30 Ocak 2018 Salı

Kapitalist, Sömürüyü Artırmak İster

Kapitalist sürekli olarak sömürüyü artırma derdindedir. Sömürüyü artırabilmek için artı değer peşinde koşar. Ne var ki artı değere (kâra) giden yol, haramiler sofrasıdır ve bu sofrada kıran kırana rekabet vardır. Bu rekabetçi ortamda, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Sermayesini artı değerle buluşturabilen, yeniden üretimini sağlayabilen ve onu büyütebilen kapitalist, yoluna devam eder. Sermayesini artı değerle buluşturamayan kapitalist, sermayesini gerçekleştiremez ve kurtlar sofrasında sermayesinin varlığını koruyamaz. Bu nedenle her kapitalist; artı değer peşinde koşarak sömürüyü artırma kavgası verir.



Kapitalist için sömürüyü artırmanın genel olarak iki yolu vardır. Bunlardan birisi işgününü uzatmaktır. Diğeri ise emek üretkenliğini artırmaktır. Sömürüyü artırma yollarına açıklama getirmeden önce, işgünü ve sömürü oranı varsayımımızı ortaya koyalım.

Varsayımımıza göre kapitalist, işçinin emek gücünün 8 saatlik kullanım hakkını satın almıştır. Yani işgünü 8 saattir ve işçi, 8 saat süreyle çalıştırılır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının 4 saati, işçinin geçim nesnelerinin üretildiği zaman olan, gerekli emek zamandır. Diğer 4 saati de, kapitaliste karşılığı alınmadan çalışılan zaman olan, artı emek zamandır. Yani işçi, gerekli emek zamanda kendi ücretinin karşılığı olan değeri üretirken, artı emek zamanda da, kapitalistin kârı olan artı değeri üretir.
Bu varsayıma göre sömürü oranı yüzde yüzdür. Çalışma saatinin yarısında işçi kendisi için; diğer yarısında da kapitalist için üretir. Lakin kapitalist bu artı değerle yetinmez, her daim daha fazlasına ulaşmak ister. Bunun için de kapitalist, ya işgününü uzatma yoluna gider ya da emeği daha üretken hale getirerek, gerekli emek süresini azaltır.

Şimdi kapitalistin, işgününü uzatarak sömürüyü artırma yolunu varsayımımızla açıklayalım. Varsayımımızda kapitalist, işçinin emek gücünü 8 saatliğine satın almıştı. Kapitalist, 8 saat olan işgününü ya da çalışma saatini 10 saate çıkarsın. Bu durumda kapitalist çalışma saatini, yani işgününü 2 saat daha artırmış olacaktır. İşçi 8 saat yerine artık 10 saat çalışmış olacaktır. İşçi bu yeni durumda da, kendi gereksinimi olan geçim nesnelerini 4 saatte üretecektir. Yani gerekli emek zaman 4 saat olarak kalacaktır. Ama artı emek zaman 4 saatten 6 saate çıkacaktır. Böylece kapitalist işgününü 2 saat uzatmakla, artı değer üretme zamanını 2 saat daha uzatmış olacaktır. Sömürü sürecini iki saat artıran kapitalist, işçinin sömürülme derecesini artırmış olacaktır.
Kapitalistin sömürüyü artırmak için kullandığı işgününün uzatılması yolu, engelsiz değildir. Sömürüyü artırmak için işgününü uzatma yolu iki engelle karşılaşır. Bunlardan birincisi emek gücünün fiziksel sınırıdır, diğeri ise sosyal sınırdır. Fiziksel sınır, işçinin fiziksel aktivitesini ifade eder. Bir gün 24 saattir ve bir işçi, 7 gün 24 saat çalışamaz. Zira işçi de bir insandır. Onun da dinlenmeye, uykuya ve diğer sosyal aktivitelere ihtiyacı vardır. Aksi durumda işçi, emek gücünü yenileyemez ve insan olarak varlığını sürdüremez. O halde işçinin, bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için belirli bir zamana ihtiyacı vardır. Dolayısıyla fiziksel sınır, işgününün uzatılmasının bir engelidir. İşgününün uzatılmasına bir başka engel de sosyal sınırdır. Sosyal sınır, işçinin entelektüel, toplumsal ihtiyaçları için gereken zamanı ifade eder.  İşçinin de toplumsal bir varlık olarak; spor, müzik, sinema, tiyatro gibi entelektüel toplumsal aktivitelere gereksinimi vardır. Bu gereksinmelerin büyüklüğü, sayısı ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak artar ya da azalır.

Bu engellere rağmen kapitalist her daim, işgününü uzatma eğilimi ve çabası içerisinde olmuştur. Çünkü uzatılan işgünü, daha fazla artı değer demektir ve sermaye bu artı değerle varlık bulur ve dahi büyümesini sürdürür. Sermayenin varlığı, büyümesi bu artı değerle buluşmasına bağlıdır. Bu nedenle her kapitalist, her zaman artı değere ve hatta daha fazlasına ulaşmaya çalışır. Çünkü “ kapitalist olarak o, ancak kişileşmiş sermayedir. Onun ruhu, sermayenin ruhudur.” (1) ve kapitalist sermayesinin hizmetinde, onun ruhunu kuşanarak, onun istemleri doğrultusunda kurtlar sofrasında oturur.

Kapitalist kurtlar sofrasında artı değer peşinde koşarken, metaların değişimi yasası uyarınca; olabildiğince işgününü uzatmaya çalışır. Zira uzun işgünü artan artı değer, artan artı değer ise artan sömürü demektir. Kapitalist bu sömürü yolunda, işçiyi sadece emek gücü olarak görür ve işçinin tüm zamanına el koymak ister ve “sermaye, toplumun koyduğu zorunluluklar olmaksızın, işçinin sağlığına karşıda, yaşayacağı ömrün uzunluğuna karşı da vurdumduymazdır.” (2) Emek gücünün ömrü onun için bir anlam ifade etmez. Emek gücü sahibi olan işçinin de bir insan olduğunun bir can taşıdığının bir önemi yoktur. Tabi ki kapitalist, işgününü olabildiğince uzatmaya çalışırken; işçi de, işgününü normal sınırlarında tutmaya çalışır. Bunun mücadelesini verir. İşçi sınıfı mücadele tarihi işgünü mücadeleleriyle doludur. İşgününün 8 saatle sınırlanması; 1 Mayıs’ı da yaratan 8 saat için işgünü mücadelesinin sonucudur. Öyleyse, işgününün gerçek uzunluğu işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki mücadele ilişkisine bağlıdır. Mücadeleye göre değişkenlik gösterir. Ama işgünü hiçbir zaman gerekli emek zamanına, yani işçinin ücretinin üretildiği zamana eşit olamaz. İşçi sadece kendisi için çalışsaydı dahi, günün bu zamanını çalışmak zorunda olurdu. Eğer işgünü, gerekli emek zamanına yani işçinin kendi yaşamını sürdürmek için gerekli zamana indirgenseydi, o zaman ne artı değer, ne işçi, ne kapitalist ne de kapitalizm olurdu.

Bugün kapitalizmin geldiği aşamada, işçi sınıfının işgününü sınırlandırdığı aşamada; sömürüyü artırmak için kapitalistin önünde bir yol daha var. Bu yol, işgününü uzatmadan; emek üretkenliğini artırma yoludur. Kapitalist emek üretkenliğini artırmakla, işçinin kendi gereksinimini ürettiği gerekli emek zamanını kısaltmış olur. İşgünü uzunluğu aynı kalırken, gerekli emek zamanı kısaltıldığında doğal olarak, artı emek zamanı uzatılmış olur. Varsayımımızda 8 saatlik işgününün 4 saati, işçinin gereksinimini ürettiği zamanken, diğer 4 saati kapitalistin artı değerini ürettiği artı emek zamanıydı. Şimdi kapitalist, işgününü uzatmadan işçinin, kendi gereksinimini ürettiği gerekli emek zamanını 2 saate düşürür. Böylece kapitalistin artı değerinin üretildiği zaman olan artı emek zamanını 4 saatten 6 saate çıkarmış olur.
Bu yeni durumda işgünü halen 8 saattir. Ama gerekli emek zamanı artık 2 saat, artı emek zamanı da 6 saattir. Kapitalist emek zamanını düşürmesi keyfi bir düşürme değildir. Yani kapitalist, bir sömürü hevesiyle keyfiyete dayalı olarak, gerekli emek zamanını düşürme yoluna gitmez, gidemez. Bunu ancak, emek üretkenliğini artırarak yapabilir. Yani aynı birim zamanda daha fazla üreterek yapabilir. Bunun için kapitalistler, üretimde otomasyonu artırarak gelişmiş üretim araçlarını devreye sokarak emek üretkenliğini artırır. Böylece işçinin tükettiği geçim nesnelerinin değeri düşer. İşçinin geçim nesnelerini üreten sektörlerde de emek üretkenliğinin artırılması en sonunda, emek gücü değerinin düşmesine yol açar. Bu durum aynı zamanda işgününün işçinin geçim nesnelerini ürettiği ücretine tekabül eden emek zamanın kısaltılması olanağını verir. Varsayımımızda işçi, kendisi için geçim nesnelerinin değerini 4 saatte üretiyorken, artık 2 saatte üretir. 

Emek üretkenliğini artırmanın, işgününü fiilen uzatmanın dışında kapitalistler, aynı emek zamanda daha yoğun çalıştırmayla ya da işçinin yemek saatinden kısıntı yapma gibi uygulamalarla artı değeri artırma çabası içerisine girmektedirler. Ayrıca emek gücünü, değerinin altında ücretle satın alarak ya da fazla mesaiyle artı değere ulaşıp, sömürüyü artırma yoluna gidebilmektedirler. Üretme sürecinde bu tür uygulamalar da, işgünü uzatılmasıyla benzer sömürü etkisi yaratır. 

Kapitalisti kurtlar sofrasına oturtan bu süreç, işçiyi sömürü cehennemine iter. Kapitalistler sömürüyü artırarak, bir sınıf olarak zenginliğini büyütürken, işçiler sömürü cehenneminde, bir sınıf olarak yoksulluğun acımasızlığına terk edilir. İşçiler bu sömürü cehennemine, bir sınıf olarak karşı durduklarında; kendilerini yoksulluktan, kapitalisti de zenginlikten kurtaracak yolu açacaklar.



Kaynaklar
1-     Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 247, 1. Baskı, Sol Yayınları
2-     Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 283, 1. Baskı, Sol Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder