5 Ağustos 2014 Salı

ARTI KARIN TOPRAK RANTINA DÖNÜŞMESİ - Giriş


Marx, şimdiye kadar kapitalist üretim ilişkisini burjuva proleter, burjuva burjuva arasındaki bir ilişki olarak irdelemiştir. Bu kısımda Marx, kapitalist ilişkiler içerisinde diğer bir sınıf olan toprak sahipleri sınıfını ele almaktadır.

Marx, burada toprak mülkiyetinin, tarihsel, bütün biçimleriyle ilgilenmiyor. Onun toprak mülkiyetine ilgisi, sermaye tarafından üretilmiş artı değerin, toprak sahibine düşen kısmı ölçüsündedir. Marx, tarımda da kapitalist üretim tarzının egemen olduğunu var sayıyor. Çünkü kapitalizm geliştikçe, tarım alanında da, emekçiler topraktan edildikçe, tarım kâr alanı olarak kapitaliste bağımlı kılınmaktadır. Yani, fabrikatör nasıl iplik üretirse ve bunun için sermaye yatırırsa, çiftçi de buğday vb. üretir ve bunun için sermaye yatırır. Dolayısıyla bu ilişki irdelenmelidir. Sermayenin toprağa yatırılmasıyla birlikte, özgün üretim ve değişim ilişkileri ortaya çıkmıştır. 

Bu irdeleme gereksinimini şöyle ifade ediyor Marx: “Bizim toprak mülkiyetinin modern biçimini inceleme nedenimiz sırf, sermayenin toprağa yatırılmasından doğan bütün özgül üretim ve değişim ilişkilerini inceleme gereksinmesine dayanır.”K-3-544 Zira bu yapılmadıkça sermaye tahlili eksik kalacaktır. Marx, bu irdeleme için, buğdayın kullanılabileceğini belirtiyor. Çünkü buğday, bütün kapitalist ulusların geçim aracıdır. Tabi maden de kullanılabilir.

Her şeyden önce “Toprak mülkiyeti, bazı kişilerin, yeryüzünün belli bölgelerini, başka herkesi dıştalayarak, tamamen, kendi özel irade alanları şeklinde tekelleri altına almalarını öngörür.”K-3-544 Bu durumda araştırılması gereken şey, yasal güce sahip olunması değildir. Araştırılması gereken şey, kapitalist ilişkiler temeli üzerinde, bu tekelin gerçekleşmesi, yani onun iktisadi değeridir.  Çünkü “Bu gücün kullanılması, tümüyle, onların istemlerinden bağımsız olan, iktisadi koşullara dayanır.”K-3-545

Sömürüye dayalı önceki toplum biçimlerinde olduğu gibi, kapitalist toplumda da toprak mülkiyetinin tekeli söz konusudur. Kapitalist gelişmenin, ilk döneminde karşılaştığı ve daha önceki biçimlerdeki mülkiyet biçimi, kapitalist üretim tarzına uymaz. Bu nedenle “o, önce, tarımı, sermayeye bağlı kılarak, kendisi için, gerekli olan biçimi yaratır.”K-3-545 Yani klan mülkiyetini, küçük köylü mülkiyetini, bu üretim tarzının ihtiyacını karşılayan biçime çevirir. Toprak mülkiyetini egemenlik kulluk ilişkisinden koparıp, toprağı toprak mülkiyetinden, sahibinden ayırır. Artık toprak sahibi toprağı işleyen değildir. Marx'ın örneğinde olduğu gibi, toprak sahibi malikânesi İskoçya’dayken, toprak sahibi İstanbul’da yaşayabilir. Diğer yandan kapitalizm tarımı rasyonelleştirerek, toprağın toplumsal biçimde işlenmesini sağlar.  Ayrıca toprak mülkiyetini anlamsızca azaltır. Bunları doğrudan üreticileri yoksullaştırarak yapar.

Marx, esas konuya geçmeden önce, kapitalist üretim tarzının ön koşullarını belirtiyor. Toprağı gerçekten işleyenler, toprak sahipleri değil, sermayesini tarıma yatırmış kapitalist çiftçi tarafından istihdam edilmiş ücretli işçilerdir. Kapitalist çiftçi sermayesini yatırdığı toprağın sahibine, yatırma hakkı karşılığında, sözleşmeyle saptanmış belirli dönemlerde ödeme yapar. “İster tarımsal toprak, yapı arsaları, madenler, balıkçılık bölgeleri ya da ormanlar için olsun ödenen bu para miktarı toplamına, toprak rantı adı verilir.”K-3-546 Toprak rantı, topraktaki mülkiyetin iktisadi açıdan gerçekleştiği, yani değer ürettiği biçimdir. Böylece, birbirleriyle çelişki halinde bulunan sınıflarından bir başkası olan, kapitalist biçimin toprak sahibi sınıfı da ortaya çıkarılmış oluyor. O halde, bu aşamaya kadar, modern toplumun üç sınıfı; ücretli işçiler, sanayici kapitalistler ve toprak sahipleri olarak ortaya çıkmış oluyor.

Marx, toprakta yapılan iyileştirmeler ya da toprak üzerinde yapılacak her türlü yapı, kanal vb. işler için sermaye bağlanabileceğini belirtiyor. Toprağa bu biçimde uygulanan sermayeye “sermaye olarak toprak", toprak adını veriyor ve bunun sabit sermaye olduğunu belirtiyor.

Toprağa yapılan bu iyileştirmeler, hatta daha uzun sürede tüketilen sermaye yatırımları da kapitalist tarafından yapılır, sözleşme yükümlülüğü biter bitmez, toprağa yapılmış iyileştirmeler, toprak sahibinin olur. Bu kez toprak sahibi yeni sözleşmesinde, toprağa katılan sermayenin faizini de, rantına ekler. Böylece rantı artmış olur. Eğer sahip toprağı satmak isterse değeri de artmış olacaktır. Bu durum, tarımın rasyonel gelişmesi önünde bir engeldir. Zira kiracı çiftçi, toprağa yaptığı iyileştirmelerden kaçınacaktır. Kiracı tarafından toprağa katılan sermayenin faizi gibi, yapıların faizi de, sözleşme sürdüğü sürece, sanayi kapitalistinin, yapı spekülatörünün ya da kiracının eline geçer. Bunun toprağın kullanımı için verilen toprak rantıyla bir ilgisi yoktur. Ayrıca yineleyelim ki, toprağa katılan sermaye, toprakla birlikte toprak sahibinin eline geçer. Buranın faizi de yeni bir kiralamada toprak sahibi lehine kirayı artırır.

Buraya kadar bir toparlayalım. Marx, irdelemesini yapabilmek için, tarımda kapitalizmin egemen hale geldiği düşüncesinden hareket ediyor. Kapitalizmde toprak mülkiyetinin, önceki biçimlerden farkını koyuyor. Öyle ki, kapitalist biçimde toprakla sahibi birbirinden ayrılmıştır. Toprak sahipleri artık toprak üzerinde çalışmazlar. Toprağa kapitalist kiracı sermaye yatırır. Böylece toprağın işlenmesini bu kiracılar üstlenmiş olur. Bu kiracılar da kapitalisttir, çünkü onlar da, diğer kapitalistler gibi sermaye yatırırlar. Kiracı kapitalist, toprağın ya da diğer doğal kaynakların kullanımı için toprak sahibine bir ödeme yapar.  Bu ödeme ranttır. Kiracı kapitalist toprakta bir üretim yaparken toprağa iyileştirme için sermaye yatırabilmektedir. Bu sermayenin faizi sözleşme sona erinceye kadar kiracınındır. Sonrası toprak sahibine kalır. Toprak sahibi rantın dışında bir de bu iyileştirmelerden yararlanır. Marx, toprak rantı ile faizin birbirine karıştırılmaması gerektiğini özellikle belirtiyor. Zira rant ile toprağa iyileştirilme amacıyla yatırılmış sermayenin faizi birbirlerinden farklıdır. 

Marx devamla toprağın fiyatının, rant olarak gelirden yola çıkılarak hesaplanabilirliğine geçiyor. Toprak rantı, toprak sahibinin toprağını kiraya vermek suretiyle, topladığı belirli miktar para biçimine bürünür. Bu para, toprak sahibi için bir gelir olarak görünür. Dolayısıyla gelir olarak ranttan yola çıkılarak, toprağın fiyatı ortaya çıkarılabilir. Daha önce gördüğümüz gibi her özel para sermayeye dönüştürülebilir. Diyelim faiz oranı  %5 olsun. Yılda 200 sterlinlik bir toprak rantı, 4000 sterlinlik bir sermayenin faiziymiş gibi kabul edilebilir. “Bu yolla sermayeye dönüştürülen toprak rantı, toprağın alış-fiyatını ya da değerini oluşturur.”K-3-550 Bu durum, yani toprağın fiyatı, emeğin fiyatı gibi ilk bakışta akla uygun değildir, çünkü yeryüzü bir emek ürünü değildir bu nedenle de bir değeri yoktur. Ne var ki, bu akla uygun olmayan durumun altında gerçek bir üretim ilişkisi vardır. Eğer kapitalist 4000 sterlin verip, 200 sterlin rant getiren toprak alsaydı, sanki,  %5 ten yılda 200 sterlin getirecek, hisse senedi almış, ya da %5 ten ödünç vermiş gibi olurdu. Bu sermayenin %5 ten genişlemesidir. Bu varsayımla, toprağın alış fiyatı yılda 200 lük gelirle, 20 yılda çıkacaktır. Bu da toprak rantının sermayeye dönüştürülmesini ifade etmenin başka bir yoludur. “Gerçekten de bu, -toprağın değil onun getirdiği toprak rantının- olağan faiz oranına göre hesaplanmış alış-fiyatıdır. Ama, tersine olarak, rant, sermayeye dönüştürülmesiyle açıklanamaz ve ondan çıkartılamazken, rantın sermayeye dönüştürülmesi, rantın varlığını öngörür.”K-3-551 Demek ki, toprağın değil faizin fiyatıdır, sermayeye dönüştürülen bu toprak rantı, toprağın fiyatı ya da değeri olarak görünmektedir. Ayrıca, ranttan yola çıkarak toprağın fiyatını açıklayabiliyoruz. Lakin rant bu sermayeye dönüştürme yoluyla açıklanamaz.

Gelişmiş kapitalizmde toprak rantı, kapitalizmin ilk dönemleri ve öncesi tarihsel dönemlerdeki rantla karıştırılmamalıdır. Örneğin, İngiltere’de bir çok küçük kapitalist tarıma kiracı olarak yatırım için zorlanmıştır. Bunlar, ortalama kârdan daha az kârla yetinirler. Ancak bu koşulda sermayelerini toprağa yatırmalarına olanak tanınır. Yine toprak beyleri, yasa üzerinde de etkilidir ve lehlerine kullanırlar. Bu süreç, birçok kiracıyı mülksüzleştirir ve yerine yeni kapitalist sınıfın geçmesini doğurur. “Ancak, çok daha genel ve önemli olan bir gerçek, gerçek çiftlik-emekçisinin ücretinin normal ortalamanın altına düşmesidir, öyle ki, bu ücretin bir kısmı, kira parasının bir bölümünü oluşturmak üzere çıkartılır ve böylece, topak rantı kisvesi altında, emekçinin yerine, toprak beyinin cebine akar.”K-3-554 Öyle ki, “jakobenlere-karşı savaş sırasındaki yüksek kira oranlan ve toprak fiyatlarındaki buna tekabül eden artış, kısmen, ücretlerden düşülen miktardan ve ücretleri asgari fiziksel gereksinmelerin bile altına düşürülmesinden, başka bir deyişle, normal ücretin bir kısmının toprak beylerine devredilmesinden başka bir nedene bağlı değildir.”554 Demek ki ücretlerin bir kısmı da toprak rantınca emilmektedir. Örnekler, gerek ortalama kârdan, gerekse ücretlerden düşülerek ranta aktarılmayı ortaya koymaktadır.

Marx son olarak, rantın analizini karanlıkta bırakan ve incelerken kaçınılması gereken üç şeyden söz ediyor. Birincisi, toplumsal üretim sürecinin çeşitli aşamalarına ait farklı rant biçimlerinin birbirine karıştırılması. İkincisi, “Toprak rantının tümü artı-değerdir, artı-emeğin ürünüdür.”K-3-560 Bu durumda bütün rant biçimleri artı değer, ürün yani artı emekten ortaya çıkar. Bu nedenle de, kapitalist üretim tarzındaki, kârın üzerindeki, yani artı değerden oluşmuş metaların değerinin üzerinde fazlalık olan rant biçimi, artı değerin ve kârın varlığının genel koşullarının açıklanmasıyla açıklanmış olmaz. Sorun toprak sahibinin artı değerin bir bölümünü kapitalist bağlamda nasıl el koyabildiğidir. Üçüncüsü ise bu, meta üretimine dayanan üretim dalları ve ürünlerinin ortak bir niteliği olan şeye, rantın bir özelliği olarak bakılması. “toprak rantı miktarı (ve onunla birlikte toprağın değeri) toplam toplumsal emeğin bir sonucu olarak, toplumsal gelişme ile büyür.”K-3-562 Toprak ürünleri piyasası genişler, tarım dışı nüfusun artmasıyla tarım ürünlerine talep artar vs. Yani kapitalist gelişmeyle tarım ürünleri giderek daha fazla meta halini alır. Bu tarım ürünlerinin giderek değer haline gelmeleri, diğer metaların karşısına meta olarak çıkmaları, yani, toplumsal emeğin bir parçası olarak gelişmeleri toprak rantının özelliği değildir. 

Şu tümceyle bitirelim: Önceki biçimlerde de rant söz konudur, lakin, gelişmiş kapitalist biçimdeki rant, artı değerin bir kısmıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder