İngiltere’de serflik 14. Yüzyılda tamamen kalkmıştır. 15.
Yüzyıl, büyük ölçüde, kendi toprağını işleyen özgür köylülerden oluşuyordu. Bu
koşullar, halkın rahat yaşamasını sağlayan koşullardır. Ne var ki, bu durum,
kapitalist nitelikte servet olanağını dışlamıştır. Dolayısıyla, küçük
üreticiler, gelişmenin önünde ayak bağı durumuna gelmiştir ve öyleyse
mülksüzleştirilmeleri elzemdir. Marx bu bölümde, bu
mülksüzleştirilmeyi ve mülksüzleştirmenin zora dayalı karakterini
belirtmektedir.
“Kapitalist üretimin tarzının temelini atan devrimin ilk perdesi, 15. Yüzyılın son otuz yılı ile 16. Yüzyılın ilk on yılında oynandı.”K-1-734 Evi, şatoyu dolduran hizmetli uşak takımına yol verildi. Burjuva gelişmenin ürünü olan krallık bu yol vermeyi hızlandırdı. Kral ve parlamentoyla çatışmaya giren beyler, kendileriyle aynı feodal haklara sahip olan köylüleri bulundukları topraklardan zorla sürdüler. Ekilebilir topraklar koyun otlağına çevrildi. İngiliz yün fiyatlarının yükselişi süreci hızlandırdı. Küçük çiftçilerin oturduğu çiftlik evleri malikâneler haline getirildi. Çiftçi ve köylülerin, mülksüzleştirilmelerine karşı yasalar çıkarıldı, ama bunlar hiçbir sonuç vermedi. “Halkın zorla mülksüzleştirilmesi süreci, 16. Yüzyılda, reformasyon ve kilise mallarının yağmalanmasıyla yeni ve korkunç bir hız kazandı.”K-1-737
17. yüzyılın son on yılında bile, bağımsız köylüler
çiftçilerden fazladır. 1750 yıllarında bu küçük toprak sahibi köylüler ortadan
kalktılar. Marx, tarımsal devrimin ekonomik yönünü burada bir yana bırakıp,
zor, şiddet yönünü ele alıyoruz diyor. Marx devamla yasal formalite dahi
olmaksızın, gasp hareketine girişilmesine değiniyor. Devlet toprakları
üzerindeki, alçak gönüllü hırsızlığın, büyük yağmaya dönüşmesine değiniyor.
Burjuva kapitalistler, bu süreci, ticaretin geliştirilmesi, modern tarımın
genişletilmesi, serbest tarım proleterleri sağlaması açısından hoşnutlukla
seyredip desteklemiştir.
Artık, bağımsız çiftçilerin yerini, yıllık sözleşmeye
dayanan kiracı çiftçilerin alması, devlet emlakının, komünal toprakların
yağmalanmasına, kırsal nüfusun serbest kalarak, sanayi proletaryasına
dönüşmesine katkıda bulunmuştur. 18.
Yüzyılın, son üçte birinden başlayıp,18. Yüzyılın sonuna giden yağma, gasp,
talan ve “19. Yüzyılda, tarım emekçisi
ve komünal mülkiyet arasındaki ilişkinin anısı bile yok olup gitti.”K-1-744
“Tarımsal nüfusu, tümüyle topraktan yoksun bırakan en son süreç, mülklerin
temizlenmesi, yani üzerlerindeki insanların silinip süpürülmesi hareketi
olmuştur.”K-1-745
Marx devamla, İskoç yaylalarında oturan Keltlerin
mülksüzleştirilmelerinden söz ederek, ilkel birikim için şöyle der: “Kilise
mallarının yağmalanması, devlet mülkünün hileli yollarla ele geçirilmesi, ortak
toprakların çalınması, feodal ve kılan emlakının gasp edilerek, başıboş bir
terör havası içinde modern özel mülkiyet haline getirilmesi, ilkel birikimin
birçok sevimli yönlerinden bazılarıydı. Kapitalist tarım için gerekli alan ele
geçirilmiş; toprak, sermayenin bir parçası haline getirilmiş ve kent sanayileri
için gerekli, ‘özgür’ ve yasa dışı proletarya sağlanmıştı.”K-1-749 Demek ki,
ilkel birikim sürecinde mülksüzleştirme zora dayalı bir yöntemle sağlanmıştır.
Marks, kendisinin de belirttiği gibi, sürecin ekonomik nedenlerinden ziyade,
zora dayalı şiddet yöntemini öne çıkarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder