Marx, bu bölümde, para sermaye biçiminde biriken
sermayenin, gerçek birikimle ne ölçüde çakıştığı sorusunu sormaya devam ediyor
ve paranın, borç verilebilir sermayeye dönüşmesi süreçlerini irdeliyor.
I.Paranın
Borç Sermayesine Dönüşmesi
Üretken birikimle bağlı, büyük borç sermayesinin
yığılmasını Marx, iki evrede gözlemektedir. Birincisi, sanayi sermayesinin,
hem üretken hem de meta sermaye olarak daraldığı, bunalım sonrası çevrimin
başlangıcında, ikincisi ise, iyileşmelerin başladığı, ama ticari kredinin henüz
banka kredisini kullanmadığı sırada, borç sermayesinin fazlalığı
gözlemlenmektedir. Birinci durumda daha önce, ticaret ve üretimde kullanılan
sermaye, atıl borç sermayesi olarak görünür. Borç sermayesi bolluğu burada,
sanayi sermayesinde bir durgunluğu ifade eder. Dolayısıyla gerçek birikimin
karşıtı bir durum söz konusudur. İkinci durumda ise, artan ölçüde ama düşük
faiz oranıyla kullanılır görünür. Borç sermayesinin bolluğu burada, ticari
kredinin, banka kredisinden bağımsızlığını ifade eder. Burada borç sermayesi
fazlalığı, yeniden üretim sürecinde yavaş yavaş genişleme ile bir arada bulunur
ve artık borç sermayesi azalmaktadır. Yani bolluk talebe göre henüz nispidir.
Borç sermayesinin birikimi, gerçek bir sermaye birikimi
olmadan da görülebilir. Bankacılık sistemindeki gelişmeyle birlikte, yedek
fonun, tasarrufların kontrolü sağlanır ve böylece, ödünç verilebilecek sermaye
miktarı artar. Borç verilebilir sermaye, birisi tarafından çekilirken, diğeri
tarafından yatırılır. Böylece artar ve azalır. “Dolayısıyla, borç verilebilir para-sermaye kitlesi, gerçek
birikimden tamamen bağımsız olarak büyür (biz burada, birkaç yıl için verilen
borçlardan değil, yalnız poliçeler ve mevduat üzerinden kısa vadeli olanlardan
söz ediyoruz).”K-3-439 Diğer yandan “borç sermayesinin kitlesi, dolaşım aracı
miktarından tamamen farklıdır.” K-3-442 Yani borç verilebilir sermaye kitlesi,
dolaşımdaki para kitlesinde bağımsızdır. Kredi sisteminin gelişmiş olduğu
ülkelerde, borç verilebilir sermaye bankalarda, faizcilerde mevduat biçiminde
bulunduğu kabul edilebilir.
Marx, İthalat
ihracat istatistiklerinin, gerçek birikimin ölçüsünü sağladığını belirtip, “bunalımdan
önceki son gönenç azamisinin, daima, bunu izleyen gönenç asgarisi olarak
tekrar göründüğünü ve bunun üzerine yeni ve çok daha yüksek bir zirveye
tırmandığını göstermektedir.” K-3-444 diyerek, krizden önceki gönenç döneminde,
üretimim ulaştığı azami düzeyin, bir sonraki gönenç döneminin başlangıcı olduğu
düşüncesini belirtiyor.
II.
Sermayenin ya da Gelirin Borç Sermayesine Çevrilen Paraya Dönüşmesi
Borç para veren kapitalistlerin birikimi, doğrudan para
biçiminde olur. Dolayısıyla da kredi sisteminin gelişmesiyle birlikte, para
verme işinin bankalarda toplanması, borç verilebilir sermaye birikimini
hızlandırır. Borç verilebilir sermaye birikiminin hızlanması, borç verebilen
kapitalistler sınıfının çoğalması anlamana gelir. Diğer yandan, borç
verilebilir sermayenin hızla gelişimi, gerçek birikimin sonucudur. Çünkü bu,
yeniden üretim sürecindeki gelişmenin yaratmış olduğu bir sonuçtur. Bu durumda,
“bu para-kapitalistler için birikim
kaynağını teşkil eden kâr, yalnızca, yeniden üretken kapitalistlerin
aşırdıkları artı-değerden bir indirimdir (ve aynı zamanda, başkalarına ait
tasarruflardan sağlanan faizin bir kısmına el konulmasıdır).” K-3-445 Yani para
kapitalistle faiz yoluyla artı değerin bir kısmına el koyarlar. Dolayısıyla “borç
sermayesi, hem sanayi ve hem de ticaret kapitalistlerinin zararına
birikir.”K-3-445
Sınai çevrimin
tıkanma zamanlarında, güç duruma düşen iş kolların bütün kârının faiz
yükselmesiyle yutulduğunu biliyoruz. Diğer yandan böyle zamanlarda, devlet
tahvilleri ve tahvillerin fiyatı düşer. Böyle zamanlarda para kapitalistler, bu
tahvillerden bolca alırlar. Daha sonraki evrelerde, fiyat eski düzeyine ve onun
da üzerine yükselince satarak, halka ait paraya el koyarlar. Dolayısıyla borç
verilebilir sermaye giderek büyür. Borç verilebilir sermayenin birikimi para
kapitalistlerin birikimidir. Bu birikim, kredi sitemindeki büyümeyle birlikte
büyür.
Son olarak
Marx, birikim için bir yana ayrılan para ile gelir için ayrılan paranın
fazlasının borç verilebilir sermayeye dönüşmesine değiniyor. Kapitalistlerin kârlarının bir kısmı bir kenara ayrılarak, bir süre bekletilmek zorunda
kalınır. Bu karlarından, bir kenara ayrılan miktar sürekli olarak artar ve borç
verilebilir sermayenin bir kaynağı olur. Öte yandan, gelir olarak harcanacak
bölüm için ayrılan kârın bir kısmı da bir süre, borç sermayesinin birikimini
ifade eder. Çünkü gelir için ayrılan bu kısım, hemen tamamı harcanmaz ve bir
kısmı bir süreliğine, borç sermayesinin birikimini ifade eder. Yani borç
verilebilir sermayenin kaynağı olur. Gelir ne kadar artarsa bu daha çok böyle
olur. Gelir yavaş yavaş tüketildiği sürece, bütün gelirler için (toprak rantı,
fazla ücret, üretken olmayan sınıfların gelirleri vb.) böyle olur. Hem birikim
için ayrılan, hem de gelir fazlası, para biçiminde var olduğu sürece, “paraya
çevrilmiş meta-sermayenin değerinin bir kısmıdır ve bu yüzden de, gerçek
birikimin bir ifadesi ve sonucudur, ama kendisi üretken sermaye
değildir.”K-3-446 Yalnızca sermayenin bir biçimidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder