23 Haziran 2014 Pazartesi

Para Sermayenin Birikimi Bunun Faiz Oranı Üzerindeki Etkisi

Marx bu bölümde de, çeşitli alıntılarla eleştiri yaparak, faiz oranını, para sermayenin arz ve talebiyle belirlendiği üzerinde duruyor. Sermaye kavramı üzerindeki karışıklıklara değiniyor. 

Metaların arz ve talebiyle, faiz oranının düzenleneceği, para olmasa dahi faiz oranı olacağı düşüncesini eleştiriyor. Oysa faiz oranı, metaların arz ve talebiyle değil, para sermayenin arz ve talebiyle belirlenir. Para olmasaydı, faiz oranı diye bir şey olmazdı. 

Sermayeyi, üretimde olan metalar olarak gören anlayış eleştiriliyor. “Bu metalar, sermaye olarak iş gördükleri sürece, metalar olarak değerlerinden farklı olan, sermaye olarak değerleri, bunların üretken ya da ticari kullanımlarından doğan kârda ifadesini bulur.”K-3-370 Demek ki metalar, sermaye değer olarak kullanıldıklarında ancak, kâr elde edebilirler. Faiz oranı ise genellikle bu kâr ile sınırlıdır.” Ve bu sınır, öteki sermaye biçimlerinden farklı olarak para-sermayenin arz ve talebi ile belirlenir.”K-3-371

Para sermayeye olan talep farklı nedenlerden ortaya çıkabilir. Para sermayeye olan talep üretim sürecinin kendisinden kaynaklanabildiği gibi, üretimin genişletilmesinden de kaynaklanabilir. Örneğin 1847 yılında, fazla üretim, bunalım döneminde, para sermayeye olan talep artmıştır. Bu üretim sürecinden kaynaklanmış bir taleptir. Zira quarterı 120 şilinden buğday alıp, fiyatın 60 şiline düşmesiyle kaybettiği 60 şilin kredi ile tamamlanacaktır. Burada olan şey eksilen sermayenin tamamlanma durumudur. Üretimin genişletilmesi durumunda da, sermayeyi genişletmek için borçlanma durumu vardır.

Marx, bankerlerin müşterilerinin tasarrufuna verdiği paranın; sermaye mi, düpedüz paramı, dolaşım aracı ya da kullanılagelen paramı olduğu yanıltıcı tartışmalara dikkat çekiyor. Kendimizi banka müşterisi yerine koyarak bunu yanıtlayabilir diyor. Zira her şey müşterinin ne istediğine bağlıdır. Eğer banka müşterisine, güvence istemeden borç verirse, yatırmış olduğu sermayeye ek olarak belli değeri avans almış olur. Bu aldığı şey para sermayedir. Eğer müşteri avansı, tahvil senet karşılığı almışsa, Bu sermaye avansı değildir. Zira bu senetlerde, sermayeyi temsil ederler. Bu senetler, güvence olarak verilmiştir. O, bu işe, sermaye gereksinimi için girmemiştir, zira zaten, sermaye olarak senetlere sahiptir. O halde, burada sermaye değil, para avansı söz konusudur. Yok eğer müşteri borcu, poliçelerin ıskontosu ile alırsa, o zaman avansın biçimi de yok olur. Bu kez söz konusu olan alım satımdır. Poliçe, banka mülkiyetine, para müşteri mülkiyetine geçer. Müşteri bakımından geri ödeme söz konusu değildir. Demek ki, müşterinin bankadan sermaye isteyip aldığı durumlar ile, yalnızca para avansı ya da para satın aldığı durumlar farklıdır.

Otuz ikinci bölümden para sermaye talebine dair, Marx’tan bir alıntı yapılıyor: "Ödeme araçlarına olan talep, tüccarlar ile üreticiler; sağlam güvenceler verebildikleri ölçüde sırf bir paraya çevrilebilme talebidir; maddi bir teminatın söz konusu olmadığı ve böylece, ödeme araçları avansının, kendilerine yalnız para-biçimini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda gereksinmeleri olan, şekli ne olursa olsun, ödeme yapmaya elverişli bir eşdeğer sağladığı zaman bu talep, para-sermaye talebidir." – Ve yine otuz üçüncü bölümde: "Paranın bankerlerin elinde toplandığı gelişmiş kredi sisteminde, parayı avans verenler, en azından nominal olarak bu bankerlerdir. Bu avans yalnız dolaşımdaki parayla ilgilidir. Bu bir dolaşım avansıdır, dolaşımda bulunan sermaye avansı değildir."K-3-379-380 

Son olarak Marx’ın, paranın ülke dışına gidişi ve bunun faiz oranı üzerine olan etkisine dair yaptığı alıntıyı buraya alalım: "3805. Ülkedeki para dışarıya akarak azaldığı zaman değeri artar ve İngiltere Bankası, paranın değerindeki bu değişikliğe kendisini uydurmak zorunda kalır" (burada söz konusu olan, sermaye olarak paranın değerindeki, başka bir deyişle faiz oranındaki değişikliktir, çünkü paranın para olarak değeri, metalara kıyasla aynı kalır) "ve teknik deyimiyle bu, faiz oranının yükselmesi demektir." K-3-382 Demek ki, bir ülkeden para, dışarıya akarak azalınca, faiz oranının yükselmesine neden olmaktadır. Çünkü bu durumda, ödünç verilebilir sermaye azalmış olacaktır. Zira alıntıdaki İngiltere Bankası borç verme işini azaltacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder