organik bileşim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
organik bileşim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2017 Pazartesi

Kapitalizm ve İşsizlik

Kapitalist toplumda üretim süreci, sermaye birikimi sürecidir. Kâr peşinde koşan kapitalist sınıf, artı değerin bir kısmını sermayeye dönüştürmekle bu birikimi gerçekleştirerek sermayenin büyümesini sağlar. Sermaye büyüdükçe, işçi sınıfının çalışan kesimi, güvencesiz yaşama ve ağır sömürüye maruz kalır. İşçi sınıfının çalışmayan işsiz kesimi ise açlığa mahkûm olur. Bir yanda yoğun sömürü altında çalışan işçiler, diğer yanda sömürü çarkından dışlanarak açlığa mahkûm edilen işsiz işçiler. İşte sermaye birikim sürecinin gerçekliği budur. Bu gerçeklik, işsizliği işçi sınıfının en büyük sorunlarından biri haline getirir. İLO verilerine göre dünya genelinde işsiz sayısı 201 milyonun üzerindedir.


Kapitalist sitemden beslenenler, işsizlik sorununu manipüle etmek gizlemek için bir hayli çaba harcamaktadırlar. Bir yandan işsizlik rakamlarıyla oynarken, diğer yandan da, var olan işsizliğin nedenini bireylerin üzerine yükleme çabası içerisine girmektedirler. Onlara göre, işsizliğin nedeni bireylerin eğitimsizliğidir, vasıfsızlıklarıdır, tembellikleridir veya iş beğenmemeleridir. Oysaki işsizliğin nedenini bireylerin özelliklerinde, tutum ve davranışlarında değil; kapitalist birikim sürecinde aramak gerekir.

31 Ağustos 2014 Pazar

Mutlak Toprak Rantı

Buraya kadar, tarım ürününün toplumsal üretim fiyatı ile bireysel üretim fiyatı arasındaki farktan doğan farklılık rantı irdelenmişti. Bu bölümde Marx, en kötü toprakta dahi görülen mutlak toprak rantını irdelemektedir.

Bir parantez açarak belirtelim ki, Marx mutlak rant konusunda Ricardo’dan ayrışır. Zira Ricardo, farklılık rantını fizyokratlardan farklı olarak, değerler arasındaki fark olarak ortaya koyup, rantı toplumsal değer ile bireysel değer farkı olarak doğru bir şeklide koymasına karşın, mutlak rantı kabul etmiyordu.

Marx farklılık rantına girebilmek için, bir metanın üretim fiyatı ve o metanın değeri ilişkisine değiniyor. Bir bütün olarak ele alındığında, metaların üretim fiyatları onların toplam değerleri tarafından düzenlenir. Üretim fiyatı hareketinin değerinin hareketiyle belirlenmesine karşın, bir metanın üretim fiyatı değeriyle özdeş değildir. Bir metanın üretim fiyatı değerinin üzerinde ya da altında olabilir. Bu durumda, bir metanın üretim fiyatı üzerinden satılması, değerleri üzerinden satıldığı anlamına gelmez. Bu durum toprak ürünleri için de geçerlidir. 

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Zıt Yönde Etkiler

Emek üretkenliğinin, hızla gelişmesiyle birlikte, kâr oranlarındaki düşüşün, neden daha büyük ve hızlı olmadığı iktisatçıların bir anlam veremediği bir durumdur. Öyle ya, sermaye muazzam bir şekilde artarken, kâr oranları sürekli düşerken süreç halen devam etmektedir. 

Marx, kâr oranlarının düşmesi gerçeğini ortaya koyduktan sonra, bu genel yasanın etkisine ters düşen ve bu yasayı, bir eğilim haline getiren karşıt etkilerin olduğunu belirtiyor. Kâr oranı, sermayenin organik bileşiminin büyümesiyle artar, lakin bu artış, organik bileşimin büyümesi oranında olmaz. Zira yasaya karşıt etkiler vardır. Marx’a göre bu karşıt etkiler, yasayı bir eğilim haline getiriyor. Bunu Marx, şöyle ifade ediyor: “Genel yasanın etkisine ' ters düşen ve onu yok eden, ona yalnızca kendine özgü bir eğilim niteliği veren ve bu yüzden, genel kâr oranındaki düşmeden, bir düşme eğilimi olarak söz etmemize neden olan bazı zıt yönde etkilerin işe karışmaları gerekir.” K-3-206

Marx, zıt yönde etki yapan güçlerin en genel olanlarını veriyor.

30 Nisan 2014 Çarşamba

KAR ORANININ DÜŞMESİ EĞİLİMİ YASASI - Yasanın Niteliği

Marx kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, emek üretkenliğinin artması sunucu, kâr oranlarının düşme eğiliminde olduğunu düşünmektedir. Daha sonraki bölümde, ele alınacak olan, zıt yönlü etkilerin olmasına karşın, kâr oranı kapitalist gelişmeyle birlikte düşme eğilimindedir. Bu eğilimi şöyle gösteriyor Marx;

Ücretle işgününün veri kabul edildiği durumda, 100 lük bir değişen sermaye, belirli sayıda çalışan işçiyi temsil etsin ve 100 sterlin 100 işçinin haftalık ücreti olsun. Artı değer 0ranı, a/d = %100 olsun. Böyle bir durumda, yeni üretilen değer 200 sterlin olacaktır. Bunun 100 sterlini gerekli emek, 100 sterlini de artı emek olacaktır. Yani işçiler, kendi ücretlerinin yeniden üretimi için çalıştıkları kadar, kapitalistin artı değeri için de çalışacaklardır. Şimdi artı değer oranı değişmediğine göre, değişen sermaye de aynı kalacaktır. Bu durumda, değişmeyen sermayenin büyüklüğüne, dolayısıyla da toplam sermayenin büyüklüğüne bağlı olarak, farklı kâr oranları olacaktır. Şöyle ki;

s = 50
ve d = 100 ise
k' = 100/150
= %662/3
s = 100
ve d = 100 ise
k' = 100/200
= %50
s = 200
ve d = 100 ise
k'= 100/300
= %331/3
s = 300
ve d = 100 ise
k' = 100/400
= %25
s = 400
ve d = 100 ise
k' = 100/500
= %20 olur.




Tabloda aynı sayıda işçinin, giderek daha fazla değişmeyen sermayeyi harekete geçirdiği görülüyor. Bu durum, sermayenin teknik bileşiminin arttığı biçiminde de ifade edilebilir. Teknik bileşimin artıyor oluşu değer bileşiminin de artmasını sağlayacaktır. Böylece teknik bileşime bağlı bir değer artışı sermayenin organik bileşiminin yükselmesidir.  Bu durumda doğal olarak, kâr oranı azalacaktır. Çünkü aynı sayıda işçi, daha fazla makine kullanarak, daha fazla hammadde kullanır duruma gelecektir. Dolayısıyla oransal olarak emilen emek gücü azalacaktır.  

28 Nisan 2014 Pazartesi

Tamamlayıcı Açıklamalar

I. Üretim Fiyatında Bir Değişikliği Gerektiren Nedenler

Bir metanın üretim fiyatı ancak, iki nedenden dolayı değişebilir. Bunlardan birincisi, genel kâr oranında bir değişikliktir. Buda ortalama artı değer oranında bir değişiklikten ya da toplam artı değerin toplam sermayeye olan oranında bir değişiklikten ileri gelir. Artı değer oranında bir değişiklik ise, emek gücü değerinde bir düşme ve yükselmeden meydana gelebilir. Bunun olabilmesi için de, işçi tarafından tüketilen nesnelerin değerinde bir değişikli olması gerekir. Artı değer toplamının, toplam toplumsal sermayeye oranında değişme durumunda, sermayenin organik bileşiminde bir değişmeden söz edilebilir. Aynı miktar emeğin, daha fazla değişmeyen sermayeyi harekete geçirmesinden söz edilebilir. Üretkenlikte bir değişmedir bu. ikincisi ise, genel kâr oranının değişmemiş olduğu hallerde, bir metanın üretim değeri ancak, o metanın kendi değeri değişmişse değişebilir. Buda ya bu metayı üreten emeğin, ya da bu metanın üretimine giren metaları üreten emeğin, üretkenliğindeki değişmeyle, daha çok ya da az emek gerekmesinden meydana gelir. Örnek: Pamuk ipliğinin üretim fiyatı, pamuk ipliği üretimine hammadde olarak giren pamuğun fiyatının değişmesiyle, ya da ipliği eğiren emeğin üretkenliğinin değişmesiyle değişir.

20 Nisan 2014 Pazar

Genel Kâr Oranının Rekabet Yoluyla Eşitlenmesi, Piyasa Fiyatları ve Piyasa Değerleri, Artı Kâr

Bazı üretim alanlarında kullanılan sermaye ortalama bileşime sahiptir. Yani bunların bileşimi, toplam toplumsal sermayenin ortalamasıyla neredeyse aynıdır. Bu durumda toplumsal ortalamayla aynı bileşime sahip üretim alanlarındaki üretim fiyatı, metanın değerinin para ifadesiyle aynıdır ya da neredeyse aynıdır. Rekabet, toplumsal sermayeyi çeşitli üretim alanlarına taksim ederek, her alandaki üretim fiyatlarını, ortalama bileşimli alandaki üretim fiyatına göre şekillendirir. Özcesi, tüm toplumsal sermayenin ortalaması, toplumsal ortalamayı verir. Sermaye bileşimi, toplumsal ortalama ile aynı olan üretim kollarında, üretim fiyatları değerlerle aynı olur. Marx’ın deyimiyle, “ortalama ya da ortalamaya yakın bileşimli sermayelerde üretim-fiyatı, demek ki, değerle aynı ya da neredeyse aynı ve kâr da, bu sermayelerce üretilen artı-değerle aynıdır. Bileşimleri ne olursa olsun, diğer bütün sermayeler, rekabetin baskısı altında bu ortalamaya doğru gelme eğilimindedir.”K-3-157   

17 Nisan 2014 Perşembe

Genel Bir Kâr Oranının Oluşması (Ortalama Kâr Oranı) ve Meta Değerlerinin Üretim Fiyatlarına Dönüşmesi

Marx, organik bileşimleri farklı olan ve toplam toplumsal sermayeyi oluşturan, beş ayrı üretim kolu ele alıyor. Artı değer oranlarını tüm üretim alanlarında aynı ( %100 ) kabul ediyor.  Sabit sermayenin aşınan yıpranan kısımlarının farklılığını bir yana bırakıp, değişmeyen sermayenin bütünüyle aktarıldığını varsayıyor. Ayrıca, devir sürelerindeki farklılığı da aynı (1 yıl ) olarak kabul ediyor. Marx bu varsayımlarla oluşturduğu, birinci tablosunda, organik bileşimleri farklılığından dolayı, ürünler kendi değerlerinden satılırsa, kar oranları da farklı olacağını belirliyor. Bunu tabloda görelim.
     
    Sermayeler
Artı-Değer Oranı
Artı-Değer
Ürünün Değeri
Kâr Oranı
    I. 80s+20d
%100
20
120
%20
    II. 70s + 30d
%100
30
130
%30
    III. 60s + 40d
%100
40
140
%40
    IV. 85s+ 15d
%100
15
115
%15
    V. 95s+ 5d
%100
5
105
%5
           
Oluşturulan bu tabloda, aynı sömürü oranına karşın, farklı organik bileşimlere tekabül eden, farklı kâr oranları elde edilmiştir. Demek ki metalar, kendi değerlerinden satılsaydı, tabloda görüldüğü gibi farklı kâr oranları olurdu. Hemen bir vurgu yapalım. Aslında bu durum kapitalizme aykırı durumdur. Zira böyle farklı kâr oranları olsaydı ya da farklı kâr oranlarıyla satılsaydı, kapitalizmden söz edemezdik.

12 Nisan 2014 Cumartesi

KARIN ORTALAMA KARA DÖNÜŞMESİ - Farklı Üretim Kollarında Farklı Sermaye Bileşimleri ve Kar Oranlarında Bundan İleri Gelen Farklılıklar

Marx, bundan önceki kısımda, artı değer oranı sabit kaldığı halde, kâr oranının değişebileceğini göstermişti. Bu bölümde Marx, bir ülkedeki bütün sanayi kollarında, artı değer oranı ve iş günü uzunluğunu aynı kabul ediyor. Zira Smith’in de ortaya koyduğu gibi, emeğin sömürülmesindeki bu farklılıklar, telafilerle dengelenir ve ayrıca bu farklılıklar geçici ve yok olandır. Örneğin iş günü, işçi sınıfı mücadelesiyle aynı duruma gelmektedir. Dolayısıyla genel bir incelemede bunların önemleri yoktur. Başka bir deyişle tüm kapitalizmin işleyişi açısından belirleyici değildir.

Diğer farklılıklardan; ücret farklılıkları, basit ve karmaşık emek arasındaki farka dayanır. Bunun sömürü yoğunluğuyla ilişkisi yoktur. Eğer karmaşık emeğe sahip olan biri, basit emeğe sahip olandan daha iyi ücret alıyorsa, onun emeği, aldığı fazla oranında, fazla artı değer üretir. “Ve, ücretler ile işgünlerinin ve dolayısıyla, farklı üretim alanları ve hatta aynı üretim alanındaki çeşitli sermaye yatırımları arasında artı-değer oranlarının eşitlenmesi, her türlü yerel engellerle frenlenmekle birlikte, kapitalist üretimin ilerlemesi ve bütün ekonomik koşulların bu üretim tarzının egemenliği altına girmesiyle gene de gitgide daha fazla ölçüde gerçekleşmektedir.” K-3-130 Dolayısıyla bu, kapitalist üretimin genel incelenmesinde gelip geçici olduğu için bir yana bırakılabilir.

31 Aralık 2013 Salı

Kapitalist Birikimin Genel Yasası

Sermayenin Bileşimi Aynı Kalırken, Birikimle Birlikte Emek Gücüne Duyulan Talebin Artması


Marx, sermayenin bileşimini ikili anlamda ele alıyor. Birincisi sermayenin değer bileşimi, ikincisi ise sermayenin teknik bileşimidir. Sermayenin değer bileşimi, değişmeyen sermayenin değişen sermayeye, değer cinsinden oranıdır. Sermayenin teknik bileşimi ise, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki orandır. Başka bir deyişle, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki ilişkidir. İlişki, şu kadar üretim aracını, bu kadar işçinin ya da emek gücünün harekete geçirmesidir.

Sermayenin teknik bileşimi ve değer bileşimi arasında bir bağıntı vardır. “Bunu anlatmak için sermayenin değer bileşimine, bunun, sermayenin teknik bileşimi tarafından belirlenmesi ve bu bileşimdeki değişmeleri yansıtması açısından, sermayenin organik bileşimi diyorum.”K-1-630 Demek ki, sermayenin organik bileşimi, sermayenin teknik bileşimine dayanan, ya da sermayenin teknik bileşimince belirlenen, değişen ve değişmeyen sermayenin değerlerinin birbirine oranıdır. Sermayenin organik bileşiminde değişiklik, bu orandaki değişmedir.