6 Ocak 2014 Pazartesi

Tarımsal Nüfusun Topraksızlaştırılması

İngiltere’de serflik 14. Yüzyılda tamamen kalkmıştır. 15. Yüzyıl, büyük ölçüde, kendi toprağını işleyen özgür köylülerden oluşuyordu. Bu koşullar, halkın rahat yaşamasını sağlayan koşullardır. Ne var ki, bu durum, kapitalist nitelikte servet olanağını dışlamıştır. Dolayısıyla, küçük üreticiler, gelişmenin önünde ayak bağı durumuna gelmiştir ve öyleyse mülksüzleştirilmeleri elzemdir. Marx bu bölümde, bu mülksüzleştirilmeyi ve mülksüzleştirmenin zora dayalı karakterini belirtmektedir.

Kapitalist üretimin tarzının temelini atan devrimin ilk perdesi, 15. Yüzyılın son otuz yılı ile 16. Yüzyılın ilk on yılında oynandı.”K-1-734 Evi, şatoyu dolduran hizmetli uşak takımına yol verildi. Burjuva gelişmenin ürünü olan krallık bu yol vermeyi hızlandırdı. Kral ve parlamentoyla çatışmaya giren beyler, kendileriyle aynı feodal haklara sahip olan köylüleri bulundukları topraklardan zorla sürdüler. Ekilebilir topraklar koyun otlağına çevrildi. İngiliz yün fiyatlarının yükselişi süreci hızlandırdı. Küçük çiftçilerin oturduğu çiftlik evleri malikâneler haline getirildi. Çiftçi ve köylülerin, mülksüzleştirilmelerine karşı yasalar çıkarıldı, ama bunlar hiçbir sonuç vermedi. Halkın zorla mülksüzleştirilmesi süreci, 16. Yüzyılda, reformasyon ve kilise mallarının yağmalanmasıyla yeni ve korkunç bir hız kazandı.”K-1-737

17. yüzyılın son on yılında bile, bağımsız köylüler çiftçilerden fazladır. 1750 yıllarında bu küçük toprak sahibi köylüler ortadan kalktılar. Marx, tarımsal devrimin ekonomik yönünü burada bir yana bırakıp, zor, şiddet yönünü ele alıyoruz diyor. Marx devamla yasal formalite dahi olmaksızın, gasp hareketine girişilmesine değiniyor. Devlet toprakları üzerindeki, alçak gönüllü hırsızlığın, büyük yağmaya dönüşmesine değiniyor. Burjuva kapitalistler, bu süreci, ticaretin geliştirilmesi, modern tarımın genişletilmesi, serbest tarım proleterleri sağlaması açısından hoşnutlukla seyredip desteklemiştir.

Artık, bağımsız çiftçilerin yerini, yıllık sözleşmeye dayanan kiracı çiftçilerin alması, devlet emlakının, komünal toprakların yağmalanmasına, kırsal nüfusun serbest kalarak, sanayi proletaryasına dönüşmesine katkıda bulunmuştur.  18. Yüzyılın, son üçte birinden başlayıp,18. Yüzyılın sonuna giden yağma, gasp, talan ve “19. Yüzyılda, tarım  emekçisi ve komünal mülkiyet arasındaki ilişkinin anısı bile yok olup gitti.”K-1-744 “Tarımsal nüfusu, tümüyle topraktan yoksun bırakan en son süreç, mülklerin temizlenmesi, yani üzerlerindeki insanların silinip süpürülmesi hareketi olmuştur.”K-1-745

Marx devamla, İskoç yaylalarında oturan Keltlerin mülksüzleştirilmelerinden söz ederek, ilkel birikim için şöyle der: “Kilise mallarının yağmalanması, devlet mülkünün hileli yollarla ele geçirilmesi, ortak toprakların çalınması, feodal ve kılan emlakının gasp edilerek, başıboş bir terör havası içinde modern özel mülkiyet haline getirilmesi, ilkel birikimin birçok sevimli yönlerinden bazılarıydı. Kapitalist tarım için gerekli alan ele geçirilmiş; toprak, sermayenin bir parçası haline getirilmiş ve kent sanayileri için gerekli, ‘özgür’ ve yasa dışı proletarya sağlanmıştı.”K-1-749 Demek ki, ilkel birikim sürecinde mülksüzleştirme zora dayalı bir yöntemle sağlanmıştır. Marks, kendisinin de belirttiği gibi, sürecin ekonomik nedenlerinden ziyade, zora dayalı şiddet yöntemini öne çıkarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder