17 Nisan 2014 Perşembe

Genel Bir Kâr Oranının Oluşması (Ortalama Kâr Oranı) ve Meta Değerlerinin Üretim Fiyatlarına Dönüşmesi

Marx, organik bileşimleri farklı olan ve toplam toplumsal sermayeyi oluşturan, beş ayrı üretim kolu ele alıyor. Artı değer oranlarını tüm üretim alanlarında aynı ( %100 ) kabul ediyor.  Sabit sermayenin aşınan yıpranan kısımlarının farklılığını bir yana bırakıp, değişmeyen sermayenin bütünüyle aktarıldığını varsayıyor. Ayrıca, devir sürelerindeki farklılığı da aynı (1 yıl ) olarak kabul ediyor. Marx bu varsayımlarla oluşturduğu, birinci tablosunda, organik bileşimleri farklılığından dolayı, ürünler kendi değerlerinden satılırsa, kar oranları da farklı olacağını belirliyor. Bunu tabloda görelim.
     
    Sermayeler
Artı-Değer Oranı
Artı-Değer
Ürünün Değeri
Kâr Oranı
    I. 80s+20d
%100
20
120
%20
    II. 70s + 30d
%100
30
130
%30
    III. 60s + 40d
%100
40
140
%40
    IV. 85s+ 15d
%100
15
115
%15
    V. 95s+ 5d
%100
5
105
%5
           
Oluşturulan bu tabloda, aynı sömürü oranına karşın, farklı organik bileşimlere tekabül eden, farklı kâr oranları elde edilmiştir. Demek ki metalar, kendi değerlerinden satılsaydı, tabloda görüldüğü gibi farklı kâr oranları olurdu. Hemen bir vurgu yapalım. Aslında bu durum kapitalizme aykırı durumdur. Zira böyle farklı kâr oranları olsaydı ya da farklı kâr oranlarıyla satılsaydı, kapitalizmden söz edemezdik.

Daha sonra Marx, tabloda bulunan toplam sermayeyi bir arada düşünmektedir. Zira buradan ortalama kâr oranına varmak istiyor. ( Burada sermayelerin değişmeyen kısımlarının tamamıyla ürüne aktarıldığı var sayımı var. Bu durumda hepsinin maliyeti 100 olarak görünüyor.) Beş üretim alanında toplam sermaye 500, bunların artı değerleri toplamı 110, metaların toplam değeri ise, 610’dur. Bu 500 büyüklüğünde sermayenin ortalama bileşimi = 390s + 110a, ya da yüzde olarak = 78s + 22d olur. Her bir 100’lük sermaye için, 22 artı değer, %22’ de kâr oranı olur. Bu 500’lük sermaye tarafından üretilen metanın, beşte birinin fiyatı, 122 olur. Bu durumda her beşte bir ürün 122 den satılması gerekecektir. Böylece Marx’ın düşüncesine göre, her bir sermaye, artı değerden payını ve böylece, ortalama kâr oranı kadar kâr elde etmektedir. 

Marx bu belirlemeyi yaptıktan sonra, yanlış sonuçtan kaçınmak için, sermayelerin, değişmeyen kısımlarının, eşit sürede eşit değer aktarmayacakları gerçeğini unutmamak gerektiğini, bu nedenle de maliyet fiyatlarının 100 kabul edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Ama bu durumun kâr oranı için önemi yoktur saptamasını yapıyor. Zira “80s'nin yıllık ürüne 80, 50 ya da 5 kadar bir değer aktarmasının ve dolayısıyla yıllık ürünün = 80s + 20d + 20a = 120; ya da 50s + 20d + 20a =90, veya 5s + 20d + 20a = 45 olmasının bir önemi yoktur; bütün bu durumlarda, ürünün değerinin, maliyet-fiyatından fazlalığı = 20 olur ve kâr oranının hesaplanmasında hepsinde bu 20, 100 büyüklüğündeki sermayeye oranlanır.” Sermaye birin kâr oranı her halükarda %20 dir. 

Şimdi bu beş sermayenin, değişmeyen kısımlarının, yeni ürüne eşit olmayan girişini tabloda görelim.
       
    Sermayeler
Artı-değer Oranı
Artı-değer
Kâr Oranı
Harcanan s
Metaların Değeri
Maliyet Fiyatı

       I. 80s+20d
100%
20
20%
50
90
70

      II. 70s+30d
100%
30
30%
51
111
81

     III. 60s+40d
100%
40
40%
51
131
91

     IV. 85s+15d
100%
15
15%
40
70
55

      V. 95s+5d
100%
5
5%
10
20
15

    390s+110d
--
110
110%
--
--
--
Toplam
      78s+22d
--
22
22%
--
--
--
Ortalama

Yukarıdaki tabloda beş sermaye, tek bir sermaye olarak düşünülürse, sermayenin toplam bileşiminin 500 = 390s + 110d olur. Sermayenin ortalama bileşimi 78s + 22d ve ortalama artı-değer ise 22 olur. Şimdi bu artı-değeri, I'den V'e kadar, bütün sermayeler arasında eşit bir şekilde bölersek, aşağıdaki tabloda görülen, meta-fiyatlarını elde ederiz             
                             
    Sermayeler
Artı-Değer
Metaların Değeri
Metaların Maliyet Fiyatı
Metaların Fiyatı
Kâr Oranı
Fiyatın Değerden Sapması
    I. 80s+20d
20
90
70
92
22%
+2
    II.  70s+30d
30
111
81
103
22%
-8
    III. 60s+40d
40
131
91
113
22%
-18
    IV. 85s+15d
15
70
55
77
22%
+7
    V. 95s+5d
5
20
15
37
22%
+17

Tabloda fiyatların, değerden sapmış oldukları görülüyor. Bu durumda metalar, değerlerinin, 2 + 7 + 17 = 26 üzerinde ve 8 + 18 = 26 altında satılmış olduğu görülüyor. Bu sapmalar, artı değerin eşit bir şekilde bölünmesi veya yatırılan sermayenin her 100 birimi için, 22’lik ortalama kârın, her sermayenin maliyet fiyatına eklenmesiyle dengelenmiş olur. Metaların bir kısmı, değerinin üzerinde, bir kısmı ise aynı oranda, değerinin altında satılmış olur. Bu fiyatlarla satılmakla, sermayelerin farklı organik bileşimine karşın, kâr oranlarının %22 olması sağlanır. 

Tabloda metaların toplam değeri (422) ile üretim fiyatları toplamı (422) aynıdır. Dolayısıyla tablodaki beş sermayeyi toplam toplumsal sermaye olarak kabul ettiğimizde, “toplumda üretilen bütün metaların üretim-fiyatlarının toplamı -bütün üretim kollarının hepsi- bunların değerlerinin toplamına eşittir." K-3-145 Yine toplam kâr (110), toplam artı değere (110) eşittir. Ama bireysel olarak, tek tek üretim alanlarında üretim fiyatları ve artı değer kitleleri farklıdır. Tek tek dallardaki metaların üretim fiyatları ile değerleri farkı birbirini götürür. Bu üretim dalları arasında kapitalistlerin rekabeti, artı değerin yeniden dağılımına neden olur ve bu durum ortalama kâr oranının oluşmasını sağlar. 

Şimdi burada, üretim fiyatını tanımlayabiliriz. Zira artık, kâr oranlarının ortalamasını bulabiliyoruz. Bu ortalama kârın etkisiyle, değer değişikliğe uğrayacaktır ve bize üretim fiyatını verecektir. Şöyle ki, “farklı üretim alanlarında, çeşitli kâr oranlarının ortalamalarının bulunarak, bu farklı üretim alanlarındaki maliyet-fiyatlarına eklenmesiyle elde edilen fiyatlar, üretim-fiyatlarını meydana getirirler.”K-3-143 Demek ki üretim fiyatı, maliyet fiyatı ile kârın toplamıdır. 

Şimdi ortalama kâr oranı ve üretim fiyatı tanımını birlikte görelim. Bilindiği üzere, çeşitli üretim alanlarında kâr oranları farklıdır ve “bu farklı kâr oranları, rekabet aracılığı ile, bütün bu farklı kâr oranlarının ortalaması olan tek bir genel kâr oranına eşitlenirler. Organik bileşimi ne olursa olsun belli bir büyüklükteki bir sermayeye bu genel kâr oranı uyarınca isabet eden kâra, ortalama kâr denir. Bir metaın, kendi maliyet-fiyatı ile, üretimi sırasında yatırılmış bulunan (yalnızca tüketilmiş olan değil) toplam sermaye üzerinden, devir koşulları gereğince, yıllık ortalama kârdan kendisine düşen payın toplamına eşit olan fiyatına, bu metaın üretim-fiyatı denir.”K-3-143 Demek ki, kapitalist üretimin, çeşitli üretim kollarında bulunan, kapitalistlerin rekabeti aracılığıyla, bu tek tek üretim kollarındaki kâr oranları, genel kâr oranına dönüşür. Aynı biçimde metaların değerleri de üretim fiyatına dönüşür. 

Demek ki, çeşitli üretim alanındaki kapitalistler, metalarını satmakla, bunların üretiminde tüketilen sermaye değerini, bir de, bütün üretim alanlarında üretilen artı değerden, kârdan, toplam toplumsal sermayenin, her kesrine düşen pay miktarında artı değer ve dolayısıyla kâr alırlar. Öyle ki, “kâr söz konusu olduğu sürece, çeşitli kapitalistlerin durumu, kârın, aralarında her 100 birime göre bölündüğü hisse senetli bir şirketteki hisse sahipleri gibidir…”K-3-144 Öyleyse bireysel kapitalistler bakımından kâr, toplam toplumsal üretimdeki yatırımlarına bağlı olarak değişir. Metaların, fiyatında bulunan maliyet, kendi üretim alanındaki sermaye yatırımına bağlıdır, ama metaların fiyatında bulunan öteki ögesi kâr, toplam toplumsal sermayenin, kesirli kısmına düşen kâr kitlesine bağlıdır. Kapitalist metasını, üretim fiyatına sattığında, bunların üretiminde tüketileni yerine koyacak para elde ettiği gibi, “toplam toplumsal sermayede kesirli bir kısım olarak yatırdığı sermayeye orantılı bir kar sağlar.”K-3-144 Kapitalistin maliyet fiyatı bellidir, lakin kâr, kendi üretim alanından bağımsızdır. Çünkü kâr, dışarıdan belirlenmektedir.

Marx, sermaye bileşimlerine de değiniyor. Diyelim ortalama toplumsal sermaye bileşimi 80s + 20d olsun. Her belirli üretim alanında, emeğin toplumsal üretkenliğindeki özgül gelişme, belli miktarda emek/işçi tarafından harekete geçirilen üretim aracı kitlesinin, ne kadar büyük ve küçük olduğuna bağlı olarak değişir. Ortalamadan (80s + 20d) büyük (90s + 10d) olana yüksek bileşimli, düşük (70s + 30d ) olana düşük bileşimli ve eşit (80s + 20d ) olana eşit bileşimli ya da ortalama bileşimli sermayeler denir.  

Ortalama kâr oranı belirlenip, yılda bir devir yaptıkları belirlendikten sonra sermayeler işlevlerini şu şekilde yerine getirirler.

      I.   80s + 20d + 20a. Kâr oranı = %20.        Ürünün fiyatı = 120. Değer = 120.
      II.  90s + 10d + 10a. Kâr oranı = %20.        Ürünün fiyatı = 120. Değer  = 110.
      III. 70s + 30d + 30a. Kâr oranı = %20.        Ürünün fiyatı = 120. Değer = 130.
 
Burada sermaye II’nin üretim fiyatı değerinden büyük, sermaye III’te üretim fiyatı değerinden küçük, sermaye I’de ise toplumsal ortalamayla rastlansal olarak aynı olan üretim kollarında, üretim fiyatı ile değeri eşittir. 

Marx devamla, kâr olgusuyla birlikte, artı değerin tanınmaz hale gelişine vurgu yapıyor. “Kâr kılığına bürünen artı-değer, fiilen kendi kökenini yadsır, kendi niteliğini yitirir ve tanınmaz hale gelir.”K-3-151 Ayrıca değerlerin üretim fiyatına dönüşmesi durumu, değerin kendisinin temelinin belirlenmesini gizlemeye hizmet eder. Öte yandan kapitalist, canlı ya da cansız karşılığını ödediği maliyet kısmını görür. Kâr ise ona, metanın değerinin dışında bir şey olarak görünür ve gerçek kökeni kapitalistin gözünden gizlenir. Üretim fiyatına eklenen kârın, kendi üretim alanı dışından belirlenmesi bu kanıyı iyice pekiştirir. Kuşkusuz kârın gerçek kökeni, sadece kendini kandırmada çıkarı olan kapitalistin gözünden değil, emekçinin gözünden de gizlenir.

                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder