İşçiyle kapitalist ilkin, emek pazarında karşı karşıya gelir.
Kapitalist, üretim araçları ve emek gücü satın alabilecek paranın sahibidir,
işçi ise paraya dönüştürebileceği emek gücü metasının sahibidir. Kapitalist,
emek gücü metası alıcısı, işçi ise emek gücü metasının satıcısıdır. İşçi,
karnını doyurabilmek ve yaşamını sürdürebilmek için ücretin, kapitalist ise
sermayesini büyütebilmek için kârın peşindedir. Yani hem kapitalist hem de işçi
satıcı ve alıcı olarak, kendi çıkarları için emek pazarındadırlar. Emek
pazarında bir alışveriş gerçekleşir. Gerçekleşen alışverişle birlikte,
kapitalist ile işçi arasında sınıf ilişkisi de başlamış olur. İşçi, emek gücünü
belirli süreliğine ve belirli bir fiyata kapitaliste satar. İşçinin
kapitalistle anlaştığı fiyat, emek gücünün değerinin para biçimidir ve bu para işçinin
ücretidir. İşçi, emek gücünü belirli fiyata kapitalistle satmış olmakla,
ücretini hemen almaz. İşçi ücretini çalıştıktan sonra, yani emek gücü belirli
bir süre tüketildikten sonra alır. İşçi kapitaliste bir nevi avans vermiş
gibidir.
Bu alışverişten sonra, işçiyle kapitalist arasındaki ilişki
üretim sürecinde devam edecektir. Üretim sürecinde işçi artık bir emek gücü
metası sahibi değildir. O yalnızca, kapitalistle anlaştığı, ama henüz almadığı
ücretin sahibidir. Emek gücü metasının sahibi ise artık bir süreliğine sözleşme
gereği kapitalisttir. Kapitalistin elinde geçen emek gücü; artık bir sermayedir
ve sermayesinin bir parçasıdır. Yani emek gücü, kapitalistin elinde
sermaye biçimine bürünür.
İşçi çalışmaya başladığında emek gücü tüketilmeye başlanır. İşçi
çalışma süreci boyunca; yeni metalar üretirken, kendi ücretinin karşılığı olan
değeri ürettiği gibi; kapitalistin kârının karşılığı olan artı değeri de
üretir. Böylece işçi, üretim sürecinin sonunda hem ücretin karşılığı değeri,
hem de kapitaliste giden artı değeri üretmiş olur. Sürecin sonunda; işçi
ücretini, kapitalistte metaların satışından sonra kârını almış olur. Böylece
üretilmiş olan yeni değer ücret ve kâr olarak sahiplerini bulmuş olur.
Burada bir vurgu yerinde olur. İşçiyle kapitalist arasında,
üretilmiş olan yeni değer paylaşılmaz. Yeni değerden işçi kendi payını,
kapitalist te kendi payını alır düşüncesi yanlıştır. Zira işçiyle kapitalist
arasında paylaşma ilişkisi yoktur. İşçinin alacağı ücret, üretimden önce
kapitalistin cebinde olan, olması gereken para değerdir. Bu para değer
kapitalistte önceden vardı. Kapitalist işçiye ücretini ödediğinde, daha önceden
üretilmiş olan değerden ödeme yapar. Yani işçinin emek gücü için ödenen para,
işçinin geçmiş emeğinin para biçimidir.
Üretim süreci sonunda yeniden üretilmiş olan; emek gücü
karşılığı olan değer ile kapitalistin artı değeri karşıtlık içerisindedir. Başka bir
deyişle, işçinin ücretiyle kapitalistin kârı, birbiriyle çelişkili ve çatışmalı
bir ilişki içerisindedir. Varsayalım işçi, emek gücünün kullanımını; 8
saatliğine 100 lira ücret karşılığında kapitaliste satmış olsun. İşçi bu
durumda 8 saat çalışacak ve karşılığında 100 lira ücret alacak. Başka bir
deyişle kapitalist, emek gücünün 8 saat kullanılması karşılığında işçiye 100 lira
ödeyecektir. Anlaşma, 8 saatin karşılığı olarak 100 liradır, lakin işçinin, 8
saatlik çalışmasının sonunda üretilen metada 200 liralık bir değer billurlaşır.
Yani işçinin 8 saatlik çalışmasıyla, fiyat ifadesi 200 lira olan bir değer
üretilmiştir. Bu değer ücret ve kâr olarak bölünen değerdir ve bu aynı zamanda,
işçiyle kapitalist arasındaki ilişkinin bir ifadesidir. Bu ilişkide ücretin
sahibi işçi fazla alırsa, kapitalistin kârı azalacaktır. Tersine olarak
Kapitalist kârını fazla alırsa işçinin ücreti azalacaktır.
Ücretle kar arasındaki ilişki, birbirine sıkı sıkıya bağımlı
ve her daim birbirini dışlayan karşıt bir ilişkidir. Eğer ücretler, artma
doğrultusunda değişirse kârlar, azalarak tersine bir doğrultuda değişir. Ücretler
yükselirse kârlar düşer, kârlar yükselirse ücretler düşer. Bu karşıtlık, ücretle kâr arasında bir gerilim yaratır. Bu gerilim, ücret ve kârın sahipleri olan
işçiyle kapitalist arasında açığa çıkar. İşçiyle kapitalist, karşılıklı çatışma,
mücadele halindedir ve bu mücadele sınıfsal bir mücadeledir.
Ücretle kâr arasındaki karşıt ilişkiyi örnekleyelim. Daha
önceki var sayımımızda, 8 saatlik çalışmanın sonucu üretilen değerin para
ifadesi (fiyatı) 200 liraydı. Şimdi biz kâr oranını, yani sömürü oranını % 100
kabul edelim. Bu durumda işçi, 4 saatte üretilen gerekli emeğin karşılığı değerin
para ifadesi 100 lira alacaktır. Aynı zamanda kapitalist te, diğer 4 saatte üretilen
artı değerin para ifadesi 100 lira alacaktır. Varsayalım işçi 4 saat değil de, 2
saatlik değerin karşılığı olarak 50 lira almış olsun. Bu durumda kapitalist, 6
saatlik değerin karşılığı olarak 150 lira alır. Sömürü oranı artarak % 150 olur.
Ya da işçi, 6 saatlik çalışmanın karşılığı olarak 150 lira ücret alsın. Bu
durumda ise kapitalist, 2 saatlik çalışma karşılığı olan 50 lira kâr alır.
Sömürü oranı bu kez düşerek % 50 olur. Bu örnek değişkenlerde görüldüğü üzere,
ücretle kâr karşıtlık içerisindedir. Birindeki yükselme ya da azalma, diğerinde
azalma ya da yük neden olmaktadır. Bu durum, işçi sınıfı ile kapitalist sınıf
arasında; bir gerilim olarak, bir kavga olarak açığa çıkar.
Bitirirken bir vurgu
daha yapalım. Bu değişkenliklerin metanın değeri üzerinde doğrudan bir etkisi
yoktur. Yani ücretlerde yükselme, kârda
düşmeye yol açtığı halde; metanın değeri
üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. Bazen TİS görüşmeleri sürecinde,
ücretin
artırılması durumunda metaların fiyatları da artar denir. Başka bir
deyişle,
ücrete zam verilirse, meta fiyatları da doğrudan zamlanır denir. Bu
düşünce,
yanlış bir düşüncedir. Örneğimizde 8 saatte üretilen değerin, ücretle
kâr
ayrımında; ücret ya da kârdaki artma ya da azalma birbirini etkiler. Ama
üretilen
değerde ve değerin fiyat ifadesinde, doğrudan bir değişim olmaz.
Üretilen değer
halen 8 saattir. Bu nedenle kapitalistlerin ücretlerin artırılma
dönemlerinde
kullandıkları bu söylemin gerçekliği yoktur. Bu söylem tehdittir,
aldatmadır.
Eğer ücretlerin artması, metalara zammı getirseydi bu zam, kapitalistin
zerre
kadar umurunda olmazdı. Bilakis ücretlerin artırılmasına onay verir ve
metalara
gelecek zamla daha çok kazanmanın olanağını elde ederdi. Ayrıca
sendikalarla bu konuda
kavgaya girmesine de gerek olmazdı. Özünde, ücretler artarsa metalarında
fiyatı artar(zamlanır) söyleminin altında yatan şey; ücretlerde
artmanın kârlarda azalmaya neden olmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder