7 Ekim 2017 Cumartesi

Emek Gücü Metasının Değeri

 Konuya girerken, metadan söz etmek yararlı olacaktır. Meta, herhangi bir yararlılığı olan ve değişim amacıyla üretilen emek ürünüdür. Kendisinde taşıdığı özellikleriyle, insan ihtiyacını gideren yararlı bir nesnedir. Bu yönüyle meta, kullanım değeri özelliğine sahiptir. Yani meta, herhangi bir ihtiyacı karşılayan yararlı bir nesne olarak, kullanım değerine sahiptir. Diğer yandan metalar, birbirleriyle belirli oranlarda değiştirilebilirler. Bu yönüyle de meta, değişim değeri özelliğine sahiptir. Yani meta, değişim değerine sahiptir. Metaların birbirleriyle değiştirilebilir olmalarını sağlayan şey, hepsinin de emek ürünü olmalarıdır. Her biri, belirli miktarda emek içerirler ve bu emek, onları birbirleriyle değiştirilebilir kılar. Üreticiler, değiştirilecek metaları birbiriyle eşitlediklerinde, aslında metalarda maddeleşmiş olan emeği eşitlemiş olurlar. Metalarda maddeleşen emek miktarı, onların diğerleriyle değiştirilebileceği oranı gösteren değerini oluşturur. Dolayısıyla her meta, emek ürünü olarak belirli miktarda değere sahiptir.


Emek gücü de bir metadır. Diğer metalarda olduğu gibi emek gücünün de bir değeri vardır. İnsanın, "fiziksel ve entelektüel" yeteneklerinin ifadesi olan emek gücü, yaşayan insan organizmasının bir ürünüdür.  Emek gücü metasının varlığı için insanın varlığı gereklidir. İnsan yoksa emek gücünden de söz edemeyiz. O halde emek gücü, bireyin varlığıyla ilgilidir ve bireyin canlı gücü olarak vardır. Bu nedenle, emek gücünün üretimi, bireyin kendisini yeniden üretmesi ya da yaşamını sürdürmesinden oluşur. Bireyin yaşaması, yaşamını sürdürebilmesi için geçim nesnelerine ihtiyaç vardır. Emek gücünün değeri; kendisini, işte bu yaşama nesnelerinin değerine indirger. O halde emek gücünün değeri; işçinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan geçim nesnelerinin (gıda, barınma, giyinme, ısınma, eğitim, sağlık vs.) değeridir. İşçinin geçim nesnelerinin değeri, emek gücünün değeridir.

Emek gücünün değeri, fizyolojik ve tarihsel ya da toplumsal faktörlerce belirlenir. Fizyolojik ihtiyaç; işçinin, fiziksel varlığını ve yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan olmazsa olmaz ihtiyacıdır. Her şeyden önce, emek gücü sahibi olan işçi varlığını sürdürebilmelidir. İşçinin varlığını sürdürebilmesi ve yaşamını devam ettirebilmesi için yaşamsal nesnelere ihtiyacı vardır. Bu nesneler; gıda, barınma, giyinme, ısınma vb. gibi ihtiyaçlardır. İşçinin doğal ihtiyaçları olan gıda, elbise, barınma, ısınma vb. gibi ihtiyaçları ülkenin özgün koşullarına göre değişir. Her ülkenin iklimi, doğal koşulları, bu ihtiyaçların farklılaşmasında etkendir. Örneğin İngiltere’deki bir işçinin gıda, giyim, konut vb. olan ihtiyacı, Hintli işçinin ihtiyacından farklılık gösterir.

Diğer yandan ihtiyaçlar çeşitli ve değişkendir. Üretici güçlerin gelişmesine göre artar ve genişler. İhtiyaçların çeşidi ve büyüklüğü ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Ülkelerin özgün koşulları, gelişmişlik düzeyleri değişiklikte etkendir. Ayrıca işçi sınıfının; gelişmişlik düzeyine, yaşam koşullarına, alışkanlıklarına bağlı olarak ta değişir. Diyelim gazete okumak, tiyatroya gitmek ya da bir bira içmek; bir ülke işçisinin ihtiyacı iken, bir başka ülke işçisinin ihtiyacı olmayabilir.

Ayrıca emek gücünün sahibi olan işçi, yaşlanarak ya da yaşamını yitirerek üretim sürecinden ayrılabilir. Bu durumda emek pazarı, yeni işçi ihtiyacını karşılayabilmelidir. Zira sistemin devamı, emek pazarının sürekliliğinin sağlanmasına bağlıdır. Emek pazarının sürekliliğinin sağlanabilmesi için, her daim, emek pazarında emek gücü sahibi olan işçilerin bulunması gerekir. Aşınarak, yıpranarak, ya da yaşamını kaybederek üretimden çekilen emek gücü sahiplerinin yerlerini, yenilerinin almaları gerekir. Emek pazarının emek ihtiyacını yeni nesli yetiştiren işçi ailesi sağlar. Bu durumda, emek gücünün yeniden üretimi için gerekli olan geçim nesnelerinin içerisinde, işçinin çocuklarının geçim nesnelerinin de olması gerekir. O halde işçinin ihtiyacı olan geçim nesnelerine, işçinin ailesinin ihtiyacı olan geçim nesneleri de dahildir.

Başka bir şey de, farklı sanayi kollarının farklı türden hüner ve beceri ye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı karşılamak için eğitime ihtiyaç duyulur. Emek, eğitimle özel türde emek konumuna yükseltilir. Özel türde bir emek için yapılan eğitim de, belirli bir meta eş değerine sahip olur. Bu durum, emek gücünün değerini artırır.

Emek gücü sahibi olan işçinin; gerekli olan ihtiyacını ve bu ihtiyaçların çeşitliliğini ve dahi miktarını belirleyen  olgular bunlardır.

Özetle, işçinin yaşama nesnelerinin her birinin bir değeri vardır ve her biri, belirli miktarda değer içerir. Değerleri de, üretilmeleri için gerekli olan emek zamanla belirlenir. Başka bir deyişle içerdikleri emek miktarıyla belirlenir. İşte işçinin bu yaşam nesnelerinin toplam değeri, emek gücünün değeridir. Miktarı çeşitliliği, ülkelerin özgün koşullarına, işçi sınıfının durumuna göre değişir.

Emek Gücü Değerinde Asgari Düzey

İşçinin emek gücü değerinin alt sınırı vardır. Emek gücü değerinin en alt sınırı; işçinin almadığı takdirde varlığını sürdüremeyeceği, yaşam enerjisini yenileyemeyeceği geçim nesnelerinin değeridir. Yani fiziksel bakımdan, en gerekli olan geçim nesnelerinin değeridir. Öyleyse, emek gücü değerinin en alt sınırı, fiziksel bakımdan en gerekli olan geçim nesneleridir. İşçi bu geçim nesnelerini almadığında, normal yaşamını sürdüremez.

Emek gücü değeri ile bu değerin en alt sınırı olan değeri birbirine karıştırmamak gerekir. Emek gücünün değeri, bu fiziksel asgarinin değeri değildir. İşçinin emek gücü metasının değeri, geçim nesnelerinin bu asgarisine inemez. 

Lakin burada şunu belirtelim ki, emek gücünün fiyatı, yani işçinin eline geçen para, değerin fiziksel asgarisine ve hatta daha aşağılara da düşebilir. Fiyat, bu asgari olana düştüğünde, emek gücünün normal değerinin altına düşmüş olur. Böyle bir durumda, işçi normal düzeyde yaşamını koruyamaz, sürdüremez. Kendisini ancak “çarpık”, biçimde, “kötürüm” olarak koruyabilir ve geliştirebilir. Bu durumu kapitalin 1. Cildinde Marx şöyle ifade ediyor: “Eğer emek-gücünün fiyatı, bu alt sınıra düşerse, bu koşullar altında varlığını ancak kötürüm bir durumda koruyup sürdürebileceği için, değerinin altına düşmüş olur. “ s.188 İşçinin eline geçen ve emek gücünün fiyatı olan ücret, emek gücü değerinin altına düşebilir. Bu gerçeklik, günümüz dünyasında işçi sınıfının yaşadığı yoksulluk ve sefalette her daim görünür olmaktadır.

Not: Emek gücü değerinin asgarisine, ücret başlığı altında değinilecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder