Marx, para sermaye ile faiz getiren sermayenin
karıştırıldığını belirtiyor ve ilerde, para sermayenin, meta ve üretken
sermayeden farklı olarak, geçici bir sermaye biçimi olduğunun ortaya
konulacağına vurgu yapıyor ve banka sermayesine değiniyor.
Banka sermayesi nakit para, altın, banknotlar ve değerli
senetlerden oluşur. Değerli senetler iki alt bölüme ayrılabilir Bunlardan
birincisi, bir süre geçerliliği olan ve zaman zaman vadesi dolan ve ıskonto edilmeleri,
bankerlerin işi olan, ticari senet ya da poliçeler. İkincisi ise, devlet
tahvilleri kamu tahviller, hisse senetler, hazine bonoları gibi faiz getiren
senetlerdir. Bu kısımlardan oluşan sermaye, bankerin yatırdığı sermaye ve
mevduata ayrılabilir. Bankaların çıkardığı banknotlar da banka sermayesi
arasına alınabilir. Lakin Marx, burada banknot ve mevduatı konu dışı tutuyor.
Zira bankerin işini kendi sermayesi ya da mevduatla yürütmüş olması bu
bölünmeyi etkilemez.
Marx buradan hayali sermaye tanımına geçiyor.
Diyelim ki, yıllık faiz oranı, yüzde 5 olsun. Şimdi 500
sterlin sermayeye çevrilecek olsa, yılda 25 sterlin getirir. Bu durumda yılda
25 sterlin gelire, 500 sterlinlik sermayenin yıllık faizi olarak bakılabilir. “Ne
var ki” diyor Marx, “bu
25 sterlinin kaynağının, ister yalnızca bir mülkiyet ya da tasarruf hakkı
olsun, ister taşınamaz mal gibi gerçek bir üretim öğesi olsun, doğrudan doğruya
aktarılabilir olması ya da aktarılabilecek duruma gelebileceği bir biçime
girmesi durumları dışında tamamen hayali bir anlayıştır ve böyle bir görüş
olarak da kalır.”K-3-412 Bu 25 sterlinlik gelir, kaynağı ne olursa olsun, bu
kaynağın kendisi, aktarılabilir ya da doğrudan aktarılabilir duruma gelmedikçe
hayalidir. Marx’ın örneğiyle açalım.
Örneğin devlet,
borç aldığı sermaye için, her yıl alacaklısına faiz öder. Alacaklı sermayesini
geri alamaz, zira o artık, devlet tarafından harcanmıştır ve yoktur. Ancak alacaklı,
onun mülkiyet hakkını devredebilir. Diyelim ki, devletten alacaklı olanın
elinde 100’lük borç senedi (tahvil) vardır. Bu yüzlük borç senedi alacaklıya
her yıl, %5’ ten 5 sterlin
getirmektedir. Devlet, her yıl borç senedi sahibine, yıllık gelirinden 5
sterlin verir. Bu borç senedi, alacaklının gözünde bir sermayedir. Lakin bu
sermaye hayali sermayedir. Zira devlete verilen meblağ artık mevcut değildir.
Zaten hiçbir zaman da sermaye olarak harcanması düşünülmemişti. Alacaklı artık,
elindeki borç senedini (tahvilini) istediği kişiye, piyasa fiyatı üzerinden
satabilir. Bu satış işlemi ne kadar yinelenirse yinelensin, devlet borcu
sermayesi tamamen hayali kalır. Ama ancak, satılamadığında hayali olmaktan
çıkar. Bu hayali sermayenin de kendi hareket yasaları vardır.
Hareket
yasalarına geçmeden önce Marx, emek gücünü sermaye olarak ele alanları eleştirmektedir.
“Ücretler burada, faiz olarak anlaşılmakta ve bu yüzden emek-gücü de bu faiz
getiren sermaye olarak düşünülmekte. Örneğin, bir yıllık ücret 50 sterlin ve
faiz oranı da %5 ise, yıllık emek-gücü 1.000 sterlinlik bir sermayeye eşit
olmaktadır. Kapitalist anlayış biçiminin saçmalığı burada tepe noktasına
ulaşmaktadır, çünkü, sermayedeki genişleme, emek-gücünün sömürüsüne dayanılarak
açıklanacak yerde, sorun tersine çevriliyor ve emeğin üretkenliği, faiz getiren
sermayenin bu esrarlı niteliği, emek-gücünün kendisine bağlanarak açıklanıyor.”K-3-413
Oysa emek gücü, işçinin kapitaliste satmış olduğu metasıdır. Dolayısıyla ne
emek gücü sermayedir ne de, emek gücü sahibi sermaye sahibidir.
Sermayeleştirme durumuna bakalım. “Hayali sermaye oluşumuna, sermayeleştirme deniyor. Her devresel gelir, ortalama bir faiz oranı ile borç alınan bir sermaye tarafından gerçekleştirilebilecek bir gelir gibi, faiz oranı üzerinden hesaplanarak sermayeleştirilir.”K-3-414 Diyelim yıllık gelirimiz 100 sterlin olsun, yıllık faizin %5 olması halinde, 100 sterlin gelirimiz 2000 sterlin üzerinden faizi temsil eder. Bu 2000 sterlin, 100 sterlin üzerinden mülkiyet hakkının sermaye değerini temsil eder. Bu mülkiyet hakkını satın alan kişi için, 100 sterlin yıllık gelir, yüzde 5, faiz üzerinden yatırılmış sermayenin faizi olarak görünür.
Borç senedinin
sermaye değerleri aldatıcıdır, zira bu senetler, mülkiyet hakkını temsil
ederler. Bunların piyasa değerleri, hak sağladıkları gelir miktarına ve
verdikleri güvene bağlı olarak dalgalanma gösterir. Diyelim 100 sterlinlik bir
senedimiz var. Bu senede, faiz oranı %5 iken, %10 verilirse, bu senet 200
sterlinlik sermayeyi temsil eder. Böylece hissenin piyasa değeri 100’den 200’e
çıkmış olur. Zira %5 ile sermayeleştirilmişken, şimdi 200’lük hayali sermayeyi
temsil etmektedir. Bunu 200’e satın alan kişi, bu yatırımdan %5 lik gelir elde
eder.
Ayrıca “bu senetlerin fiyatı, faiz
oranı ile ters orantılı olarak yükselir ya da düşer.”K-3-415 Faiz oranı %5’ten,
%10’a çıktığında, 5 sterlin gelir garanti eden senetler 50 sterlinlik sermayeyi
temsil eder. Tersine faiz oranı %5’ten yarı yarıya düşerse, senetler 200
sterlinlik sermayeyi temsil eder. “Bunların değerleri daima, yalnızca
sermayeleştirilmiş gelir, yani hayali bir sermaye üzerinden o günkü faiz
oranıyla hesaplanan gelirdir.”K-3-415
Bu durumda bu
senetlerin fiyatları iki nedenle düşebilir. Birincisi faiz oranı yükseldiği
için, ikincisi ise, daha büyük miktarda senet piyasaya sürüldüğü için, fiyatı düşecektir.
“Bu senetlerin değerindeki düşme ya da artmanın, temsil ettikleri gerçek
sermayenin değerinin hareketinden bağımsız olması ölçüsünde, ulusun sahip
olduğu servet, değerdeki düşme ya da yükselmeden sonra da gene eski
büyüklüğündedir.”K-3-415 Zira bunlar, gerçek sermayeyi temsil etmezler. Ya da
temsil ettikleri gerçek sermayenin gelecekteki üretimler üzerinden, birikmiş
alacaklar ve yasal haklardan başka bir şey değildirler.
“Kapitalist üretime dayanan bütün ülkelerde
bu türden büyük miktarlarda sözde faiz getiren sermaye ya da para getiren
sermaye vardır. Ve para-sermaye birikimi ile aslında anlatılmak istenilen şey,
üretim üzerinde biriken bu haklardan, piyasa-fiyatlarının, bu hakların hayali
sermaye-değerlerinin birikiminden başka bir şey değildir.”K-3-416 Banker
sermayesinin büyük bir kısmı, bu, sözde faiz getiren senetlere yatırılmış
durumdadır. Diğer yandan banka sermayesinin bir kısmı da ıskonto edilmiş
poliçelere yatırılmıştır. En sonu banker sermayesinin son kısmı, altın ve
banknot olarak para rezervinden oluşur.
Kapitalist üretimin gelişmiş olduğu ülkelerde, bankaların yedek fonları daima, ortalama olarak yığma halindeki mevcut para miktarını ifade eder. Ve yığmanın bu kısmı da, hiçbir değeri olmayan senetlerden, altın üzerine çeklerden oluşur. Bu nedenle de, banker sermayesinin büyük bir kısmı hayalidir. Senetlerden, yani poliçelerden, harcanmış sermayeyi temsil eden hükümet tahvillerinden ve gelecekteki gelir üzerine çekler olan hisse senetlerinden oluşur.
Sonuç olarak
belirtelim ki, hayali sermaye, değerli senetlerden oluşan ve gerçek sermayeden
farklı olarak kendi hareket yasaları olan, pazarda alınıp satılabilen ve
sahiplerine gelir getirebilen sermayelerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder