Bir para tutarı, pazarda üretim aracı ve emek gücüne
dönüştürülür. Bu, sermaye olarak hareket edecek değerin ilk adımıdır. Daha
sonra, üretim süreci, başlangıçta yatırılan sermaye ile birlikte onu da aşan
bir artı değeri de içeren bir meta ile son bulur. Yine bu meta, dolaşım alanına
geçerek, orada paraya dönüşür. Tüm bu süreç, sermayenin çevrimini oluşturur.
Sermaye, bu süreçte başlangıçta olduğunudan fazla bir değere ulaşır,
değerlenir. Diğer bir anlamda, sermaye süreç sonunda büyümüş yani birikmiş olur.
Birikimin ilk koşulu, eldeki metanın paraya, paranın büyük kısmında tekrar
sermayeye dönüştürülmesi gerekir.
Marx,
sermaye birikimini ele almadan önce, üretim ölçeğinin aynı biçimde
tekrarlandığı basit yeniden üretimi ele almaktadır. Sürecin ayrıntılı tahlili
ikinci ciltte yapılacaktır.
Marx, burada metaların değerleri üzerinden satıldığı
varsayımından hareket ediyor. Ayrıca, artı değeri üreten kapitalistin tüm artı
değeri sahiplendiği varsayımıyla hareket ediyor. Bilindiği üzere, artı değeri üreten
kapitalist, bu artı değeri, toplumsal üretimin bütünü içerisinde, başka
görevleri yerine getirenlerle kar, faiz, tüccar karı, toprak rantı olarak
paylaşmak zorundaydı ve paylaşıyordu. Değerin bu boyutuyla paylaşımı 3. ciltte
irdeleniyor.
Basit Yeniden Üretim
Bir toplumun, üretim biçimi ne olursa olsun, üretim süreci devamlı
olmalıdır. Zira bir toplum, tüketmekten vazgeçmediği sürece üretmek zorundadır.
Toplum ancak üreterek kendi devamlılığını sağlayabilir. Üretim süreci, aynı
zamanda yeniden üretim sürecidir de, zira toplum, sürekli olarak kendisini
yeniden üreterek var olur. Yeniden üretim için, üretilen ürünlerin bir kısmını sürekli
olarak üretim araçlarına dönüştürmesi gerekir. Üretim için harcanan üretim
araçlarının, tekrar yerine koyulması gerekir. Bunun içinde, üretimin bu bölümü,
yıllık ürün kitlesinden ayrılıp üretim sürecine devam eder. O halde, yıllık
ürünün bir kısmı, bireysel tüketim için değil, üretken tüketim için harcanan
biçimdedir. Yani üretim araçları biçimindedir.
Kapitalist toplumda, yeniden üretim süreci, kapitalist
biçimiyle sermayenin kendini yeniden üretim sürecidir. Diyelim, 100 sterlinlik
bir değer bu yıl sermayeye çevrildi ve 20 sterlinlik art değer üretildi. Bu
durum gelecek yıllarda da sürmelidir. Dolayısıyla, bu süreçten sürekli olarak
bir artı değer çıkar. Bu artı değer, sermayenin bir meyvesi olarak, sermayeden
doğan bir gelir halini alır. “Eğer bir gelir, kapitalist tarafından salt
tüketim fonu olarak kullanılırsa ve kazanıldığı süre içinde tüketilirse, öteki
şeyler aynı kalmak üzere, basit yeniden üretim meydana gelmiş olur.”K-1-582
Demek ki, üretilen artı değer tekrar üretime döndürülmeden tüketilirse, basit
yeniden üretim gerçekleşmiş olur.
Üretim sürecinin ilk adımı, emek gücünün belirli bir süre
için satın alınmasıdır. Satın alınma süreci bittikten sonra emek gücü tekrar
satın alınır. Ne var ki, işçiye emek gücünün karşılığı, ürettiği meta sadece artı
değeri değil, kendi emek gücü değerini de ürettiğinde verilir. Demek ki işçi,
hem kendi emek gücü değerini ödeyen fonu, hem de artı değeri, yani,
kapitalistin tüketim fonu sayılan kısmı ürettikten sonra ücretini alır. İşçi,
ücret biçiminde ödenen fonu, sürekli olarak yeniden ürettiği sürece çalıştırılabilir. Başka bir deyişle emek gücü satın alınabilir. İşçinin ücret biçiminde aldığı şey, ürettiği ürünün bir kısmıdır ve emeğinin kılık değiştirmiş biçimi olan para olarak alır. Demek ki,
işçiye ücret biçiminde ödenen şey, işçinin yeniden ürettiği ürünün bir
kısmıdır ve bu kısım, önce para biçimine bürünür ve sonra ücret olarak ödenir. “Ürünün, meta şeklini ve metanın para şeklini alışı, bu alışverişi gizler. ”K-1-583
Ücret biçimi tarihseldir. Kapitalizmle birlikte gerekli
emek, işçi ailesi ve kendisinin gerekli emek fonu, kapitalistin değişen
sermayesi görünümü alır. Kapitalist, işçinin kendi yarattığı emek fonunu
değişen sermaye olarak yatırır. Dolayısıyla “bu emek fonunun, emeğinin
karşılığının ödenmesi için durmadan para şeklinde ona akmasının nedeni,
yarattığı ürünün sermaye şeklinde durmadan ondan uzaklaşmasıdır.”K-1-584 Angaryada köylü de, üç gün kendi tarlasında
kendi üretim araçlarıyla çalışıp kendi emek fonunu üretir. Diğer üç gün de zoraki,
karşılığını almadan, efendi malikanesinde
çalışır. Köylünün, kendi tarlasında ürettiği kendi emek fonu, efendinin
ödediği para şeklini almaz. Ne zaman ki köylü sahibi olduğu üretim aracı ve
toprağından ayrılır, o zaman, emeği de ücretli emek haline gelir. Kendi
yarattığı gerekli emeği artık
kapitalistin yatırdığı sermaye biçimini alır.
Kapitalistin, ücret fonu olarak ödediği fon, işçinin
ödenmemiş emeğidir. Başlangıçtaki sermaye, kapitalistin, kendi kişisel emeğiyle
edinilmiş olsa dahi, zamanla karşılığı ödenmemiş emek halini alır. Şöyle ki,
kapitalist, sürece 1000’lik bir sermaye ile başlamış olsun. Her yıl 200’ lük artı değer üretsin. Kapitalist, her yıl
üretilen 200’lük artı değeri tüketirse, beş yılda yatırdığı sermayesi kadar
tüketmiş olacaktır. Yıllık artı değerin, yarısı kadarını tüketirse, 10 yılda,
yatırmış olduğu sermaye kadar tüketmiş olacaktır. Bu durumda, yatırılan ilk
1000’ lik sermaye yok olacaktır. Kapitalist, sadece artı değeri tükettiğini ve
yatırdığı ilk sermayeyi tuttuğunu yani koruduğunu sanır. Oysa, ilk yatırdığı
sermaye değildir artık o. Zira eskisinin
bir tek kuruşu bile kalmamıştır. Çünkü o, ilkin kapitalistin sadece kendi emeği
olsa dahi, süreç içerisinde, başkasının ödenmemiş emeği halini almıştır. Ne
olursa olsun, tüm sermaye er ya da geç bu hali alır.
Demek ki, kapitalist sürece belli bir sermaye ile başlar.
Bu sermaye, ilkin kendisinin olsa dahi, zamanla başkasının ödenmemiş emeği
halini alır. İşçi ise, sürece emek gücünü satarak başlar. Bu ilişki, yani
kapitalist ilişki, emek ile emek araçları ayrılışını yeniden üreterek daha da
genelleştir. Artık kapitalist ile emekçinin, pazarda, raslansal olarak alıcı
satıcı olması durumu ortadan kalkar. Bir rastlantı olmaktan çıkar. Böylece işçi
artık emek gücünü satmadan yaşayamaz.
Zira o, bu ilişkide sermayeye bağımlı duruma gelmiştir. Onun emek gücü
sermayeye dönüşmedikçe hiçbir işe yaramaz.
İşçi bu süreçte iki yönlü bir tüketimde bulunur.
Birincisi, üretim sürecinde üretim araçlarını tüketir ve onları tüketirken
yatırılan sermayeyi daha değerli hale dönüştürür. Aynı zamanda kapitalistin
emek gücünü tüketmesidir de. Bu üretken bir tüketimdir. Bunun sonucuyla
kapitalist yaşar. İkincisi ise, işçi emek gücü karşılığında aldığı parayı geçim
aracına çevirerek tüketir. Bu işçinin bireysel tüketimidir. Bunun sonucuyla
işçi yaşar. İşçi aldığı ücretle, sadece emek gücünü yenileyebildiği için,
sürekli olarak emek gücünü satmak durumunda kalır. İşçinin bu bireysel
tüketimi, işçi açısından üretken olmayan bir tüketimdir. Zira, gereksinme
içinde bir birey üretilmektedir. “oysa
bu, kapitalist ve devlet için üretken bir tüketimdir, çünkü bu onların
servetini yaratan gücü üretmektedir.”K-1-589 Bu süreçte emek gücü, sürekli olarak kendini
yeniden üretmektedir. Kendisiyle birlikte bu ilişkiyi de yeniden üretmektedir.
Öyleyse üretim sürecinde, hem kapitalist hem de işçi
yeniden üretilmektedir. Dolaysıyla kapitalist ilişki yeniden üretilmektedir. “Şu halde, kapitalist üretim süreci, kendi iç bağıntısı içerisinde ya da yeniden
üretim süreci olarak düşünüldüğünde, yalnız meta üretmekle, artı değer
üretmekle kalmıyor aynı zamanda kapitalist ile ücretli işçi arasındaki
toplumsal ilişkiyi de üretiyor ve yeniden üretiyor (sürekli hale
getiriyor)”K-1-594
Sonuç olarak, basit yeniden üretim, kapitalistin üretilen
artı değerin tamamını tüketmesidir. Dolayısıyla üretim ölçeğinin aynı biçimde
devam etmesidir. Kuşkusuz böyle bir yeniden üretim kapitalizmde olanaksızdır.
Ama basit yeniden üretim olgusu, sermayenin meta biçime, para biçime
bürünmesini, toplumun kendisini yeniden üretmesi anlamında, işçinin,
kapitalistin ve dolayısıyla kapitalist bir ilişkinin yeniden üretilmesini
bilince çıkarmasıyla önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder