18 Aralık 2013 Çarşamba

Emek Gücü Fiyatında ve Artı Değerde Büyüklük Değişmeleri

Emek gücünün değeri, ortalama emekçinin yaşaması için gerekli alışılagelen tüketim maddelerinin değeri ile belirlenir.”K-1-530 İşçinin tüketeceği, tüketim maddesi bilinebilir, bu nedenle değişmeyen büyüklük olarak kabul edilebilir. Değişiklik gösteren şey, yalnızca bunların değeridir. 

Marx, bu bölümde, artı değer ile emek gücü fiyatının belirlenişinde, üç değişkeni ele alıyor. Bunlar; işgünü uzunluğu, emeğin yoğunluğu ve emeğin üretkenliğidir. Değişkenleri irdelemeden önce, metaların değeri üzerinden satıldığını, emek gücü fiyatının da zaman zaman değerinin üzerine yükseldiği ama altına düşmediğini var sayıyor. 

1- İşgünü ile emeğin yoğunluğu değişmiyor,  emeğin üretkenliği değişiyor.  Bu varsayıma göre, emek gücü değeri ve artı değer büyüklüğü üç yasa tarafından belirlenir. Birincisi, belli uzunluktaki işgünü, emek üretkenliği ile ürün kitlesi ve metanın fiyatı ne kadar değişirse değişsin, aynı miktar değer yaratır. 12 saatte yaratılan, 6 şilinlik değer, daha fazla ya da daha az metada dağılır. İkincisi, emek gücü değeri ile artı değer karşıt yönde değişir. Üçüncüsü ise, artı değerde artma ya da azalma, emek gücü değerindeki artma ya da azalmanın sonucudur. 

Emek üretkenliğinin artmasıyla, emek gücü değeri düşer. Bu durum artı değer oranını yükseltir. Bu nispi artı değerdir. Emek gücü değerinin düşmesine karşın, geçim aracı kitlesi artabilir. Zira emek üretkenliğiyle birlikte değişen şey; geçim araçlarının değeri değil kitlesidir. Bu durumda, emek gücü değeriyle artı değerde hiçbir değişiklik olmadığı halde, hem işçi hem de kapitalist bu tüketim araçların daha fazlasına sahip olabilirler. Emek üretkenliğinde artışla birlikte, emek gücünün fiyatı sürekli olarak düşebilir, bu düşmeye karşın; işçinin geçim araçlarında yükselme olabilir. Bu halde da emek gücü değerinde düşme artı değerde yükselmeye yol açabilir ve böylece, işçi ile kapitalist arasındaki uçurum genişlemeye devam eder. Bunun anlamı, işçinin durumu göreli olarak iyileşse bile, mutlak olarak, ya da oransal olarak, kötüleşmeye devam eder.

Bu üç yasayı Ricardo'nun doğru formüle ettiğini belirten Marx, işgünü ve emek yoğunluğunda bir değişimi dikkate almayışından doğan düştüğü hataları da belirtiyor.

2- İşgünü değişmiyor, emeğin üretkenliği ve yoğunluğu değişiyor. Bu varsayımımıza göre, emek üretkenliği artışı ile ürün değeri düşer, zira aynı emek fazla ürüne dağılır.  Emeğin yoğunluğunun artışı ile ürünün değeri değişmez. Ama emek yoğunluğu ile fazla ürün elde edilir. Emek yoğunluğu ile elde edilen fazla değer mutlak artı değerdir. Emek üretkenliği ve emek yoğunluğu arasındaki farkı görelim.  12 saatte 12 ayakkabı üretiliyor. Bir çift ayakkabının fiyatı 10 lira olsun. 

Bu durumda,

Emek Üretkenliği Durumu(Üretkenlik artıyor): 24 ayakkabı üretiliyor. Bir çift ayakkabı 5 liraya düşüyor.
 

Emek Yoğunluğu Durumu:  24 ayakkabı üretiliyor. Bir çift ayakkabı 10 liradır. Fiyat değişmiyor.

Emek yoğunluğu, tüm sanayi kollarında, aynı anda, eşit derecede artsa, bu yoğunluk toplum için normal derece olurdu. Bu durumda da hesaba katılacak bir şey olmazdı. 

3- Emeğin üretkenliği ve yoğunluğu değişmiyor, işgünü değişiyor. İşgünü kısaltılması durumunda, emek gücü değeri değişmez, ama artı değer azalır. Böyle bir durumda, “emek gücünün fiyatını değerinin altına düşürmek suretiyle kapitalist, kendini zarardan kurtarabilir."K-1-537 İşgünü artması durumunda ise, emek gücünün fiyatı aynı kalırsa; artı değer hem mutlak hem de nispi olarak artar.

İş gününün uzatılması halinde emek gücünün fiyatı, değişmediği ve hatta, arttığı halde dahi değerinin altına düşebilir. Bu durumda emek gücünün yenilenmesi sorun yaşar. Uzatılmış bir işgünü sonucu emek gücündeki yıpranma bir noktaya kadar ücret yükseltilerek telafi edilebilir. Lakin, belirli bir noktadan sonra aşınma ve yıpranma geometrik dizi halinde artar ve emek gücünün yeniden üretimi olanaksız hale gelir. O zaman "emek gücünün fiyatı ve sömürülme derecesi, ortak bir ölçüyle ölçülebilir olmaktan çıkarlar." K-1-538

Devamla Marx, emeğin üretkenliği ve yoğunluğunun artmasıyla aynı anda, işgününün kısalmasına değiniyor. Emeğin üretkenliği ve yoğunluğu belli ise iş, toplumun çalışabilir bütün sağlıklı üyeleri arasında eşit bir şekilde dağıtılırsa; iş yükünü bir tabakanın, kendi omuzlarından atarak başka tabakanın üzerine yıkma olanağı ne kadar sınırlanırsa; iş günü o kadar kısalacak ve toplumun bireyleri zihinsel ve bireysel yeteneklerini özgürce geliştirebilecek zamana kavuşmaları olanaklı olacaktır. Ne var ki "kapitalist toplumda, halk kitlelerinin bütün yaşamı emek zamanına dönüştürülerek, tek bir sınıfa bolca boş zaman kazandırılır."K-1-541

Bu bölümde vurgu, gerekli emek ile artı emek arasındaki ilişkiyedir. Birinin artıyor oluşu, diğerinin azalmasını gerektirir. Ücretler arttığında, meta fiyatları da artar safsatası, burada gerekli yanıtı alıyor. Ücretlerin artması artı değerde bir düşmeye neden olur. Bu durum, kapitalist ve işçi sınıfı arasındaki ilişkinin, uzlaşmaz karşıtlığını gösterir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder