28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kollektif İşçi ve Üretken Emek

Marx üretim sürecine bir bütün olarak baktığında, üretim süreci ile ilişkilenen emekleri kollektif emek olarak görür. Bu, bir ürünün tek bir işçi tarafından üretilmediği, ama ürünün, kollektif işçi tarafından üretildiği anlamına gelir. 

Kapitalizm öcesi biçimlerde bir emekçi tüm yönleriyle tamamlanımış bir ürünü ortaya çıkarabiliyordu. Örneğin bir zanaatçı yaptığı işi kendi açısından bölümlendirse de ürün kendi emeği ile üretilebiliyordu. Ya da bir köylü üretici en fazla ailede bir işbölümü ile ürünü üretebiliyordu. Kapitalist üretim ilşkileriyle birlikte “Ürün bireyin doğrudan ürünü olmaktan çıkar ve kollektif emekçinini ürettiği toplumsal bir ürün yani her bir emek konusu üzerindeki işlemlerin az ya da çok bir parçasını yapan bir emekçi topluluğunun ortak ürünü halini alır. “ (K-1-520) Zira işçi köylü ya da zanaatçı gibi üretim aracı sahibi değildir. Tüm yönleriyle tamamlanmış olarak kendi ürününü üretemez. Onun bireysel emeği emeğin nesnesinden yani üretim araçlarından yoksun olduğu için hiç bir işe yaramaz. Onun emeği ancak diğer emeklerle birlikte işe yarar. Dolayısıyla bireysel emekler kapitalist üretim sürecinin sadece eksik  parçalarıdır. Onlar ancak birlikte kollektif olarak emek sürecine katıldıklarında işlevli olur ve ancak o zaman üretebilirler. Kafa ve kol emeği olmalarının bu süreçte bir anlamı yoktur. Bir araya gelmmiş olmaları gerekir.

Zihin ve kol emeğini birbirinden ayırmak onları farklı emek türlerine bölmek kapitalizmin özelliğidir. Çünkü kapitalist ilişkilerde emek bir hayli toplumsallaşmıştır. Çünkü kapitalizm işçilerin “tek bir kapitalstin patronluğu altında aynı türden meta üretmek üzere bir arada çalışmaları, hem tarih hem mantık açısından kapitalist üretimin çıkış noktasınıı oluşturur”(K-1-336) Kapitalist işçileri bir iş yerinde toplayarak, üretimin toplumsallaşmasını sağlamıştır. Tabi toplumsallaşmada kastımız, işçilerin bir arada toplanmaları değil, bir metanın kollektif işçi tarafından üretilmesidir. Tekil işçinin emeği üretimde hiç bir işe yaramaz. Tekil olarak üretim sürecine katılamaz. O sadece üretimde işin bir bölümünü yapar. Ortaya çıkan metada iş yerinde çalışan bütün işçilerin çalışmasının sonucudur. Sermaye farklı emek türlerini bir araya getirerek onları birleşmiş bir güç haline dönüştürür. Onları tek bir organizmanınparçaları haline getirir. Çünkü “Kollektif çalışma organizması sermayenin biir varoluş biçimidir.” (K-1374) Bütün bireysel emekleri kendi konrolü altına alır ve onları üretim sürecine katar. Ne kadar çok emeği kendi sürecine katarsa o kadar güçlü olur. Zaten onun varlığının koşulu da buna bağlıdır. Kapitalist üretim biçiminde emek semayesiz, sermaye de emeksiz var olamaz. Birbirlerinin varlık nedenidirler.

Marx üretim sürecine katılmış kollektif emeği üretken emek kabul eder. Üretim sürecine katılan tekil emekler, ister kafa isterse kol emekçisi olsun bir şey değişmez. Çünkü üretim süreci sonucunda ortaya çıkan, üretilen meta kollektif emeğin ürünüdür. İşçiler (hem kafa hem kol emekçisi) emek güçlerini sermaye ile değişmişlerdir. Dolayısıyla da üretken işçilerdir. Marx artı değer teorilerinde “Malzemeyi işlemekte doğrudan görevli olanların üstünde bir nezaretçilik görevi yapan ustalar bir adım daha ötededirler; iş mühendisi de daha başka tür ilşki içindedir ve esas olarak yalnızca beyniyle çalışır,vb.. Ancak sonucu, (her ne kadar çalıştırılanların tümü aynı düzeyi sürdürse de) farklı değerde emekgücüne sahip olan bu emekçilerin bütünü üretir; yalnıza çalışma sürecinin sonucu olarak görülen bu sonuç, ifadesini metada ya da maddi üretimde bulur ve hepsi bir arada, bir işlik olarak, bu ürünlerin canlı üretim makineleridir-üretim süreci bir bütün olarak ele alındığında, emeklerini sermaye karşılığında değişirler ve kapitalistin parasını sermaye olarak yeniden üretirler; yani artı değer üreten değer olarak, kendini genişleten değer olarak yeniden üretirler.” (ADT-384) diyerek üretken olabilmek için sadece kol emekçisi olmak gerekmediğini belirtir. “üretken biçimde çalışmak için artık el ile çalışmanız da gerekmez, kollektif emekçinin bir parçası olmanız, onun yerine getireceği alt işlevlerden bir tanesini yapmanız yeterlidir.” (K-1-520) Demekki üretim sürecine katılan işçiler ister kafa ister kol emekçisi olsunlar kollektif işçidirler. Kollektif bir şekilde üretirler ve emekleri üretken emektir. Sürece katılan kafa-kol emekçileri üretken işçilerdir.

Marx, kapital birinci cilte ekte bu düşüncesini çok daha açık bir şekilde ifade eder. ‘’Tüm emek sürecinin gerçek kaldıracı bireysel işçi değildir. Aksine toplumsal olarak birleşmiş emek-gücü ve tüm üretim aygıtını oluşturan rekabet halindeki muhtelif emek güçleri, metaların doğrudan üretilmesi sürecine çok farklı biçimlerde katılırlar. Bazıları elleriyle, bazıları kafalarıyla, birisi menejer, mühendis, tek- nolog vb. bir diğeri müfettiş, üçüncüsü ise kol emekçisi ya da ağır işçi olarak çalışır. Sayıları gün geçtikçe artan emek türleri, üretken emek türlerine dahil olurlar; bu emeği sarf edenler de üretken işçiler olarak yani sermaye tarafından doğrudan sömürülen ve sermayenin üretim ve genişleme sürecine tabi olan işçiler olarak sınıflandırılırlar”. (akt. Alex Callinicos. ‘Results of the Immediate Process of Production Capital I’e ek - Kapital 1. Cilde ek. dolaysız üretim süreçlerinin sonuçları ) “Tüm bu insanlar, yalnızca maddi zenginliğin üretilmesine doğrudan katılmakla kalmazlar, üstelik emeklerini doğrudan, sermaye olan parayla değişirler ve dolayısıyla, ücretlerine ekolarak kapitalist için bir artı değeri yeniden üretirler. Emekleri, ödenmiş emeği artı ödenmemiş artı emeği içerir.” (ADT-385)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder