11 Aralık 2013 Çarşamba

Makine ve Büyük Sanayi

Makinenin Gelişmesi

Emek üretkenliğini artıran, diğer şeyler gibi makine de, metaların ucuzlatılması ve gerekli emek zamanının kısaltılması yoluyla, artı emek zamanının uzatılması amacıyla kullanılır. “Kısacası makine, bir artı değer üretme aracıdır.”K-1-385 


Marx’a göre, emek araçlarının, alet olmaktan çıkıp makineye evrimi, ya da elzanaatı aletiyle, makine arasındaki fark önemlidir. Marx’tan önce mekanikçiler, matematikçiler bazı iktisatçılar; aleti basit bir makine, makineyi karmaşık bir alet olarak tanımlarlar. Bu düşüncede gerçek payı vardır. Makine aletlerden meydana gelir. Lakin Marx’a göre, bu açıklama tarihselliği görmez. Diğer bir açıklamaya göre ise; aletle makine arasındaki fark, alette devindirici güç insandır, oysa makinede bu güç, insan dışında, hayvan, su, rüzgâr vb. gelir. Bu durumda, öküzün çektiği sabana makine, işçinin kullandığı döner çıkrığı alet saymak gerekir. Oysa makine ile alet arasında temel fark, insan dışındaki doğal kaynakların devindirici güç olması değildir. 

Tam Gelişmiş Makineler
Motor Mekanizması
İletici Mekanizma
Alet-Çalışma
Devindirici gücünü doğa kuvvetlerinden alır, onların enerjisini kullanır.

Volanlar,şaft, dişli tekerlek, kayış, halat  vb.
Elzanaatları ve manifaktür işçileri aletleri, şimdi makine aletidir.

Makine, bir kez harekete geçirildiğinde, işçinin benzer aletlerle yaptığı işi yapar. Aletler, insanın el araçları olmaktan çıkıp, makinenin bir aygıtı durumuna geldiğinde, devindirici güçte, insanın enerji ve takatinden kurtulur. Dolayısıyla,”sanayi devriminin çıkış noktası olan makine, tek bir aleti kullanan işçi yerine, çok sayıda benzer aletleri çalıştıran ve gücünün biçimi ne olursa olsun tek bir devindirici güç tarafından devindirilen bir makineyi koyar.”K-1-390 Demek ki alet, işçinin elinden alınıp makineye verilir. Zira artık, manifaktür sisteminde, uzmanlaşmış, el becerisi gereksinimi ortadan kalkmaktadır.

Marx devamla, tek bir devindirici güç tarafından hareket ettirilen birçok makineden söz eder. Bu, organize makineler sistemidir ve makineli üretimin en gelişmiş biçimidir. Marx, şöyle ifade eder, “hareketini bir iletim mekanizması aracılığı ile merkezi bir otomattan alan organize bir makineler sistemi, makineli üretimin en gelişmiş şeklidir. Burada önümüzde tek bir makine yerine, gövdesi bütün fabrikayı dolduran ve önceleri azman organlarının yavaş ve ölçülü devinimleri altında saklı duran şeytanca görünüşünü bir anda sayısız çalışma organlarının baş döndürücü hızıyla ortaya koyan mekanik bir dev vardır.”K-1-395 Makineleşme, sanayinin tek bir dalı ile ilgili değildir. Zira “sanayinin bir alanında üretim tarzındaki köklü değişme, diğer alanlarda da benzer değişiklikleri birlikte getirir.” K-1-394 Bu ilkin, bir sürecin bağımsız evrelerinde olur. Diyelim makineyle iplik eğrilmesi, dokumacılığın da makineyle yapılmasını gerektirmiştir ve diğerleri… 

İşçinin kullandığı emek araçları makine halini aldığında, artık insan kuvveti yerine doğal kuvvetlerin konulmasını ve el alışkanlığı yerine bilimin bilinçli olarak kullanılmasını getirmiştir. Manifaktürde, toplumsal emek süreci tamamen özneldi ve parça-işçilerin bir araya gelmesinden oluşuyordu. Makineli sisteme dayalı büyük sanayide ise, nesnel üretici organizma olan makine vardır ve işçiler, üretim koşullarının, sürecinin bir eklentisi durumundadır.

Makineyle Ürüne Aktarılan Değer

Elbirliği ve işbölümü, emek üretkenliğini artırdığı halde, sermayeye hiçbir gider yüklemez. Onlar, toplumsal emeğin doğal kuvvetleridir. Diğer yandan, rüzgâr, su, buhar vb. gibi doğa kuvvetleri de üretkenliğin artırılmasına katkı koyar ve onlarda, sermayeye bir gidere mal olmaz. Ama onların, üretken bir şekilde kullanılabilmesi için, insan elinden çıkma bir şeye  ihtiyaç vardır. Su kuvvetinden yararlanmak için su çarkına ihtiyaç vardır. Makine de bunlardan biridir. Makine de, insan emeği ile üretilmiştir. Bir değere sahiptir. Diğer tüm değişmeyen sermayeler gibi, oda, yeni bir değer yaratmaz. Ama kendi değerini ürüne aktarır. Dolayısıyla, ürüne değer katar ve ürün değerinin bir öğesi olur. 

Makine, emek sürecine, bir bütün olarak girmesine karşın, değerini yeni ürüne parça parça aktarır. Üretim sürecinde, aşınma ve yıpranma olarak yitirdiği oranda değer aktarır. Makinenin, alete göre üretme gücü fazladır. Su, rüzgâr gibi doğal güçler, yeni ürüne değer katmaz, zira kendi değerleri yoktur. Ama değer yaratma sürecine, üretkenliği artırma yolunda, bedavadan hizmet görürler ve bir maliyete yol açmazlar. Makineler de değer aktarımlarının dışında, çalışma gücü, dayanıklılıkları oranında bir maliyete yol açmaz. Dayanıklılıkları ölçüsünde, doğal kuvvetler gibi bedavadan hizmet görürler. 

Makineler, el aletlerine göre daha fazla değere sahiptirler. Ama aletlerden daha üretkendirler. Aletlerden daha üretken olmalarından dolayı, daha fazla kullanım değeri üretirler. Dolayısıyla da, ürüne aktarılan değer, birim başına daha azdır. Yani makinenin, yıpranma aşınma yoluyla, ürüne aktarılan değeri, daha fazla kullanım değerine dağıldığı için birim başına düşen değer daha azdır. Bu durum, metaların ucuzlamasına yol açar. 

Makinenin, kapitalist tarafından kullanılması için, makinenin, emek kullanımından avantajlı durumda olması gerekir. Bir makine üretimi için harcanan emek, makine kullanımıyla tasarruf edilen emek kadarsa, bu sadece emeğin yer değiştirmesi olur. Eğer makine üretimi için gerekli emek, kullanıldığında, tasarruf edilen emekten fazlaysa, makine kullanılması avantajlı olacaktır. İşin özü, makine kullanıldığında ücretli işçilerin yerini alır, eğer çalışan işçilerin yerini alarak, onların ücretlerinden bir tasarruf sağlıyorsa, makine kullanılacaktır. Makinenin, çalışan işçinin yerini alması, işçiyi, işsiz bırakacaktır. Doğal olarak ta, üretim sürecinde, giderek, değişmeyen sermaye, değişen sermaye aleyhine büyüyecektir. 

Bir makinenin üretkenliği, yerini aldığı insan emek gücü ile ölçülür. Üretilen makine, yerini aldığı emek gücünden daha az değer katıyorsa, bu makinenin lehine bir durumdur. Diğer yandan emek gücü, daha ucuzsa, makinenin üretilmesine gerek yoktur. Makinelerin bazı sanayi dallarında kullanılması, diğer diğer sanayi kollarında yarattığı emek bolluğundan dolayı; ücretler emek gücü değerinin de altına düşer. Bu durum, makinelerin kullanılmasını önler. Böylece, makinenin kullanımının kısıtlandığı bir durum ortaya çıkar. Emek gücü, daha pahalı ise, makine kullanım koşulları oluşur.  “İngiltere de kanallardaki teknelerin çekimi için at yerine hala şurada burada kadınlar kullanılır. Çünkü at ile makinenin üretimi için gerekli emek tamı tamına belli olduğu halde, kadının artı nüfus olarak devamı için gerekli emek her türlü hesabın altındadır. İşte bu yüzden, en aşağılık amaçlar için insan emek gücünün böylesine utanmazca tüketilip gitmesi hiçbir yerde makinenin yurdu İngiltere’den daha yüz kızartıcı olamaz.”K-1-407

Makinenin İşçi Üzerindeki Dolaysız Etkileri

Büyük sanayinin çıkış noktası, emek araçlarında yapılan devrimidir. Bu devrim, en gelişmiş biçimine, makinelerin organize hareketini ve birliğini ifade eden fabrikada ulaşır. Marx, burada, bu organize makineler birliğinin, yani, emek araçlarında devrimin, işçi üzerindeki etkisini gözden geçiriyor. 

a. Sermayenin Ek Emek Gücüne El Koyması Kadınlarla Çocukların Çalıştırılmaları
Sermaye, makine ile birlikte, ek emek gücüne el koyar. Zira makine, adale gücünün vazgeçilmezliğini ortadan kaldırır. Çünkü daha az beden gücü ister. Böylece, kadın ve çocuk emeği, sermayenin egemenliği altına alınır. Yalnızca kadın ve çocuk emeği değil, işçi ve ailesinin tüm boş zamanını da sermaye sürecine katar.  Böylece sömürü alanını genişletir.

Bu süreç, emek gücünün değerini düşürür. Çünkü yetişkin işçinin, emek gücünün değeri, tüm işçi ailesinin yaşamı için gerekli emek zamanı ile belirleniyordu. Makineyle birlikte tüm ailenin üretim sürece katılmasıyla, yetişkin üzerinden hesaplanan emek gücü değerini aile üzerine dağıtmıştır.  Emek gücünün yeniden üretim maliyeti, aileye dağıtıldığında, her bireye daha az ödemede bulunulacaktır. Böylece, emek gücü değeri düşmüş olacaktır. Değer düşmesinin sonucu ise, yine ailenin tümünün çalışmasının zorunlu hale gelmesi olacaktır. Ayrıca "kadınlarla çocukların yığınlar halinde işçi saflarına  katılmalarıyla, makine, en sonu, manifaktür döneminde erkek işçilerin sermayenin zorbalığına karşı sürdürdüğü direnmeyi de kırmış olur."K-1-415

Marx devamla, kadın ve çocukların sermaye egemenliğine alınmasının, onların yaşamında ve genel olarak aile yaşamı üzerine etkilerini ortaya koyuyor. Sağlık koşullarının ne kadar kötü olduğunu belirtiyor. Ahlaki yozlaşmaya değiniyor. Öyle ki artık, yetişkin bir işçi, köle tüccarı haline gelmiştir. Zira önceden işçi, kapitaliste, özgür bir şekilde emek gücünü satarken, artık o, eşini ve çocuklarını satmaktadır. "Artık o bir köle tüccarı olmuştur."K-1-409 Yasalara kısıtlamasına rağmen küçücük bedenlerin sömürüsü ailelerinin çocukları satışıyla sürmüştür. Marx burada, bu iş için makinelerin olmasına rağmen; çocukların baca temizleyicisi olarak çalıştırılmasını örnek verir. Zira kapitalist artık, çocuk-kadın tüm emek güçlerini satın almaktadır. Kadınların üretim sürecine girmesiyle birlikte, çocuk ölümleri de artmıştır. Zira çocuklar, bakımsız ve aile ilgisinden uzak kalmıştır. Süreç öyle bir aşamaya gelmiştir ki, anneler çocuklarına yabancılaşmıştır. 

B. İşgününün Uzatılması
Makine işgününü, insan doğasının sınırlarının ötesine uzatmak için güçlü bir araç haline gelir. Bu işi, emek üretkenliğini yükselterek, gerekli emek zamanını kısaltmakla yapmaktadır. Makine, işçiden bağımsız hareket edebilen otomatik şeyler olarak, insanı sürekli üretime zorunlu bırakır. Makinenin ömrü ne kadar uzun olursa, ürünlere kattığı değer o kadar az olur. Zira değer geniş kitlelere yayılır. 

Makinenin yıpranması iki biçimde olur. Birincisi, kullanılmak suretiyle değerinin sürekli aktarılması biçiminde, ikincisi, kılıcın kınında paslanması gibi, kullanılmamaktan ileri gelir. Bu iki yıpranma türü de fiziksel yıpranmadır. Fiziksel yıpranmanın yanında bir de moral yıpranma vardır ki, bu önemlidir. Moral yıpranma, ya aynı türden ucuz makinelerin üretilmesiyle, ya da, daha iyi makinelerin rekabet sürecine girmesiyle, değişim değerini yitirir. Bir makine ne durumda olursa olsun, onda maddeleşmiş emekle değil, daha iyisini üretmek için gerekli emek zamanı ile belirlenir. “İşte bu yüzden, makinenin ömrünün ilk günlerinde, işgününün uzatılması için bu özel dürtü kendisini daha büyük şiddetle duyurur.”K-1-418 

Makinenin, nispi artı değer üretmesi, yalnızca emek gücünün değerini düşürerek, emek gücünün yeniden üretimi için gerekli metaları ucuzlatarak değil, aynı zamanda, “ilk kez sanayiye dağınık olarak girdiği zaman, makine sahibinin çalıştırdığı emeği, daha etkili emek haline getirerek, üretilen malın toplumsal değerini, onun bireysel değerinin üzerine çıkararak ve böylece kapitaliste, günlük ürünün daha küçük bir parçasıyla, emek gücünün değerini yerine koyabilme olanağı sağlayarak olur.”K-1-419 Makineyi ilk kez kullanan kapitalist, diğerlerinden yüksek kar elde eder. Belli bir sanayide, diğer kapitalistlerde aynı makineyi kullanmaya başladığında, ürünün toplumsal değeri tekrar bireysel değerine iner. Artık makinenin kullanımının sağladığı ek kar ortadan kalkar. Böylece "artı değerin, makinenin yerini aldığı emek gücünden değil, makinenin başında çalışan emek gücünden doğduğu konusundaki yasa kendini göstermeye başlar.” K-1-419 o halde, bir kez daha vurgulamak gerekir ki, artı değer yalnızca değişen sermayeden doğar. 

Makinenin bu kapitalist biçimde kullanımı, işgününü alabildiğine uzatılması dürtüsü sağlarken; öte yandan da, kısmen işçi sınıfının önceden el atmadığı kesimlerine uzanarak, kısmen de yerlerini aldıkları işçilerin açıkta kalmalarını sağlayarak fazla işçi nüfusu meydana getirir. 

C. Emeğin Yoğunlaştırılması
İşgününün, alabildiğine uzatılması, toplumda tepkiyle karşılanır. Bu nedenle işgünü, işçi sınıfı mücadelesiyle, yasayla belirlenmiş normal bir işgününde sınırlanır. Böylece, emeğin yoğunlaştırılması gündeme gelir. İşgünü uzatılması yolu kapanınca, “sermaye olanca gücüyle, nispi artı değer üretimini, makinelerdeki gelişmeleri hızlandırarak elde etmeye yöneldi.”K-1-422 Genel bir deyişle,  nispi artı değer üretme tarzı, işçiyi, aynı sürede daha fazla üretecek duruma getirmektir. Bu durumda, işçi ürüne eskisi kadar değer ekler, Lakin aynı değişim değeri, daha fazla kullanım değerine yayılmıştır. Böylece metanın değeri düşmüştür. Ne var ki, çalışma saatleri kısaltılma zorunda kalındığında durum başka olur. Şöyle ki; üretici güç gelişimi, üretim aracı tasarrufu sağlamanın yarattığı dürtü, "işçiye, aynı sürede daha fazla emek harcama, emek gücü geriliminde yükselme, işgününün her anını doldurma, ya da, ancak kısaltılmış bir işgününün sınırları içerisinde ulaşılabilecek ölçüde bir emek yoğunlaşmasına yol açar.” K-1423  Artık emeğin şiddeti, yoğunluğunun ölçülmesi durumu ortaya çıkar. Örneğin 10 saatlik yoğun bir işgünü, 12 saatlik gözenekli bir işgününe göre daha fazla emek harcamıştır. Dolayısıyla, 10 saat daha fazla emek içerir. İşgününün kısaltılmasıyla yaşanılan kayıp, emek gücünde artan gerilimle telafi edilir. Aynı sürede emek yoğunluğu artırılır, bu belli sürede daha fazla emek sızdırma işi makinelerle sağlanır. 

Makineler, sermayenin elinde, daha fazla emek sızdırma aracı olma işlevini iki şekilde yapar. Birincisi, makinenin hızını artırarak, ikincisi ise, bir işçiye daha fazla makine vererek. Devamla Marx, emeğin üretkenliği ve yoğunluğunun artışıyla birlikte; üretimin, karın artırılması örnekleri sunuyor.

Fabrika

Marx, dr.Ure’den iki alıntı ile fabrikayı tanımlamaktadır. Birinci alıntı “Bitmez tükenmez bir hünerle, çeşitli düzenlemelerdeki yetişkin ve genç işçilerin elbirliği, merkezi bir güçle (bir ilk devindiriciyle) sürekli olarak çalıştırılan bir üretken makineler sistemi”, İkinci alıntı, “çeşitli mekanik ve zihinsel organlardan oluşan, ortak bir nesnenin üretimi için, kesiksiz bir uyum içerisinde işleyen ve, hepsi de kendi kendine düzenlenmiş, bir devindirici güce bağlı bulunan muazzam bir otomat” K-1-432 Marx, birinci tanımda egemen öznenin kolektif işçi, nesnenin ise, mekanik otomat olduğunu belirtiyor. İkinci tanımda ise, otomatın kendisi öznedir. İlk açıklama Marx’a göre, makinelerin her türlü kullanımı için geçerli, ikinci açıklama ise sermayenin kullanmasına uygundur. Sermayenin makine kullanımında, otomat olan makine öznedir, kolektif işçi ise sürecin nesnesidir. 

Aletle birlikte işçinin onu kullanmadaki becerisi de makineye geçer. Aletin iş yapma olanağı, insanın emek gücünün zorunlu sınırlarından kurtulur. Böylece manifaktürde işbölümünün dayandığı teknik temel yıkılmış olur.”K-1-432 Manifaktürde uzmanlaşmış işçi kademelenmesi yerini, her türlü işin aynı düzeye inmesine bırakır. Parça işçi farkı, yaş cinsiyet farkına indirgenir. 

Fabrikada işbölümü, benzer makinelere dağılmış basit bir elbirliğidir. Manifaktüre özgü organik gruplar yerini, ustabaşı ve yardımcısı bağlantısına bırakır. Temel bölünme, işçiler ve çırakları arasındadır. Bunlara ek olarak, makine onarım bakımıyla uğraşanlar vardır ama sayıca önemsizdir.  Marx, bunları fabrika işçilerinden farklı ve onlara eklenen öğrenim görmüş üst sınıf olarak belirtiyor. Aralarındaki işbölümünü teknik işbölümü olarak görüyor. 

İşçi artık, özgürlüğünü tamamıyla yitirmiştir. Manifaktürün vermiş olduğu aynı aleti yaşam boyu kullanarak edinmiş olduğu uzmanlığı da kaybeder. Artık, makineye yaşam boyu hizmet eden bir uzmanlık vardır. Artık işçi, yaşam boyu bir işte uzmanlaşmış biri değil, makinenin bir parçası durumundadır. "Makine işçiyi ta çocukluğundan başlayarak, parça makinenin bir kısmı haline sokmak amacıyla kötüye kullanmıştır."K-1-434 Böylece işçinin yeniden üretim maliyeti azalmıştır. Kapitaliste olan bağımlılığı da tamamlanmıştır.

Marx, üretim sürecinin gelişmesiyle artan üretkenlikle, sürecin kapitalist tarzda sömürülmesiyle artan üretkenliği birbirinden ayırıyor. Bu ayrım önemli, zira toplumların gelişiminde üretkenlik her zaman olacaktır. Ne var ki, kapitalist tarzda bir üretkenlik zalimce bir sömürü ile gerçekleşir. Öyle ki, işçiyi makinenin kullanımına bırakır. Ondan tüm iradesini alıp, makineye devreder. İşçi sürecin yalnızca bir eklentisidir. “Aynı zamanda, bu fabrika işi, sinir sistemini tükettiği gibi, adalelerin çok yanlı çalışmasını engeller ve, hem vücut, hem zihin faaliyetlerindeki özgürlüğün her atomunu tümüyle elinden alır... Otomat haline dönüşen emek aracı, emek sürecinde işçinin karşısına, canlı emek gücüne egemen olan ve onu bitirip tüketen sermaye ve ölü emek şeklinde çıkar.”K-1-435 

İşçilerin emek araçlarının tek düze hareketine bağlı olarak, her cinsiyet ve yaştan işçilerin oluşturduğu yapı; fabrikada, bir sistem halini alarak; denetim ve gözetim işini ayrı uğraş haline getirir. Artık işçiler çalışanlar ve gözcüler olarak bölünmüştür. Fabrika yönetmelikleriyle de bağıtlanan kapitalistin kışla disiplini, işçiler üzerinde cezalara dönüşür. Marx'ın deyimiyle artık, "köle çalıştıranların ellerindeki kamçının yerini şimdi, gözcülerin elindeki ceza kitabı alıyordu."K-1-436 Tabi bu cezalar, para cezası olarak ücretten küçültmeye varır. Öte yandan işçi sağlığı yönünden de havasız, gürültü, yaşanılan kazalar büyük bir düzenlilikle sürer. Marx, işçinin çalışırken maruz kaldığı ve bu duruma önlem alınmayarak yapılan tasarrufu bir soygunculuk olarak değerlendiriyor ve soruyor. “Fourier, fabrikaları, ‘ıslah edilmiş hapishaneler’ diye adlandırdığında haksız mıydı?”K-1-438

İşçi ile Makine Arasındaki Çekişme

Kapitalizmle birlikte, kapitalist ile işçi arasındaki savaşım başlamıştır. Bu çekişme bütün manifaktür boyunca sürmüştür. Lakin ilk kez “makinenin kullanıma başlamasıyla, işçi sermayenin somutlaşmış şekli olan bu emek aracının kendisiyle savaşmaya başlamıştır.” K-1-439 Ücretli işçinin öfkesinin, üretim aracına yönelmesi (luddist hareket )ilk kez makineyle olmuştur. Makineye yönelmesinin nedeni, makinenin, kapitalist tarzda kullanılması ve kapitalist üretim tarzının temeli olmasındandır. Luddite hareketi olarak bilinen makine tahribi ve makine sahibine yönelen öfke, hükümetlere "gerici ve zorlu" önlem alma bahanesi sunmuştur. Kuşkusuz işçilerin, makineyle sermayeyi birbirinden ayırarak; öfkelerini, üretim araçlarına değil de bunların kullanılış biçimine yöneltmeleri için hem zaman hem de deneyime ihtiyaçları vardı.

Manifaktürde ücret ile ilgili savaşımlar hiçbir zaman manifaktürün temeline yönelmemiştir. Çünkü bir ön koşul olarak kabul edilmiştir. Manifaktür örgütlenmesine karşı direnme, işçilerden değil dışarıdan, yani lonca örgütlenmelerden ve ayrıcalıklı olan kentlerden gelmiştir. Manifaktür döneminde ücretli emek genellikle azdır, üretkenlik gelişimi tepki çeken değil, istenen bir şeydir. İşbölümü ise, işçileri işinden eden değil, eksik işçi noksanlığını kapatan bir şey olarak görülmüştür. Ayrıca manifaktürde el emeği halen temel ögedir.

Emek aracı, makine şeklini alır almaz, bizzat işçinin rakibi olur. Emek aletlerini makinenin kullanması, işçinin emek gücünün kullanım değeri ile birlikte değişim değeri de yok olur. Makine işçiyi üretim dışına düşürmekle, onu fazlalık haline getirir. Böylece, ”emek pazarını doldurur ve emek gücünün fiyatını değerinin altına düşürür.” K-1-442 Dolayısıyla da, “makine, bir sanayiyi yavaş yavaş ele geçirdiği zaman, kendisi ile rekabet eden işçi arasında müzmin bir sefalet yaratır.”K-1-443 "Tarih" diyor Marx, "İngiliz el dokumacılarının yavaş yavaş yok olmasından daha korkunç bir trajedi kaydetmez."K-1-443

Kapitalizmin, işçiye karşı emek araçlarına ve ürüne kazandırdığı bağımsızlık, yabancılaşmış nitelik, makine ile uzlaşmaz karşıtlık halini alır. İşte bu nedenle de makinenin sürece katılmasıyla birlikte emek araçlarına karşı şiddet ve başkaldırı ortaya çıkar. Ne var ki "emek aracı işçiyi yere serer."K-1-444 Makinede otomatik sistemle birlikte, hünerli el önemini kaybeder. Daha az işçi çalıştırma olanağı doğar. Daha az hünerli emek ve kadın ve çocuk emeğinin sürece katılmasıyla birlikte ücretler düşer. Makine işçinin karşısına onun düşmanı olarak; grevleri, baş kaldırmaları ezmede bir güç olarak çıkar.

Makinelerin İşsiz Bıraktığı İşçilerle İlgili Telafi Teorisi

Bir dizi ekonomi politikçi, işçileri yerinden eden, bütün makinelerin zorunlu olarak aynı miktarda işçiyi, çalıştırmaya yetecek kadar sermayeyi serbest bıraktığını öne sürmüşlerdir. Marx, bu düşünceye katılmıyor. Zira makinenin yerinden ettiği işçilerin bir kısmı yeni alanlarda iş bulsalar da, birçoğu kapitalistin emrine amade olarak emek pazarını doldururlar. Marx’a göre, işçi sınıfına telafi gibi gösterilen şey, “tersine çok ürkünç bir afettir.” Bir sanayi kolunda makineleşmeyle işten atılan işçiler, başka sanayi koluna akın eder. Eğer iş bulabilirlerse bu işten atıldıkları makineye dönüşen sermaye aracılığıyla değil, yatırım alanı arayan ek sermaye aracılığıyla olur. Atılan işçiler, "yeni iş bulabilseler bile" diyor marx, "ne zavallıca bekleyiştir onlarıki!" "bu arada makinenin ilk kurbanlarının büyük kısmı, bu geçiş döneminde açlık ve sefalet içinde kırılırlar."

Kapitalizmin gelişmesi ile birlikte yeni üretim kolları ortaya çıkar, lakin makineleşme, sürekli olarak, işçileri üretim süreci dışına atar onun yerini alır. Böylece makineleşme, sürekli olarak bir işsizleşmeye yol açar. Büyük sanayinin gelişmesiyle koşut olarak, emek gücünün daha yoğun sömürülmesi sağlanır. Bu durum, “işçi sınıfının büyük bir kesiminin üretken olmayan bir biçimde çalıştırılmasına ve böylece eskiden ev işlerini yapan kölelerin şimdi de, erkek ve kadın hizmetçi, uşak vb. gibi adlar altında bir hizmetkârlar sınıfı olarak tekrar ortaya çıkmasına izin vermiş olur.”K-1-457 Üretken olmayan, hizmetkarlar sınıfının artışı söz konusudur. Yaşlı olanlar, çalışamayacak kadar küçük çocuklar; devlet memurları, rahipler, hukukçular, askerler vb. gibi "ideolojik" sınıflar; rant, faiz vb başkasının emeğiyle geçinenler; dilenci, serseri, suçlular da bu artışa dahildir.

Makineleşmenin kapitalist biçimde sömürüsü sonuçlarından birisi de budur.

İşçilerin Fabrika Sistemi Tarafından İtilmeleri ve Çekilmeleri Pamuklu Sanayinde Bunalımlar

Makine ile işçilerin fiilen yerlerinden edilmelerine karşın, yeni fabrikalar açılması, var olanların genişletilmesi ile fabrika işçilerin sayısı da artar.  Şöyle ki,

Eski Üretim Tarzında
(haftada 500 sterlin sermaye)
Makineli Üretimde
(haftada 500 sterlin sermaye)


Değişmeyen sermaye (s)= 2/5 = 200 sterlin
Değişen Sermaye (d) = 300 sterlin(300 işçi)

Üretkenliğin artması durumunda
Değişmeyen sermaye (s)= 4/5 = 400 sterlin
Değişen Sermaye (d) = 100 sterlin (100 işçiye düşme durumu)
İşçilerin 2/3 ‘üne (200) yol veriliyor.

Şimdi iş genişlesin ve yatırılan sermaye 1500 sterlin olsun.  İşçi eski üretim tarzında olduğu sayıya, yani 300’e çıkar. Sermaye biraz daha artsın ve 2000 sterlin olsun. İşçi sayısı 400’e çıkar. Eskiye göre 100 işçi artmıştır. Ama nispi olarak, yatırılan sermayeye göre 800 kişi düşme var. Çünkü 2000 sterlin eski durumda, 1200 işçi çalıştırırdı. Öyleyse, işçi sayısında fiili artış olurken, nispi olarak azalma olur. Yani kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, işçi sayısı mutlak olarak artarken, nispi olarak azalır. Fabrika sistemi, bir yanda işçileri üretim süreci dışına iterken, bir yandan da istihdam ederek çeker. O halde, bu süreç güvensiz olan bir süreçtir.

Makineli üretimle birlikte, ilk dönem büyük karlar elde edilmesi, karların sermaye birikim kaynağı olması, üretim tarzının esneklik kazanışı, hammadde ve sürüm pazarı dışında bir engel tanımaz. Makineli gelişim, hammaddeyi çoğaltıcı etki yapar. Dış pazarların ele geçirilme süreci, sömürgeleştirme, sömürgeleştirilen bu ülkeleri, anayurt için hammadde yetiştiren haline getirir. Yeni uluslararası işbölümü çerçevesinde, yeryüzünün bir bölümü sanayi halinde kalır, diğer bölümü hammadde sağlayan tarımsal üretim yapan duruma getirilir. Demek ki, sermaye gittiği bir ülkenin ne üreteceğini kendi ihtiyacına göre belirler. 

Marx, fabrika sisteminin üretimdeki gelgitlerine değinir. “Fabrika sisteminin özünde bulunan ve sıçramalarla gelişmesini sağlayan muazzam güç ile bu sistemin, dünya pazarına bağımlılığı, zorunlu olarak hummalı bir üretime yol açar ve bunu pazarların mal fazlası ile dolmasının izlediği gibi, pazarların daralması da üretimi felce uğratır. Modern sınaî yaşam birbirini izleyen ılımlı faaliyet, gönenç, aşırı üretim, bunalım ve duraklama dönemleri halini alır.”K-1-464 Sanayi çevrimi, sürekli olarak bu bolluk ve çöküş dönemlerini yaşamak durumundadır. Gönenç dönemleri dışında kapitalistler arasında kıran kırana pazar kavgası olur. Bu pazardan pay alma kavgası, daha gelişmiş makine kullanarak, metaları daha ucuzlatma biçiminde sürer. Ne var ki makineyle ürünleri ucuzlatma dışında; ücretleri, emek gücü değerinin altına düşürme yoluyla da yapılır. Düpedüz işçilerin ücretleri, yani işçilerin tüketim maddeleri soyulur. 

Fabrika işçilerinin sayısı, değişmeyen sermayeye oranla düşerek artar. Bu büyüme, sınai çevrimde alçalmalarla sürüp gider. Bir durumda işçiler, işten atılırken başka bir durumda işe alınırlar. "Böylece işçiler durmadan işten atılır, işe alınır, oradan oraya sürüklenir, ve bu arada işçilerin cinsiyetleri, yaşları ve hünerleri konusunda sürekli bir değişme sürer gider."K-1-465 

Büyük Sanayinin Manifaktürde, El zanaatlarında ve Ev Sanayinde Yol Açtığı Devrim

Makineli üretimle, fabrika sisteminin ortaya çıkışı, eski sistemi hemen bir çırpıda ortadan kaldırmamıştır. O, biçimleri dönüştürerek, bir süre varlıklarını korumalarına olanak tanımıştır. Manifaktürde, elzanaatları ve ev sanayinde olan budur. Marx burada, modern sanayiye, fabrika sistemine geçişin bu sancılı ve sömürünün acımasız aşamasını anlatıyor. Fabrika öncesi manifaktür ve ev sanayi biçimlerde, çalışma koşullarının acımasızlığının örneklerini veriyor. Özellikle dört yaşından başlayarak çocukların; uzun saatler sağlıksız ahlak dışı koşullarda çalıştırılmalarına değiniyor. 

Makine kullanımıyla birlikte, dağınık ev sanayisi, manifaktürler, fabrika sanayisine dönüşme zamanı gelir. "İnsan teri ve kanının ucuzluğu sayesinde" pazarlar alabildiğine genişlemiş ve genişlemektedir. Eski biçim, artık pazarın bu devasa genişlemesine yetmez. Artık bir dönüşüm zorunluluk haline gelmiştir.  “Bu kendiliğinden başlayan sanayi devrimine, fabrika yasalarının, kadınları, gençleri ve çocukları çalıştıran bütün sanayi kollarına uygulanması yapay olarak yardımcı olmuştur.”K-1-485 İşgünü ve çalışma koşullarını düzenleyen fabrika yasaları, sürece katkı koymuştur. “Ama ev sanayi denen ve bunlarla manifaktür arasındaki ara biçimlerdeki emek açısından, işgünü ile çocukların çalıştırılmaları konusunda getirilen sınırlamalar, bu sanayilerin yıkımı demektir. Çünkü ucuz emek gücünün, sınırsız bir şekilde sömürülmesi, bunların rekabetteki güçlerinin tek temelidir.”K-1-486

Fabrika Yasaları, Bu Yasanın Sağlık ve Eğitim ile İlgili Maddeleri, Bunların İngiltere’de Yaygınlaşması

Fabrika yasaları, toplumun kendiliğinden gelişen, üretim biçimine karşı yöntemli ve bilinçli bir tepkidir.  Marx devamla, yasaların kapitalistin kaçamak yol bulmasını kolaylaştıracak biçimde ele alınmasından ve sağlıkla ilgili hükümlerin; duvar badanalama, havalandırma, tehlikeli maddeler karşı korunma gibi hükümler içerdiğinden söz ediyor.

Yasanın öğrenimle ilgili bölümlerinin saçmalığından söz ediyor, ama hiç değilse, yasanın çocukların çalıştırılması için, ilköğrenimin zorunlu koşul olması sorununu onaylıyor. “Bu hükümlerin ilk başarısı, öğrenimle jimnastiğin el işiyle birleştirilebileceğini ve dolayısıyla el işinin öğrenim ve jimnastikle bir arada yürütülebileceğini ilk kez tanıtlaması olmuştur.”K-1-393 Marx, Belirli yaştaki çocukların, çalışma yaşamından uzaklaştırılmasını doğru bulmaz. Zira Marx’a göre,  geleceğin tam anlamıyla gelişmiş bireyinin eğitimle üretici işin, öğrenimle jimnastiğin birleştirilmesiyle yetiştirilebileceğini düşünür. "Robert Owen’in ayrıntılarıyla gösterdiği gibi, gelecekteki eğitimin tohumu, fabrika sistemi içinde atılmış ve filizlenmeye başlamıştır; bu tür bir eğitimle, belli bir yaşın üzerindeki her çocuk, üretici işi öğrenim ve jimnastikle bir arada yürütecek ve bu yalnızca üretimdeki etkinliğin artırılmasında bir yöntem olarak değil, tam anlamıyla gelişmiş bir insan yetiştirilmesinde tek yöntem olarak uygulanacaktır.” K-1-494

Marx, büyük sanayinin teknik temelini devrimci olarak belirtir: “Büyük sanayi, mevcut üretim sürecini hiçbir zaman son ve değişmez bir biçim olarak görmez ve ele almaz. Bunun için de, bu sanayin teknik temeli devrimcidir. Oysa daha önceki üretim tarzları özünde tutucuydu.”K-1-497 Teknik temel, sürekli değişim halindedir ve tüm süreç akış halindedir. Hatta bu zorunluluktur. Komünist Manifestodan alıntıyla dipnot veriyor. “Burjuvazi üretim araçlarını ve böylelikle üretim ilişkilerini ve onlarla birlikte, toplumsal ilişkilerin tümünü sürekli devrimcileştirmeksizin var olamaz…”K-1-497

Marx, büyük sanayin olumlu ve olumsuz yanının olduğunu düşünüyor. Olumsuz yanı, işçi üzerindeki, kararlılık ve güvenliğin yok edilmesi, işsizlik, sefalet, gelişmesi sürecinde verilen kurbanlar olumsuz yanıdır.  Olumlu yanı ise, İşte çeşitlilik sağlamasıyla, “işçilerin çeşitli işler için yatkın duruma gelmesini ve yeteneklerinin en geniş ölçüde gelişmesini sağlamış” olmasıdır. Marx’a göre büyük sanayi, ömrü boyunca aynı parça işi yapan işçinin yerine, daha esnek, her işe yatkın, yeteneklerini serbestçe geliştiren çok yönlü bireyi koymayı ölüm kalım sorunu haline getirir. Ne var ki, büyük sanayi böyle bir bireyi yaratamaz. Sadece böyle bir bireyin yetişme olanaklarını yaratır. Böyle bir bireyin mevcudiyeti ise kapitalizmin aşılmasıyla gerçekleşecektir.

Teknik ve tarım okulları, mesleki öğrenim okulları kurulması kendiliğinden ve zorunlu olarak atılmış adımlardır ve buralarda işçi çocukları, emek araçlarını nasıl kullanacağını ve teknoloji bilgisini alırlar. Sermayeden zorla koparılan fabrika yasası; öğrenimi, fabrikadaki çalışmayla birleştiren bir sınırlama olsa da; "işçi sınıfı iktidara geldiğinde-ki bu kaçınılmaz bir şeydir- hem pratik, hem teorik teknik eğitimin, işçi sınıfı okullarında layık oldukları yeri alacaklarına hiç kuşku yoktur." K-1-499

Devamla Marx, makinenin ilk yaratıkları olan fabrika yasalarının, toplumsal üretimi bütünüyle kapsayacak biçimde, genelleşmesi gereğinin, büyük sanayin tarihsel gelişme tarzından ileri geldiğini belirtiyor ve genelleşmesi sürecine değiniyor. 

Büyük Sanayi ve Tarım

Burada büyük sanayin tarım üzerindeki devrimci etkisine değiniliyor. Köylünün yok edilişi, yerine ücretli işçinin koyuluşu kısaca belirtiliyor. Kapitalist tarımın toprak üzerindeki sömürücü yıkıcı etkisine vurgu yapılıyor: "kapitalist tarımdaki her gelişme, yalnızca emekçiyi soyma sanatı değil, toprağı soyma sanatında da bir ilerlemedir; belli bir zaman için toprağın verimliliğin artırılmasındaki her ilerleme, aynı zamanda, bu sonsuz verimlilik kaynağının mahvedilmesine doğru bir ilerlemedir."K-1-517

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder