Kapitalist sürekli olarak sömürüyü artırma derdindedir. Sömürüyü artırabilmek için artı değer peşinde koşar. Ne var ki artı değere (kâra) giden yol, haramiler sofrasıdır ve bu sofrada kıran kırana rekabet vardır. Bu rekabetçi ortamda, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Sermayesini artı değerle buluşturabilen, yeniden üretimini sağlayabilen ve onu büyütebilen kapitalist, yoluna devam eder. Sermayesini artı değerle buluşturamayan kapitalist, sermayesini gerçekleştiremez ve kurtlar sofrasında sermayesinin varlığını koruyamaz. Bu nedenle her kapitalist; artı değer peşinde koşarak sömürüyü artırma kavgası verir.
Kapitalist için sömürüyü
artırmanın genel olarak iki yolu vardır. Bunlardan
birisi işgününü uzatmaktır. Diğeri ise emek üretkenliğini artırmaktır. Sömürüyü
artırma yollarına açıklama getirmeden önce, işgünü ve sömürü oranı varsayımımızı
ortaya koyalım.
Varsayımımıza göre kapitalist,
işçinin emek gücünün 8 saatlik kullanım hakkını satın almıştır. Yani işgünü 8
saattir ve işçi, 8 saat süreyle çalıştırılır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının 4
saati, işçinin geçim nesnelerinin üretildiği zaman olan, gerekli emek zamandır.
Diğer 4 saati de, kapitaliste karşılığı alınmadan çalışılan zaman olan, artı
emek zamandır. Yani işçi, gerekli emek zamanda kendi ücretinin karşılığı olan değeri
üretirken, artı emek zamanda da, kapitalistin kârı olan artı değeri üretir.
Bu varsayıma göre sömürü oranı
yüzde yüzdür. Çalışma saatinin yarısında işçi kendisi için; diğer yarısında da
kapitalist için üretir. Lakin kapitalist bu artı değerle yetinmez, her
daim daha fazlasına ulaşmak ister. Bunun için de kapitalist, ya işgününü uzatma yoluna gider ya da
emeği daha üretken hale getirerek, gerekli emek süresini azaltır.
Şimdi kapitalistin, işgününü
uzatarak sömürüyü artırma yolunu varsayımımızla açıklayalım. Varsayımımızda
kapitalist, işçinin emek gücünü 8 saatliğine satın almıştı. Kapitalist, 8 saat olan işgününü ya da çalışma
saatini 10 saate çıkarsın. Bu durumda kapitalist çalışma saatini, yani işgününü
2 saat daha artırmış olacaktır. İşçi 8 saat yerine artık 10 saat çalışmış
olacaktır. İşçi bu yeni durumda da, kendi gereksinimi olan geçim nesnelerini 4
saatte üretecektir. Yani gerekli emek zaman 4 saat olarak kalacaktır. Ama artı
emek zaman 4 saatten 6 saate çıkacaktır. Böylece kapitalist işgününü 2 saat
uzatmakla, artı değer üretme zamanını 2 saat daha uzatmış olacaktır. Sömürü
sürecini iki saat artıran kapitalist, işçinin sömürülme derecesini artırmış
olacaktır.
Kapitalistin
sömürüyü artırmak
için kullandığı işgününün uzatılması yolu, engelsiz değildir. Sömürüyü
artırmak için işgününü uzatma yolu iki engelle karşılaşır. Bunlardan
birincisi emek gücünün
fiziksel sınırıdır, diğeri ise sosyal sınırdır. Fiziksel sınır,
işçinin fiziksel aktivitesini ifade eder. Bir gün 24 saattir ve bir
işçi, 7 gün
24 saat çalışamaz. Zira işçi de bir insandır. Onun da dinlenmeye, uykuya
ve diğer
sosyal aktivitelere ihtiyacı vardır. Aksi durumda işçi, emek gücünü
yenileyemez
ve insan olarak varlığını sürdüremez. O halde işçinin, bu ihtiyaçlarını
karşılayabilmek için belirli bir zamana ihtiyacı vardır. Dolayısıyla
fiziksel sınır, işgününün uzatılmasının bir engelidir. İşgününün
uzatılmasına bir başka
engel de sosyal sınırdır. Sosyal sınır, işçinin
entelektüel, toplumsal ihtiyaçları için gereken zamanı ifade eder.
İşçinin de toplumsal bir varlık olarak; spor, müzik,
sinema, tiyatro gibi entelektüel toplumsal aktivitelere gereksinimi
vardır. Bu
gereksinmelerin büyüklüğü, sayısı ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı
olarak
artar ya da azalır.
Bu engellere rağmen kapitalist
her daim, işgününü uzatma eğilimi ve çabası içerisinde olmuştur. Çünkü uzatılan
işgünü, daha fazla artı değer demektir ve sermaye bu artı değerle varlık bulur
ve dahi büyümesini sürdürür. Sermayenin varlığı, büyümesi bu artı değerle
buluşmasına bağlıdır. Bu nedenle her kapitalist, her zaman artı değere ve hatta
daha fazlasına ulaşmaya çalışır. Çünkü “ kapitalist olarak o, ancak kişileşmiş
sermayedir. Onun ruhu, sermayenin ruhudur.” (1) ve kapitalist sermayesinin
hizmetinde, onun ruhunu kuşanarak, onun istemleri doğrultusunda kurtlar
sofrasında oturur.
Kapitalist kurtlar sofrasında
artı değer peşinde koşarken, metaların değişimi yasası uyarınca; olabildiğince
işgününü uzatmaya çalışır. Zira uzun işgünü artan artı değer, artan artı değer ise
artan sömürü demektir. Kapitalist bu sömürü yolunda, işçiyi sadece emek gücü olarak
görür ve işçinin tüm zamanına el koymak ister ve “sermaye, toplumun koyduğu zorunluluklar
olmaksızın, işçinin sağlığına karşıda, yaşayacağı ömrün uzunluğuna karşı da
vurdumduymazdır.” (2) Emek gücünün ömrü onun için bir anlam ifade etmez. Emek
gücü sahibi olan işçinin de bir insan olduğunun bir can taşıdığının bir önemi
yoktur. Tabi ki kapitalist, işgününü olabildiğince uzatmaya çalışırken; işçi de,
işgününü normal sınırlarında tutmaya çalışır. Bunun mücadelesini verir. İşçi
sınıfı mücadele tarihi işgünü mücadeleleriyle doludur. İşgününün 8 saatle
sınırlanması; 1 Mayıs’ı da yaratan 8 saat için işgünü mücadelesinin sonucudur.
Öyleyse, işgününün gerçek uzunluğu işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki
mücadele ilişkisine bağlıdır. Mücadeleye göre değişkenlik gösterir. Ama işgünü
hiçbir zaman gerekli emek zamanına, yani işçinin ücretinin üretildiği zamana
eşit olamaz. İşçi sadece kendisi için çalışsaydı dahi, günün bu zamanını
çalışmak zorunda olurdu. Eğer işgünü, gerekli emek zamanına yani işçinin kendi
yaşamını sürdürmek için gerekli zamana indirgenseydi, o zaman ne artı değer, ne
işçi, ne kapitalist ne de kapitalizm olurdu.
Bugün kapitalizmin geldiği
aşamada, işçi sınıfının işgününü sınırlandırdığı aşamada; sömürüyü artırmak
için kapitalistin önünde bir yol daha var. Bu yol, işgününü uzatmadan; emek
üretkenliğini artırma yoludur. Kapitalist emek üretkenliğini artırmakla, işçinin
kendi gereksinimini ürettiği gerekli emek zamanını kısaltmış olur. İşgünü
uzunluğu aynı kalırken, gerekli emek zamanı kısaltıldığında doğal olarak, artı
emek zamanı uzatılmış olur. Varsayımımızda 8 saatlik işgününün 4 saati, işçinin
gereksinimini ürettiği zamanken, diğer 4 saati kapitalistin artı değerini ürettiği
artı emek zamanıydı. Şimdi kapitalist, işgününü uzatmadan işçinin, kendi gereksinimini
ürettiği gerekli emek zamanını 2 saate düşürür. Böylece kapitalistin artı
değerinin üretildiği zaman olan artı emek zamanını 4 saatten 6 saate çıkarmış
olur.
Bu
yeni durumda işgünü halen 8
saattir. Ama gerekli emek zamanı artık 2 saat, artı emek zamanı da 6
saattir. Kapitalist
emek zamanını düşürmesi keyfi bir düşürme değildir. Yani kapitalist, bir
sömürü hevesiyle keyfiyete dayalı olarak, gerekli emek zamanını düşürme
yoluna
gitmez, gidemez. Bunu ancak, emek üretkenliğini artırarak yapabilir.
Yani aynı
birim zamanda daha fazla üreterek yapabilir. Bunun için kapitalistler,
üretimde
otomasyonu artırarak gelişmiş üretim araçlarını devreye sokarak emek
üretkenliğini artırır. Böylece işçinin tükettiği geçim nesnelerinin
değeri düşer. İşçinin geçim
nesnelerini üreten sektörlerde de emek üretkenliğinin artırılması en sonunda, emek gücü
değerinin düşmesine yol açar. Bu durum aynı zamanda işgününün işçinin geçim
nesnelerini ürettiği ücretine tekabül eden emek zamanın kısaltılması olanağını
verir. Varsayımımızda işçi, kendisi için geçim nesnelerinin değerini 4 saatte üretiyorken, artık 2 saatte üretir.
Emek üretkenliğini artırmanın,
işgününü fiilen uzatmanın dışında kapitalistler, aynı emek zamanda daha yoğun
çalıştırmayla ya da işçinin yemek saatinden kısıntı yapma gibi uygulamalarla artı değeri
artırma çabası içerisine girmektedirler. Ayrıca emek gücünü, değerinin altında
ücretle satın alarak ya da fazla mesaiyle artı değere ulaşıp, sömürüyü artırma
yoluna gidebilmektedirler. Üretme sürecinde bu tür uygulamalar da, işgünü
uzatılmasıyla benzer sömürü etkisi yaratır.
Kapitalisti kurtlar sofrasına oturtan bu süreç, işçiyi sömürü cehennemine iter. Kapitalistler sömürüyü artırarak, bir sınıf olarak zenginliğini büyütürken, işçiler sömürü cehenneminde, bir sınıf olarak yoksulluğun acımasızlığına terk edilir. İşçiler bu sömürü cehennemine, bir sınıf olarak karşı durduklarında; kendilerini yoksulluktan, kapitalisti de zenginlikten kurtaracak yolu açacaklar.
Kapitalisti kurtlar sofrasına oturtan bu süreç, işçiyi sömürü cehennemine iter. Kapitalistler sömürüyü artırarak, bir sınıf olarak zenginliğini büyütürken, işçiler sömürü cehenneminde, bir sınıf olarak yoksulluğun acımasızlığına terk edilir. İşçiler bu sömürü cehennemine, bir sınıf olarak karşı durduklarında; kendilerini yoksulluktan, kapitalisti de zenginlikten kurtaracak yolu açacaklar.
Kaynaklar
1- Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 247, 1. Baskı,
Sol Yayınları
2- Karl
Marx, Kapital 1, Sayfa 283, 1. Baskı, Sol Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder