31 Temmuz 2014 Perşembe

Kapitalist Öncesi İlişkiler

Marx, tefeci sermayeyi faiz getiren sermayenin arkaik biçimi olarak ifade ediyor. Faiz getiren sermaye (tefeci), tüccar sermayesiyle birlikte, kapitalist üretim tarzından önceki ekonomik biçimlerde de var olmuş bir sermaye biçimidir. Tefeci sermayenin olabilmesi için, ürünlerin bir kısmının metalara dönüşmesi ve paranın çeşitli işlevlerinin gelişmiş olması yeter durumdur. Bu zeminde tüccar tefeci sermaye, para ticareti yapan sermaye ve tüccar sermayesine bağımlı olarak birlikte gelişmişlerdir.

Kapitalist üretime ön gelen dönemde tefeci sermayenin var olduğu biçim iki türlüdür. Bunlardan birincisi, üst sınıfların bol keseden harcayan senyörlerine, büyük toprak sahiplerine verilen borç biçiminde, ikincisi ise, emek araçlarına sahip olanlara (küçük üretici-köylü-zanaatçı ) verilen borç biçiminde tefeciliktir. Bu biçimler, kapitalist üretimin ilk dönemlerinde de ikicil olarak var olmuştur. Ama bu dönemde, faiz getiren sermaye niteliğini belirleyen biçim değillerdir.

Tefecilik, bir yandan, büyük toprak sahiplerinin yıkımına, küçük üreticilerin yoksullaşmasına, yol açmıştır. Öyle ki tefeci, geçim nesnelerinin üzerindeki bütün fazlalığı faiz olarak ele geçirebilir. Bu anlamda tefeci faiz düzeyini, artı değerin bir kısmını ifade eden modern faiz ile karşılaştırmak (Carey gibi) saçmadır. Diğer yandan tefecilik, “büyük miktarda para sermayenin oluşumuna ve yoğunlaşmasına yol açmıştır.”K-526 Dağınık olan para serveti bir araya toplamıştır.

Tefeci sermaye, küçük üreticinin, sadece geçim nesneleri üzerinden fazlalığını almaz ayrıca, onların emek araçlarından kopmalarına da katkı koyar. Hatta onların mülkiyetini de yavaş yavaş ele geçirir. Bu durum tefeciliğin, yeni bir üretim tarzı yarattığı anlamına gelmez. Tefeci sermaye var olan üretim tarzını değiştirmeksizin, doğrudan üreticinin artı emeğini ele geçirmektedir. O halde, emek araçlarının üreticinin tasarrufunda olması bir ön koşuldur. Buna tekabül eden üretim de küçük üretimdir. Burada sermaye, emeği boyunduruğu altına almaz ve onun karşısına sanayi sermayesi olarak çıkmaz. “bu tefeci sermaye, üretim tarzını yıkıma uğratır, üretici güçleri geliştirmek yerine felce uğratır, ve aynı zamanda, emeğin toplumsal üretkenliğinin, kapitalist üretim tarzında olduğu gibi, emeğin kendi aleyhine de olsa gelişemediği sefil koşulları devam ettirir.”K-3-527 Tefecilik bu durumuyla, antik ve feodal mülkiyet üzerinde zayıflatıcı ve yıkıcı bir etkide bulunur. Üreticinin üretim aracı sahibi olduğu bütün biçimleri zayıflatır ve yıkar. Burada bir kez daha vurgulayalım ki, tefecilik “üretim tarzını değiştirmez, ama onun üzerine kene gibi iyice yapışır ve mahveder.”K-3-528 Feodal bey tefeci pençesinin altına düşer, emekçinin durumu daha da ağırlaşır. Tefeciliğin bu parazit durumu, tefecilerden nefretin nedenidir.

Tefecilik, kapitalist üretim tarzının diğer koşullarının oluştuğu bir durumda çözücü bir etkide bulunur. Öyle ki, “Tefecilik, ancak sağlam temeli ve sürekli yeniden-üretiminin dayandığı politik örgütlenmenin de temeli olan mülkiyet biçimlerini yok ettiği ve çözüştürdüğü ölçüde bütün kapitalist-öncesi üretim tarzının üzerinde devrimci bir etkiye sahiptir.”K-3-528 Demek ki tefecilik, kapitalizmin ön koşullarının bulunduğu yerde, yeni üretim biçiminin kurulmasına yardımcı olur. Bunu da feodal bey ve küçük üreticiyi mahvedip, emek araçlarını sermaye içerisinde toplayarak yapar.

Kredi sistemi, tefeciliğe bir tepki olarak gelişir.”K-3-531 Burada ifade edilen şey, faiz getiren sermayenin, kapitalist koşullara boyun eğmesi ifadesinden başka bir şey değildir. Yani faiz getiren sermaye, kapitalist üretim tarzı koşullarına uymuştur. Bu niteliğiyle tefecilik devam ettiği gibi, yasaların engellerinden de kurtulmuştur. Dolayısıyla “Faiz getiren sermayeyi -kapitalist üretim tarzının temel bir ögesi olması ölçüsünde- tefeci sermayeden ayıran şey, hiçbir zaman, bu sermayenin niteliği ya da özelliği değildir. Bu, salt, sermayenin işlem gördüğü değişik koşullardır ve bu nedenle de borç para verenle karşı karşıya gelen borç alanın tümüyle dönüşmüş bir özelliğidir.”K-3-531 Serveti olmayan birisi sanayici tüccar kimliğiyle kredi aldığında, bu onun karşılığı ödenmeyen emeğe el koyacağı anlamına gelir. Kredi bu potansiyel kapitalist kişilikle alınır. Serveti olmayan, enerji ve kararlılığıyla bu şekilde kapitalist olabilir. Bu hal kapitalizmin mazur göstericileri için hayranlık vericidir. Bu durum yeni sanayi şövalyeleri yaratır. Bu yolla toplum katlarından yeni güçler devşirilir. Öyleyse “ Yönetici sınıf, yönetilen sınıfın en önde gelen kafalarını ne kadar fazla bünyesi içerisinde eritebilirse, egemenliği o denli sağlam ve o denli tehlikeli hale gelir.”K-3-532

Bankacılık sistemi, gerçekte genel bir defter tutma ve üretim araçlarının toplumsal bir ölçekte dağılma biçimine sahiptir; ama, yalnızca bu biçime.”K-3-536 Demek ki, bankacılık sistemi, sermayenin rasyonel biçimde dağılmasını desteklemektedir. Hatırlayalım, her bireysel sermaye, kendi ele geçirdiği artı emek miktarıyla değil, toplumsal sermayedeki payıyla orantılı olarak kârını alıyordu. Sermayenin toplumsal niteliği tam olarak kredi sisteminin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Sistem daha da ileri gitmiştir. “ Bu sistem, toplumun henüz faal olarak kullanılmayan bütün mevcut ve hatta potansiyel sermayesini, sanayici ve tüccar kapitalistlerin emrine verir; dolayısıyla, bu sermayeyi ne borç veren ve ne de borç alan, onun gerçek sahibi ya da üreticisi değildir. Böylece, o, sermayenin özel niteliğini yok eder ve dolayısıyla, sermayenin kendisinin ortadan kaldırılmasını, fiilen, ama ancak fiilen içerir.”K-3-537 Bankacılık sistemiyle, sermayenin bölüştürülme işlemi özel kapitalist ve tefecilerin elinden alınmıştır. Marx bu durumu, bankacılık ve kredi sistemini kapitalist ilişkilerin kaldırılmasında, “güçlü manivela” olarak belirtmektedir. Ayrıca bunalım ve spekülasyonların etkili araçlarından biri olarak görmektedir. Marx kredi sisteminin güçlü bir manivela olmasını üretim tarzındaki organik devrimlerle bağıntılı olarak düşünüyor. Buna karşın, sosyalist anlamda kredi ve bankacılık anlayışını bir hayal olarak belirtiyor. Zira Marx’a göre; “Üretim araçlarının sermayeye dönüştürülmesi sona erer ermez (bu, toprak üzerinde özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasını da içerir) kredi artık bir şey ifade etmez hale gelir.”K-3-537

Marx bu bölümü bitirirken, sanayi sermayesinin ön koşullarını geliştirmede oynadığı ikili rolden söz ediyor. Birincisi, tüccar servetinin yanı sıra para servet oluşturmak, ikincisiyse, emek araçlarına el koymak, başka bir deyişle emek araçları sahiplerini mahvetmek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder