Sınıflı toplum olan kapitalist toplumda eğitim,
kapitalist sınıfın işçi sınıfı üzerinde egemenliğini sürdürebilmesinin ve kapitalist
sistemin yeniden üretilmesinin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Kapitalist
sınıfın egemenliğini tesis etmede ve sistemi yeniden üretmede eğitimin rolü iki
yönlüdür. Bunlardan ilki, egemen ideoloji olan kapitalist sınıfın ideolojisini,
eğitim aracılığıyla çocuklara ve genç kuşaklara enjekte etmektir. Bir diğeri
ise eğitim aracılığıyla sermayenin ihtiyacı olan eğitilmiş nitelikli emek gücünü
üretmek ve sermayenin hizmetine sunmaktır. Bu iki yönün birlikte ürettiği
sonuç, kapitalist sistemin değişmezliğine inanan, sistemi kabullenmiş, çalışkan,
sadık ve sermayenin ihtiyacı olan nitelikli emeğe sahip olan bireylerdir.
devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Haziran 2025 Çarşamba
Çocuk İşçiliğine Devletin Katkısı
Labels:
çocuk emeği,
Çocuk İşçiliğine Devletin Katkısı,
devlet,
eğitim
14 Eylül 2014 Pazar
Kapitalist Toprak Rantının Doğuşu
I. Giriş
Modern iktisat açısından, toprak rantı tahlilindeki
güçlük, tarımsal sermayenin artı ürünü ya da artı değerini açıklamaktan kaynaklanmaz.
Zira bu sorun, artı değer tahliliyle çözümlenmiştir. “Güçlük, daha çok,
artı-değerin, çeşitli sermayeler arasında ortalama kâra eşitlenmesinden sonra
çeşitli sermayeler, üretimin bütün alanlarındaki toplumsal sermaye tarafından
üretilen toplam artı-değerden nispi büyüklükleriyle orantılı olarak paylarını aldıktan
sonra, toprağa yatırılan sermaye tarafından rant biçiminde toprak beyine ödenen
artı-değer fazlasının kaynağını, bir başka deyişle, bu eşitlenmeden ve genel
olarak dağıtılacak olan tüm artı-değerin görünüşteki zaten tamamlanmış
dağılımından sonra gelen kaynağı göstermekten ibarettir.” K-3-687 Yani güçlük,
“tarımsal kârın ortalama kârın üzerindeki fazlasını, artı-değeri değil, bu
üretim alanına özgü olan artı-değer fazlasını; başka bir deyişle, "net
ürünü" değil, bu net ürünün öteki sanayi dallarının net ürününün
üzerindeki fazlasını açıklamaktan ibarettir.”K-3-688 Demek ki güçlük modern
anlamda rantı açıklamaktadır.
Kuşkusuz tüm artı emeği zorlama ve el koyma işlemini,
sermayenin yapmadığı, emeğin denetimini henüz tamamen eline geçirmediği
yerlerde, modern anlamda ranttan, ortalama kârın üzerinde, yani her bireysel
sermayenin toplam toplumsal sermaye tarafından üretilen artı değerdeki orantılı
payının üzerindeki bir artıdan oluşan ranttan söz edilemez. O halde modern
anlamda kapitalist ranttan söz edebilmek için ortalama kârdan söz edebilmek
gerekir. Bu da kapitalizmin gelişmiş olmasını gerektirir.
Labels:
ayni rant,
devlet,
emek rant,
fizyokratlar,
Kapital-III,
kapitalist kiracı,
küçük ölçekli köylü mülkiyeti,
para rant,
rant,
toprak rantı,
yarıcılık
16 Şubat 2014 Pazar
Çalışma Dönemi
Marx, ikisi de onar saatlik işgünü olan, iki iş dalında, iki meta sürecini ele alarak
karşılaştırıyor. Pamuk ipliği fabrikası ve lokomotif fabrikası…
Bunlardan pamuk ipliği, tamamlanmış olarak, günlük ya da
haftalık çıkartılırken, lokomotifin tamamlanmış bir ürün olarak çıkabilmesi
için emek sürecinin daha uzun bir zaman (diyelim 3 ay) yinelenmesi
gerekecektir. Birinci durumda emek, günlük ve haftalık yinelenirken, ikinci
durumda emek süreci çok sayıda günlük emek süreçlerini kapsar ve süreklidir. Günlük
emek süreçleri (on saat) aynı olmalarına karşın, ürünün tamamlanmış olarak,
üretim sürecinden ayrılıp dolaşım alanına çıkma süreleri belirgin olarak
farklıdır. Dolayısıyla üretken faaliyetin yerine getirilmesi için gerekli olan
zaman farklıdır.
Labels:
bunalım,
çalışma dönemi,
devir zamanı,
devlet,
işgünü,
Kapital-II,
kredi,
kriz
9 Ocak 2014 Perşembe
Yüzyılın Sonundan Başlayarak, Mülksüzleştirilenlere Karşı Kanlı Yasalar Ücretlerin Parlamento Yasalarıyla Düşürülmeye Çalışılması
Halkın, topraklarından uzaklaştırılması yoluyla yaratılan
proletarya, yeni doğmakta olan manifaktür tarafından aynı hızla emilemiyordu.
Alışılagelen yaşamlarından koparılan bu insanlar, yeni disipline yaşantıya uyum
sağlayamıyordu. Dolayısıyla bunlar, koşulların baskısıyla hırsız, dilenci,
serseri haline geldiler. Bu durum, cezalandırma yöntemiyle önlenmeye çalışıldı.
“Böylece, 15. Yüzyıl sonuyla, 16. Yüzyıl boyunca bütün Batı Avrupa’da
serseriliğe karşı kanlı yasalar çıkarıldı.”K-1-751 Bugünkü işçi sınıfı ataları,
dilenci durumuna düşürüldükleri için cezalandırılıyordu. Önce topraklarından
koparılan, evlerinden atılan, işsiz güçsüz bırakılan insanlar, serseri haline
getirilip, şiddetle cezalandırılıyor, ücretlilik sisteminin gerektirdiği
biçimde disipline ediliyorlardı.
Labels:
burjuva,
devlet,
iç pazar,
Kapital-I,
kapitalist çiftçi,
mülksüzleştirme,
sendika,
ücret,
zor
24 Kasım 2013 Pazar
İşgünü
İşgününün Sınırları
İşgününün bir kısmı, işçinin emek gücünün yeniden üretimini kapsar. Diyelim
işçinin, günlük ortalama yaşamı için gerekli olan nesnelerin üretimi, 4 saat
alıyorsa, işçi 4 saat çalışmayla emek gücü değerini yeniden üretir. Bu,
işgününün gerekli emeğe tekabül eden kısmıdır. Demek ki, işgününün bir kısmı,
emek gücünün yeniden üretimi için gerekli emek zamanıyla belirlenir. İşgünün
bir kısmı da artı emek zamanı ile belirlenir. Yani işçinin kapitalist için
bedavaya çalıştığı zamanı kapsar. Öyleyse işgünü, gerekli emek ve artı emek
zamanından oluşur diyebiliriz. Bu birinci vargımız.
İkinci vargımız, Marx’ın, işgününün değişken bir büyüklük olduğunu ortaya
koymasıdır. Marx'a göre, işgününün toplam miktarı artı emek zamanına göre
değişir. İşgünü değişken olmasına karşın, asgari ve azami sınırlılıkları
vardır.
Labels:
artı emek,
devlet,
fabrika yasaları,
gerekli emek,
işçi sınıfı,
işgünü,
işgünü sınırları,
Kapital-I,
kapitalist,
kolektif emek,
sınıf savaşı
16 Ekim 2013 Çarşamba
Kamuda Üretken Emek Sorunu
Marx'a göre; devlet eliyle yürütülen süreçler için de emek gücü satın
alınır. Ne var ki burada emek gücü sermayeye dönüşmemiştir. Bunun nedeni,
onların emeklerinin yararsız olması değildir. Emeklerinin, maddi metada
somutlaşıp somutlaşmamaları da değildir. Bu emek güçlerini satın alan devlet
kurumları, kapitalist işletmeler olarak örgütlenmemişlerdir. Dolayısıyla bu
kurumlarda çalışan bireylerin emek güçleri sermaye ile ilişkilenmemiştir. Bu
ilişkide emek güçleri satılmış olmasına karşın, sermaye olarak sermayeye
satılmış değillerdir. Onların ücretleri, devlet gelirlerinden (vergi gbi)
oluşur ve dolayısıyla ücretleri sermaye değil, gelirden ödenir. Dolayısıyla,
burada çalışanların emek güçleri, üretken emek sayılmazlar.
Labels:
devlet,
kamu,
Marks'ta Üretken Emek,
sermaye,
üretken emek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)