Marx hemen, sanayici kapitalistin doğuşu ile çiftçinin
doğuşunu kıyaslayarak, sanayici kapitaliste dönüşebilenleri belirtiyor: “Sanayici
kapitalistin doğuşu, çiftçinin doğuşu gibi yavaş yavaş yürüyen bir süreç
olmamıştır. Kuşkusuz, pek çok küçük lonca ustası, daha da fazla bağımsız küçük
zanaatçı ve hatta ücretli emekçi, küçük kapitalist haline gelmiş ve (ücretli
emeği, git gide artan ölçüde sömürerek ve dolayısıyla birikim sağlayarak) tam kapitalist
olup çıkmışlardır.”K-1-768
Kapitalist üretim tarzı, henüz gelişmeden önce, tefeci ve tüccar sermayesi devralınmıştı. Ne var ki, bir süre, tefeci ve ticaret yoluyla meydana gelen para sermayesi, sanayi sermayesine dönüşememiştir. Bu para sermayesi, kırsal alanlardaki; feodal hukuk ve lonca örgütlenmelerince engellenmiştir. Bu engeller ancak, feodalizmin çözülmesi, kırsal nüfusun mülksüzleştirilmesi ve topraklardan atılmayla ortadan kalkabilmiştir. Demek ki, ilkel birikim süreci aynı zamanda, sermayeye dönüşmenin önündeki engellerinin kaldırıldığı bir süreç olmaktadır.
Amerika’da altın, gümüşün bulunması, yerli halkların
kökünün kazınması, köleleştirmeler vb. kapitalist çağın pembe şafak işaretleri
olarak sunuluyor ve “bu pastoral gelişmeler” deniyor, “ilkel birikimin belli başlı
adımlarıydı.”K-1-769
Avrupa ulusların, ticaret savaşlarına ve devlet gücünün,
feodalizmden kapitalizme geçişi hızlandırmaktaki misyonuna bir kez daha
değiniyor. Devlet gücünün kullanılmasını, sadece sömürgecilik anlamında değil,
ama küçük üreticilerin, mülksüzleştirilmeleri anlamında da algılamak gerekir. Zira
yeni bir toplum, kendi içsel çelişkileriyle ve çözümüyle ortaya çıkmaktadır. Bu
süreçte “zor, yeni topluma gebe her eski toplumun ebesidir. Zor, kendisi bir
ekonomik güçtür.”K-1-770 Öyleyse zor, ilkel birikim sürecinde,
içerde(feodalizmin tasfiyesi) ve dışarıda (sömürgecilik, ticaret savaşları)
kullanılan bir yöntemdir.
Sömürge sistemi, ticareti deniz ulaşımını geliştirerek,
sermaye birikimi için güçlü bir araç olmuştur. “Avrupa dışında düpedüz talan,
köleleştirme ve katillik yoluyla ele geçirilen servet, anayurda taşınarak
sermayeye çevrildi.”K-1-772 “Avrupa devletleri… Aynı zamanda, kendilerine
bağımlı ülkelerde de, bütün sanayin zorla kökünü kazıdılar; örneğin,
İngilizlerin, İrlanda yünlü manifaktürüne yaptığı buydu.”K-1-776 Burada
sömürgeciliğin Avrupa ülkelerinde sermaye birikimine katkıda bulunduğu ve
sömürgelerde, sanayin kökünün kazındığı belirtilmektedir. Marx’ın bu tespitinden
yola çıkarak, kapitalizmin gelişmesini salt dış nedenlerde(ticaret, sömürge, talan
vb.) aramak doğru bir tutum olmasa gerekir. Zira kapitalizmin gelişmesinin iç
nedenleri vardır. Feodalizmden kapitalizme geçerken, yaşanan mülksüzleştirilme
süreci daha önce belirtilmişti.
Marx, ilkel birikimde etken olan bir diğer şeyinde
kamusal borçlanma olduğunu belirtiyor. Köklerinin ortaçağ Venedik ve
Cenova’sında bulunan kamu kredisinden, devletin biçimi ne olursa olsun, kamu
borçlarının, kapitalist çağa damgasını vurmasından söz ediyor. “Kamusal
borçlanma, ilkel birikimin en güçlü kaldıraçlarından birisi halini alır.” K-1-772
Devlet borçlarının, faizlerinin ödemelerini karşılamak için, kamu
gelirlerinden, vergilerden destek bulunur. İstikraz birikmesi sonucu, vergiler
yükseltilmek durumunda kalınır. Bu durum hükümeti yeni harcamalar için
istikrazlara zorlar. En gerekli geçim araçları vergilendirme, yani böylece
fiyatlarını yükseltme yoluna gidilir. “Aşırı vergilendirme, bir rastlantı
olmaktan çok bir ilkedir.” K-1-775 Bu sistem, ücretli emekçinin koşullarında
yıkıcı etki yapar ve köylü, zanaatçı, alt orta sınıfların mülksüzleşmelerine
katkıda bulunur. Ayrıca kamusal borç ve ona uygun düşen, mali sistem, servetin
sermayeleşmesine katkıda bulunur.
Marx, “Sömürge sistemi, kamu borçları, ağır vergiler,
himaye, ticari savaşlar vb., gerçek manifaktür döneminin bu çocukları, büyük
sanayin çocukluk çağı boyunca dev gibi büyüdüler. Masum insanların uğradıkları
büyük katliam, bu sanayin doğuşunun habercisiydi.”K-1-776 diyerek ,işçi
gereksinmesinden, çocuk hırsızlığı,
köleliğinden vb., söz ediyor ve sermayenin oluşma sürecini özetliyor: “Sermaye
tepeden tırnağa her gözeneğinden kan ve pislik damlayarak geliyor.”K-1-779
Sermayenin kar peşinde koşarken aldığı tutuma örnek olacak alıntı dipnotu buraya alalım: "..Yeterli kar olunca sermayeye cesaret gelir. Güvenli bir yüzde 10 karla her yerde çalışmaya razıdır; kesin bir yüzde 20, iştahını kabartır; yüzde 50, küstahlaştırır; yüzde 100, bütün insanal yasakları ayaklar altına aldırır; yüzde 300 kar ile, sahibini astırma olasılığı olsa bile, işlemeyeceği cinayet, atılmayacağı tehlike yoktur. Eğer kargaşalık ile kavga kar getirecek olsa, bunları rahatça dürtükler.."K-1779
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder