12 Nisan 2014 Cumartesi

KARIN ORTALAMA KARA DÖNÜŞMESİ - Farklı Üretim Kollarında Farklı Sermaye Bileşimleri ve Kar Oranlarında Bundan İleri Gelen Farklılıklar

Marx, bundan önceki kısımda, artı değer oranı sabit kaldığı halde, kâr oranının değişebileceğini göstermişti. Bu bölümde Marx, bir ülkedeki bütün sanayi kollarında, artı değer oranı ve iş günü uzunluğunu aynı kabul ediyor. Zira Smith’in de ortaya koyduğu gibi, emeğin sömürülmesindeki bu farklılıklar, telafilerle dengelenir ve ayrıca bu farklılıklar geçici ve yok olandır. Örneğin iş günü, işçi sınıfı mücadelesiyle aynı duruma gelmektedir. Dolayısıyla genel bir incelemede bunların önemleri yoktur. Başka bir deyişle tüm kapitalizmin işleyişi açısından belirleyici değildir.

Diğer farklılıklardan; ücret farklılıkları, basit ve karmaşık emek arasındaki farka dayanır. Bunun sömürü yoğunluğuyla ilişkisi yoktur. Eğer karmaşık emeğe sahip olan biri, basit emeğe sahip olandan daha iyi ücret alıyorsa, onun emeği, aldığı fazla oranında, fazla artı değer üretir. “Ve, ücretler ile işgünlerinin ve dolayısıyla, farklı üretim alanları ve hatta aynı üretim alanındaki çeşitli sermaye yatırımları arasında artı-değer oranlarının eşitlenmesi, her türlü yerel engellerle frenlenmekle birlikte, kapitalist üretimin ilerlemesi ve bütün ekonomik koşulların bu üretim tarzının egemenliği altına girmesiyle gene de gitgide daha fazla ölçüde gerçekleşmektedir.” K-3-130 Dolayısıyla bu, kapitalist üretimin genel incelenmesinde gelip geçici olduğu için bir yana bırakılabilir.

Farklı ülkedeki farklı kâr oranları da bir yana bırakılabilir. Zira bizim göstermek istediğimiz şey, belli bir ülkede kâr oranlarının nasıl biçimlendiğidir.

Şimdi biz, çeşitli üretim alanlarında sömürü oranını aynı kabul ettik. Ne var ki, sömürü oranının aynı olması, kâr oranında aynı olduğu anlamını taşımaz. Çünkü daha önceki kısımlarda görüldüğü gibi, değişmeyen sermayenin değeri ile sermayenin devir hızındaki değişiklikler, kâr oranında değişiklikler oluşturuyordu. Buradan şöyle bir sonuç çıkar. Farklı üretim alanlarında, yan yana duran kâr oranları, devir hızları farklı olduğunda, ya da organik bileşimleri farklı olduğunda farklı olurlar. Yani, kâr oranı, sermayenin organik bileşimi ve devir hızına bağlı olarak ta değişir. 

Marx, sermayelerin organik bileşimindeki farkla, bunların devir dönemlerindeki farkı irdeliyor. Böylece kapitalin birinci cildinde ele aldığı sermayenin teknik, değer ve organik bileşimine tekrar değiniyor.

Sermayenin bileşiminden kasıt, sermayenin aktif ve pasif kısımları olan, yani değişen ve değişmeyen sermaye arasındaki orandır. Bu oranlardan biri sermayenin teknik bileşimidir. Makine, hammadde gibi, belli miktarda üretim aracını harekete geçirebilmek için, belli miktarda işçide temsil edilen emek gücüne ihtiyaç vardır. Bu durumda, belli miktarda işçi, belli miktarda üretim aracına tekabül eder. İşte bu oran, sermayenin teknik bileşimidir. Bu teknik bileşim organik bileşimin temelidir. Oranlardan diğeri ise sermayenin değer bileşimidir. Diyelim, bakır ve demir işçiliğinde, üretim aracı kitlesiyle emek gücü kitlesi oranı aynı olsun. Böyle bir durumda bakır demirden daha pahalı olduğu için, iki sermayenin değer bileşimi farklı olacaktır. Bir sermayenin değer bileşimi aynı kaldığı halde, teknik bileşimi, teknik bileşimi aynı kaldığı halde değer bileşimi değişebilir.

Şimdi sermayenin organik bileşimi tanımlanabilir. “Sermayenin değer-bileşimi, teknik bileşimi tarafından belirlendiği ve onu yansıttığı ölçüde, sermayenin organik bileşimi adını alır.”K-3-132 Öyleyse değer bileşimi, sermayenin teknik bileşimi tarafından belirleniyor ve teknik bileşimin değişmelerini ifade ediyorsa, sermayenin organik bileşimidir. Demek ki, organik bileşim, teknik bileşimdeki değişmelerden kaynaklı, değişen ve değişmeyen sermaye arasındaki oran değişikliğidir. Diyelim sermayenin değer bileşimi, piyasa fiyat dalgalanmaları yüzünden değişti. Böyle bir durumda, sermayenin organik bileşiminin değiştiğinden söz edemeyiz. Ama diyelim, 10 makineyi 10 işçi çalıştırırken, teknik gelişmeyle birlikte, aynı sayıda makineleri, ya da daha fazlasını 5 işçi harekete geçirsin. Bu durumda, bir değer değişiminden söz edilir. Öncekine göre bu değer bileşimindeki değişme, teknik bileşimdeki değişmeye bağlı olarak değişmiştir. Bu durumda organik bileşimden söz edebiliriz. 

Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte sermayenin organik bileşimi de artacaktır. Zira makinelerde teknolojide gelişmeyle birlikte, daha az sayıda işçi, daha fazla hammadde tüketecek duruma gelmektedir. Sermayenin değişmeyen kısmı oransal olarak giderek artarken, sermayenin değişen kısmı oransal olarak azalmaktadır.

Marx sermayenin bileşimine değiniden sonra, kâr oranlarının, sermayenin organik bileşimi ile sermayenin devir hızına bağlı olarak değiştiğini örneklendiriyor. 

Sermayenin organik bileşimi kâr oranını etkiler, şöyle ki;

A : 90s + 10d + 10a = 110  artı değer oranı =  %100, kâr oranı = 10 : 100 = %10
B : 10s + 90d + 90a = 190  artı değer oranı =  %100,  kâr oranı = 90 : 100 = %90

Eşit miktarda sermayeler, farklı organik bileşimlerinden dolayı, farklı artı değere, dolayısıyla da farklı kâr oranına sahiptirler. Demek ki, sermayenin organik bileşiminde bir değişme, kâr oranını etkiler. Zira artı değerin tek kaynağı, canlı emektir. A sermayesi durumunda, daha az canlı emek kullanılıp, daha fazla ölü emek kullanılmıştır. Dolayısıyla daha az artı değer üretilmiştir. B sermayesinde ise daha fazla canlı emek, daha az ölü emek kullanılmıştır. Dolayısıyla daha fazla artı değer üretilmiştir. 

Şimdi örneğimizde, farklı üretim alanlarındaki sermayeler, yüzde olarak eşit büyüklükte sermayeler, organik bileşimlerindeki farklılıktan dolayı, farklı kâr oranı elde ediyorsa, “bu savlar, metaların, kendi değerleri üzerinden satıldıkları varsayımına dayanıldığında geçerlidir.”K-3-136 Yani henüz ortalama kâr oranından söz etmiyoruz. Metaların değerleri altında ve üzerinde fiyatlarla satılmasından söz etmiyoruz. 

Sermayenin devir hızı da kâr oranını etkiler. Başka bir deyişle, kâr oranlarındaki eşitsizliğin kaynaklarından biri de, sermayenin farklı devir dönemine sahip olmalarıdır. Daha önce belirtildiği gibi, aynı organik bileşimli sermayeler, devri hızlarına bağlı olarak, daha fazla ya da az artı değer üretirler. Dolayısıyla bu, kâr oranlarındaki farklılığın başka bir nedenidir.

Bir vurgu ile bitirelim. Sermayenin bileşimindeki, değişmeyen sermayenin, döner ve sabit kısımlarının birbirine oranındaki değişmeler, kâr oranında en ufak bir değişiklik yaratmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder