Kağıt para altını temsil eden bir simge olarak, altın miktarının düşünsel olarak ifade edilmesinden başka bir şey değildir. "Kağıt para, yalnızca, diğer bütün metalar gibi bir değere sahip olan altını temsil ettiği sürece, değerin bir simgesidir."K-1-143
Para
Para, değer ölçüsü işlevi olan ve ister bizzat kendisi, isterse bir
temsilcisiyle olsun, dolaşım aracı olarak hizmet görebilen bir metadır. Diğer
yandan, paranın, servet edinme aracı ve ödeme aracı olma ve evrensel para
işlevi vardır..
Metaların başkalaşımı süreklilik arz eder. Başkalaşım sürecinde, “dolaşım
parayı su gibi terletir.”K-1-128 Para, sürekli bir hareket halindedir. Bu
hareket, satış ve satın alma hareketidir. “ satışlar, kendisini izleyecek satın
almalarla, tamamlanmadığı anda, para hareketli olmaktan çıkar.” K-1- 144 Daha ilk dolaşımda başkalaşımın ürünü para biçiminde (M-P) hareketsiz kalır. Paranın, hareketten çekilmesi, dolaşım alanının dışına düşmesi anlamına
gelir. Bir kapitalist, satıştan sonra, daha sonra satın almak üzere parayı
süreçten çekerse dondurmuş olur. Para, tüm metaları temsil edebildiğinden
dolayı, daha sonraki bir zaman ve başka bir mekanda, istenilen herhangi bir
metaya çevrilebilir.
Paranın, üretilebilir bir meta olması ve istenildiğinde, başka metalara
çevrilebilir olması, paranın biriktirilmesi olanağını sunmuştur. Bu değişim değerini meta halinde elde tutma olanağı altın hırsını da geliştirmiştir. Dolaşımda genişlemeyle birlikte, paranın gücü de artar, her an kullanılabilirliğiyle birikiminin motivasyonudur. Bu motivasyonla dolaşım
alanına sokulmayan veya oradan çekilen para, iddihar edilir, yani
biriktirilir. Biriktirilen para, toplumsal servet halini alarak; sahibine güç verir. Altın ve gümüşün servet
edinilmesi, meta dolaşımının ilk zamanlarında, yalnızca kullanım değerleri
fazlası paraya çevrilerek yapılırdı. Marx, buna, para yığıcılığının ilkel biçimi
der. Asya halkı ve Hint topluluklarında böyle olduğunu belirtir.
Kuşkusuz para yığma (iddihar), paranın belli süre dolaşımdan çekilmesiyle
belirlenir. Meta üreticisi, satışı sonrasında, alıcı olmayarak bir miktar parasını
biriktirerek, belli bir zaman sonra üretim aracına dönüştürebilir. Özellikle, üretim
aracının bazı parçalarının yenilenmesi için bu iddihar zorunludur. Diğer
yandan, üretici kapitalist, sermayeye dönüştürmeyeceği, gelir olarak tüketeceği
para da biriktirebilir. Ayrıca biriken para, bunalım ve toplumsal sorun dönemlerinde kullanılabilecek bir kaynaktır. Bir başka şey de, altın ya da gümüşün estettik, göz alıcı niteliğidir. O halde her meta üreticisi, şu yada bu şekilde bir
para yığıcısıdır.
Para, borçlu ve alacaklı durumunda, bir ödeme aracı olarak ta kullanılır.
Borçlu ve alacaklı olma durumu, dolaşımın gelişmesiyle ortaya çıkar. Her
metanın, üretim zamanı ya da elden çıkarılma koşulları aynı olmaz. Bir zaman
aralığı araya girer. Bu durumda, diyelim bir meta satıcının elinden çıkar,
alıcının eline varır. Ama para, aynı zamanda alıcıdan satıcıya varmaz. Zira o
kişi, bedelini ödemeden bir meta satın almıştır ve borçlu durumuna gelmiştir.
Metayı satan da alacaklı durumundadır. Bu durumda, meta başkalaşımı başka bir
biçime bürünmüştür. Bu nedenle de, para bir ödeme aracı olma işlevini yüklenir.
Para, meta dolaşımının dışında da ödeme aracı olarak kullanılır. Ücretlerin
ödenmesi, vergiler, kiralama durumlarında olan budur. Demek ki para, borç
ödemesinde kullanıldığı zaman, ödeme aracı işlevi yüklenir. Eğer meta, nakit
olarak satın alınırsa satın alma aracıdır.
Ödeme aracı sürecinde, para, düşünsel bir satın alma aracı olarak görünür.
Ödeme için verilmiş bir sözle (ödemekle yükümlü olduğunu bildiren senet bono )
var olur. Böylece, metanın el değişimi sağlanmış olur. Ne var ki, paranın ödeme
aracı olarak işlevi, sınırsız bir çelişkinin varlığına işaret eder. “Ödemeler
birbirlerini dengeledikleri sürece, para, yalnızca, bir hesap parası, bir değer
ölçüsü olarak düşünsel bir işlevi yerine getirir. Fiili ödemeler yapılması
gerektiği sürece, para, artık bir dolaşım aracı, ürünlerin değişiminde geçici
bir etken olarak hizmet etmez, toplumsal emeğin bireysel cisimleşmesi,
değişim-değerinin bağımsız varlık biçimi, evrensel meta olarak iş görür. Bu
çelişki, para bunalımı diye bilinen iktisadi ve ticari bunalımların bu
evrelerinde açıkça görülür. ”K-1-152 Her meta üreticisi, borçlanma sistemi
(borç senetler gibi ) ile birbirlerine bağlıdırlar. Bu ödeme zincirinden
herhangi bir halkanın, borcunu ödeyemeyişi durumunda ortam güvensizleşir.
Ortamın güvensizleştiği durumlarda, ödünç veren alacaklılar, artık ödünç
vermede gönülsüz davranırlar. Böyle bir ortamda paraya yönelim
başlar. Borç ödeyememe, iflas durumları ortaya çıkar. Üretim
süreçlerinde kesintiler, kriz durumları ortaya çıkar.
Meta üretiminin gelişmesiyle birlikte değişimin ülke sınırları dışına
taşması paranın evrensel para olma işlevini açığa çıkarır. Uluslararası
ödemeler, evrensel para olarak altın üzerinden yapılır. Yani ulusal sınırlar
içerisindeki yerel simgeler (madeni para, banknot) işe yaramaz olur.
“Para, iç dolaşım alanından çıktığı anda, orada büründüğü, fiyatların ölçütü,
sikke, işaret ve değer simgesi gibi yerel giysilerinden soyunur ve ilk biçimi
külçe haline döner.”K-1-156 Para, insan emeğinin doğrudan cisimleşmesi olan toplumsal meta niteliğini; dünya pazarında kazanır. O halde her ülken uluslararası ödemeler için altın
rezervine ihtiyacı vardır. Bu rezervi banka kasasında bulundurur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder