21 Aralık 2017 Perşembe

Kapitalizm ve Yoksullaşma

Kapitalist toplumlarda her daim, ekonominin şu ya da bu kadar büyüdüğünden söz edilir. Büyümenin işsizliği ve yoksulluğu giderek azaltacağından dem vurulur. Oysaki ekonomideki büyümenin, işsizliği ve yoksulluğu azaltacağı yönünde doğrusal bir ilişki yoktur. Ekonomi büyüdüğü halde işsizlik artabilir, yoksulluk ve sefalet genişleyebilir. Çünkü ekonomik büyüme aynı zamanda sermayenin büyümesidir de. Sermayeyi büyüten süreç, yani sermaye birikimi süreci, işsizliği artırdığı gibi yoksulluğu da artırır. Üstelik bu durum, kapitalist sistemde arızi bir durum da değildir. Aksine kapitalizmin normalidir.


Kapitalist sistemde teknolojik gelişmeyle birlikte; üretim sürecinde, gelişmiş üretim araçlarının kullanılması, emek üretkenliğini artırır. Emek üretkenliğinin artışıyla işçi, daha yoğun çalışarak; aynı zaman diliminde daha fazla üretir. Böylece kapitalist, daha fazla artı değere ulaşma olanağı elde eder. Kapitalist elde ettiği artı değerle sermayesini büyüttüğü gibi; kendisi için giderek büyüyen bir zenginlikte yaratır. Kapitaliste zenginlik sunan sermaye birikimi süreci, işçiye hiçte öyle davranmaz. Bu süreçte işçinin “sermaye birikimi oranında, aldığı ücret, ister yüksek ister düşük olsun, emekçinin yazgısı daha da beter olacaktır.”(1) İşçi, dönemsel olarak fazla ücret alabilir ve işçinin, yaşam koşullarında göreli iyileşme olabilir. Ne var ki, sermaye birikiminin artışıyla birlikte, işçi sınıfının durumu, sınıf olarak daha da kötüleşecektir. Bu süreç; kapitalist sınıfın zenginliğini artıran, işçi sınıfını yoksullaştıran; çelişik, bir ve aynı süreçtir. Bu çelişik süreç kapitalist sistemde, sermaye birikimi sürecinin özgünlüğüdür.

Kapitalist sistemde sermayeyi büyüten bu süreç, işsizliği de büyütür. İşçinin yoğun ve üretken çalıştırılması, işçilerin bir kısmını sürekli olarak üretim sürecinin dışına iter. Çalışan nüfusa oranla giderek işsizlerin sayısı da artar ve ayrıca; emeği yağmalanarak gününden önce emek gücü tüketilen bazı işçiler, çalışamaz duruma gelir. “En sonu, işçi sınıfının düşkünler tabakası ile yedek sanayi ordusu ne kadar yoğun olursa, resmi yoksulluk da o kadar yaygın olur. Bu, kapitalist birikimin mutlak genel yasasıdır.”(2) Sermaye birikim süreci, bir yanda kapitalistin zenginliğini artırırken, diğer yandan da işçi sınıfı içerisinde yoksulluğu artırır. Yoksulluğun zemini olan, işçi sınıfının en alt tabakasını sürekli olarak genişletir. İşçi sınıfı ne kadar fazla çalışırsa, emek üretkenliği ne kadar artarsa sermayeyi o kadar büyütür. Sermayeyi ne kadar büyütürse, kapitalist sınıfın zenginliğini artırır ve işçi sınıfı, kendileri için de, işsizliğin ve yoksulluğun kapısını aralarlar. Bu durumdan, işçi sınıfının durumunun kapitalist sistemde hiçbir zaman düzelmediği, mutlak bir yoksullaşma düşüncesi çıkarılmamalıdır. Çünkü “diğer bütün yasalar gibi bu da işleyişi sırasında çeşitli koşullar ile değişikliğe uğrar”(3) Zira bir yasa işleyişini sürdürürken ona ters yönde etki eden güçler de ortaya çıkar. Bu güçler işleyen yasayı bir eğilim haline getirir.

Yoksullaşmayı getiren, kapitalist birikimin mutlak yasası da; karşıt etkilerle bir eğilim haline dönüşür. Başka bir deyişle işçi sınıfının, sermayenin gelişmesi sürecinde; giderek artan yoksullaşması karşıt etkiyle eğilim haline gelir. Böylece işçi sınıfını yoksullaşmaya iten süreç bir eğilim olarak yaşanır. Yoksullaşmayı eğilim haline getiren karşıt etkilerden birisi işçi sınıfının mücadelesidir. İşçi sınıfı ücretlerin düşürülmesine, işsizliğe, yaşam koşullarının kötüleştirilmesine karşı mücadele eder. Sömürün daraltılması için örgütlenerek, sürece sınıfın çıkarları lehine müdahale eder. İşçi sınıfının verdiği mücadele işçi sınıfının daha fazla yoksullaşmasının bir engeli olarak ortaya çıkar. Yoksulluk ve alçaltıcı yaşam koşulları işçiye dayatılırken, süreç bunu zorlarken; işçi sınıfı bu sürece karşı koyar. Böylece işçi sınıfını yoksulluğa mahkûm eden gidiş, bir eğilim haline dönüşür.

Kapitalist toplumda bir eğilim olarak işleyen yoksullaşma, günümüz dünyasında apaçık görülmektedir. Ülkeler ekonomilerini büyütürken; üretim araçları sahibi kapitalistlerle, emek gücü sahibi işçiler arasındaki eşitsizlik giderek artıyor. Kapitalist sınıfla, işçi sınıfı arasındaki uçurum giderek büyüyor. Kapitalist sınıfın zenginliği devasa artarken, işçi sınıfının durumu kötüleşiyor. Kapitalist sermaye birikimi sürecinden, alabildiğine zenginleşerek çıkarken; kapitalistin zenginleşmesine oranla işçi sınıfı, sınıf olarak yoksullaşıyor. Yalnızca işçi sınıfı da değil, diğer ara tabaka ve sınıflar da yoksulluğun batağına itiliyor.




Kaynaklar
1-     Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 663, 1. Baskı, Sol Yayınları
2-    Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 661, 1. Baskı, Sol Yayınları
3-    Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 661, 1. Baskı, Sol Yayınları



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder