Marx satın
alınmış emeğin maddi nesnelerde nesneleşmiş, ya da nesneleşmemiş olması açısından
bakmaz. Emeğin, maddi nesnelerle ilişkisinden
ziyade sermayeye satılıp satılmadığı ile ilgilidir.
Ürünün maddiliğini biraz açalım.
Ürünün maddiliğini biraz açalım.
Marx’a göre
yaratılan bir metanın kullaım değeri ve değeri vardır. Kullanım değeri somut
emeğin, değer ise soyut emeğin sonucudur. Kullanım değeri metanın yararlılığı
ve maddiliğiyle ilgilidir. Bir fırıncı emeğinin ekmek maddiliğinde nesneleşmesi
ve bir gereksinme gideren bir şey olması onun bir kullanım değeri olduğunu
gösterir. Toplum biçimleri ne olursa olsun kullanım değeri servetin özüdür. Dolayısıyla
meta, kullanım değeri olarak bir toplum biçimini imlemez. Çünkü kullanım değeri
bir yararlılığı ifade eder ve bir gereksinmeyi giderir. Tüm toplum biçimlerinde
görülür somut emeğin (fırıncı, ayakkabıcı vb. Emeği) sonucudur. Soyut emekle
yani değerle ifade edilense toplumsal olandır. Bütün kullanım biçimlerinde
varolabilen ortak bir özdür. Fırıncının emeği, ayakkabıcının emeği vs olmasına
bakılmaksızın inasan enerjisi ve faliyetinin
harcanmasıdır ve değerle ifade bulur. Bu öz değişim değeri olarak
kensini gösterir. Ürüne harcanan emek zamanla ifade edilir.
Ne varki bir
kullanım değerinin salt maddi olanda (ekmek, ayakkabı vs) ortaya çıkması
gerekmiyor. Meta olabilmek için maddi bir üründe kullanım değeri ve
yayarlılığın gerçekleşmiş olması gerekmiyor. Yani meta olabilmek için bir
gereksinmeyi giderebilmek yeterli durumdur. Bu geresinme maddiliği olan bir
meta olmayabilir. Marx “Meta, her şeyden
önce, bizim dışımızda bir nesnedir ve, taşıdığı özellikleriyle, şu ya da bu
türden insan gereksinmelerini gideren bir şeydir. Bu gereksinmelerin niteliği,
örneğin ister mideden, ister hayalden çıkmış olsun, bir şey değiştirmez.”
(K-1-49) diyor. Yani bir gereksinme giderebilme için yalnız maddiliğinin olması
gerekmiyor. Bir eğlence ihtiyacını gidermek, ya da bir dinlenme ihtiyacını
gidermek te yeterli bir durumdur. Eğlence ve dinlenme gereksinimi de bir meta
olarak görülür. Hem gereksinme gideren olarak kullanmı değeri hemde değişim
değerinde açığa çıkan değeri barındırır. Bir müzisyenin emeği maddileşmeden
doğrudan tüketilir. Başka bir deyişle müzik üretildiği anda geresinimi giderir.
Onun tüketimi üretim eyleminden ayrılmaz.
Eğer
müzisyeni kişileşmiş sermaye olarak kapitalist satın almışsa ondan hem değer
hem artı değer elde eder ve dolayısıyla da sermayesini genişletir. Bir
öğretmen, müzisyen, doktor, temizlikçi vs olmaları maddiliği olmayan meta
üretmemeleri onları değer üretiminden alıkoymaz. Sorun onların emek güçlerini
sermaye ile değişip değişmemiş olmalarıdır. Eğer sermaye tarafından alınıp
değer ve artı değer üretip sermayenin büyümesine katkı koyuyorlarsa onların
emeği üretken emektir. “Maddi nesneler
üretiminin dışında kalan bir alandan örnek alırsak, bir öğretmen, öğrencilerin
kafaları üzerinde emek harcamasının yanısıra, eğer okul sahibini
zenginleştirmek için de eşek gibi çalışıyorsa, üretken bir emekçi sayılır. Okul
sahibinin, sermayesini, sosis fabrikası yerine öğretim fabrikasına yatırmış
olması hiç bir şeyi değiştirmez. Demek, oluyor ki, üretken emekçi kavramı,
yalnızca, iş ile yararlı etki arasındaki, emekçi ile emek ürünü arasındaki bir
ilişkiyi anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda, tarihsel gelişmeden doğan ve
işçiye, doğrudan doğruya artı-değer yaratma aracı damgası vuran özgül bir
toplumsal üretim ilişkisini de anlatıyor.”(K-1-520) Marx, üretken
olabilmek için kapitalist üretim ilişkisinde sermaye ile ilişkilenip artı değer
üretmek gerekiyor düşüncesindedir. Buraya kadar anlaşılacağı üzere, artı değer
üretmek için sadece maddi meta üretmiş olmakta gerekmiyor. Yararlılığı olan bir
iş yapmak ve bu yararlılıkla sermaye ile ilişkilenip artı değer üretmektir
söz konusu olan.
Tersinden
maddi mal üretmiş olduğu halde emek, sermaye ile ilşkilenmemişse ne değer ne de
artı değer üretir ve emeği de üretken emek değildir. Diyelim bir terzi
kapitalistin evine gelip ona pantolon dikmiş ve maddi kullanım değeri üretmişse
ve kapitalist terzinin emek gücü karşılığını gelirinden ödemişse o terzi ne
değer ne de artı değer üretmiştir. Kapitalistin sermayesine de hiç bir şey
katmamıştır. Sadece kapitaliste maddi kullanım değeri üretmiştir. Zira
kapitalist bu terzinin emeğini değişen sermayesiyle satın almamıştır. Terziyi
sermayesi ile ilişkilendirmemiştir. Diğer yandan bir aktör emek gücü sermayece
satın alındığında ki ücreti sermayeden ödenmiştir. O zaman hem ücreti tutarı
bir değer hemde kapitalist için artı değer üretmiş olur. Emeği üretken bir emektir.
Demek ki üretken olabilmek için maddiliği olan bir meta üretmiş olmak değil,
ücretin sermayeden ödenmiş olması ve artı değer yaratmış olmak gerekir. Öyleyse
aynı tür emek üretken olabilir de olmayabilir de...
Üretken
emeğin koşulunun maddi zenginlik üretmeye bağlayan yaklaşımlar vardır ve bu
yanlıştır. Yanlışlığın kaynağı, emek ürününün maddi yararlılığını zorunlu
görmektir. Emeğin ortaya koyduğu
sonuçtan hareket ederek, emek yararlı maddi bir nesne üretmişse emek üretkendir
anlayışıdır. Bu bakış üretken emeğe tarihsel olarak yaklaşmaz. Emeğin soyut
toplumsal niteliğini kavrayamaz ve emeğin üretmiş olduğu somut ürünün, maddi
olup olmamasına bakar. Bu bakışa göre bir palyaço emeği bir değer üretmez
dolayısıyla emeği de yararsızdır. Oysa ki kapitalist üretim ilişkisinde palyaço
emeği kapitalistçe sermayesinden ödediği ücretle satın alınmışsa, palyaço
emeğinin faliyeti, sonucu kapitaliste hem ücretin karşılığı değeri üretir, hem de
kapitaliste fazladan artı değer ya da başka bir deyişle kar üretir. Dolayısıyla
emeği de üretken emek olur. Marx’ın üretken emeğinin anlamı emeğin sermaye ile
ilişkilenmesi ve değer ve artı değer üretmiş olmasıdır.
Marx
görüldüğü gibi üretken emeği somut yararlı nitelğinden (kullanım değeri)
ürettiği üründen soyutlamıştır. Emeği sadece toplumsal şekli açısından yani
değer olması açısından ele almıştıır. Ona göre ancak kapitalist üretim
sürecinde emek üretkendir ya da değildir. Bu anlamıylada üretken kavramı
tarihsel toplumsal olarak ele alınmıştır. Genel geçer tüm toplumları değil,
kapitalist toplumda sermaye açısından bakarak üretkenliği tanımlamıştır. Hangi
gereksinmeyi giderirse gidersin önemli değil, önemli olan değer üretip üretmediğidir.
Anahtar somut-soyut emek ilişkisini iyi kavramaktan geçiyor sanırım. Kapitalizmin bir yüzyıldaki haline bakıp bundan yasalar çıkarmaya çalışmak yerine Marks'ın kurduğu soyutlama derecesine ulaşmak gerekiyor. Güzel çalışmalar. Tebrik ederim.
YanıtlaSil