Akıcı işsizler, geçici bir
süreliğine işsiz kalan işçilerdir. Kapitalist üretim biçiminde, sermayenin
organik bileşiminin gelişmesiyle birlikte işçiler üretim dışına itilir. Öte
yandan üretimin büyümesiyle birlikte, dışarıdaki işçilerden bir kısmı tekrar
üretim sürecine çekilir. Bu iki zıt eğilimin bir arada işlemesiyle birlikte; fabrikalarda,
madenlerde, atölyelerde yani bütün üretim alanlarında; üretimin durumuna ve boyutlarına
göre; kimi zaman kitleler halinde işten çıkarılan ve kimi zamanda işe geri
alınan işçilerdir. Burada sermaye birikimiyle işçi sayısı arttığı halde,
işçilerin büyük bir bölümü her daim üretim sürecinin dışında kalır. İşsizler
kervanına katılır.
“Sermaye daima çok
sayıda genç emekçi, az sayıda yetişkin emekçi ister.”(1) Üretim alanlarında her
zaman genç işçiler talep eden sermaye; çalışan işçilerin yaşları ilerledikçe
onları üretim dışına iter. Sermaye emek gücünü, ağır sömürü koşullarında o
kadar hızlı tüketir ki, işçi yaşamının yarısındayken adeta bütün ömrü tükenmiş
gibidir. Ağır sömürüyle emek güçleri tüketilen işçiler, erken yaşlarda “işe
yaramaz” olarak damgalanırlar ve üretim sürecinden dışlanarak işsiz
bırakılırlar.
Gizli işsizler, tarımsal alanda
ortaya çıkan işsizlerdir. Tarımsal alanda, kapitalist üretim biçiminin
gelişmesiyle birlikte, sermaye birikimi de ilerler. Sermaye birikiminin tarımda
ilerleyişi, tarım işçilerine olan ihtiyacı azaltır. Böylece tarımsal alanda;
gizli nüfus fazlası, yani üretimden dışlanmış gizli işsizler ortaya çıkar. Bu
işsiz işçiler, tarım dışı alanlardaki gibi hemen büyük sayıda işe alınamazlar. Bu
işçilerin bir bölümü, kentlerin yolunu tutarak kent işçilerinin arasına
katılırlar. Bir bölümü de, tarım dışı alanlarda kent işçilerine dönüşmek için
uygun zaman ve koşulları beklerler. Bu bekleyişteki işçiler, yedek sanayi ordusu
dediğimiz işsizlerin gizli üyeleridir. İşçi sınıfının bu gizli işsizleri her zaman akış halindedirler.
Durgun
işsizler, faal işçi
ordusunun bir kısmını meydana getirirler. Lakin bu işçiler, düzensiz
işlerde
düzensiz olarak çalışırlar. Geçimlerini, geçici ve tesadüfi olan işlerde
çalışarak sağlarlar. Ev işçileri, mevsimine göre iş bulan işçiler ve
çalışma yeteneğini kaybeden işçiler bunlardandır. Bu işçiler, yoksulluk
içerisinde yaşarlar. İşçi sınıfının, iş bulmada en şanssız olan
kesimidirler.
Kapitalistler, bu işçilerin çaresizliğinden yararlanarak, uzun işgünü
olan,
kölece çalışma koşullarında emek yağması ücretle çalıştırılırlar. “Azami
çalışma süresi ve asgari ücret bunların ayırt edici özelliğidir.”(2)
Ayrıca bu
işçiler, sermayenin sömürüsü için, her zaman hazır olan emek gücü
deposudurlar. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, durgun
yapı daha da genişler. Esnek, güvencesiz, taşeron çalışma bu alanın
kavramlarıdır.
İşsizlik; akıcı, gizli ya da
durgun hangi biçimde görünürse görünsün, işçileri işsiz bırakan sermaye birikim
sürecinin kendisidir. Sermaye birikimi süreci; çeşitli biçimlerde işsiz
yaratmak zorundadır. Çünkü birikiminin sürekliliği buna bağlıdır. Aksi halde
birikim süreci sekteye uğrayabilir. Birikiminin sekteye uğraması durması
sermayenin kâbusudur ve hatta ölümüdür. Bu nedenle sermaye ihtiyaç duyduğunda
sömüreceği emeği, elinin altında hazır bulmalıdır. Sermayenin ihtiyaç duyduğunda
sömüreceği emeği, yedek sanayi ordusu dediğimiz işsizler sağlar. İşsizler, her
an sömürü çarkına girmeye hazır biçimde beklerler.
İşçi sınıfının işsiz kesimi,
sınıfın bütününü derinden etkiler. İşçi sınıfının yaşama ve çalışma koşulları;
hem çalışan kesimin hem de işsiz kesimin birbirine olan etkisi üzerinden
şekillenir. İşsiz işçilerin baskısı, çalışan işçileri, düşük ücretli çalışmaya
ve kölece çalışma koşullarına razı olmaya zorlar. Ayrıca sermayenin baskılarına
boyun eğmeye zorlar. İşsiz kesimin baskısı altında, işini kaybetmekten korkan
çalışan kesim, daha yoğun ve daha üretken çalışmaya razı olur. Bu çalışma
temposu, işçilerden bir kısmını gereksiz kılarak, üretim dışına iter. Üretim
dışına itilen işçiler, işsizlerin saflarına katılır. Bir yanda işsizliğin çalışan
kesim üzerinde baskısı; kapitaliste sömürüyü artırma olanağı verirken, diğer
yandan da aşırı bir şekilde çalışan işçiler, çalışan işçilerin bir kısmını
işsizlik saflarına katar. Kapitalist
toplumda sermaye birikimi süreci bu şekilde işler.
Bu
nesnellik, işçi sınıfının
çalışan kesimiyle işsiz kesimini rekabet içerisine sokar. İşçilerin
arasındaki bu
rekabetten yararlanan kapitalist, sömürüyü daha da artırarak, işçi
sınıfını
baskı altına alır. İşçi sınıfını bir yanda yoğun sömürü altında
tutarken, diğer
yandan da işsiz bırakarak sefalete sürükler. İşçi sınıfı bu gerçekliğin
farkına
vardığında ancak, çalışan kesimle işsiz kesim arasındaki rekabeti
kırabilir.
Birlikte örgütlenerek, kendilerini ağır sömürü koşullarına mahkûm eden
ve işsizliğe, sefalete sürükleyen kapitalist üretme biçimine karşı
durabilir.
Kaynaklar
1- Karl
Marx, Kapital 1, Sayfa 659, 1. Baskı, Sol Yayınları
2- Karl
Marx, Kapital 1, Sayfa 660, 1. Baskı, Sol Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder