Sermayenin çevrimi, kapitalin ikinci cildinde üretim ve dolaşım
alanını kapsar. Üç evreden oluşan sermayenin çevrimi para sermaye, üretken
sermaye ve meta sermaye aşaması olarak belirtilir. Birinci ve üçüncü evreler
(para sermaye, meta sermaye ) semayenin dolaşım evresidir. İkinci evre ise
sermayenin üretim evresidir. “Sermaye-değerin, dolaşımının çeşitli aşamalarında
büründüğü iki biçim, para-sermaye ve meta-sermayedir. Üretim
aşamasına ilişkin biçim ise üretken sermayedir.” (K-2-65)
Sermaye tarafından üretilmiş metalar dolaşım alanında toplumsal biçime
bürünür. Yani paraya çevrilir. Daha sonrada para biçimindeki sermaye, tekrar
üretim evresine geçmek için işgücü ve üretim aracına çevrilir. Üretim ve
dolaşım alanı birbirini dışlayan ama birlikte var olan bir süreçtir. Çünkü
sermaye ancak üretim sürecinde değerlenir ve kendisine yeni değer katar.
Dolaşım alanına meta olarak geldiğinde dağerlenme süreci kesintiye uğrar.
Seramaye burada ne emek ne de artı emek emer. Dolaşıım alanında meta olarak
bulunur ve hemen bu biçiminden toplumsal biçime yani para biçimine
evrilmelidir. Aksi halde sermaye niteliğini yitirir ve değersizleşir. Bu
anlamıyla dolaşım zamanı üretim sürecinin karşıtıdır. Diğer yandan dolaşım
süreci zorunludur da, çünkü üretim alanından meta olarak çıkan sermaye para
biçimine bürünmek için bir satış ve alış sürecinden geçmelidir. Aksi durumda
tüketicisine ulaşamaz ve toplumsal biçimi olan para biçimine bürünemez. Dolaşım
süreci ne kadar kısa olursa sermaye daha çabuk tekrar üretim sürecine
dönebilir. İlkin bu dolaşım işini kapitalist yüklenmişken, kapitalizmin
gelişmesiyle bu süreci tüccar yürütür. Tüccar bu sürece üretken alandaki
sanayici kapitalist gibi sermaye yatırarak, süreçten kar elde eder.
Kendi semayesini genişletir.
Ne varki dolaşım alanında çalışan işçiler emek güçlerini sermayeye satıp
sermaye ile ilişkilenmiş oldukları halde değer üretmezler. Dolayısıyla
sermayeyi büyüten artı değer de üretmezler. Bu ilkin Marx'ın söylemleriyle
paradoks görünür. Çünkü Marx, Emeğin sermayeye satılması, sermayenin
büyümesiyle üretken emeği açıklıyordu. Dolaşım alanındaki tüccar sermayeside
emekle ilişkilenip kendini genişletiyor. Lakin Marx “Artı Değer Teorilerinde”
ve tüm üretken emek tanımlarında, emeğin konusuyla ve üretim araçlarıyla
birleştiği üretim sürecinden söz etmiştir. İşçinin bizzat faal bir
şekilde sermayeyle ilişkide olduğu sermayenen bir “vampir” gibi emek emdiği
üretim sürecinden söz etmiştir. Artı değer teorilerindeki üretken emek konusu
şu tümce ile bitmektedir. “Burada şimdiye dek üretken sermaye
üzerinde yani doğrudan üretim süreci içinde kullanılan sermaye üzerinde durduk.
Daha sonra dolaşım sürecindeki sermayeye geleceğiz. Ve ancak ondan sonra,
tüccar sermayesi olarak özel bir biçim alan sermayeyi incelerken, bu sermaye
tarafından çalıştırılan emekçilerin ne ölçüye kadar üretken emekçi ya da
üretken olmayan emekçi oldukları sorusu yanıtlanabilir.” (ADT-386)
İşçi kapitaliste emek gücünü sattığında hukuki anlamda artık emek gücünün
kullanımı hakkı, kişileşmiş sermaye olan kapitaliste geçmiştir. Emek gücü
kullanım hakkı artık sermayeye aittir. Ama henüz fiili olarak sermaye ile
üretim sürecine adımını atmamıştır. Emek gücünün satışı üretim sürecinin
başlaması garantisi olsa da henüz üretim sürecinin kendisi değildir. Çünkü o,
henüz üretken alanda değildir. Üretim araçlarıyla ilişkiye geçinceye kadar
üretken biçimde kullanılamaz. “Ama satışı sonucu üretim araçları ile ilişki
içine sokulduğu andan itibaren tıpkı üretim araçları gibi alıcının üretken
sermayesinin bir kısmını oluşturur.”(K-2-45) Kapitalist emek ve emek
araçlarını birleştirdiği üretim sürecine girdiğinde o tamamen sermayeye aittir
ve emek gücü sermaye olarak işlev görür. İşçi, sahibi olduğu emek gücü metasını
sattığı ve üretim sürecine girdiği andan itibaren bütün özgürlük görünümünü de
yitirmiştir. O artık semayeye aitir. Bu andan itibaren ölü emek canlıemek
emmeye başlar. Değer ve artı değer üretimi bu üretken alanda olur. Bu alanda
faliyet gösteren işçinin emeği ancak üretken emektir.
Marx üretim sürecindeki sermaye tarafından satın alınan emeği üretken emek
olarak belirlemiştir. Dolaşım alanındaki sermaye (tücar sermayesi) tarafından
alınan emeği bunun dışında tutmuştur. Bu belirlemenin maddi mal üretip
üretmemesiyle ilgisi yoktur. Ayrım üretim alanı sermayesiyle, dolaşım sermayesi
arasındaki farka indirgenmiştir. Üretken alanda emeğin üretken niteliği
sermayenin üretken niteliği olarak yansır. Bir kez sermaye emeği boyunduruğu
altına aldıktan sonra onu üretmeye zorlar. Dolaşım alanı ise üretilmiş olan
sermayenin, değerin para biçimine dönüşmesini sağlar. Zorunlu ve gerekli bir
evredir. Demekki iki süreçte zorunlu ve gerekli bir evredir. Bu anlamda
sermayenin hem üretim hem de dolaşım aşamasında satın aldığı emek gereklidir.
Ne varki sadece üretim aşamasındaki emek üretkendir. Dolaşım aşamasındaki
emekte gerekli emek olmasına karşın üretken değildir. Gereklidir çünkü oda
sermaye çevriminin zorunlu bir aşamasını gerçekleştirmek için çaba emek zaman
harcamaktadır. Dolaşım alanında çalışan işçi “Yaşamını, tıpkı
iplik ya da hap yapan bir kimse gibi bu yoldan kazanmaktadır. Gerekli bir
işlevi yerine getirmektedir, çünkü yeniden-üretim sürecinin kendisi da üretken
olmayan işlevleri içermektedir. Tıpkı bir başka insan gibi çalışmakta, ama
emeği, özünde, ne değer, ne de ürün yaratmaktadır. O bizzat üretimin faux
frais'ne ait bulunmaktadır. Yararlılığı, üretken olmayan bir işlevi üretken bir
işleve ya da üretken olmayan emeği üretken emeğe dönüştürmekten ileri
gelmemektedir” (K-2-151) Ayrıca “Bu emek-gücü, herhangi bir
başka şey için, üretken emek için kullanılamaz.”(K-2-151) Çünkü
onun yararlılığı ve gerekliliği metadan paraya evrilme sürecini
gerçekleştirmektir. Aralarındaki farklılık ise bu iki evrenin farklı
niteliğinden kaynaklanmaktadır.
Marx daha kapitalizm öncesi biçimlerde bu sürece şöyle ortaya koyuyor:
“meta sahiplerinin kapitalist olmayıp da, doğrudan bağımsız üreticiler olmaları
halinde, alım ve satım için harcadıkları zaman emek-zamanlarından bir
eksilmedir ve bu nedenle, bu gibi alışverişler (eski ve ortaçağlarda) bayram
günlerine bırakılırdı.”(K-2-150) Yani özgür meta üreticileride
dolaşım sürecine ait olan alım satım işlerini üretim süreci içerisinde
olmadıkları güne bırakıyorlar. Böylece üretim süreci kesintiye uğramaktan
kurtuluyor.
Dolaşım süreci sermayenin biçim değiştirmesidir. Değerin toplumsal biçime
büründüğü evredir. Bu evreninde sermaye çevriminde zorunlu evre olduğunu
belirttik. Bu evre için de emeğin gerekli olduğunu belirttik. Sermayenin biçim
değiştirme sürecine tüccar sermaye yatırmaktadır. Bu işlem için kendi sermayesi
ile emek gücü satın almaktadır. Bu alanda çalışanlarda ücretli işçidir. “Her
şeyden önce bunların emek gücü, gelir olarak harcanan parayla değil, tüccarın
değişen sermayesi ile satın alınmıştır ve dolayısıyla bu güç özel hizmeyler
için değil, kendisine yatırılan sermayenin değerinin genişletilmesi amacıyla
sastın alınmıştır.”(K-3-258) Bu emek gücü de üretken emek
gibi sermayenin genişlemesine katkıda bulunur. Bu katkı değer yaratarak değil,
“ama karşılığı ödenmeyen emek harcaması ölçüsünde, artı değeri
gerçekleştirme giderini azaltması için ona yardım ederek kapitalistin gelirini
artırır.” (K-3-264) Demek ki ticari alanda metanın para biçimine
bürünmesini sağlaya işçiler üretken olmayan işçilerdir. Onlar üretken alanda
üretilmiş artı değerin yada başka deyişle karın bir kısmını tüccarın elde
etmesini sağlarlar. İşin özü “Dolaşımı yerine getirenlere, üretimi yerine
getirenler ödemede bulunmak zorundadır.” (K-2-145)
Marx bir de “dolaşımda sürdürülmekte olan üretim süreci”nden söz
etmektedir. Marx bu alanın dolaşım biçimi ile gizlenmiş göründüğünü düşünüyor.
Marx, dolaşım sürecinde devam eden üretimden söz ederek dolaşım sürecinin üretimle
bağı olan kısmına değiniyor. Bu kısım üretken alana ait olara görüyor ve ticari
işten ayırıyor. Bu anlamıyla mataların paketlenmesi, ayrılması, bir yerden
başka bir yere nakli üretken bir süreç olduğu halde dolaşım alanı olarak
görünür. Bir meta üretken bir alandan başka bir üretken alana paketlenmek için yolculuk
edebilir. Yada satışı için daha uzak pazarlara yolculuk edebilir. Ulaştırma
sanayinde olduğu gibi. Metanın bu hareketi dolaşım alanı olarak görünmesine
karşın üretken bir alandır. Bu süreçte metaları miktarı artmaz. Ama değeri
artar. Dolayısıyla bu süreçte yer alan işçiler kendi ücretlerinin
karşılığı değeri yarattığı gibi artı değer de yaratırlar. Dolayısıyla emekleri
üretken emektir.
Marx için “Ürün ancak, pazarda metadır.” (GRNRİS-2-27) çünkü
dolaşım alanında görülen bu üretim alanından geçmeden meta tamamlanmış olmaz.
Dolayısıyla Marx, alım satımla ilgili olan gerçek anlamda dolaşım alanını
ayırmaktadır. “Ürünün ekonomik dolaşımı onun meta olarak pazarda
bulunduğu anda başlar-ançak o zaman dolaşır.” (GRNRİS-2-106) Ürün
ancak alım satım alanına yani pazara geldiğinde gerçek anlamıyla dolaşım
alanındadır ve dolaşmaya başlar. Sorun burada metanın son şeklini almış olması
değil asıl dolaşım alanına varmış olmasıdır. Ancak bu andan itibaren ürün
tamamlanmış bir metadır. Pazarda varlığı meta görünümündedir. “Ürün ancak
pazarda bulunduğu andan başlayarak ancak metadır, ancak dolaşımdadır.” (GRNRİS-2-116)
Pazara taşıma süreci ise gerçek dolaşım sürecinden ayrı görünür. Bu süreç Marx’a
göre üretim sürecinin dolaşımda devam etmesidir. Dolayısıyla bu pazara taşıma
süreci üretken sürece dahildir.
Demek ki ulaştırma sanayi ticaretten ayrı bir sanayi koludur. Dolayısıyla
“ulaştırma sanayiinin sattığı şey, yer değiştirmedir. Yararlı etki, ulaştırma
süreci ile, yani ulaştırma sanayiinin üretken süreci ile sımsıkı bağlıdır.
İnsan ve eşya, ulaştırma araçlarıyla birlikte yolculuk ederler ve bu yolculuk,
bu hareket, bu araçlar ile gerçekleştirilen üretim sürecini oluşturur. Bu
yararlı etki, ancak bu üretim süreci sırasında tüketilebilir. Bu süreçten
farklı, yararlı bir şey gibi bir varlığa sahip değildir. Bu süreçten farklı bir
yararlılık, bir ticaret malı gibi işlev yapmayan bir kullanım şeyi olarak
varolmaz ve üretilene kadar bir meta olarak dolaşmaz. Ama bu yararlı etkinin
değişim-değeri, herhangi bir meta gibi, kendisinde tüketilen üretim öğelerinin
(emek-gücü ile üretim aracı) değeri ve ulaştırma işinde çalıştırılan
emekçilerin artı-emeğinin yarattığı artı-değerin toplamı ile belirlenir. Bu
yararlı etki de, diğer metalar gibi aynı tüketim ilişkilerine tabidir. Eğer
bireysel olarak tüketilirse, değeri, tüketimi sırasında ortadan kaybolur; yok
eğer, taşınan metaların üretiminde kendisi de bir aşama oluşturacak bir
biçimde, üretken biçimde tüketilirse, onun değeri de, ek bir değer gibi metaya
geçmiş olur.” (K-268) Bu alana yatırılmış sermaye ile alınan emek üretken bir
emektir. Hem değer hem de artı değer yaratırlar. Metanın fizik varlığını yani
kullanım değerini çoğaltmazlar ama toplumsal niteliğini çoğaltırlar. Bu yola bu
alana yatırılmış sermayenin genişlemesine katkıda bulunurlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder