Marx, tefeci sermayeyi faiz getiren sermayenin arkaik
biçimi olarak ifade ediyor. Faiz getiren sermaye (tefeci), tüccar sermayesiyle
birlikte, kapitalist üretim tarzından önceki ekonomik biçimlerde de var olmuş
bir sermaye biçimidir. Tefeci sermayenin olabilmesi için, ürünlerin bir
kısmının metalara dönüşmesi ve paranın çeşitli işlevlerinin gelişmiş olması
yeter durumdur. Bu zeminde tüccar tefeci sermaye, para ticareti yapan sermaye ve
tüccar sermayesine bağımlı olarak birlikte gelişmişlerdir.
Kapitalist üretime ön gelen dönemde tefeci sermayenin var
olduğu biçim iki türlüdür. Bunlardan birincisi, üst sınıfların bol keseden
harcayan senyörlerine, büyük toprak sahiplerine verilen borç biçiminde,
ikincisi ise, emek araçlarına sahip olanlara (küçük üretici-köylü-zanaatçı ) verilen
borç biçiminde tefeciliktir. Bu biçimler, kapitalist üretimin ilk dönemlerinde
de ikicil olarak var olmuştur. Ama bu dönemde, faiz getiren sermaye niteliğini
belirleyen biçim değillerdir.
Tefecilik, bir yandan, büyük toprak sahiplerinin
yıkımına, küçük üreticilerin yoksullaşmasına, yol açmıştır. Öyle ki tefeci,
geçim nesnelerinin üzerindeki bütün fazlalığı faiz olarak ele geçirebilir. Bu
anlamda tefeci faiz düzeyini, artı değerin bir kısmını ifade eden modern faiz
ile karşılaştırmak (Carey gibi) saçmadır. Diğer yandan tefecilik, “büyük
miktarda para sermayenin oluşumuna ve yoğunlaşmasına yol açmıştır.”K-526 Dağınık
olan para serveti bir araya toplamıştır.
Tefeci sermaye, küçük üreticinin, sadece geçim nesneleri
üzerinden fazlalığını almaz ayrıca, onların emek araçlarından kopmalarına da
katkı koyar. Hatta onların mülkiyetini de yavaş yavaş ele geçirir. Bu durum
tefeciliğin, yeni bir üretim tarzı yarattığı anlamına gelmez. Tefeci sermaye
var olan üretim tarzını değiştirmeksizin, doğrudan üreticinin artı emeğini ele
geçirmektedir. O halde, emek araçlarının üreticinin tasarrufunda olması bir ön
koşuldur. Buna tekabül eden üretim de küçük üretimdir. Burada sermaye, emeği boyunduruğu
altına almaz ve onun karşısına sanayi sermayesi olarak çıkmaz. “bu tefeci
sermaye, üretim tarzını yıkıma uğratır, üretici güçleri geliştirmek yerine
felce uğratır, ve aynı zamanda, emeğin toplumsal üretkenliğinin, kapitalist
üretim tarzında olduğu gibi, emeğin kendi aleyhine de olsa gelişemediği sefil
koşulları devam ettirir.”K-3-527 Tefecilik bu durumuyla, antik ve feodal
mülkiyet üzerinde zayıflatıcı ve yıkıcı bir etkide bulunur. Üreticinin üretim
aracı sahibi olduğu bütün biçimleri zayıflatır ve yıkar. Burada bir kez daha
vurgulayalım ki, tefecilik “üretim tarzını değiştirmez, ama onun üzerine kene
gibi iyice yapışır ve mahveder.”K-3-528 Feodal bey tefeci pençesinin altına
düşer, emekçinin durumu daha da ağırlaşır. Tefeciliğin bu parazit durumu,
tefecilerden nefretin nedenidir.
Tefecilik, kapitalist üretim tarzının diğer koşullarının
oluştuğu bir durumda çözücü bir etkide bulunur. Öyle ki, “Tefecilik, ancak
sağlam temeli ve sürekli yeniden-üretiminin dayandığı politik örgütlenmenin de
temeli olan mülkiyet biçimlerini yok ettiği ve çözüştürdüğü ölçüde bütün
kapitalist-öncesi üretim tarzının üzerinde devrimci bir etkiye
sahiptir.”K-3-528 Demek ki tefecilik, kapitalizmin ön koşullarının bulunduğu
yerde, yeni üretim biçiminin kurulmasına yardımcı olur. Bunu da feodal bey ve
küçük üreticiyi mahvedip, emek araçlarını sermaye içerisinde toplayarak yapar.
“Kredi sistemi, tefeciliğe bir tepki olarak
gelişir.”K-3-531 Burada ifade edilen şey, faiz getiren sermayenin, kapitalist
koşullara boyun eğmesi ifadesinden başka bir şey değildir. Yani faiz getiren
sermaye, kapitalist üretim tarzı koşullarına uymuştur. Bu niteliğiyle tefecilik
devam ettiği gibi, yasaların engellerinden de kurtulmuştur. Dolayısıyla “Faiz
getiren sermayeyi -kapitalist üretim tarzının temel bir ögesi olması ölçüsünde-
tefeci sermayeden ayıran şey, hiçbir zaman, bu sermayenin niteliği ya da
özelliği değildir. Bu, salt, sermayenin işlem gördüğü değişik koşullardır ve bu
nedenle de borç para verenle karşı karşıya gelen borç alanın tümüyle dönüşmüş
bir özelliğidir.”K-3-531 Serveti olmayan birisi sanayici tüccar kimliğiyle
kredi aldığında, bu onun karşılığı ödenmeyen emeğe el koyacağı anlamına gelir.
Kredi bu potansiyel kapitalist kişilikle alınır. Serveti olmayan, enerji ve
kararlılığıyla bu şekilde kapitalist olabilir. Bu hal kapitalizmin mazur
göstericileri için hayranlık vericidir. Bu durum yeni sanayi şövalyeleri
yaratır. Bu yolla toplum katlarından yeni güçler devşirilir. Öyleyse “ Yönetici
sınıf, yönetilen sınıfın en önde gelen kafalarını ne kadar fazla bünyesi
içerisinde eritebilirse, egemenliği o denli sağlam ve o denli tehlikeli hale
gelir.”K-3-532
“Bankacılık sistemi, gerçekte genel bir defter tutma ve
üretim araçlarının toplumsal bir ölçekte dağılma biçimine sahiptir; ama,
yalnızca bu biçime.”K-3-536 Demek ki, bankacılık sistemi, sermayenin rasyonel
biçimde dağılmasını desteklemektedir. Hatırlayalım, her bireysel sermaye, kendi
ele geçirdiği artı emek miktarıyla değil, toplumsal sermayedeki payıyla
orantılı olarak kârını alıyordu. Sermayenin toplumsal niteliği tam olarak kredi
sisteminin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Sistem daha da ileri gitmiştir. “ Bu
sistem, toplumun henüz faal olarak kullanılmayan bütün mevcut ve hatta
potansiyel sermayesini, sanayici ve tüccar kapitalistlerin emrine verir;
dolayısıyla, bu sermayeyi ne borç veren ve ne de borç alan, onun gerçek sahibi
ya da üreticisi değildir. Böylece, o, sermayenin özel niteliğini yok eder ve
dolayısıyla, sermayenin kendisinin ortadan kaldırılmasını, fiilen, ama ancak
fiilen içerir.”K-3-537 Bankacılık sistemiyle, sermayenin bölüştürülme işlemi
özel kapitalist ve tefecilerin elinden alınmıştır. Marx bu durumu, bankacılık
ve kredi sistemini kapitalist ilişkilerin kaldırılmasında, “güçlü manivela”
olarak belirtmektedir. Ayrıca bunalım ve spekülasyonların etkili araçlarından
biri olarak görmektedir. Marx kredi sisteminin güçlü bir manivela olmasını
üretim tarzındaki organik devrimlerle bağıntılı olarak düşünüyor. Buna karşın,
sosyalist anlamda kredi ve bankacılık anlayışını bir hayal olarak belirtiyor.
Zira Marx’a göre; “Üretim araçlarının sermayeye dönüştürülmesi sona erer ermez
(bu, toprak üzerinde özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasını da içerir) kredi
artık bir şey ifade etmez hale gelir.”K-3-537
Marx bu bölümü bitirirken, sanayi sermayesinin ön
koşullarını geliştirmede oynadığı ikili rolden söz ediyor. Birincisi, tüccar
servetinin yanı sıra para servet oluşturmak, ikincisiyse, emek araçlarına el
koymak, başka bir deyişle emek araçları sahiplerini mahvetmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder