6 Nisan 2024 Cumartesi

Ücretlerin Artışı, Meta Fiyatlarını Artırır Söylemi

İşçinin, varlığını devam ettirebilmesi ve yaşamını sürdürmesi için tek gelir kaynağı ücrettir. İşçi günlük, haftalık ya da aylık aldığı ücretle kendisinin ve ailesinin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar. Başka bir deyişle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlar. 

Ücret özünde işçinin ve ailesinin, fiziksel ve sosyal varlığını sürdürmesi için; belli bir zaman aralığında tüketmesi gereken metaların değerlerinin toplamıdır. Ne var ki işçinin aldığı ücret, çoğu zaman; tüketmesi gereken bu metaların toplam değerinden sapar. Tüketilmesi gereken geçim nesnelerinin, değerinin altına düşebildiği gibi; bu değerlerin üzerine de çıkabilir. Eğer işçi, bu değerin altında ücret alırsa geçinebilme sorunu ortaya çıkarken, değerin üzerinde bir ücret alması, işçinin yaşam seviyesini iyileştirir. Bu durum işçileri, sürekli olarak ücret mücadelesi içerisinde tutar. Çünkü ücret artışını, yani ücret oranlarını belirleyen ana etken; işçilerin örgütlü mücadelesidir. Ücret belirleme dönemi olan TİS zamanlarında işçiler, sendikaları aracılığıyla pazarlık yaparak; ücretlerini artırma girişiminde bulunurlar. Çeşitli mücadele yöntemlerini devreye sokarak, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve bu ihtiyaçları geliştirecek ücret mücadelesi verirler.

TİS sürecinde gerçekleşen mücadelenin; bir yanında işçiler varken, diğer yanında da kapitalistler vardır. Kapitalistlerde TİS sürecinde, çeşitli araçlarla ücretlerin artış oranını düşük tutma mücadelesi verirler. Çünkü kapitalistler, ücret artış oranını düşük tuttuklarında, kârlarını koruduklarının ve artırdıklarının farkındadırlar. Bu nedenle de, ücret artışı talebine karşı büyük bir direnç gösterirler.

Kapitalist üretim ilişkisinde ücretle kâr, birbirinin karşıtıdır ve sürekli olarak gerilim halindedir. Gerilimin nedeni, ücretlerin artışı ya da azalmasıyla birlikte, kâr tarafında karşıt harekete neden olmasıdır. Ücretle kâr arasındaki bu gerilimli durum, işçilerle kapitalistler arasındaki gerilimde, kavgada yansımasını bulur. Gerilimin yükseldiği, kavganın en görünür olduğu dönemler, ücret artış oranlarının belirleneceği dönem olan; asgari ücret belirleme dönemleri ve TİS (Toplu İş Sözleşmesi) dönemleridir. Ücret artış oranların da kesin, iki tarafında sorgusuz, tartışmasız kabulleneceği eşitlikçi, adaletli bir kıstas olmadığı için; ücret artış oranı, karşılıklı mücadele ve kavga sonucunda belirlenir. Gerilimin yükseldiği kavga dönemleri olan TİS dönemlerinde, özellikle asgari ücret belirleme dönemlerinde; kapitalist sınıfın kafaları, ücretler yükselirse, kapitalistler de geçim nesneleri olan metaların fiyatını yükseltir söylemini öne çıkarırlar. Bu söylem, ücret artışının ve ücret artışı için verilen mücadelenin beyhudeliğine vurgudur. Bu vurgu işçilere, ücret artırma mücadeleniz boşuna, ücretleri artırdığınızda geçim nesneleri olan meta fiyatları da artacak. Böylece durumunuzda bir değişiklik olmayacağı gibi, durumunuz daha da kötüleşecek seslenişidir.

Kuşkusuz, zorunlu geçim araçlarına ani bir talep durumu olsaydı, talep basıncı meta fiyatlarını yükseltebilirdi. Ancak bu arz talep eksenli durum, ücret artışlarında doğrusal ilişkiyi ifade etmez. Zira ücretlerdeki artış, piyasadaki metaların doğrudan fiyatını değil; kapitalistin kârını etkiler. Ücretlerdeki her genel artış, karşıtına yani kapitalistin kârına yönelir. Kapitalistlerin ücret artışına karşı ortaya koydukları direncin nedeni de budur.

Eğer ücretlerdeki artış, geçim nesneleri olan metalarda doğrudan bir artış yaratmış olsaydı; kapitalist, ücretlerdeki artışa direnmez, itiraz etmezdi. Ücretlere yapılan artışı, artan meta fiyatlarından çekip alarak; bu artıştan oluşan kârların keyfini çıkarırlardı. Daha da ötesi “eğer metaların fiyatlarını diledikleri gibi yükseltmek kapitalist üreticilerin ellerinde olsaydı, bunu ücretlerde artış olmadan da yapabilirlerdi ve öyle yapacaklardı.”(1) Ne var ki kapitalistlerin, metaların fiyatlarını keyiflerince artırma olanakları yoktur. Eğer böyle bir olanakları olsaydı; işçilerin, ücret mücadelesine gülüp geçerlerdi. Ayrıca işçilerin, sendikal örgütlenmesine de karşı durmazlardı. Oysa bugün işçilerin sendikalarda örgütlenmesi, kapitalistler tarafından tepkiyle karşılanıyor. Sendikal örgütlenme, işçinin anayasal hakkı olduğu halde; sendikalı oldukları için, çeşitli uydurma gerekçelerle işçiler, işten çıkarılıyorlar. Eğer kapitalistler, diledikleri gibi diledikleri zaman metaların fiyatını artırabilselerdi; işçilerin, sendikalarda örgütlenmiş olmaları, onlar için tehdit oluşturmadığı gibi reddedilir bir şey de olmazdı. Sendikal örgütlenmeye, düşmanca tutum almazlardı.

Öyleyse, “ücretlerde genel bir artış, hiçbir zaman malların fiyatlarında az ya da çok genel bir artış getirmez.”(2) Ücret artışıyla, meta fiyatlarının artışı arasında doğrusal bir ilişki yoktur. Ücretlerin artışından, doğrudan etkilenen şey kapitalistin kârıdır. Kapitalist kafaların, ücret artışı dönemlerinde, meta fiyatlarındaki artışı, ücretlerdeki artışın sonucuymuş gibi gösterirken, gerçeklik bunun tam tersidir: “Ücret yükselmeleri, metaların fiyatlarındaki artışın nedeni değil, sonucudur.”(3) Zira meta fiyatlarının artışı; doğal olarak, ücretlerin artırılma zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Bu zorunluluk ta işçilerin ücret mücadelesi vermesiyle yerine getirilmektedir.

O halde TİS dönemlerinde, özellikle asgari ücret belirleme sürecinde; kapitalist kafaları tarafından ücret artışını, meta fiyatlarındaki artışın nedeni olarak gösterme çabaları; ücret mücadelesini zaafa uğratma ve ücretleri baskılama çabasından başka bir şey değildir.


Kaynak

1-          Karl Marx, Kapital 2, Sayfa 305, 7. Baskı Sol Yayınları

2-          Karl Marx, Felsefenin Sefaleti, Sayfa 152, 4. Baskı Sol Yayınları

3-          Karl Marx, Kapital 2, Sayfa 306, 7. Baskı, Sol Yayınları

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder