27 Kasım 2013 Çarşamba

Artı Değerin Oranı ve Kitlesi

Hemen belirtelim ki,  artı değer oranı, artı değerin, değişen sermayeye oranıdır. Zira artı değer, değişen sermayenin büyümesidir. Hem sermayenin değişen kısmı, hem de artı değer, üretim sürecinde yeniden yaratılmış değerdir. Demek ki, üretim süreci sonunda ortaya çıkan değer, değişen sermayenin kendini yeniden üretmesi ve genişlemesidir.

 Biraz daha açalım.

Bizim toplam sermayemiz (S), değişmeyen (s) ve değişen (d) sermayeden oluşur. Üretim sürecine girildiğinde, değişmeyen sermaye kendi değerini ürüne aktarırken, değişen sermaye yeniden üretilir. Dahası da var, bu süreçte birde artı değer(a) üretilir. Üretim süreci sonunda ortaya çıkan metanın değeri, (s+d+a) ya eşittir. Değişmeyen sermaye değer, eski değer olarak, yeni üründe ortaya çıktığı için, sermayenin artı değer olarak büyümesi, değişen sermayenin büyümesidir.


Buradan varacağımız sonuç, ilk paragraftaki, artı değer oranı, artı değerin sermayeye oranıdır düşüncesidir. Biz artı değeri değişen sermayeye oranlamakla artı değer oranını, diğer bir deyişle sömürü oranını bulmuş oluruz.

 Bunu formülle gösterelim. 

 a´ (artı değer oranı) = a (artı değer) / d (değişen sermaye)  

Şimdi de, üretilen artı değerin kitlesine bakalım. 

Marx’a göre, “üretilen artı değer kitlesi,  yatırılan değişen sermaye miktarı ile artı değer oranının çarpımına eşittir.”K-1-317 Diyelim, artı değer oranı, 100 olsun. Bir işçinin, emek gücü değeri üzerinden yatırılan değişen sermaye 3 şilin olsun. 

O zaman, artı değer kitlemiz; değişen sermaye miktarı ile artı değer oranının çarpımına eşit olduğuna göre, A (artı değer kitlesi) =  100 x 3 / 100 = 3 şilin olur.

Şimdi de, 40 işçi üzerinden, artı değer kitlesini hesaplayalım. İlkin, kapitalistin yatırdığı, toplam değişen sermayesini bulmamız gerekir. Kapitalistin toplam değişen sermayesi, bir tek emek gücü için kullanılan sermayenin, kullanılan emek gücü ya da işçi sayısıyla çarpımına eşittir. İşçi sayısına n, dersek formül şöyle kurulur: n x 3 şilin. 

Şimdi toplam değişen sermayeyi bulalım. 

Emek gücüne yatırılan, toplam değişen (d) sermaye = n x 3 tür.  O da, 40 x 3 = 120 şilin eder. Şimdi biz, kapitalistin yatırmış olduğu, toplam 120 şilinlik değişen sermaye üzerinden, artı değer kitlesini hesaplayalım. Artı değer oranını yine % 100 kabul ediyoruz.

A (artı değer kitlesi) = 100 x 120 / 100  = 120 şilin olur.

Artı değer kitlesi, artı değer oranı ve yatırılan değişen sermaye olmak üzere, iki etmen tarafından belirlenmektedir. Bu etmenlerden, bir yasa ortaya çıkar diyor Marx, “Artı değer oranı, ya da emek gücünün sömürülme derecesi ile emek gücü değeri, yani gerekli emek zamanı belli olduğuna göre, değişen sermaye ne kadar büyük olursa, üretilen değerin ve artı değerin kitlesi de doğal olarak o kadar büyük olur.” K-1-319  “Demek ki, artı değer oranı ile emek gücü değeri belli ise, üretilen artı değerin kitlesi, yatırılan değişen sermayeye bağlı olarak değişir.” K-1-319 Buradan şu sonuca da varabiliriz, yatırılan canlı emek gücüne yatırılan sermaye, ne kadar fazla ise, artı değer kitlesi, o kadar fazla olur.

Ne var ki, pratik deneyimler, daha fazla değişmeyen sermaye yatıran kapitalistlerin, daha fazla değişen sermaye yatıranlara göre daha fazla karı cebe indirebiliyor. Marx, bu görüngüdeki çelişkilerin çözümlenmesi için birçok ara terimlerin varlığı gerekir diyor. Bu görüngü, kapital üçüncü ciltte aralanıyor. 

Marx, burada bir sonuç daha veriyor. Eldeki her para, ya da değer, keyfi olarak sermayeye dönüştürülemez. Her para ya da değeri olan da kapitaliste dönüşemez. Sermayeye dönüşebilmek için, para ya da meta sahibinin, elinde asgari düzeyde para ya da değişim değerinin bulunması gerekir. Zira bir meta ya da para sahibi, üretim sürecinin deneticisi olarak, hem işçinin ya da işçilerin gereksinimini, hem kendi gereksinimini, hem de yeniden sermayeye katacağı değeri üretecek potansiyele sahip olmalıdır. Bir üretim sürecinde gerekli emek olan işçinin gereksinimini ve kendi gereksinimini üreten para sahibi kapitalist olarak nitel dönüşüme uğramaz. O sermayeye dönüşecek değeri de üretmelidir. Ancak o zaman, kişileşmiş sermaye olarak, kapitalist niteliğine bürünebilir. 

Demek ki, “Para ya da meta sahibinin fiilen kapitalist olabilmesi için, üretim için yatırılan asgari miktarın, ortaçağların azamisini büyük ölçüde aşması gerekir. Hegel’in keşfettiği yasanın doğruluğu, doğa bilimlerinde olduğu gibi, burada da görülür: Salt nicel farklılıklar, belli bir noktadan sonra nitel bir değişikliğe dönüşür.”K-1-322 Burada Marx, diyalektik yasalardan birinin örneklemesini verir. Yatırılan para, değer, belli bir miktardan sonra sermaye biçimini alabilir ve para, değer sahibini de kapitalist yapar. Başka bir deyişle, yeter miktarda emek gücü, üretim aracı olması gerekir. Kapitalizmin başlangıç dönemlerinde, bazı üretim alanlarında; kişinin elinde asgari sermaye olmadığı durumlarda, bu kişilerin devletçe desteklenmesi sonucunu da üretmiştir.

Marx, bu bölümü bitirirken bir şeye daha dikkat çeker. Sermaye, emek gücü ya da bizzat işçi üzerinde bir egemenlik kurar. Ne kadar fazla emeği tahakkümü altına alırsa o kadar çok büyüyebilir. Ne var ki, “sermaye, ilkin, emeği, onu tarih içinde bulduğu teknik koşullara dayanarak kendisine bağımlı hale getirir. Bu yüzden de üretim tarzını hemen değiştirmez.”K-1-323 Demek ki, üretim tarzının değişmesi için belli teknik gelişme koşulları gerekir. 

Kuşkusuz sermaye bir ilişkiyi de ifade eder. İlkin hazır bulduğu teknik koşulla ve hazır bulduğu emekle yetinir. Gelişmesiyle birlikte de daha çok emeği egemenliği altına alır. Üretim sürecine damgasını vurur.

Üretim sürecine basit emek süreci olarak bakıldığında işçi, üretim araçlarının sermaye niteliğiyle değil, kendi üretken faaliyetinin bir aracı olması niteliğiyle ilişki içerisindedir. Ama üretim sürecine artı değer elde etme süreci olarak bakıldığında durum bambaşka bir hal alır. Bu durumda, "işçi, üretim araçlarını değil, üretim araçları işçiyi kullanmaktadır." K-1-323 Burada işçinin üretme iradesinden koparılmasını ve iradenin sermayeye geçtiğini görüyoruz. Artık üretim araçları bir sermaye olarak "işçiyi tüketirler"

1 yorum:

  1. Ne var ki, pratik deneyimler, daha fazla değişmeyen sermaye yatıran kapitalistlerin, daha fazla değişen sermaye yatıranlara göre daha fazla karı cebe indirebiliyor.
    ***
    pratikte ilk yatırım maliyeti olan makineler, süreç içinde işçi emek gücü'nün reel karşılığının altında bir maliyete geliyor. o sebeple daha karlı hale geliyor..

    YanıtlaSil