3 Temmuz 2014 Perşembe

Banka Sermayesini oluşturan Kısımlar

Marx, para sermaye ile faiz getiren sermayenin karıştırıldığını belirtiyor ve ilerde, para sermayenin, meta ve üretken sermayeden farklı olarak, geçici bir sermaye biçimi olduğunun ortaya konulacağına vurgu yapıyor ve banka sermayesine değiniyor.

Banka sermayesi nakit para, altın, banknotlar ve değerli senetlerden oluşur. Değerli senetler iki alt bölüme ayrılabilir Bunlardan birincisi, bir süre geçerliliği olan ve zaman zaman vadesi dolan ve ıskonto edilmeleri, bankerlerin işi olan, ticari senet ya da poliçeler. İkincisi ise, devlet tahvilleri kamu tahviller, hisse senetler, hazine bonoları gibi faiz getiren senetlerdir. Bu kısımlardan oluşan sermaye, bankerin yatırdığı sermaye ve mevduata ayrılabilir. Bankaların çıkardığı banknotlar da banka sermayesi arasına alınabilir. Lakin Marx, burada banknot ve mevduatı konu dışı tutuyor. Zira bankerin işini kendi sermayesi ya da mevduatla yürütmüş olması bu bölünmeyi etkilemez. 

Marx buradan hayali sermaye tanımına geçiyor. 

Diyelim ki, yıllık faiz oranı, yüzde 5 olsun. Şimdi 500 sterlin sermayeye çevrilecek olsa, yılda 25 sterlin getirir. Bu durumda yılda 25 sterlin gelire, 500 sterlinlik sermayenin yıllık faizi olarak bakılabilir. “Ne var ki” diyor Marx, “bu 25 sterlinin kaynağının, ister yalnızca bir mülkiyet ya da tasarruf hakkı olsun, ister taşınamaz mal gibi gerçek bir üretim öğesi olsun, doğrudan doğruya aktarılabilir olması ya da aktarılabilecek duruma gelebileceği bir biçime girmesi durumları dışında tamamen hayali bir anlayıştır ve böyle bir görüş olarak da kalır.”K-3-412 Bu 25 sterlinlik gelir, kaynağı ne olursa olsun, bu kaynağın kendisi, aktarılabilir ya da doğrudan aktarılabilir duruma gelmedikçe hayalidir. Marx’ın örneğiyle açalım.

Örneğin devlet, borç aldığı sermaye için, her yıl alacaklısına faiz öder. Alacaklı sermayesini geri alamaz, zira o artık, devlet tarafından harcanmıştır ve yoktur. Ancak alacaklı, onun mülkiyet hakkını devredebilir. Diyelim ki, devletten alacaklı olanın elinde 100’lük borç senedi (tahvil) vardır. Bu yüzlük borç senedi alacaklıya her yıl,  %5’ ten 5 sterlin getirmektedir. Devlet, her yıl borç senedi sahibine, yıllık gelirinden 5 sterlin verir. Bu borç senedi, alacaklının gözünde bir sermayedir. Lakin bu sermaye hayali sermayedir. Zira devlete verilen meblağ artık mevcut değildir. Zaten hiçbir zaman da sermaye olarak harcanması düşünülmemişti. Alacaklı artık, elindeki borç senedini (tahvilini) istediği kişiye, piyasa fiyatı üzerinden satabilir. Bu satış işlemi ne kadar yinelenirse yinelensin, devlet borcu sermayesi tamamen hayali kalır. Ama ancak, satılamadığında hayali olmaktan çıkar. Bu hayali sermayenin de kendi hareket yasaları vardır. 

Hareket yasalarına geçmeden önce Marx, emek gücünü sermaye olarak ele alanları eleştirmektedir. “Ücretler burada, faiz olarak anlaşılmakta ve bu yüzden emek-gücü de bu faiz getiren sermaye olarak düşünülmekte. Örneğin, bir yıllık ücret 50 sterlin ve faiz oranı da %5 ise, yıllık emek-gücü 1.000 sterlinlik bir sermayeye eşit olmaktadır. Kapitalist anlayış biçiminin saçmalığı burada tepe noktasına ulaşmaktadır, çünkü, sermayedeki genişleme, emek-gücünün sömürüsüne dayanılarak açıklanacak yerde, sorun tersine çevriliyor ve emeğin üretkenliği, faiz getiren sermayenin bu esrarlı niteliği, emek-gücünün kendisine bağlanarak açıklanıyor.”K-3-413 Oysa emek gücü, işçinin kapitaliste satmış olduğu metasıdır. Dolayısıyla ne emek gücü sermayedir ne de, emek gücü sahibi sermaye sahibidir.

Sermayeleştirme durumuna bakalım. “Hayali sermaye oluşumuna, sermayeleştirme deniyor. Her devresel gelir, ortalama bir faiz oranı ile borç alınan bir sermaye tarafından gerçekleştirilebilecek bir gelir gibi, faiz oranı üzerinden hesaplanarak sermayeleştirilir.”K-3-414 Diyelim yıllık gelirimiz 100 sterlin olsun, yıllık faizin  %5 olması halinde, 100 sterlin gelirimiz 2000 sterlin üzerinden faizi temsil eder. Bu 2000 sterlin, 100 sterlin üzerinden mülkiyet hakkının sermaye değerini temsil eder. Bu mülkiyet hakkını satın alan kişi için, 100 sterlin yıllık gelir, yüzde 5, faiz üzerinden yatırılmış sermayenin faizi olarak görünür. 

Borç senedinin sermaye değerleri aldatıcıdır, zira bu senetler, mülkiyet hakkını temsil ederler. Bunların piyasa değerleri, hak sağladıkları gelir miktarına ve verdikleri güvene bağlı olarak dalgalanma gösterir. Diyelim 100 sterlinlik bir senedimiz var. Bu senede, faiz oranı %5 iken, %10 verilirse, bu senet 200 sterlinlik sermayeyi temsil eder. Böylece hissenin piyasa değeri 100’den 200’e çıkmış olur. Zira %5 ile sermayeleştirilmişken, şimdi 200’lük hayali sermayeyi temsil etmektedir. Bunu 200’e satın alan kişi, bu yatırımdan %5 lik gelir elde eder. Ayrıca “bu senetlerin fiyatı, faiz oranı ile ters orantılı olarak yükselir ya da düşer.”K-3-415 Faiz oranı %5’ten, %10’a çıktığında, 5 sterlin gelir garanti eden senetler 50 sterlinlik sermayeyi temsil eder. Tersine faiz oranı %5’ten yarı yarıya düşerse, senetler 200 sterlinlik sermayeyi temsil eder. “Bunların değerleri daima, yalnızca sermayeleştirilmiş gelir, yani hayali bir sermaye üzerinden o günkü faiz oranıyla hesaplanan gelirdir.”K-3-415 

Bu durumda bu senetlerin fiyatları iki nedenle düşebilir. Birincisi faiz oranı yükseldiği için, ikincisi ise, daha büyük miktarda senet piyasaya sürüldüğü için, fiyatı düşecektir. “Bu senetlerin değerindeki düşme ya da artmanın, temsil ettikleri gerçek sermayenin değerinin hareketinden bağımsız olması ölçüsünde, ulusun sahip olduğu servet, değerdeki düşme ya da yükselmeden sonra da gene eski büyüklüğündedir.”K-3-415 Zira bunlar, gerçek sermayeyi temsil etmezler. Ya da temsil ettikleri gerçek sermayenin gelecekteki üretimler üzerinden, birikmiş alacaklar ve yasal haklardan başka bir şey değildirler. 

Kapitalist üretime dayanan bütün ülkelerde bu türden büyük miktarlarda sözde faiz getiren sermaye ya da para getiren sermaye vardır. Ve para-sermaye birikimi ile aslında anlatılmak istenilen şey, üretim üzerinde biriken bu haklardan, piyasa-fiyatlarının, bu hakların hayali sermaye-değerlerinin birikiminden başka bir şey değildir.”K-3-416 Banker sermayesinin büyük bir kısmı, bu, sözde faiz getiren senetlere yatırılmış durumdadır. Diğer yandan banka sermayesinin bir kısmı da ıskonto edilmiş poliçelere yatırılmıştır. En sonu banker sermayesinin son kısmı, altın ve banknot olarak para rezervinden oluşur.

Kapitalist üretimin gelişmiş olduğu ülkelerde, bankaların yedek fonları daima, ortalama olarak yığma halindeki mevcut para miktarını ifade eder. Ve yığmanın bu kısmı da, hiçbir değeri olmayan senetlerden, altın üzerine çeklerden oluşur. Bu nedenle de, banker sermayesinin büyük bir kısmı hayalidir. Senetlerden, yani poliçelerden, harcanmış sermayeyi temsil eden hükümet tahvillerinden ve gelecekteki gelir üzerine çekler olan hisse senetlerinden oluşur. 

Sonuç olarak belirtelim ki, hayali sermaye, değerli senetlerden oluşan ve gerçek sermayeden farklı olarak kendi hareket yasaları olan, pazarda alınıp satılabilen ve sahiplerine gelir getirebilen sermayelerdir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder