Marx üretim sürecine bir bütün olarak baktığında, üretim süreci ile
ilişkilenen emekleri kollektif emek olarak görür. Bu, bir ürünün tek bir işçi
tarafından üretilmediği, ama ürünün, kollektif işçi tarafından üretildiği
anlamına gelir.
Kapitalizm öcesi biçimlerde bir emekçi tüm yönleriyle tamamlanımış bir
ürünü ortaya çıkarabiliyordu. Örneğin bir zanaatçı yaptığı işi kendi açısından
bölümlendirse de ürün kendi emeği ile üretilebiliyordu. Ya da bir köylü üretici
en fazla ailede bir işbölümü ile ürünü üretebiliyordu. Kapitalist üretim
ilşkileriyle birlikte “Ürün bireyin doğrudan ürünü olmaktan çıkar ve
kollektif emekçinini ürettiği toplumsal bir ürün yani her bir emek konusu
üzerindeki işlemlerin az ya da çok bir parçasını yapan bir emekçi topluluğunun
ortak ürünü halini alır. “ (K-1-520) Zira işçi köylü ya da
zanaatçı gibi üretim aracı sahibi değildir. Tüm yönleriyle tamamlanmış olarak
kendi ürününü üretemez. Onun bireysel emeği emeğin nesnesinden yani üretim
araçlarından yoksun olduğu için hiç bir işe yaramaz. Onun emeği ancak diğer
emeklerle birlikte işe yarar. Dolayısıyla bireysel emekler kapitalist üretim
sürecinin sadece eksik parçalarıdır. Onlar ancak birlikte kollektif
olarak emek sürecine katıldıklarında işlevli olur ve ancak o zaman
üretebilirler. Kafa ve kol emeği olmalarının bu süreçte bir anlamı yoktur. Bir
araya gelmmiş olmaları gerekir.
Zihin ve kol emeğini birbirinden ayırmak onları farklı emek türlerine
bölmek kapitalizmin özelliğidir. Çünkü kapitalist ilişkilerde emek bir hayli
toplumsallaşmıştır. Çünkü kapitalizm işçilerin “tek bir kapitalstin
patronluğu altında aynı türden meta üretmek üzere bir arada çalışmaları, hem
tarih hem mantık açısından kapitalist üretimin çıkış noktasınıı oluşturur”(K-1-336)
Kapitalist işçileri bir iş yerinde toplayarak, üretimin toplumsallaşmasını
sağlamıştır. Tabi toplumsallaşmada kastımız, işçilerin bir arada toplanmaları
değil, bir metanın kollektif işçi tarafından üretilmesidir. Tekil işçinin emeği
üretimde hiç bir işe yaramaz. Tekil olarak üretim sürecine katılamaz. O sadece
üretimde işin bir bölümünü yapar. Ortaya çıkan metada iş yerinde çalışan bütün
işçilerin çalışmasının sonucudur. Sermaye farklı emek türlerini bir araya
getirerek onları birleşmiş bir güç haline dönüştürür. Onları tek bir
organizmanınparçaları haline getirir. Çünkü “Kollektif çalışma
organizması sermayenin biir varoluş biçimidir.” (K-1374) Bütün
bireysel emekleri kendi konrolü altına alır ve onları üretim sürecine katar. Ne
kadar çok emeği kendi sürecine katarsa o kadar güçlü olur. Zaten onun
varlığının koşulu da buna bağlıdır. Kapitalist üretim biçiminde emek semayesiz,
sermaye de emeksiz var olamaz. Birbirlerinin varlık nedenidirler.
Marx üretim sürecine katılmış kollektif emeği üretken emek kabul eder.
Üretim sürecine katılan tekil emekler, ister kafa isterse kol emekçisi olsun
bir şey değişmez. Çünkü üretim süreci sonucunda ortaya çıkan, üretilen meta
kollektif emeğin ürünüdür. İşçiler (hem kafa hem kol emekçisi) emek güçlerini
sermaye ile değişmişlerdir. Dolayısıyla da üretken işçilerdir. Marx artı değer
teorilerinde “Malzemeyi işlemekte doğrudan görevli olanların
üstünde bir nezaretçilik görevi yapan ustalar bir adım daha ötededirler; iş
mühendisi de daha başka tür ilşki içindedir ve esas olarak yalnızca beyniyle
çalışır,vb.. Ancak sonucu, (her ne kadar çalıştırılanların tümü aynı düzeyi
sürdürse de) farklı değerde emekgücüne sahip olan bu emekçilerin bütünü üretir;
yalnıza çalışma sürecinin sonucu olarak görülen bu sonuç, ifadesini metada ya
da maddi üretimde bulur ve hepsi bir arada, bir işlik olarak, bu ürünlerin
canlı üretim makineleridir-üretim süreci bir bütün olarak ele alındığında,
emeklerini sermaye karşılığında değişirler ve kapitalistin parasını sermaye
olarak yeniden üretirler; yani artı değer üreten değer olarak, kendini
genişleten değer olarak yeniden üretirler.” (ADT-384) diyerek üretken
olabilmek için sadece kol emekçisi olmak gerekmediğini belirtir. “üretken
biçimde çalışmak için artık el ile çalışmanız da gerekmez, kollektif emekçinin
bir parçası olmanız, onun yerine getireceği alt işlevlerden bir tanesini
yapmanız yeterlidir.” (K-1-520) Demekki üretim sürecine katılan
işçiler ister kafa ister kol emekçisi olsunlar kollektif işçidirler. Kollektif
bir şekilde üretirler ve emekleri üretken emektir. Sürece katılan kafa-kol
emekçileri üretken işçilerdir.
Marx, kapital birinci cilte ekte bu düşüncesini çok daha açık bir şekilde
ifade eder. ‘’Tüm emek sürecinin gerçek
kaldıracı bireysel işçi değildir. Aksine toplumsal olarak birleşmiş emek-gücü
ve tüm üretim aygıtını oluşturan rekabet halindeki muhtelif emek güçleri,
metaların doğrudan üretilmesi sürecine çok farklı biçimlerde katılırlar.
Bazıları elleriyle, bazıları kafalarıyla, birisi menejer, mühendis, tek- nolog
vb. bir diğeri müfettiş, üçüncüsü ise kol emekçisi ya da ağır işçi olarak
çalışır. Sayıları gün geçtikçe artan emek türleri, üretken emek türlerine dahil
olurlar; bu emeği sarf edenler de üretken işçiler olarak yani sermaye
tarafından doğrudan sömürülen ve sermayenin üretim ve genişleme sürecine tabi
olan işçiler olarak sınıflandırılırlar”. (akt. Alex Callinicos. ‘Results of the Immediate Process
of Production Capital I’e ek - Kapital 1. Cilde ek.
dolaysız üretim süreçlerinin sonuçları ) “Tüm bu insanlar, yalnızca maddi
zenginliğin üretilmesine doğrudan katılmakla kalmazlar, üstelik emeklerini
doğrudan, sermaye olan parayla değişirler ve dolayısıyla, ücretlerine ekolarak
kapitalist için bir artı değeri yeniden üretirler. Emekleri, ödenmiş emeği artı
ödenmemiş artı emeği içerir.” (ADT-385)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder