31 Aralık 2013 Salı

Kapitalist Birikimin Genel Yasası

Sermayenin Bileşimi Aynı Kalırken, Birikimle Birlikte Emek Gücüne Duyulan Talebin Artması


Marx, sermayenin bileşimini ikili anlamda ele alıyor. Birincisi sermayenin değer bileşimi, ikincisi ise sermayenin teknik bileşimidir. Sermayenin değer bileşimi, değişmeyen sermayenin değişen sermayeye, değer cinsinden oranıdır. Sermayenin teknik bileşimi ise, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki orandır. Başka bir deyişle, üretim aracı kitlesi ile emek gücü arasındaki ilişkidir. İlişki, şu kadar üretim aracını, bu kadar işçinin ya da emek gücünün harekete geçirmesidir.

Sermayenin teknik bileşimi ve değer bileşimi arasında bir bağıntı vardır. “Bunu anlatmak için sermayenin değer bileşimine, bunun, sermayenin teknik bileşimi tarafından belirlenmesi ve bu bileşimdeki değişmeleri yansıtması açısından, sermayenin organik bileşimi diyorum.”K-1-630 Demek ki, sermayenin organik bileşimi, sermayenin teknik bileşimine dayanan, ya da sermayenin teknik bileşimince belirlenen, değişen ve değişmeyen sermayenin değerlerinin birbirine oranıdır. Sermayenin organik bileşiminde değişiklik, bu orandaki değişmedir. 

28 Aralık 2013 Cumartesi

Artı Değerin Sermayeye Dönüşmesi

Boyutları Gittikçe Büyüyen Kapitalist Üretim. Meta Üretimine Özgü Mülkiyet Yasalarının Kapitalist El Koyma Yasalarına Geçişi

Marx, artı değerin sermayeden nasıl çıktığını göstermişti. Şimdi de, sermayenin, artı değerden nasıl çıktığını ortaya koymaktadır. Bir kapitalist, üretilen artı değerin tamamını, kendisi için tüketmeyip, bir kısmını, sermayesine ek bir sermaye olarak kullanabilir. Böylece sermayesi, bir öncekine göre genişlemiş, ya da büyümüş olur. Öyleyse, “artı değerin sermaye olarak kullanılmasına ve tekrar sermayeye dönüştürülmesine sermaye birikimi denir.”K-1-595 Bu, sermayenin giderek büyümesi ve genişlemesidir. Diyelim bir kapitalist, 10.000 sterlinlik sermaye yatırsın ve 2.000 sterlin artı değer elde edilsin. Şimdi kapitalistin, kişisel tüketimini göz ardı edelim ve 2.000 sterlin artı değerinde ek sermaye olarak yatırıldığını var sayalım. Bu durumda, yeni yılda yatırılacak sermaye, 12.000 sterlin olacaktır. Yıl sonunda üretilecek artı değer de 2.400 olacaktır. Bu süreç, böyle devam ederek, sürekli olarak, sermayede bir büyüme genişleme olacaktır.  

25 Aralık 2013 Çarşamba

SERMAYE BİRİKİMİ - Basit Yeniden Üretim

Bir para tutarı, pazarda üretim aracı ve emek gücüne dönüştürülür. Bu, sermaye olarak hareket edecek değerin ilk adımıdır. Daha sonra, üretim süreci, başlangıçta yatırılan sermaye ile birlikte onu da aşan bir artı değeri de içeren bir meta ile son bulur. Yine bu meta, dolaşım alanına geçerek, orada paraya dönüşür. Tüm bu süreç, sermayenin çevrimini oluşturur. Sermaye, bu süreçte başlangıçta olduğunudan fazla bir değere ulaşır, değerlenir. Diğer bir anlamda, sermaye süreç sonunda büyümüş yani birikmiş olur. Birikimin ilk koşulu, eldeki metanın paraya, paranın büyük kısmında tekrar sermayeye dönüştürülmesi gerekir.  

Marx, sermaye birikimini ele almadan önce, üretim ölçeğinin aynı biçimde tekrarlandığı basit yeniden üretimi ele almaktadır. Sürecin ayrıntılı tahlili ikinci ciltte yapılacaktır.

22 Aralık 2013 Pazar

ÜCRETLER - Emek Gücü Değerinin ya da Fiyatının Ücrete Dönüşmesi

Marx bu bölümde, emeğin satılması yanılgısını ve emek gücünün değeri ya da fiyatının ücrete dönüşümünü ortaya koyuyor. Marx burada değerin fiyattan sapmadığı varsayımıyla hareket ediyor. Diğer bir deyişle, fiyatla değerin aynı olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

Burjuva Toplumda, bir işçinin ücreti, işçinin emeğinin değeri ya da fiyatı olarak belli bir miktarda para olarak görünür. Bu görüngüden hareket eden herkes, emeğin değerinden ya da fiyatından söz ederler. Burada yanlış bir algı vardır. Bu yanlış algı, işgücünün değeri ya da fiyatının, emeğin değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır. Diyelim işçi, 12 saat çalıştı ve karşılığında 6 şilin aldı. İşçinin aldığı bu 6 şilin emek gücünün değil de emeğinin karşılığı olarak görünür. İşçi emek gücünü değil de, emeğini satıp eş değerini almış olarak görünür. Eğer işçi, göründüğü gibi 12 saat çalışıp, 6 şilinlik bir değer üretip, 6 şilinlik emeği karşılığını almış olsaydı, ne artı değer, ne de kapitalizm olurdu.

Bu yanlış algı, aynı zamanda işgünün, ücret olarak ödenen bölümünün, tüm işgününün değeri ya da fiyatı olarak görünmesinden kaynaklanır.  Böylece, gerekli emek ve artı emek ayrımının tüm izleri silinir gider ve işçinin, tüm çalışma zamanının karşılığı ücret olarak ödenmiş olarak görünür. Böylelikle, sömürü gerçeği, bir sis perdesi altında kalmış, gizlenmiş olur. 

18 Aralık 2013 Çarşamba

Emek Gücü Fiyatında ve Artı Değerde Büyüklük Değişmeleri

Emek gücünün değeri, ortalama emekçinin yaşaması için gerekli alışılagelen tüketim maddelerinin değeri ile belirlenir.”K-1-530 İşçinin tüketeceği, tüketim maddesi bilinebilir, bu nedenle değişmeyen büyüklük olarak kabul edilebilir. Değişiklik gösteren şey, yalnızca bunların değeridir. 

Marx, bu bölümde, artı değer ile emek gücü fiyatının belirlenişinde, üç değişkeni ele alıyor. Bunlar; işgünü uzunluğu, emeğin yoğunluğu ve emeğin üretkenliğidir. Değişkenleri irdelemeden önce, metaların değeri üzerinden satıldığını, emek gücü fiyatının da zaman zaman değerinin üzerine yükseldiği ama altına düşmediğini var sayıyor. 

15 Aralık 2013 Pazar

Mutlak ve Nispi Artı Değer

Marx, bu bölüme, üretken emek anlayışını belirterek başlıyor. Kitabın yedinci bölümünde, üretken emek anlayışı, kullanım değeri üretimi açısından tanımlanmıştı. Aynı sayfada, yedinci dipnotta da, emek sürecini dikkate alan bu yöntemin, kapitalist üretim sürecine doğrudan doğruya uygulanamayacağı uyarısında bulunulmuştu. Şimdi Marx, konuyu daha geniş açıdan irdeliyor.

11 Aralık 2013 Çarşamba

Makine ve Büyük Sanayi

Makinenin Gelişmesi

Emek üretkenliğini artıran, diğer şeyler gibi makine de, metaların ucuzlatılması ve gerekli emek zamanının kısaltılması yoluyla, artı emek zamanının uzatılması amacıyla kullanılır. “Kısacası makine, bir artı değer üretme aracıdır.”K-1-385 

8 Aralık 2013 Pazar

İşbölümü ve Manifaktür

Manifaktürün İki Yanlı Niteliği

Manifaktür, belli yetenekteki işçilerin, bir işbölümüne dayalı olarak, bir araya geldiği elbirliği biçimidir. Manifaktür dönemi, 16. Yüzyıl ortalarından 18. Yüzyılın son üçte birini kapsar. 

Manifaktür iki yoldan oluşur. 

Birincisi, birbirinden bağımsız el zanaatlarına bağlı zanaatçıların, ürün, son şeklini alıncaya kadar, sırayla, birbirlerinin elinden geçmek zorunda olduğu, tek bir kapitalistin denetimi altında, belli iş yerlerinde toplanmalarıyla oluşur. Örneğin, bir binek arabası manifaktürü böyle oluşur. Eskiden binek arabası; tekerlekçi, koşumcu, terzi, çilingir, camcı vb. birbirinden bağımsız çok sayıda zanaatçının emeğinin ürünüydü. Her bir zanaatçı, ürünün tamamının üreteniydi. Yani ürün son şeklini alıncaya kadar zanaatçının kendi elinden geçerdi. Manifaktürle birlikte, bu zanaatçılar, bir kapitalist denetimi altında, bir iş yerinde bir araya getirilirler. Böylece, zanaatçılar, kendi zanaatlarının bütününü yerine getirme yetilerini yitirirler. Eskiden bağımsız olan bu zanaatçılar, artık işin bölümlerinden birini yapar olurlar. Örneğin, binek arabası manifaktürü, çeşitli ufak süreçlere ayrılmıştır. Bu süreçler, işbölümü çerçevesinde, işçinin özel işi haline gelir. 

5 Aralık 2013 Perşembe

Elbirliği

Marx, basit elbirliğini, aynı türden işi yapan işçilerin, bir ve aynı işgününde, ya da farklı fakat aralarında ilişki olan iş süreçlerinde, bir araya getirilmeleri olarak belirtiyor. Yani, elbirliği için, çok sayıda işçi, para sahibi tarafından aynı zamanda, aynı yerde, çalıştırılmak üzere bir araya getirilmiş olması gerekir. Başka bir deyişle, aynı işgününde, belirli, planlanmış bir iş için, birçok emek gücünün, birlikte harekete geçirilmesi elbirliğidir.

İşçilerin, para sahibi tarafından bir araya getirilebilmeleri için ise, sermayenin, asgari bir düzeye gelmiş olması gerekir. Zira bu kapitalist üretim sürecinin gereğidir. Birçok emeğin, tek bir kapitalistçe çalıştırılamadığı durumda kapitalizm olanaksız hale gelir. Dolayısıyla “tek bir kapitalistin patronluğu altında aynı türden meta üretmek üzere bir arada çalışmaları, hem tarih, hem mantık açısından kapitalist üretimin çıkış noktasını meydana getirir.”K-1-336  

1 Aralık 2013 Pazar

NİSPİ ARTI DEĞER ÜRETİMİ - Nispi Artı Değer Kavramı


 İşgünü, gerekli emek ve artı emek zamanına ayrılır. 

Gerekli emek zamanı, bir işçinin, kapitalistten aldığı paranın, değerin karşılığını yeniden ürettiği zamandır. Bu zaman, işçinin gereksinimleri için harcanan zamandır. Biz bu gerekli emek zamanını, değişmeyen büyüklük olarak kabul ediyoruz. Şimdi biz, işçinin, gerekli emek zamanının ötesinde 2,3,4,6 saat daha çalışabileceğini biliyoruz. İşçinin, gerekli emek zamanının ötesinde çalıştığı zaman, artı emek zamanıdır ve bu zaman değişkendir. 

27 Kasım 2013 Çarşamba

Artı Değerin Oranı ve Kitlesi

Hemen belirtelim ki,  artı değer oranı, artı değerin, değişen sermayeye oranıdır. Zira artı değer, değişen sermayenin büyümesidir. Hem sermayenin değişen kısmı, hem de artı değer, üretim sürecinde yeniden yaratılmış değerdir. Demek ki, üretim süreci sonunda ortaya çıkan değer, değişen sermayenin kendini yeniden üretmesi ve genişlemesidir.

 Biraz daha açalım.

Bizim toplam sermayemiz (S), değişmeyen (s) ve değişen (d) sermayeden oluşur. Üretim sürecine girildiğinde, değişmeyen sermaye kendi değerini ürüne aktarırken, değişen sermaye yeniden üretilir. Dahası da var, bu süreçte birde artı değer(a) üretilir. Üretim süreci sonunda ortaya çıkan metanın değeri, (s+d+a) ya eşittir. Değişmeyen sermaye değer, eski değer olarak, yeni üründe ortaya çıktığı için, sermayenin artı değer olarak büyümesi, değişen sermayenin büyümesidir.

24 Kasım 2013 Pazar

İşgünü

İşgününün Sınırları

İşgününün bir kısmı, işçinin emek gücünün yeniden üretimini kapsar. Diyelim işçinin, günlük ortalama yaşamı için gerekli olan nesnelerin üretimi, 4 saat alıyorsa, işçi 4 saat çalışmayla emek gücü değerini yeniden üretir. Bu, işgününün gerekli emeğe tekabül eden kısmıdır. Demek ki, işgününün bir kısmı, emek gücünün yeniden üretimi için gerekli emek zamanıyla belirlenir. İşgünün bir kısmı da artı emek zamanı ile belirlenir. Yani işçinin kapitalist için bedavaya çalıştığı zamanı kapsar. Öyleyse işgünü, gerekli emek ve artı emek zamanından oluşur diyebiliriz. Bu birinci vargımız.

İkinci vargımız, Marx’ın, işgününün değişken bir büyüklük olduğunu ortaya koymasıdır. Marx'a göre, işgününün toplam miktarı artı emek zamanına göre değişir. İşgünü değişken olmasına karşın, asgari ve azami sınırlılıkları vardır.  

21 Kasım 2013 Perşembe

Artı Değer Oranı

Emek Gücünün Sömürülmesi

Kapitalist tarafından yatırılan sermaye, S olarak gösteriliyor. Bu kapitalistin toplam sermayesidir ve üretim sürecinde artı değer katılarak, değer olarak büyür. S toplam sermaye; değişmeyen sermaye s, değişen sermaye d olarak iki kısma ayrılır. Aşağıda gösterelim.

Yatırılan Sermaye : S                                                             Üretilen
Değişmeyen Sermaye : s        =          S = s + d       =         Meta Değeri : s + d + a (artı değer)
Değişen Sermaye : d 

18 Kasım 2013 Pazartesi

Değişmeyen Sermaye ve Değişen Sermaye

Kapitalist, sermayeye dönüşecek parasını, iki meta için harcar. Bunlardan birincisi, üretim araçları, diğeri ise emek gücü metasıdır. Üretim aracı ve emek gücü, üretim sürecinde sermaye olarak iş görürler. Sermayenin, bu iki bölümü, üretim sürecinde (değer ve artı değer üretim süreci) farklı rol oynar. Marx’ın, bu bölümde ilgilendiği şey, değer ve artı değer üretiminde, bu iki sermaye biçiminin oynamış olduğu roldür. 

14 Kasım 2013 Perşembe

MUTLAK ARTI DEĞERİN ÜRETİMİ - Emek Süreci ve Artı Değer Üretim Süreci

Emek Süreci ya da Kullanım Değerlerinin Üretimi

Kapitalist, emek gücünü satın aldıktan sonra; emek gücünü satanı çalıştırarak, emek gücü metasını tüketir. Emek gücü sahibi, çalışmakla, potansiyel emek gücünü harekete geçirir ve işçi olur. O artık fiilen işçidir. İşçinin emeğinin, bir metada tekrar ortaya çıkabilmesi için, yararlı bir iş üzerinde, ya da, her hangi bir gereksinmeyi karşılayacak bir şey üzerinde harcanması gerekir. Yararlı bir şey üzerinde harcanan emek, kullanım değeri, yararlı bir nesne üretir. İşte Marx burada, bu kullanım değeri ile ilgilenmektedir.  Her toplum, kendi devamlılığını sağlayabilmek için kullanım değeri üretmek zorundadır. Marks, bu başlık altında emek sürecini, belli toplumsal koşullarda almış olduğu biçimlerden bağımsız olarak irdeliyor. Yani, her toplumda bir üretim söz konusudur ve her toplum kullanım değeri üretmek zorundadır.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Emek Gücünün Alım ve Satımı

Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir.  Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de (M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken, ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir. 

6 Kasım 2013 Çarşamba

Sermayenin Genel Formülündeki Çelişkiler

Basit meta dolaşımında, ya da metaların değişiminde üretici, ürünün fazlasını değiştirir. Yani üretici, ürün fazlasını pazara getirir ve kendisi için kullanım değeri olmayan metayı satıp, aldığı para ile kendisi için kullanım değeri olan meta alır, süreç sona erer. Bu ilişkide, iki tarafta (satıcı, alıcı) kendileri için, kullanım değeri olmayan şeyden kurtuluyorlar. Aynı biçimde, kendileri için kullanım değerine ulaşıyorlar. Bu durumda, “Değişim, her iki tarafında kazandığı alışveriştir.” K-1-172 Burada amaç, mübadele değerine ulaşmak değil, kullanım değerine ulaşmaktır. 

2 Kasım 2013 Cumartesi

PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ - Sermayenin Genel Formülü

Marx, sermayenin doğup büyüdüğü tarihsel zeminini; meta üretimi, dolaşım ve ticaret olarak belirtiyor. Sermaye “16. Yüzyılda dünyayı saran ticaret ile yeryüzüne yayılan pazar”ın yaratılmasıyla ortaya çıkıyor. Marx, bu dönemi “sermayenin modern tarihinin başlangıcı” olarak gösteriyor. Ayrıca, sermayenin ilk önce, para şeklinde göründüğünü belirtiyor.  Bu para şeklinde görünüm, “tüccar ve tefeci sermayesi olarak ortaya çıkıyor.”K-1-160 

Marx’a göre, para ile sermaye olan para arasında, göze çarpan ilk fark dolaşım biçimdeki farklılıktır. Metanın basit dolaşımında (M-P-M) satın almak için satma eylemi vardır. Üretici, bu ilişkide, kendisi için kullanım değeri olmayan bir ürünü parayla değişiyor. Daha sonra, aynı parayla kendi ihtiyacı olan bir kullanım değeri alıyor. Bu, metanın basit dolaşımıdır. Burada para, basit bir dolaşım aracıdır. Diğer bir dolaşım biçiminde (P-M-P) ise, satmak için satın alma eylemi vardır. Bu eylemde para, metaya dönüşüyor, ardından tekrar paraya dönüşüyor. Üreticinin bu değişim ilişkisinde, kullanım değeri ile bir ilgisi yoktur.  Onun peşinde olduğu şey değişim değeridir. Yani paradır. 

26 Ekim 2013 Cumartesi

Para ya da Meta Dolaşımı

Değerin Ölçüsü

Marx, yapıt boyunca kolaylık olsun diye, altını para-meta olarak kabul eder. Altının ilk ve esas işlevi, metaların birbirleriyle değer olarak eşit olduklarını, nicelik olarak ta karşılaştırılabilir büyüklükler olarak, onları temsil etmektir. Dolayısıyla altın bir eşdeğer rolü oynar. Tüm metalarda “değerin evrensel bir ölçüsü olarak iş görür.”K-1-109 Bu işleviyle de eşdeğer bir meta ve para haline gelir.  

İlk bakışta metalar, para sayesinde karşılaştırılabilir oldukları izlenimi doğabilir. Marks bu yanılgı durumuna vurgu yapıyor. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren para değildir. Metaları karşılaştırılabilir hale getiren şey, bütün metaların değer olarak insan emeği taşıyor olmalarıdır. Bu nedenle de değerleri aynı ölçüyle, bir meta ile ölçülebilirler.  Bu ölçme görevini yüklenen de altındır. Şimdi tüm metalar kendilerini altında ifade ederler. X kadar A metası, y kadar B, para metası eder gibi; ya da  1 ton demir, 10 gram altın eder gibi... Bir ton demirin fiyatı 10 gram altındır. Bu eşitlemenin olanaklı olmasının nedeni altının da emek ürünü olması ve bir değerinin olmasıdır. Yani onda da emeğin cisimleşmiş olmasıdır. Altın evrensel bir eş değer olarak, toplumsalı temsil eder. Bu durumda değer, parada bağımsız bir görünüm kazanır. 

20 Ekim 2013 Pazar

Küçük Meta Üretimi (Köylü ve Zanaatçı Üretimi) ve Üretken Emek

Marx, kendi üretim araçlarıyla çalışan üreticilerin, artı değer üretiyor olmalarını olası bir durum olarak görüyor. Bu olasılık, kapitalist üretim biçiminin başat olduğu, ama üretim ilişkilerinin tamamının, kapitalist ilişki olmadığı durumlarda ortaya çıkar.  

Marx’ a göre yeni toplum biçimi eski içerisinde filizlenip yeşerir. Bir zaman sonra yeni üretim biçimi belirleyici olur. Bu durumda eski  henüz tamamıyla tasfiye olmamıştır. Yeni ilişki yanında ve ona katışarak devam eder. Kendi üretim aracı sahibi köylü ve zanaatçının yani küçük üreticilerin durumu da böyledir. Onlar henüz kapitalist üretim biçimine dönüşmemiştir. Küçük üreticilik, feodal bir ilişki olarak, kapitalist ilişki içerisinde henüz  varlığını sürdürür. 

16 Ekim 2013 Çarşamba

Kamuda Üretken Emek Sorunu

Marx'a göre; devlet eliyle yürütülen süreçler için de emek gücü satın alınır. Ne var ki burada emek gücü sermayeye dönüşmemiştir. Bunun nedeni, onların emeklerinin yararsız olması değildir. Emeklerinin, maddi metada somutlaşıp somutlaşmamaları da değildir. Bu emek güçlerini satın alan devlet kurumları, kapitalist işletmeler olarak örgütlenmemişlerdir. Dolayısıyla bu kurumlarda çalışan bireylerin emek güçleri sermaye ile ilişkilenmemiştir. Bu ilişkide emek güçleri satılmış olmasına karşın, sermaye olarak sermayeye satılmış değillerdir. Onların ücretleri, devlet gelirlerinden (vergi gbi) oluşur ve dolayısıyla ücretleri sermaye değil, gelirden ödenir. Dolayısıyla, burada çalışanların emek güçleri, üretken emek sayılmazlar. 

29 Eylül 2013 Pazar

Değişim

Metalar, kendi başlarına hareket edemezler; sahipleri aracılığıyla pazara getirilirler. Pazarda metalar, toplumsalı temsil eden değer olarak birbirleri karşısındadırlar. Meta sahipleri ise meta temsilcileri olarak "iradeleri nesnelere yerleşmiş kimseler" durumundadırlar. Marx’ın deyimiyle “Burada kişiler birbirleri için yalnızca metaların temsilcileri ve dolayısıyla sahipleri olarak vardırlar.”K-1-100  Onun dışında bir ilişkileri yoktur. Meta sahipleri, birbirleri karşısında eşit haklara sahiptirler. Her bir sahip, diğerlerinden bağımsız birey olarak ötekinin mülkiyet hakkını tanır. Ortak mülkiyete dayalı ilkel toplumun bağımlılığından kurtulmuş ve mülkiyet hakları oluşmuş, böylece ihtiyacı olmayan üretim fazlasını pazara getirmişlerdir. Ya da üretimin bir kısmını pazar için üretmeye başlamışlardır. Pazara getirilen metalar, kendi eşdeğerleri değiştirirler.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Metaların Fetişizmi ve Bunun Sırrı

Marx, metaların ilk bakışta kolayca anlaşılabilir olduğunu, ama tahlili yapıldığında metafizik inceliklerle, teolojik süslerle dolu olduğunu belirtiyor. Marx’a göre metalar, kullanım değeri olduğu sürece, onda anlaşılmayan mistik bir yön yoktur. Çünkü; her meta, kullanım değeri olarak, bütün toplumlarda olan ve gereksinme gideren  bir şeydir. Zira bir toplum bireyi olarak insanlar, gereksinmelerini gidermek amacıyla toplumsal bir ilişki içerisindedirler.  Bu yolla topluluk ya da toplum olarak, kendilerini sürekli olarak yeniden üretirler, üretmek zorundadırlar. Her üretimde emek, nesnesiyle birleşir ve ona gereksinim gideren bir biçim verir. Onu her hangi bir amaç için kullanılır hale getirir. Çevremizde gördüğümüz, üretilmiş nesnelerin bu özellikleri ve yararlılığı gözle görülür apaçıktır. Dolayısıyla kullanım değeri olarak nesnelerde anlaşılmaz mistik bir yan yoktur. Öyleyse diyor Marks “metaların mistik özelliği onların kullanım değerinden doğmuyor” K-1-86

9 Eylül 2013 Pazartesi

Hizmet Alanı ve Üretken Emek

Satışa çıkarılan emek gücünün kendisi de diğerleri gibi bir metadır. Ne var ki bu emek gücü metasının özel bir durumu vardır. Bu özel durumuyla hem değer, hem de artı değer üretir. Yani değeri büyütmek genişletmek gibi bir özelliğe sahiptir. Emek gücü metası satın alındığında diğer üretim araçlarıyla ilişkilenip yeni meta üretir. Kapitalist, emek gücü metasıyla ürettiği metasını satarak, emek gücüne yatırdığı değeri elde ettiği gibi fazladan bir değer de elde eder. Dolayısıyla kişileşmiş sermaye olan kapitalist, metanın satışıyla elde edilecek bu toplumsalı temsil eden değerin peşindedir. Üretilen metada bulunan yararlılık, kullanım değeri onun için önemli değildir. Bir tekstil üretiminin kaç kişiyi giydirmiş, soğuktan korumuş olmasının bir önemi yoktur. Kapitalist kullanım değeriyle, yalnızca satışı sağlaması ölçüsünde ilgilenir. Üretilen meta toplum için yararlı ve gerekli olacak ki, kapitalist onu paraya çevirebilsin ve sermayesini koruyup genişletebilsin. Demek ki emek gücü Meta üretmesiyle esasen, kapitalistin ilgilendiği toplumsal olan değeri üretiyor olmasıdır. Buradan şu sonuç çıkar ki; emek gücünün kapitalistin istediği değer üretmiş olması yeterlidir.

3 Eylül 2013 Salı

Değerin Biçimi Yada Değişim Değeri


metalar” diyor Marks “dünyaya kullanım değeri olarak gelirler.  Metalar ilkin yararlılığı olan kullanım değeridirler.  Her meta fiziksel özelliği nedeniyle bir kullanım değerine sahiptir. Ama sadece kullanım değerleri olması onları meta haline getirmez. Bir başka deyişle, her kullanım değerine sahip olan şey, bir meta olmayabilir. Kullanım değeri olan bir ürünün meta olabilmesi için değişime girmesi gerekir.  Değişim değeri / değer biçimini alması gerekir ki öyle de olur. Pazara adımını atan her ürün, kendisini değer olarak ifade eder. Bu aynı zamanda onun toplumsal karakterini gösterir. Metaların kullanım değeri olma özelliklerine bakarak onun değerini göremeyiz. Bir kitabı elimize alıp evirip çevirerek bakarız, ama onun bu maddiliğinde değerin zerresini dahi göremeyiz. Değeri değişim alanında, meta ile meta arasındaki toplumsal ilişki içerisinde kendini gösterir ve onu ilişki içerisinde kavrarız. 

Metada Somutlaşan Emeğin İki Yönlü Niteliği

Marx, metanın kullanım ve değişim değerini açıkladıktan sonra, metada somutlaşan emeğin, somut emek ve soyut emek niteliğini ortaya koyuyor. Marx, emeğin somut ve soyut niteliğini ilk kez kendisinin ortaya koyduğunu, bu noktanın anlaşılmasının ise ekonomi politiğin anlaşılmasının ekseni olduğunu düşünüyor. 

30 Ağustos 2013 Cuma

Dolaşım Alanı ve Üretken Emek

Sermayenin çevrimi, kapitalin ikinci cildinde  üretim ve dolaşım alanını kapsar. Üç evreden oluşan sermayenin çevrimi para sermaye, üretken sermaye ve meta sermaye aşaması olarak belirtilir. Birinci ve üçüncü evreler (para sermaye, meta sermaye ) semayenin dolaşım evresidir. İkinci evre ise sermayenin üretim evresidir. “Sermaye-değerin, dolaşımının çeşitli aşamalarında büründüğü iki biçim, para-sermaye ve meta-sermayedir. Üretim aşamasına ilişkin biçim ise üretken sermayedir.” (K-2-65)

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kollektif İşçi ve Üretken Emek

Marx üretim sürecine bir bütün olarak baktığında, üretim süreci ile ilişkilenen emekleri kollektif emek olarak görür. Bu, bir ürünün tek bir işçi tarafından üretilmediği, ama ürünün, kollektif işçi tarafından üretildiği anlamına gelir. 

Kapitalizm öcesi biçimlerde bir emekçi tüm yönleriyle tamamlanımış bir ürünü ortaya çıkarabiliyordu. Örneğin bir zanaatçı yaptığı işi kendi açısından bölümlendirse de ürün kendi emeği ile üretilebiliyordu. Ya da bir köylü üretici en fazla ailede bir işbölümü ile ürünü üretebiliyordu. Kapitalist üretim ilşkileriyle birlikte “Ürün bireyin doğrudan ürünü olmaktan çıkar ve kollektif emekçinini ürettiği toplumsal bir ürün yani her bir emek konusu üzerindeki işlemlerin az ya da çok bir parçasını yapan bir emekçi topluluğunun ortak ürünü halini alır. “ (K-1-520) Zira işçi köylü ya da zanaatçı gibi üretim aracı sahibi değildir. Tüm yönleriyle tamamlanmış olarak kendi ürününü üretemez. Onun bireysel emeği emeğin nesnesinden yani üretim araçlarından yoksun olduğu için hiç bir işe yaramaz. Onun emeği ancak diğer emeklerle birlikte işe yarar. Dolayısıyla bireysel emekler kapitalist üretim sürecinin sadece eksik  parçalarıdır. Onlar ancak birlikte kollektif olarak emek sürecine katıldıklarında işlevli olur ve ancak o zaman üretebilirler. Kafa ve kol emeği olmalarının bu süreçte bir anlamı yoktur. Bir araya gelmmiş olmaları gerekir.

27 Ağustos 2013 Salı

META ve PARA - Meta

Metanın İki Ögesi: Kullanım Değeri ve Değer

Marks, kapitalist üretimin egemen olduğu toplumlarda; zenginlik birikiminin, meta birikimi olarak kendisini gösterdiği vurgusu yapıyor ve metanın tahlili ile işe başlıyor.*

“Meta” diyor Marks: “her şeyden önce, bizim dışımızda bir nesnedir ve, taşıdığı özellikleriyle, şu ya da bu türden insan gereksinmelerini gideren bir şeydir. Bu gereksinmelerin niteliği, örneğin ister mideden, ister hayalden çıkmış olsun, bir şey değiştirmez. (K-1-49) Her birey varlığını sürdürebilmek için, ister fiziksel isterse ruhsal olsun çeşitli gereksinmelere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar, yaşamsal varlığı sürdürmek için zorunlu ihtiyaçlar (yeme, içme gibi) olduğu gibi; ruhsal doyum sağlayan ihtiyaçlar da olabilir. Bu ihtiyaçların özünde farklılık olmasına karşın, ihtiyaç giderme anlamında hiç bir farklılıkları yoktur. Bir tablonun duvarda asılı durması ve her sabah ya da akşam, ona heyecanla bakan biri için tablo; gereksinme karşılayan bir şeydir ve ruhsal bir doyuma denk düşer. Ama asgari ücretle çalışan biri için daha yaşamsal olan karnını doyurma ihtiyacı öne çıkmışken, duvarda asılı bir tablonun onun gereksinmesi olamayacağı açıktır. Ne var ki, her iki türden durum da gereksinmeyi ifade eder. Gereksinme gideren şey ise yararlılığı olan bir şeydir. Çünkü, bir ihtiyacı karşılamaktadır. 

Yararlılık bir nesneyi, Marks’ın ifade ettiği gibi: “kullanım değeri haline getirir”  O halde, bir nesnenin yararlılığından dolayı, yani bir ihtiyacı karşılama özelliğinden dolayı, kullanım değeri vardır diyebiliriz. 

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Ürünün Maddiliği ve Üretken Emek



Marx satın alınmış emeğin maddi nesnelerde nesneleşmiş, ya da nesneleşmemiş olması açısından bakmaz. Emeğin, maddi nesnelerle ilişkisinden ziyade sermayeye satılıp satılmadığı ile ilgilidir. 

Ürünün maddiliğini biraz açalım.

Marx’a göre yaratılan bir metanın kullaım değeri ve değeri vardır. Kullanım değeri somut emeğin, değer ise soyut emeğin sonucudur. Kullanım değeri metanın yararlılığı ve maddiliğiyle ilgilidir. Bir fırıncı emeğinin ekmek maddiliğinde nesneleşmesi ve bir gereksinme gideren bir şey olması onun bir kullanım değeri olduğunu gösterir. Toplum biçimleri ne olursa olsun kullanım değeri servetin özüdür. Dolayısıyla meta, kullanım değeri olarak bir toplum biçimini imlemez. Çünkü kullanım değeri bir yararlılığı ifade eder ve bir gereksinmeyi giderir. Tüm toplum biçimlerinde görülür somut emeğin (fırıncı, ayakkabıcı vb. Emeği) sonucudur. Soyut emekle yani değerle ifade edilense toplumsal olandır. Bütün kullanım biçimlerinde varolabilen ortak bir özdür. Fırıncının emeği, ayakkabıcının emeği vs olmasına bakılmaksızın inasan enerjisi ve faliyetinin  harcanmasıdır ve değerle ifade bulur. Bu öz değişim değeri olarak kensini gösterir. Ürüne harcanan emek zamanla ifade edilir. 

Üretken Emek Anlayışının Sermaye ile İlişkilendirilmesi


Emek sürecine sonucu açısından bakıldığında tüm toplumsal sistemlerde emek süreci üretken süreç olarak görülür. Zira emeğin araçlarıyla birleşmiş olduğu her durumda bir ürünün ortaya çıktığını görürüz. Sürecin yararlı bir üründe sonlanması emeği üretken emek yapar. Burada emek yararlı yani gerekli emektir, emeğin ürünüde yararlı üründür. Bu biçimiyle üretken emek tanımı ilkel toplumlarda dahil tüm toplumsal sistemler de vardır denilebilir. Çünkü her toplum kendini yeniden üretebilmek için üretmek zorundadır. Bu bakış açısıyla her toplum, her üretim sistemi kendi üretken emek kavramına sahiptir. Marx ta emek sürecine sonucu açısından baktığında bu yaklaşımı kabul eder ve şöyle der: “Eğer emek-sürecinin tümünü, sonucu açısından, ürün açısından incelersek, hem araçların, hem de emek konusunun üretim araçları olduğu, ve emeğin kendisinin üretken bir emek olduğu açıkça görülür.” (K-1-197) Ne varki marx’ın ilgilendiği üretken emek bu değildir.