Metalar, kendi başlarına hareket edemezler; sahipleri aracılığıyla pazara getirilirler. Pazarda metalar,
toplumsalı temsil eden değer olarak birbirleri karşısındadırlar. Meta sahipleri
ise meta temsilcileri olarak "iradeleri nesnelere yerleşmiş kimseler" durumundadırlar. Marx’ın deyimiyle “Burada kişiler
birbirleri için yalnızca metaların temsilcileri ve dolayısıyla sahipleri olarak
vardırlar.”K-1-100 Onun dışında bir ilişkileri yoktur. Meta sahipleri,
birbirleri karşısında eşit haklara sahiptirler. Her bir sahip, diğerlerinden bağımsız birey olarak ötekinin
mülkiyet hakkını tanır. Ortak mülkiyete dayalı ilkel toplumun bağımlılığından kurtulmuş ve mülkiyet hakları oluşmuş, böylece ihtiyacı olmayan üretim fazlasını pazara
getirmişlerdir. Ya da üretimin bir kısmını pazar için üretmeye başlamışlardır.
Pazara getirilen metalar, kendi eşdeğerleri değiştirirler.
Metalar belirli bir kullanım değeri oldukları için pazara getirilirler.
Eğer kendilerinin bir kullanım değeri olmasaydı, pazara getirilmezlerdi.
Metaların bu kullanım değerleri, sahipleri için bir kullanım değeri değildir.
Yani meta sahibi için kendi metalarının, kendileri için bir yararlılığı yoktur.
Eğer ürünlerinin kendileri için bir kullanım değeri olsaydı, sahip onu
değişim amacıyla pazara götürmezdi. Tabi o zamanda ürünü meta olamazdı. Öyleyse
metalar sahipleri için bir kullanım değeri değildirler. Onlar başkaları için
kullanım değeridirler. Bu nedenle de pazarın yolunu tutarlar. Kullanım değeri
olarak, başkasının gereksinmesini gidermek üzere değişime girerler. Dolayısıyla
sürekli olarak el değiştirirler.
Meta, sahibi için kullanım değeri değildir, ama değişim değeri
taşıyıcısıdır. Değer olma niteliğine sahiptir ve bu nitelik, sahip için önemlidir. Sahip, değer değişimi sayesinde kendi ihtiyacını karşılayacak olan kullanım değerine ulaşır. Her meta, başkası için kullanım değeri, kendi sahibi
için bir değişim aracı durumundadır.
Metaların, kullanım değeri olarak gerçekleşebilmesi için ilkin değer olarak gerçekleşmesi gerekir. Değişim sürecinde metalar, birbirleri karşısına kullanım değerlerinden soyulmuş değer olarak
çıkarlar. Bu karşılaşma sırasında, metalar için kullanım değerlerinin bir önemi yoktur.
Onlar için önemli olan türdeş insan emeği olmalarıdır. Belirli niceliklerle, eş değerler olarak
değişilmek üzere karşı karşıyadırlar ve eş değerler olarak değişilirler. Ancak bu değişimden
sonradır ki, ihtiyaç sahibinin olan başkasının eline gidip, kullanım değeri olarak gerçekleşirler.
Diğer bir deyişle bir değer olarak gerçekleştikten sonra kullanım değeri olarak gereksinmeyi giderirler. “Demek ki” diyor Marx,
“metalar, kullanım değeri olarak gerçekleşmeden önce, değer olarak gerçekleşmek
durumundadır.”K-1-101
Ne var ki metalar, değer olarak karşı karşıya gelebilmeleri için, kullanım
değeri olduklarını ispatlamaları gerekir. Bu nedenle toplum için, bir gereksinmeye denk
düşmelidir. Yani, ona harcanan emek, gerekli emek olmalıdır ve başkaları için
yararlı olabilecek biçimde (terzi emeği, fırıncı emeği vs) harcanmalıdır. Marx’ın deyimiyle “metalar değer olarak gerçekleşmeden önce kullanım değeri
olduklarını göstermek zorundadırlar.”K-1-101 Metalar kullanım değeri olarak
ortaya çıkarlar ama bunu ispat edebilmeleri gerekir. Bunun yolu da, değişimle
devredilmelerinden geçer. Potansiyel bir değer taşıyıcısı olarak pazara
getirilirler ama kullanım değeri özellikleri olduğunu da kanıtlamalıdırlar. Yani onu alacak kişi için, bir kullanım değeri olmalıdırlar. Ancak o
zaman, değerler olarak birbiri karşısında durabilir ve ancak o zaman değişebilirler. Değişimden
sonra, ya kişisel tüketim amacıyla tüketilirler, ya da bir üretim alanına
hammadde olarak giderler. Bu bizi ilgilendirmez.
Pazarda metaların birbirleri karşısında değerler olarak durduğunu
belirtmiştik.
Bir meta sahibi için, diğer metalar kendi metasının eş değeri olarak görünür. Kendi metası da genel eşdeğer olarak görünür. Diğer meta sahipleri için de durum aynıdır. Bu durumda henüz genel eşdeğer görevini yapan bir meta yoktur. Yani diğer metalardan ayrılmış bir genel eşdeğer görevini her hangi bir meta yüklenmemiştir. Bu durumda Marx’a göre metalar, birbiri karşısında henüz ürünler olarak vardırlar. Kullanım değerleri olarak karşı karşıya gelmişlerdir. Her meta sahibi malının bir kısmını, kendi gereksinmesini karşılayacak, bir meta elde etmek için, elden çıkarmak ister. Bu açıdan bakıldığında, onun işi özel bir iştir. Diğer taraftan da değişeceği metasını, kendi metasına eşit değerde bir metaya çevirmek ister. Bu açıdan da, değişim; genel ve toplumsaldır. Burada aynı değişim sürecinin iki farklı yönünü görüyoruz. Meta sahibinin amacı, kendisi için yararlılığı olmayan metayı elden çıkarıp, kendisi için kullanım değerine ulaşmaktır. Bu değişim ilişkisi meta sahibinin kullanım değerine ulaşma çabası açısından, özel bir iştir. Aynı durum, metasını eşdeğeriyle değiştirmek durumunda olduğu için toplumsaldır. Bu bir ve aynı işlemler dizisi bütün meta sahipleri için aynı anda hem tamamen özel, hem tamamen genel olamaz. Bu ilişkide, metanın biri, diğerleri içerisinden sıyrılarak ya da dışlanarak toplumsalı temsil etmelidir.
Burada ürünler, henüz tam olarak meta biçimine bürünmemiştir. İlk
değişimler, toplulukların ürünlerinin fazlalarıdır. Bu fazlalık ürünler, topluluk
şefleri aracılığı ile yapılır ve rastlansaldır. Ürün fazlalıkları, topluluğun
dış ilişkilerinde meta halini almasıyla birlikte; topluluk içerisine yayılır ve
topluluk içerisinde de metalar halini alır. Toplumsal gelişmeyle meta sayısı artar,
değişim de giderek kararlık kazanır. Zamanla da, ürünlerin bir kısmı, meta olarak
üretilmeye başlanır. “İşte o andan itibaren, bir nesnenin tüketim amacı için
yararlılığı ile, değişim amaçları için yararlılığı arasındaki fark kesinlik
kazanır. Artık kullanım değeri değişim değerinden farklı hale
gelmiştir.”K-1-103 Ama bu dönemde henüz değişilen mallar, kendi kullanım
değerlerinden ya da sahiplerin gereksinmelerinden bağımsızlaşmış; ayrı olarak
değer biçimini almazlar. Metaların sayısı ve çeşidinde artmayla birlikte, değer
biçim de giderek açığa çıkar. Kullanım değeri ile değer arasındaki çelişki
giderek gelişir. Değerin dışsal olarak ifade edilmesi zorunluluğu artar.
Zamanla metalar, meta ve para olarak farklılaşır. Artık farklı tür metalar, tek
veya özel bir metada kendi değerini ifade eder. Yalnız ifade etmekle kalmaz
onunla(para meta) değişilebilir hale gelir. Onun aracılığı ile diğer metalarla
eşitlenebilir hale gelir. İşte bu durum, bir metanın, bu toplumsal görevi
(para meta) almasıdır. Diğerlerinden ayrılarak genel eşdeğerliğe bürünmesidir. Maddiliğinin, kendi
kullanım değerinden sıyrılıp, toplumsalı ifade etmesidir.
Bu eşdeğerlik görevini üstlenen meta toplumsal koşullara göre
değişir. Kendisini yaratan süreçle doğar, bir süre sonra kaybolur yerine başka meta
geçer. Eşdeğerlik görevini alan meta, kimi zaman koyun olmuştur, kimi zaman
köle, kimi zaman da başka bir meta… Değişim ilişkisindeki gelişmeyle birlikte,
belli tür metada genel eşdeğerlik, kararlılık kazanır “ve para biçimi olarak
kristalleşir.” “Değişimin yerel bağlarını kopardığı ve metaların değeri gitgide
soyut insan emeğinin maddeleşmesine doğru genişlediği ölçüde, paranın niteliği
de, evrensel eşdeğer toplumsal işlevini yerine getirmek için, doğal haliyle en
uygun metalara bağlanır, bu metalar da değerli madenlerdir.” K-1-104 Bu madenler altın
ve gümüştür.
Meta üreten toplumda, metaların pazarda değer olarak karşı karşıya
gelebilmeleri için, bir evrensel eşdeğerde ifade olunmaları gerekir. Yani
“ellerindeki metaları evrensel eşdeğer olan başka bir meta ile kıyaslamadan,
metalarını değerler olarak ilişki içerisine sokamazlar ve dolayısıyla da
metalar haline getiremezler.”K-1-102 Demek ki metalar pazarda değerler olarak
karşılaşmadan önce, bir evrensel eş değerle değeri ifade olunmalıdır. Bunun
için de metalardan biri evrensel eşdeğer görevi görmelidir.
Evrensel eşdeğer olan meta, diğer metalarca dışlanmış olan metadır. O,
diğerleri arasından ayrılmakla, kendi özel kullanım değerinden başka bir
kullanım değeri daha edinir. Onun, bu yeni kullanım değeri, toplumsalın
kristalleştiği maddiliktir ve fiziki maddi varlığı toplumsal bir görevi yerine
getirir. O, değer biçim olarak evrensel eşdeğerdir. “Böylece” diyor Marx “ bu
metanın maddi biçimi, toplumsal olarak kabul edilmiş evrensel eşdeğer biçimini
alır. Bu toplumsal süreçle, evrensel eşdeğer olmak, geri kalan metalar
tarafından böylece dıştalanan metanın özgül işlevi haline gelir. Yani o meta
böylece – para olur.”K-1-102 Artık o evrensel bir eşdeğerdir. Diğer metalar
dışında eşdeğerlik görevini yerine getirir. Bu nedenle diğer bütün
metalar, kendilerinin toplumsal niteliğini, onun maddi varlığında ifade
ederler. Diyelim eşdeğer görevinde olan meta altın olsun; diğer metalar, değerlerini şu ya da bu kadar altın olarak ifade ederler.
Eşdeğerlik görevini yerine getiren meta artık para metadır. Değişim süreci
bir metayı paraya dönüştürmüştür. Para metanın kullanın değeri artık iki
yönlüdür. Birincisi kendi özel kullanım değeridir. Diğeri de “özgül toplumsal
işlevinden doğan resmi bir kullanım değeri ”dir. Diyelim yine evrensel
eşdeğerimiz, yani paramız altın olsun. Altın özel kullanım değeri
niteliğiyle dişçilikte, lüks eşya yapımında kullanılır. Toplumsal
işlevinden doğan kullanım değeri niteliği ile para olarak [bu niteliği ile
değer ifade eder) kullanılır.
Marx, değerin bütün biçimlerini ve parayı, değerin basit raslansal
biçiminde bulduğunu biliyoruz. Aslında paraya kadar olan süreç, meta ve meta
ilişkisi gelişim sürecidir. Bu süreç, metaların içerisinden bir metaya,
ayrıcalıklı bir konum sağlar. Ona eşdeğerlik görevi verir ve o metaya, para damgasını
vurur. Bir metanın para biçimine bürünmesi, bu ilişkilerden bağımsız olarak
anlaşılamaz. Marx, değerin basit biçiminden (x kadar A metası, y kadar B
metası) hareketle, paraya kadar iz sürer. Değeri, parayı bir ilişkinin gereği
olarak görür. Bu ilişki meta ilişkisidir, değişim ilişkisidir. Öyleyse parayı
görmek için; metayı görmek/ kavramak ve değişim ilişkisini görmek/ kavramak
gerekir.
Bugün para olarak altın ve gümüş, insan emeğinin cisimleşmeleridirler. “Bu
nesneler, altın ile gümüş, toprağın bağrından çıktıkları haliyle bundan böyle
bütün insan emeğinin cisimleşmiş şekilleridir. İşte paranın gizemi
buradadır.”K-1-108
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder