Kapitalist sürekli olarak sömürüyü artırma derdindedir. Sömürüyü artırabilmek için artı değer peşinde koşar. Ne var ki artı değere (kâra) giden yol, haramiler sofrasıdır ve bu sofrada kıran kırana rekabet vardır. Bu rekabetçi ortamda, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Sermayesini artı değerle buluşturabilen, yeniden üretimini sağlayabilen ve onu büyütebilen kapitalist, yoluna devam eder. Sermayesini artı değerle buluşturamayan kapitalist, sermayesini gerçekleştiremez ve kurtlar sofrasında sermayesinin varlığını koruyamaz. Bu nedenle her kapitalist; artı değer peşinde koşarak sömürüyü artırma kavgası verir.
kapitalist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kapitalist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Ocak 2018 Salı
21 Aralık 2017 Perşembe
Kapitalizm ve Yoksullaşma
Kapitalist toplumlarda her
daim, ekonominin şu ya da bu kadar büyüdüğünden söz edilir. Büyümenin işsizliği
ve yoksulluğu giderek azaltacağından dem vurulur. Oysaki ekonomideki
büyümenin, işsizliği ve yoksulluğu azaltacağı yönünde doğrusal bir ilişki
yoktur. Ekonomi büyüdüğü halde işsizlik artabilir, yoksulluk ve sefalet
genişleyebilir. Çünkü ekonomik büyüme aynı zamanda sermayenin büyümesidir de. Sermayeyi
büyüten süreç, yani sermaye birikimi süreci, işsizliği artırdığı gibi
yoksulluğu da artırır. Üstelik bu durum, kapitalist sistemde arızi bir durum da
değildir. Aksine kapitalizmin normalidir.
22 Kasım 2017 Çarşamba
İşsiz İşçiler
Kapitalist bir toplumda, emek
gücünü satışa çıkaran her işçi; her daim emek gücünü satamayabilir. Başka bir
deyişle iş bulamayabilir. Zira kapitalist sistem, işçiye, emek gücünü satışı için
bir garanti vermez, veremez. Emek gücü ihtiyacı, sermaye birikim sürecinin
ihtiyacına göre düzenlenir. Sermaye birikimi süreci, sürekli olarak bir kısım
işçileri üretim sürecinin dışına düşürürken, bir kısım işçileri ise üretim
sürecine dâhil eder. Birikim süreci, toplam çalışan işçilerin sayısını artırırken,
işsiz kalan işçilerin sayısını da artırır. Böylece süreç, yedek sanayi
ordusunun saflarını sıklaştırır. Yedek sanayi ordusu dediğimiz işsizler, hiçbir
işi olmayan ya da kısa süreli iş günü çalışabilen işçilerdir. İşsizler kapitalist
toplumda, üç biçimde görünür. Bunlar, nüfus fazlasının akıcı biçimi, nüfus
fazlasının gizli biçimi ve nüfus fazlasının durgun biçimidir.
Labels:
İşsiz İşçiler,
işsizlik,
kapitalist,
sermaye birikimi,
sömürü
4 Kasım 2017 Cumartesi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sorunu
Kapitalist sistemde; emekle sermaye
arasındaki ilişki, sermayenin sömürüsüne dayalı bir ilişkidir. Bu ilişki,
kapitalist sınıfa zenginlik ve rahat bir hayat sunarken, işçi sınıfına
işsizlik, yoksulluk sefaleti dayatır. Dayatır diyoruz, çünkü kapitalist sömürü
ilişkisi sermayenin emek üzerindeki egemenliğine dayanır. Yalnız bu kadar da
değil; kölece çalışma koşullarının ortaya çıkardığı; meslek hastalıkları ve iş
kazaları üretim sürecinin adeta sıradanı haline gelmiştir. Meslek hastalıkları ve iş kazaları yoluyla;
işçi sınıfının bireyleri birer onar yaşamlarını kaybetmektedirler. İLO
verilerine göre her yıl dünyada, 300 milyonun üzerinde iş kazası meydana
geliyor ve her yıl 2 milyonun üzerinde işçi, iş kazaları ve meslek
hastalıklarından yaşamını kaybediyor. Rakamlar ürkütücüdür ama daha da ürkütücü
olanı rakamların ardındaki can yakan gerçekliktir. Bu gerçeklik işçi sağlığı ve
iş güvenliği sorunu işçi sınıfının yakıcı sorunu haline getirmektedir. Sorun
yakıcıdır lakin, meslek hastalıklarına ve iş kazalarına karşı önlem alması
gerekenler; duymuyor görmüyor, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine
yeterince ilgi göstermiyorlar.
Labels:
iş kazaları,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sorunu,
kapitalist,
kâr,
meslek hastalıkları,
sömürü
22 Ekim 2017 Pazar
Sınıf Kavgasında Yansımasını Bulan; Ücret Kâr Karşıtlığı
Ücretlilik sistemi olan kapitalist toplumda, işçinin
ücretiyle kapitalistin kârı birbiriyle karşıtlık içerisindedir. Yalnızca
karşıtlık içerisinde değil, aynı zamanda birbirine sıkı sıkıya bağımlıdır da…
Ücret olmadan kâr, kâr olmadan kapitalist, kapitalist olmadan işçi, işçi olmadan
da ücret olmaz. Üretim sürecinde görülen ücret ile kâr karşıtlığı, sınıfsal
mücadele alanında, kapitalistlerle işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz karşıtlıkta
ifadesini bulur. Sınıfsal alanda; kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasındaki
gerilimin ana kaynağı, ücretle kâr arasındaki gerilimdir. Ücretlerin yeniden
düzenlenme dönemleri olan, TİS görüşmeleri sırasında bu gerilim görünür olur. Kapitalist
sınıfın çıkarıyla, işçi sınıfının çıkarı arasındaki karşıtlık bu süreçte açığa çıkar. Sınıflar,
karşılıklı güç gösterisinde bulunarak, TİS sürecini kendi lehlerine çevirmeye çalışır.
Labels:
artı değer,
emek gücü,
fiyat,
işçi,
kapitalist,
kâr,
sınıf,
Sınıf Kavgasında Yansımasını Bulan; Ücret Kâr Karşıtlığı,
ücret
10 Haziran 2014 Salı
Faiz ve Girişim Kârı
Faiz, daha önce de gördüğümüz gibi, faal kapitalistin,
sanayici ya da tüccarın kendi sermayesini değil de, borç aldığı sermayeyi
kullandığında, para sahibine ödediği, kârının bir kısmıdır. Demek ki, borç
alınan sermaye ile edinilen kâr bölüşülmektedir. Eğer kapitalist, kendi
parasını kullansaydı, böyle bir kâr bölüşümü olmazdı. “Gerçekten
de, kârın bir kısmını faize dönüştüren, genellikle faiz kategorisini yaratan
şey, kapitalistlerin kendi aralarında böylece, para-kapitalistler ve sanayi
kapitalistleri diye ikiye ayrılmaları olduğu gibi, faiz oranını yaratan şey de
işte bu iki tür kapitalist arasındaki rekabetten başka bir şey değildir.” K-3-326
Sermaye,
yeniden üretim sürecinde işlev yaptığı sürece, kapitalist, ancak sermayenin
kendisi üzerinde değil, geliri üzerinde tasarrufta bulunabilir. Sermayenin
kendisi, sermaye olarak kaldığı sürece, o yeniden üretim sürecine aittir.
Sahiplik kapitaliste sermayesini, yeniden üretim sürecinin dışında kullanma
olanağı vermez. Dolayısıyla kapitalist, ancak kârı üzerinde tasarrufta
bulunabilir. Para kapitalist için de durum aynıdır. Para, borç verildiği, yani
sermaye olarak kullanıldığı ölçüde kârın bir kısmı olan faizi getirebilir.
Parayı kendi elinde tuttuğu sürece, ne faiz getirir ne de parası sermaye olarak
işlev görür. Para sermaye olarak işlev görüp faiz getirdiğinde ise kendi elinde
olmaz. Kendi sermayesiyle iş yapanla borç sermayesiyle iş yapan arasındaki tek
fark, borç alanın faiz ödemesidir. Borç alan ne kadar sıfıra yakın faiz öderse,
o kadar kendi sermayesini kullanan kapitaliste yaklaşmış olur. Diğer fark ise,
birinin sermayenin sahibi olması, diğerinin sahip olmamasıdır.
Labels:
borç sermayesi,
brüt kâr,
denetim,
faiz,
girişimci kârı,
Kapital-III,
kapitalist,
kâr,
para kapitalisti,
sınıf,
yönetim ve denetim
8 Mayıs 2014 Perşembe
Yasanın İç Çelişkilerinin Serimi
I.Genel
Kapitalist üretim biçiminde, kâr oranlarının düşme
eğilimi yasasının da açığa çıkardığı gibi, sermayenin birikimi kendisini
çelişkilerle ifade eder. Bir yanda birikimin zorunluluğu, bir yanda ise bu birikim
için kullanılan yöntemin (emeğin üretkenliğinde artış) birikimin engeli haline
gelmesi bu çelişkinin ifadesidir.
Toplam sermayenin, kendisini genişletme oranı ya da kâr oranı, kapitalist üretimin dürtüsüdür. Ne var ki kâr oranında düşme, yeni sermayelerin
oluşmasını engeller ya da yeni sermayelerin oluşmasını yavaşlatır ve böylece
sermayenin gelişmesinin engeli haline gelir. Öyle ki kâr oranlarındaki “bu
düşme, aşırı üretimi, spekülasyonu, bunalımları ve artı nüfusla birlikte
artı-sermayeyi besleyip büyütür.”K-3-215 Demek ki, kapitalist üretimin, başka
bir deyişle sermayenin genişlemesinin bir sınırı vardır. Bu sınırı sermayenin
kendisi, başka bir deyişle kapitalizmin kendisi koyar. Öyleyse kapitalizm de
sınırları olan ve tarihsel bir sistemdir ve geçicidir.
Labels:
artı değer,
aşırı sermaye birikimi,
bunalım,
ek emek,
ek kâr,
emek üretkenliği,
Kapital-III,
kapitalist,
kapitalizm,
kâr oranı,
kriz,
nispi aşırı nüfus,
rekabet,
Ricardo,
sömürü,
tüketim gücü
23 Mart 2014 Pazar
Kâr Oranı
Sermayenin genel formülünün, P-M-P' olduğunu biliyoruz. Formülün
anlamı, daha fazla değer çekme amacıyla, dolaşıma bir miktar değer sokulmuş
olmasıdır. Bu süreci gerçekleştiren, sermaye sürecidir ve daha fazlayı üreten
süreç, kapitalist üretimdir. Kapitalist, her hangi bir metayı, ne meta üretmiş
olmak için, ne de kullanım değeri yaratmış olmak için üretir. Onun tek bir
amacı vardır. O da değer üretmektir. Yalnızca değer üretmek değil,
yatırdığından daha fazla değer üretmektir.
Kuşkusuz
kapitalist, daha fazla değere ulaşabilmek için, elindeki değişen sermayesini
canlı emek karşılığında değişmesi gerekir. Tabi ki bu değişim, onun, emeği hemen
sömürmesini sağlamaz. Kapitalist, canlı emeği sömürebilmek için, onu üretim
sürecine sokması gerekir. Bunun için de kapitalistin, üretim koşullarına
yatırım yapması gerekir. Çünkü kapitalist, canlı emeğin işlev yapması için
gerekli olan, emek araçlarına, işleyeceği konuya, makinelere, ham maddelere
yatırım yapmaksızın sömüremez.
Labels:
artı değer oranı,
değer,
işçi,
Kapital-III,
kapitalist,
kar oranı,
maliyet,
meta değeri,
sömürü,
sömürünün gizlenmesi,
yabancılaşma
17 Ocak 2014 Cuma
Modern Sömürgecilik Teorisi
Marx bu bölüme, ekonomi politiğin, kendi emeğine ve
başkasının emeğinin kullanılmasına dayanan, iki özel mülkiyeti, birbirine
karıştırmasından söz ederek, başlıyor. Ekonomi politik ayrıca, ikincinin,
birincisinin mezarı üzerinde boy verdiğini de unutmaktadır.
Anayurdun gücüne sırtını dayayan kapitalist, küçük
üreticiyi yolundan temizler. Sermaye dalkavuğu ekonomi politikçi ise,
anayurtta, kapitalist üretim tarzıyla karşıtının özdeşliğini öne sürer.
Sömürgelerde ise, iki üretim tarzının uzlaşmaz karşıtlığını ifade etmeye
çalışır. Zira sömürgelerde kapitalist rejim, kapitalisti değil ama, kendisini
zengin etmeye çalışan küçük üreticilerin direnişleri ile karşılaşır.
Labels:
arz-talep,
Kapital-I,
kapitalist,
sermaye,
sömürge,
üretim tarzı
28 Aralık 2013 Cumartesi
Artı Değerin Sermayeye Dönüşmesi
Boyutları
Gittikçe Büyüyen Kapitalist Üretim. Meta Üretimine Özgü Mülkiyet Yasalarının
Kapitalist El Koyma Yasalarına Geçişi
Marx, artı değerin sermayeden nasıl çıktığını
göstermişti. Şimdi de, sermayenin, artı değerden nasıl çıktığını ortaya
koymaktadır. Bir kapitalist, üretilen artı değerin tamamını, kendisi için
tüketmeyip, bir kısmını, sermayesine ek bir sermaye olarak kullanabilir.
Böylece sermayesi, bir öncekine göre genişlemiş, ya da büyümüş olur. Öyleyse,
“artı değerin sermaye olarak kullanılmasına ve tekrar sermayeye
dönüştürülmesine sermaye birikimi denir.”K-1-595 Bu, sermayenin giderek
büyümesi ve genişlemesidir. Diyelim bir kapitalist, 10.000 sterlinlik sermaye
yatırsın ve 2.000 sterlin artı değer elde edilsin. Şimdi kapitalistin, kişisel tüketimini göz
ardı edelim ve 2.000 sterlin artı değerinde ek sermaye olarak yatırıldığını var
sayalım. Bu durumda, yeni yılda yatırılacak sermaye, 12.000 sterlin olacaktır. Yıl
sonunda üretilecek artı değer de 2.400 olacaktır. Bu süreç, böyle devam ederek,
sürekli olarak, sermayede bir büyüme genişleme olacaktır.
Labels:
artı değer,
cimri,
emek gücü,
emek üretkenliği,
gelir,
Kapital-I,
kapitalist,
kişileşmiş kapitalist,
kişileşmiş sermaye,
perhiz teorisi,
sermaye,
sosyalizm,
üretken emek
27 Kasım 2013 Çarşamba
Artı Değerin Oranı ve Kitlesi
Hemen belirtelim ki, artı değer oranı, artı değerin, değişen
sermayeye oranıdır. Zira artı değer, değişen sermayenin büyümesidir. Hem
sermayenin değişen kısmı, hem de artı değer, üretim sürecinde yeniden
yaratılmış değerdir. Demek ki, üretim süreci sonunda ortaya çıkan değer,
değişen sermayenin kendini yeniden üretmesi ve genişlemesidir.
Biraz daha açalım.
Biraz daha açalım.
Bizim toplam sermayemiz (S), değişmeyen (s) ve değişen (d) sermayeden oluşur.
Üretim sürecine girildiğinde, değişmeyen sermaye kendi değerini ürüne
aktarırken, değişen sermaye yeniden üretilir. Dahası da var, bu süreçte birde
artı değer(a) üretilir. Üretim süreci sonunda ortaya çıkan metanın değeri,
(s+d+a) ya eşittir. Değişmeyen sermaye değer, eski değer olarak, yeni üründe
ortaya çıktığı için, sermayenin artı değer olarak büyümesi, değişen sermayenin
büyümesidir.
Labels:
artı değer oranı,
artıdeğer kitlesi,
değişen sermaye,
değişmeyen sermaye,
denetim,
Kapital-I,
kapitalist,
sermaye,
sömürü oranı
24 Kasım 2013 Pazar
İşgünü
İşgününün Sınırları
İşgününün bir kısmı, işçinin emek gücünün yeniden üretimini kapsar. Diyelim
işçinin, günlük ortalama yaşamı için gerekli olan nesnelerin üretimi, 4 saat
alıyorsa, işçi 4 saat çalışmayla emek gücü değerini yeniden üretir. Bu,
işgününün gerekli emeğe tekabül eden kısmıdır. Demek ki, işgününün bir kısmı,
emek gücünün yeniden üretimi için gerekli emek zamanıyla belirlenir. İşgünün
bir kısmı da artı emek zamanı ile belirlenir. Yani işçinin kapitalist için
bedavaya çalıştığı zamanı kapsar. Öyleyse işgünü, gerekli emek ve artı emek
zamanından oluşur diyebiliriz. Bu birinci vargımız.
İkinci vargımız, Marx’ın, işgününün değişken bir büyüklük olduğunu ortaya
koymasıdır. Marx'a göre, işgününün toplam miktarı artı emek zamanına göre
değişir. İşgünü değişken olmasına karşın, asgari ve azami sınırlılıkları
vardır.
Labels:
artı emek,
devlet,
fabrika yasaları,
gerekli emek,
işçi sınıfı,
işgünü,
işgünü sınırları,
Kapital-I,
kapitalist,
kolektif emek,
sınıf savaşı
14 Kasım 2013 Perşembe
MUTLAK ARTI DEĞERİN ÜRETİMİ - Emek Süreci ve Artı Değer Üretim Süreci
Emek Süreci ya da Kullanım Değerlerinin Üretimi
Kapitalist, emek gücünü satın aldıktan sonra; emek gücünü satanı çalıştırarak, emek gücü metasını tüketir. Emek gücü sahibi, çalışmakla, potansiyel emek gücünü harekete geçirir ve işçi olur. O artık fiilen işçidir. İşçinin emeğinin, bir metada tekrar ortaya çıkabilmesi için, yararlı bir iş
üzerinde, ya da, her hangi bir gereksinmeyi karşılayacak bir şey üzerinde
harcanması gerekir. Yararlı bir şey üzerinde harcanan emek,
kullanım değeri, yararlı bir nesne üretir. İşte Marx burada, bu kullanım
değeri ile ilgilenmektedir. Her toplum, kendi devamlılığını sağlayabilmek için
kullanım değeri üretmek zorundadır. Marks, bu başlık altında emek sürecini, belli toplumsal
koşullarda almış olduğu biçimlerden bağımsız olarak irdeliyor. Yani, her
toplumda bir üretim söz konusudur ve her toplum kullanım değeri üretmek
zorundadır.
Labels:
artı değer,
artı değer üretimi,
değer,
emek,
emek gücü,
emek süreci,
işçi,
Kapital-I,
kapitalist,
kullanım değeri
9 Kasım 2013 Cumartesi
Emek Gücünün Alım ve Satımı
Paranın sermayeye dönüşümünde, değer değişikliği paranın kendisinde olamaz. O, satın alma ve ödeme aracıdır. Nakit olarak elimizdeyken de donmuş bir değerdir. Değer değişikliği, dolaşımın ikinci evresi olan meta-para ilişkisinden de
(M-P) ileri gelmiş olamaz. Bu ilişkide olan şey de, sadece, meta biçiminden çıkıp
para biçimine girmektir. O halde değişiklik, ilk ilişkide (P-M), yani satın alınan metada
olmalıdır. Bu öyle bir meta olmalı ki, o metanın kullanım değerinin tüketiminden bir değer değişikliği meydana gelsin. Yani meta tüketilirken,
ondan değer üretilsin, başka bir deyişle ondan değer sızdırılsın. Marx, böyle özel bir metanın olduğunu belirtir. Bu meta, emek kapasitesi ya da emek gücü metasıdır. Bu meta, özel bir meta olarak tüketilirken değer üretir.
Labels:
değer,
dolaşım,
emek,
emek gücü,
emek gücü fiyatı,
Kapital-I,
kapitalist,
köle,
meta,
serf
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)