Hemen belirtelim ki, artı değer oranı, artı değerin, değişen
sermayeye oranıdır. Zira artı değer, değişen sermayenin büyümesidir. Hem
sermayenin değişen kısmı, hem de artı değer, üretim sürecinde yeniden
yaratılmış değerdir. Demek ki, üretim süreci sonunda ortaya çıkan değer,
değişen sermayenin kendini yeniden üretmesi ve genişlemesidir.
Biraz daha açalım.
Biraz daha açalım.
Bizim toplam sermayemiz (S), değişmeyen (s) ve değişen (d) sermayeden oluşur.
Üretim sürecine girildiğinde, değişmeyen sermaye kendi değerini ürüne
aktarırken, değişen sermaye yeniden üretilir. Dahası da var, bu süreçte birde
artı değer(a) üretilir. Üretim süreci sonunda ortaya çıkan metanın değeri,
(s+d+a) ya eşittir. Değişmeyen sermaye değer, eski değer olarak, yeni üründe
ortaya çıktığı için, sermayenin artı değer olarak büyümesi, değişen sermayenin
büyümesidir.
Buradan varacağımız sonuç, ilk paragraftaki, artı değer oranı, artı değerin
sermayeye oranıdır düşüncesidir. Biz artı değeri değişen sermayeye oranlamakla
artı değer oranını, diğer bir deyişle sömürü oranını bulmuş oluruz.
Bunu formülle gösterelim.
a´ (artı değer oranı) = a (artı değer) / d (değişen
sermaye)
Şimdi de, üretilen artı değerin kitlesine bakalım.
Marx’a göre, “üretilen artı değer kitlesi, yatırılan değişen
sermaye miktarı ile artı değer oranının çarpımına eşittir.”K-1-317 Diyelim,
artı değer oranı, % 100 olsun. Bir işçinin, emek
gücü değeri üzerinden yatırılan değişen sermaye 3 şilin olsun.
O zaman, artı değer kitlemiz; değişen sermaye miktarı ile artı değer
oranının çarpımına eşit olduğuna göre, A (artı değer kitlesi) = 100
x 3 / 100 = 3 şilin olur.
Şimdi de, 40 işçi üzerinden, artı değer kitlesini hesaplayalım. İlkin,
kapitalistin yatırdığı, toplam değişen sermayesini bulmamız gerekir.
Kapitalistin toplam değişen sermayesi, bir tek emek gücü için
kullanılan sermayenin, kullanılan emek gücü ya da işçi sayısıyla çarpımına
eşittir. İşçi sayısına n, dersek formül şöyle kurulur: n x 3 şilin.
Şimdi toplam değişen sermayeyi bulalım.
Emek gücüne yatırılan, toplam değişen (d) sermaye = n x 3 tür. O
da, 40 x 3 = 120 şilin eder. Şimdi biz, kapitalistin yatırmış olduğu, toplam
120 şilinlik değişen sermaye üzerinden, artı değer kitlesini hesaplayalım. Artı
değer oranını yine % 100 kabul ediyoruz.
A (artı değer kitlesi) = 100 x 120 / 100 = 120 şilin
olur.
Artı değer kitlesi, artı değer oranı ve yatırılan değişen sermaye olmak
üzere, iki etmen tarafından belirlenmektedir. Bu etmenlerden, bir yasa ortaya
çıkar diyor Marx, “Artı değer oranı, ya da emek gücünün sömürülme derecesi ile
emek gücü değeri, yani gerekli emek zamanı belli olduğuna göre, değişen
sermaye ne kadar büyük olursa, üretilen değerin ve artı değerin
kitlesi de doğal olarak o kadar büyük olur.” K-1-319 “Demek ki,
artı değer oranı ile emek gücü değeri belli ise, üretilen artı değerin kitlesi,
yatırılan değişen sermayeye bağlı olarak değişir.” K-1-319 Buradan şu sonuca da
varabiliriz, yatırılan canlı emek gücüne yatırılan sermaye, ne kadar fazla ise,
artı değer kitlesi, o kadar fazla olur.
Ne var ki, pratik deneyimler, daha fazla değişmeyen sermaye yatıran
kapitalistlerin, daha fazla değişen sermaye yatıranlara göre daha fazla karı
cebe indirebiliyor. Marx, bu görüngüdeki çelişkilerin çözümlenmesi için birçok
ara terimlerin varlığı gerekir diyor. Bu görüngü, kapital üçüncü ciltte
aralanıyor.
Marx, burada bir sonuç daha veriyor. Eldeki her para, ya da değer, keyfi
olarak sermayeye dönüştürülemez. Her para ya da değeri olan da kapitaliste
dönüşemez. Sermayeye dönüşebilmek için, para ya da meta sahibinin, elinde
asgari düzeyde para ya da değişim değerinin bulunması gerekir. Zira bir meta ya
da para sahibi, üretim sürecinin deneticisi olarak, hem işçinin ya da işçilerin
gereksinimini, hem kendi gereksinimini, hem de yeniden sermayeye katacağı
değeri üretecek potansiyele sahip olmalıdır. Bir üretim sürecinde gerekli emek olan işçinin gereksinimini ve kendi gereksinimini üreten para sahibi kapitalist olarak nitel dönüşüme uğramaz. O sermayeye dönüşecek değeri de üretmelidir. Ancak o zaman, kişileşmiş sermaye
olarak, kapitalist niteliğine bürünebilir.
Demek ki, “Para ya da meta sahibinin fiilen kapitalist olabilmesi için,
üretim için yatırılan asgari miktarın, ortaçağların azamisini büyük ölçüde
aşması gerekir. Hegel’in keşfettiği yasanın doğruluğu, doğa bilimlerinde olduğu
gibi, burada da görülür: Salt nicel farklılıklar, belli bir noktadan sonra
nitel bir değişikliğe dönüşür.”K-1-322 Burada Marx, diyalektik yasalardan
birinin örneklemesini verir. Yatırılan para, değer, belli bir miktardan sonra
sermaye biçimini alabilir ve para, değer sahibini de kapitalist yapar. Başka
bir deyişle, yeter miktarda emek gücü, üretim aracı olması gerekir. Kapitalizmin başlangıç dönemlerinde, bazı üretim alanlarında; kişinin elinde asgari sermaye olmadığı durumlarda, bu kişilerin devletçe desteklenmesi sonucunu da üretmiştir.
Marx, bu bölümü bitirirken bir şeye daha dikkat çeker. Sermaye, emek gücü
ya da bizzat işçi üzerinde bir egemenlik kurar. Ne kadar fazla emeği tahakkümü
altına alırsa o kadar çok büyüyebilir. Ne var ki, “sermaye, ilkin, emeği, onu
tarih içinde bulduğu teknik koşullara dayanarak kendisine bağımlı hale getirir.
Bu yüzden de üretim tarzını hemen değiştirmez.”K-1-323 Demek ki, üretim
tarzının değişmesi için belli teknik gelişme koşulları gerekir.
Kuşkusuz sermaye bir ilişkiyi de ifade eder. İlkin hazır bulduğu teknik
koşulla ve hazır bulduğu emekle yetinir. Gelişmesiyle birlikte de daha çok
emeği egemenliği altına alır. Üretim sürecine damgasını vurur.
Üretim sürecine basit emek süreci olarak bakıldığında işçi, üretim araçlarının sermaye niteliğiyle değil, kendi üretken faaliyetinin bir aracı olması niteliğiyle ilişki içerisindedir. Ama üretim sürecine artı değer elde etme süreci olarak bakıldığında durum bambaşka bir hal alır. Bu durumda, "işçi, üretim araçlarını değil, üretim araçları işçiyi kullanmaktadır." K-1-323 Burada işçinin üretme iradesinden koparılmasını ve iradenin sermayeye geçtiğini görüyoruz. Artık üretim araçları bir sermaye olarak "işçiyi tüketirler"
Ne var ki, pratik deneyimler, daha fazla değişmeyen sermaye yatıran kapitalistlerin, daha fazla değişen sermaye yatıranlara göre daha fazla karı cebe indirebiliyor.
YanıtlaSil***
pratikte ilk yatırım maliyeti olan makineler, süreç içinde işçi emek gücü'nün reel karşılığının altında bir maliyete geliyor. o sebeple daha karlı hale geliyor..