İşçi yaşamını sürdürebilmek için emek gücü metasını satar.
İşçinin sattığı emek gücü metasının alıcısı kapitalisttir. Kapitalist, para ve
üretim aracı sahibi olarak emek gücü metasını satın alır. Bu alışveriş eşit
haklar temelinde gerçekleşir. İşçi kendi emek gücünü satıyor. Kapitalist ise
değerini ödeyerek, emek gücü metasını satın alıyor. İşçi, emek gücünü
kapitaliste belirli süreliğine satar. İşçinin sattığı şey, emek gücünün belirli
süre kullanım hakkıdır. Eğer işçi emek gücünü belirli süreliğine satmayıp,
süresiz satmış olsaydı, köleci sistem yeniden getirilmiş olurdu. İşçi, köle durumuna
düşerdi. Oysa işçi emek gücü sahibi olarak özgür bir insandır. Emek gücünü
istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. İsterse satmayabilirdi lakin, yaşamını
sürdürebilmesi için de emek gücü metasını satmak zorunda olduğunu biliyoruz.
Biz bu satışa tanıklık edelim ve artı değer sömürüsünü
görelim. İşçinin, emek gücünün kullanımını; 8 saat süreyle kapitaliste
bıraktığı varsayımından hareket edelim. Bu 8 saatlik emek gücünün karşılığı
olan değerin, para ifadesi olan fiyatı da 100 lira olsun. Kapitalist, işçiden
aldığı emek gücü metasını 8 saat kullanacak, karşılığında 100 lira verecek.
Sözleşmeden sonra işçiyle kapitalist üretim alanına geçerler.
İşçi çalışmaya başlar. İşçi, 8 saatlik çalışmasının ilk 4 saatinde, para
ifadesi 100 lira (ücret) olan emek gücünün değerini üretir. İşçi bu aşamada
durup, “ben emek gücümü, sana 100 liraya satmıştım. Şimdi ben, 4 saatte emek
gücümün karşılığı olan 100 lirayı üretmiş bulunuyorum ve artık çalışmıyorum”
deseydi, elbette kapitalist itiraz edecekti. “Dur bakalım” diyecekti. “Seninle
anlaşmamız 8 saattir. Sen ise henüz 4 saat çalıştın. Bu dört saatte, emek
gücünün değerini üretmiş olmanın bir önemi yoktur. Sen bir dört saat daha
çalışacaksın. Çünkü seninle anlaşmamız 8 saattir.” İşçinin, anlaşmayı
hatırlatan kapitaliste söyleyecek bir şeyi yoktur. Zira anlaşmaları, 8 saattir
ve işçi, çalışmaya devam eder. Diğer 4 saatte de, para ifadesi 100 lira (kar)
olan artı değeri üretir. Böylece işçi, 100 lirada ifadesini bulan kendi emek
gücü değerini ürettiği gibi, yine 100 lirada ifadesini bulan artı değeri de
üretmiş olur. Kapitalist şimdi memnundur. Zira işçi, sözleşmiş oldukları gibi 8
saat süreyle çalışmıştır. Bu süreçte, kapitalistin artı değeri de üretilmiştir.
Böylece artı değer işçiden sızdırılmıştır.
Ne var ki kapitalist toplumda, artı değerin işçiden bu
şekilde sızdırılışı apaçık görünmez. Bütün emek, sanki karşılığı ödenmiş emek
gibi görünür. Sömürü adeta bir sis
perdesiyle örtülmüş gibidir. Ödenmemiş emek ile ödenmiş emek ayrımı silinir
gider. Örneğin angaryada sömürünün görünümü apaçıktır. Köylünün kendisi için
harcadığı emekle, toprak beyi için harcadığı emek apaçık görünür. Köylü
haftanın belirli günü kendi toprağında çalışırken, diğer günler beyin toprağında
çalışır. Kölecilikte ise, kölenin bütün emeği karşılığı ödenmemiş gibi görünür.
Oysa kölenin yaşamını sürdürebilmesi için ürünün bir kısmı kölenin ihtiyacı
için ayrılmak zorundadır ve ayrılır. Kölenin tüm bedeniyle efendisinin mülkünde
oluşu, kölenin kendisi için harcadığı emeği gözden gizler. Ama sömürü
görünürdür.
Oysa ücretli emek sistemi olan kapitalist toplumda durum
farklıdır. Artı emek, yani karşılığı ödenmemiş emek bile karşılığı ödenmiş emek
gibi görünür. Bu görünüm, ücretlilik sisteminin kendisinden kaynaklanır. İşçinin
ücreti, emeğin değeri ya da değerin para ifadesi olan fiyatı olarak görünür. Yani
belirli miktarda emek için (örneğimizde 8 saat) belirli miktarda fiyat (100
lira) olarak görünür. Başka bir deyişle, iş gününün bir bölümü (4 saat) için
ödenen değer ya da fiyat, diğer 4 saati de kapsayan 8 saatin karşılığı olarak
görünür. Böylece, gerekli emekle artı emek ayrımının izleri silinip, yok olur.
Bütün emek karşılığı ödenmiş emek olarak görünür.
Sömürünün gizlenmesine bir katkı da, ücretin çalıştıktan
sonra alınıyor olmasından gelir. İşçi, örneğimizde olduğu gibi, 8 saat
çalışıyor ve anlaştıkları ücreti olan 100 lirayı alıyor. Bu 100 lira, bütün 8
saatin karşılığı olarak görünüyor. Bu durum da emeğe ödeme yapılıyormuş
algısını güçlendirir.
Kapitalist toplumda, sömürüyü
gizleyen görüngüyle, sömürünün gerçekleştiği özü birlikte görelim.
Sömürü Gizemi - Görünüm
|
İşçi anlaşma gereği, 8 saat çalışması karşılığında, kapitalistten 100 lira alacaktır. Anlaşmada görünüm; 8 saatlik emeğin değeri, ya da değerin ifadesi olan fiyatı 100 liradır ve bu fiyat, emek için ödenmiştir. Bu görüngü, emeğin bir değeri olduğu ve emeğe ödeme yapıldığı sonucuna götürür. Ayrıca ücretin çalıştıktan sonra alınıyor oluşu, emeğin bir değeri olduğu ve emeğe ödeme yapıldığı görüngüsünü güçlendirir. Örnekteki 100 liranın(ücretin) emeğin fiyatı olduğu yanlış sonucuna götürür. Oysa emeğin, ne değeri ne de fiyatı vardır. Emek, alınıp satılabilen bir meta değildir. |
Sömürü Gerçekliği -
Öz
|
İşçi, 8 saat süreyle, emek gücü metasının kullanım hakkını kapitaliste satıyor. Emek gücü metası, üretim sürecinde tüketilirken, ilk 4 saatte kendi emek gücünün değeri, ya da değerin fiyat ifadesi olan 100 lira üretilir. Diğer 4 saatte de, kapitalistin artı değeri, ya da artı değerin fiyat ifadesi olan 100 lira üretilir. Böylece işçi, 8 saatte hem kendi emek gücü karşılığı olan değeri, hem de kapitalistin karşılığını ödemeden el koyduğu artı değeri üretmiş olur. |
Sonuç olarak
belirtelim ki, kapitalist toplumda sömürü apaçık görünmez. Sömürünün görünür
kılınması için, görünüşten öze doğru bir yolculuğa çıkmak gerekir. Sömürünün artı
değer biçimi ancak, bu şekilde açığa çıkarılıp, sömürünün üzerindeki sis bulutu
dağıtılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder