30 Ağustos 2013 Cuma

Dolaşım Alanı ve Üretken Emek

Sermayenin çevrimi, kapitalin ikinci cildinde  üretim ve dolaşım alanını kapsar. Üç evreden oluşan sermayenin çevrimi para sermaye, üretken sermaye ve meta sermaye aşaması olarak belirtilir. Birinci ve üçüncü evreler (para sermaye, meta sermaye ) semayenin dolaşım evresidir. İkinci evre ise sermayenin üretim evresidir. “Sermaye-değerin, dolaşımının çeşitli aşamalarında büründüğü iki biçim, para-sermaye ve meta-sermayedir. Üretim aşamasına ilişkin biçim ise üretken sermayedir.” (K-2-65)

Sermaye tarafından üretilmiş metalar dolaşım alanında toplumsal biçime bürünür. Yani paraya çevrilir. Daha sonrada para biçimindeki sermaye, tekrar üretim evresine geçmek için işgücü ve üretim aracına çevrilir. Üretim ve dolaşım alanı birbirini dışlayan ama birlikte var olan bir süreçtir. Çünkü sermaye ancak üretim sürecinde değerlenir ve kendisine yeni değer katar. Dolaşım alanına meta olarak geldiğinde dağerlenme süreci kesintiye uğrar. Seramaye burada ne emek ne de artı emek emer. Dolaşıım alanında meta olarak bulunur ve hemen bu biçiminden toplumsal biçime yani para biçimine evrilmelidir. Aksi halde sermaye niteliğini yitirir ve değersizleşir.  Bu anlamıyla dolaşım zamanı üretim sürecinin karşıtıdır. Diğer yandan dolaşım süreci zorunludur da, çünkü üretim alanından meta olarak çıkan sermaye para biçimine bürünmek için bir satış ve alış sürecinden geçmelidir. Aksi durumda tüketicisine ulaşamaz ve toplumsal biçimi olan para biçimine bürünemez. Dolaşım süreci ne kadar kısa olursa sermaye daha çabuk tekrar üretim sürecine dönebilir. İlkin bu dolaşım işini kapitalist yüklenmişken, kapitalizmin gelişmesiyle bu süreci tüccar yürütür. Tüccar bu sürece üretken alandaki sanayici kapitalist gibi sermaye yatırarak,  süreçten kar elde eder. Kendi semayesini genişletir. 

Ne varki dolaşım alanında çalışan işçiler emek güçlerini sermayeye satıp sermaye ile ilişkilenmiş oldukları halde değer üretmezler. Dolayısıyla sermayeyi büyüten artı değer de üretmezler. Bu ilkin Marx'ın söylemleriyle paradoks görünür. Çünkü Marx, Emeğin sermayeye satılması, sermayenin büyümesiyle üretken emeği açıklıyordu. Dolaşım alanındaki tüccar sermayeside emekle ilişkilenip kendini genişletiyor. Lakin Marx “Artı Değer Teorilerinde” ve tüm üretken emek tanımlarında, emeğin konusuyla ve üretim araçlarıyla birleştiği üretim sürecinden söz etmiştir. İşçinin bizzat faal bir şekilde sermayeyle ilişkide olduğu sermayenen bir “vampir” gibi emek emdiği üretim sürecinden söz etmiştir. Artı değer teorilerindeki üretken emek konusu şu tümce ile bitmektedir.  “Burada şimdiye dek üretken sermaye üzerinde yani doğrudan üretim süreci içinde kullanılan sermaye üzerinde durduk. Daha sonra dolaşım sürecindeki sermayeye geleceğiz. Ve ancak ondan sonra, tüccar sermayesi olarak özel bir biçim alan sermayeyi incelerken, bu sermaye tarafından çalıştırılan emekçilerin ne ölçüye kadar üretken emekçi ya da üretken olmayan emekçi oldukları sorusu yanıtlanabilir.” (ADT-386)

İşçi kapitaliste emek gücünü sattığında hukuki anlamda artık emek gücünün kullanımı hakkı, kişileşmiş sermaye olan kapitaliste geçmiştir. Emek gücü kullanım hakkı artık sermayeye aittir. Ama henüz fiili olarak sermaye ile üretim sürecine adımını atmamıştır. Emek gücünün satışı üretim sürecinin başlaması garantisi olsa da henüz üretim sürecinin kendisi değildir. Çünkü o, henüz üretken alanda değildir. Üretim araçlarıyla ilişkiye geçinceye kadar üretken biçimde kullanılamaz. “Ama satışı sonucu üretim araçları ile ilişki içine sokulduğu andan itibaren tıpkı üretim araçları gibi alıcının üretken sermayesinin bir kısmını oluşturur.”(K-2-45) Kapitalist emek ve emek araçlarını birleştirdiği üretim sürecine girdiğinde o tamamen sermayeye aittir ve emek gücü sermaye olarak işlev görür. İşçi, sahibi olduğu emek gücü metasını sattığı ve üretim sürecine girdiği andan itibaren bütün özgürlük görünümünü de yitirmiştir. O artık semayeye aitir. Bu andan itibaren ölü emek canlıemek emmeye başlar. Değer ve artı değer üretimi bu üretken alanda olur. Bu alanda faliyet gösteren işçinin emeği ancak üretken emektir. 

Marx üretim sürecindeki sermaye tarafından satın alınan emeği üretken emek olarak belirlemiştir. Dolaşım alanındaki sermaye (tücar sermayesi) tarafından alınan emeği bunun dışında tutmuştur. Bu belirlemenin maddi mal üretip üretmemesiyle ilgisi yoktur. Ayrım üretim alanı sermayesiyle, dolaşım sermayesi arasındaki farka indirgenmiştir. Üretken alanda emeğin üretken niteliği sermayenin üretken niteliği olarak yansır. Bir kez sermaye emeği boyunduruğu altına aldıktan sonra onu üretmeye zorlar. Dolaşım alanı ise üretilmiş olan sermayenin, değerin para biçimine dönüşmesini sağlar. Zorunlu ve gerekli bir evredir. Demekki iki süreçte zorunlu ve gerekli bir evredir. Bu anlamda sermayenin hem üretim hem de dolaşım aşamasında satın aldığı emek gereklidir. Ne varki sadece üretim aşamasındaki emek üretkendir. Dolaşım aşamasındaki emekte gerekli emek olmasına karşın üretken değildir. Gereklidir çünkü oda sermaye çevriminin zorunlu bir aşamasını gerçekleştirmek için çaba emek zaman harcamaktadır.  Dolaşım alanında çalışan işçi “Yaşamını, tıpkı iplik ya da hap yapan bir kimse gibi bu yoldan kazanmaktadır. Gerekli bir işlevi yerine getirmektedir, çünkü yeniden-üretim sürecinin kendisi da üretken olmayan işlevleri içermektedir. Tıpkı bir başka insan gibi çalışmakta, ama emeği, özünde, ne değer, ne de ürün yaratmaktadır. O bizzat üretimin faux frais'ne ait bulunmaktadır. Yararlılığı, üretken olmayan bir işlevi üretken bir işleve ya da üretken olmayan emeği üretken emeğe dönüştürmekten ileri gelmemektedir” (K-2-151) Ayrıca “Bu emek-gücü, herhangi bir başka şey için, üretken emek için kullanılamaz.”(K-2-151) Çünkü onun yararlılığı ve gerekliliği metadan paraya evrilme sürecini gerçekleştirmektir. Aralarındaki farklılık ise bu iki evrenin farklı niteliğinden kaynaklanmaktadır. 

Marx daha kapitalizm öncesi biçimlerde bu sürece şöyle ortaya koyuyor: “meta sahiplerinin kapitalist olmayıp da, doğrudan bağımsız üreticiler olmaları halinde, alım ve satım için harcadıkları zaman emek-zamanlarından bir eksilmedir ve bu nedenle, bu gibi alışverişler (eski ve ortaçağlarda) bayram günlerine bırakılırdı.”(K-2-150)  Yani özgür meta üreticileride dolaşım sürecine ait olan alım satım işlerini üretim süreci içerisinde olmadıkları güne bırakıyorlar. Böylece üretim süreci kesintiye uğramaktan kurtuluyor.  

Dolaşım süreci sermayenin biçim değiştirmesidir. Değerin toplumsal biçime büründüğü evredir. Bu evreninde sermaye çevriminde zorunlu evre olduğunu belirttik. Bu evre için de emeğin gerekli olduğunu belirttik. Sermayenin biçim değiştirme sürecine tüccar sermaye yatırmaktadır. Bu işlem için kendi sermayesi ile emek gücü satın almaktadır. Bu alanda çalışanlarda ücretli işçidir. “Her şeyden önce bunların emek gücü, gelir olarak harcanan parayla değil, tüccarın değişen sermayesi ile satın alınmıştır ve dolayısıyla bu güç özel hizmeyler için değil, kendisine yatırılan sermayenin değerinin genişletilmesi amacıyla sastın alınmıştır.”(K-3-258) Bu emek gücü de üretken emek gibi sermayenin genişlemesine katkıda bulunur. Bu katkı değer yaratarak değil, “ama karşılığı ödenmeyen emek harcaması ölçüsünde, artı değeri gerçekleştirme giderini azaltması için ona yardım ederek kapitalistin gelirini artırır.” (K-3-264)  Demek ki ticari alanda metanın para biçimine bürünmesini sağlaya işçiler üretken olmayan işçilerdir. Onlar üretken alanda üretilmiş artı değerin yada başka deyişle karın bir kısmını tüccarın elde etmesini sağlarlar. İşin özü “Dolaşımı yerine getirenlere, üretimi yerine getirenler ödemede bulunmak zorundadır.” (K-2-145) 

Marx bir de “dolaşımda sürdürülmekte olan üretim süreci”nden söz etmektedir. Marx bu alanın dolaşım biçimi ile gizlenmiş göründüğünü düşünüyor. Marx, dolaşım sürecinde devam eden üretimden söz ederek dolaşım sürecinin üretimle bağı olan kısmına değiniyor. Bu kısım üretken alana ait olara görüyor ve  ticari işten ayırıyor. Bu anlamıyla mataların paketlenmesi, ayrılması, bir yerden başka bir yere nakli üretken bir süreç olduğu halde dolaşım alanı olarak görünür. Bir meta üretken bir alandan başka bir üretken alana paketlenmek için  yolculuk edebilir. Yada satışı için daha uzak pazarlara yolculuk edebilir. Ulaştırma sanayinde olduğu gibi. Metanın bu hareketi dolaşım alanı olarak görünmesine karşın üretken bir alandır. Bu süreçte metaları miktarı artmaz. Ama değeri artar. Dolayısıyla bu süreçte yer alan işçiler kendi ücretlerinin karşılığı değeri yarattığı gibi artı değer de yaratırlar. Dolayısıyla emekleri üretken emektir. 

Marx için “Ürün ancak, pazarda metadır.” (GRNRİS-2-27) çünkü dolaşım alanında görülen bu üretim alanından geçmeden meta tamamlanmış olmaz. Dolayısıyla Marx, alım satımla ilgili olan gerçek anlamda dolaşım alanını ayırmaktadır. “Ürünün ekonomik dolaşımı onun meta olarak pazarda bulunduğu anda başlar-ançak o zaman dolaşır.” (GRNRİS-2-106) Ürün ancak alım satım alanına yani pazara geldiğinde gerçek anlamıyla dolaşım alanındadır ve dolaşmaya başlar. Sorun burada metanın son şeklini almış olması değil asıl dolaşım alanına varmış olmasıdır. Ancak bu andan itibaren ürün tamamlanmış bir metadır. Pazarda varlığı meta görünümündedir. “Ürün ancak pazarda bulunduğu andan başlayarak ancak metadır, ancak dolaşımdadır.” (GRNRİS-2-116) Pazara taşıma süreci ise gerçek dolaşım sürecinden ayrı görünür. Bu süreç Marx’a göre üretim sürecinin dolaşımda devam etmesidir. Dolayısıyla bu pazara taşıma süreci üretken sürece dahildir. 

Demek ki ulaştırma sanayi ticaretten ayrı bir sanayi koludur. Dolayısıyla “ulaştırma sanayiinin sattığı şey, yer değiştirmedir. Yararlı etki, ulaştırma süreci ile, yani ulaştırma sanayiinin üretken süreci ile sımsıkı bağlıdır. İnsan ve eşya, ulaştırma araçlarıyla birlikte yolculuk ederler ve bu yolculuk, bu hareket, bu araçlar ile gerçekleştirilen üretim sürecini oluşturur. Bu yararlı etki, ancak bu üretim süreci sırasında tüketilebilir. Bu süreçten farklı, yararlı bir şey gibi bir varlığa sahip değildir. Bu süreçten farklı bir yararlılık, bir ticaret malı gibi işlev yapmayan bir kullanım şeyi olarak varolmaz ve üretilene kadar bir meta olarak dolaşmaz. Ama bu yararlı etkinin değişim-değeri, herhangi bir meta gibi, kendisinde tüketilen üretim öğelerinin (emek-gücü ile üretim aracı) değeri ve ulaştırma işinde çalıştırılan emekçilerin artı-emeğinin yarattığı artı-değerin toplamı ile belirlenir. Bu yararlı etki de, diğer metalar gibi aynı tüketim ilişkilerine tabidir. Eğer bireysel olarak tüketilirse, değeri, tüketimi sırasında ortadan kaybolur; yok eğer, taşınan metaların üretiminde kendisi de bir aşama oluşturacak bir biçimde, üretken biçimde tüketilirse, onun değeri de, ek bir değer gibi metaya geçmiş olur.” (K-268) Bu alana yatırılmış sermaye ile alınan emek üretken bir emektir. Hem değer hem de artı değer yaratırlar. Metanın fizik varlığını yani kullanım değerini çoğaltmazlar ama toplumsal niteliğini çoğaltırlar. Bu yola bu alana yatırılmış sermayenin genişlemesine katkıda bulunurlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder