Emek
gücü de bir metadır. Diğer
metalarda olduğu gibi emek gücünün de bir değeri vardır. İnsanın,
"fiziksel ve
entelektüel" yeteneklerinin ifadesi olan emek gücü, yaşayan insan
organizmasının
bir ürünüdür. Emek gücü metasının
varlığı için insanın varlığı gereklidir. İnsan yoksa emek gücünden de
söz
edemeyiz. O halde emek gücü, bireyin varlığıyla ilgilidir ve bireyin
canlı gücü
olarak vardır. Bu nedenle, emek gücünün üretimi, bireyin kendisini
yeniden
üretmesi ya da yaşamını sürdürmesinden oluşur. Bireyin yaşaması,
yaşamını
sürdürebilmesi için geçim nesnelerine ihtiyaç vardır. Emek gücünün
değeri; kendisini, işte bu yaşama nesnelerinin değerine indirger. O
halde emek gücünün
değeri; işçinin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan geçim
nesnelerinin (gıda,
barınma, giyinme, ısınma, eğitim, sağlık vs.) değeridir. İşçinin geçim
nesnelerinin değeri, emek gücünün değeridir.
Emek
gücünün değeri, fizyolojik
ve tarihsel ya da toplumsal faktörlerce belirlenir. Fizyolojik ihtiyaç;
işçinin, fiziksel varlığını ve yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan
olmazsa olmaz
ihtiyacıdır. Her şeyden önce, emek gücü sahibi olan işçi varlığını
sürdürebilmelidir. İşçinin varlığını sürdürebilmesi ve yaşamını devam
ettirebilmesi için yaşamsal nesnelere ihtiyacı vardır. Bu nesneler;
gıda,
barınma, giyinme, ısınma vb. gibi ihtiyaçlardır. İşçinin doğal
ihtiyaçları olan
gıda, elbise, barınma, ısınma vb. gibi ihtiyaçları ülkenin özgün
koşullarına
göre değişir. Her ülkenin iklimi, doğal koşulları, bu ihtiyaçların
farklılaşmasında etkendir. Örneğin İngiltere’deki bir işçinin gıda,
giyim,
konut vb. olan ihtiyacı, Hintli işçinin ihtiyacından farklılık gösterir.
Diğer yandan ihtiyaçlar çeşitli
ve değişkendir. Üretici güçlerin gelişmesine göre artar ve genişler. İhtiyaçların
çeşidi ve büyüklüğü ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Ülkelerin özgün koşulları,
gelişmişlik düzeyleri değişiklikte etkendir. Ayrıca işçi sınıfının; gelişmişlik
düzeyine, yaşam koşullarına, alışkanlıklarına bağlı olarak ta değişir. Diyelim gazete
okumak, tiyatroya gitmek ya da bir bira içmek; bir ülke işçisinin ihtiyacı iken,
bir başka ülke işçisinin ihtiyacı olmayabilir.
Ayrıca emek gücünün sahibi olan
işçi, yaşlanarak ya da yaşamını yitirerek üretim sürecinden ayrılabilir. Bu
durumda emek pazarı, yeni işçi ihtiyacını karşılayabilmelidir. Zira sistemin
devamı, emek pazarının sürekliliğinin sağlanmasına bağlıdır. Emek pazarının sürekliliğinin
sağlanabilmesi için, her daim, emek pazarında emek gücü sahibi olan işçilerin
bulunması gerekir. Aşınarak, yıpranarak, ya da yaşamını kaybederek üretimden çekilen
emek gücü sahiplerinin yerlerini, yenilerinin almaları gerekir. Emek pazarının
emek ihtiyacını yeni nesli yetiştiren işçi ailesi sağlar. Bu durumda, emek
gücünün yeniden üretimi için gerekli olan geçim nesnelerinin içerisinde,
işçinin çocuklarının geçim nesnelerinin de olması gerekir. O halde işçinin
ihtiyacı olan geçim nesnelerine, işçinin ailesinin ihtiyacı olan geçim
nesneleri de dahildir.
Başka
bir şey de, farklı sanayi kollarının farklı türden hüner ve beceri ye
ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı karşılamak için eğitime ihtiyaç duyulur.
Emek,
eğitimle özel türde emek konumuna yükseltilir. Özel türde bir emek için
yapılan
eğitim de, belirli bir meta eş değerine sahip olur. Bu durum, emek
gücünün değerini artırır.
Emek gücü sahibi olan
işçinin; gerekli olan ihtiyacını ve bu ihtiyaçların çeşitliliğini ve dahi
miktarını belirleyen olgular bunlardır.
Özetle, işçinin yaşama
nesnelerinin her birinin bir değeri vardır ve her biri, belirli miktarda değer
içerir. Değerleri de, üretilmeleri için gerekli olan emek zamanla belirlenir. Başka
bir deyişle içerdikleri emek miktarıyla belirlenir. İşte işçinin bu yaşam nesnelerinin
toplam değeri, emek gücünün değeridir. Miktarı çeşitliliği, ülkelerin özgün koşullarına, işçi sınıfının durumuna göre değişir.
Emek
Gücü Değerinde Asgari Düzey
İşçinin emek gücü değerinin
alt sınırı vardır. Emek gücü değerinin en alt sınırı; işçinin almadığı takdirde
varlığını sürdüremeyeceği, yaşam enerjisini yenileyemeyeceği geçim nesnelerinin
değeridir. Yani fiziksel bakımdan, en gerekli olan geçim nesnelerinin değeridir.
Öyleyse, emek gücü değerinin en alt sınırı, fiziksel bakımdan en gerekli olan geçim
nesneleridir. İşçi bu geçim nesnelerini almadığında, normal yaşamını
sürdüremez.
Emek gücü değeri ile bu
değerin en alt sınırı olan değeri birbirine karıştırmamak gerekir. Emek gücünün
değeri, bu fiziksel asgarinin değeri değildir. İşçinin emek gücü metasının
değeri, geçim nesnelerinin bu asgarisine inemez.
Lakin
burada şunu
belirtelim ki, emek gücünün fiyatı, yani işçinin eline geçen para,
değerin
fiziksel asgarisine ve hatta daha aşağılara da düşebilir. Fiyat, bu
asgari
olana düştüğünde, emek gücünün normal değerinin altına düşmüş olur.
Böyle bir
durumda, işçi normal düzeyde yaşamını koruyamaz, sürdüremez. Kendisini
ancak “çarpık”,
biçimde, “kötürüm” olarak koruyabilir ve geliştirebilir. Bu durumu
kapitalin 1.
Cildinde Marx şöyle ifade ediyor: “Eğer emek-gücünün fiyatı, bu alt
sınıra
düşerse, bu koşullar altında varlığını ancak kötürüm bir durumda koruyup
sürdürebileceği için, değerinin altına düşmüş olur. “ s.188 İşçinin
eline geçen ve emek gücünün fiyatı olan ücret, emek gücü değerinin
altına düşebilir. Bu gerçeklik, günümüz dünyasında işçi sınıfının
yaşadığı yoksulluk ve sefalette her daim görünür olmaktadır.
Not: Emek gücü değerinin asgarisine,
ücret başlığı altında değinilecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder