Sanayi sermayesi ve (sanayi sermayesinin dolaşım kısmını,
kendi üzerine aldığı için) tüccar sermayesinin, dolaşım sürecinde paranın yapmış
olduğu teknik hareketler, özel bir sermayenin işlevi olarak bağımsızlaştığında,
bu sermaye, para ticaretiyle uğraşan sermaye haline gelir. Bu teknik işlemleri
yerine getiren sermaye daima para biçiminde bulunur. Bağımsızlaşan para
ticaretiyle uğraşan sermaye, Tüm sanayici ve tüccar kapitalist için, dolaşım
sürecindeki hareketleri yerine getirir. O halde demek ki, “Toplam sermayenin belirli bir
kısmı, kendisini geri kalan kısımdan bağımsızlaştırır ve kapitalist işlevi,
yalnızca, tüm sanayici ve tüccar kapitalistler sınıfı için bu işlemleri yerine
getirmekten ibaret bulunan, para-sermaye biçiminde onlardan ayrılır.”K-3-277 Bu
hareketler, paranın korunması, ödeme ve tahsil etme işlemi, hesapların
tutulması vb. işlemlerdir.
26 Mayıs 2014 Pazartesi
23 Mayıs 2014 Cuma
Tüccar Sermayesinin Devri Fiyatlar
Sanayi sermayesinin devri, hem üretim sürecini hem de
dolaşım sürecini kapsar. Yani sanayi sermayesinin devri, üretim ve dolaşım
sürecinin birliğidir. Tüccar sermayesinin devri ise, bağımsızlaşmış bir hareket
olarak, satın alma ve satış hareketidir. Dolayısıyla “P-M, M-P, ticari açıdan, tüccar
sermayesinin devridir.”K-3-266 Yani, paradan metaya, metadan da tekrar paraya
hareketidir. Örneğin 100’e alınan bir meta 110’a satıldığında tüccar
sermayesinin devresi tamamlanmıştır. Tüccar sermayesinin, bir yıldaki devir
sayısı ya da devir hızı, bu alış ve satış hareketinin, başka bir deyişle P-M-P'
hareketinin kaç kez yinelendiğine bağlıdır.
Labels:
bunalım,
Kapital-III,
kâr kitlesi,
kâr oranı,
kriz,
ortalama kar,
sanayi sermayesi,
tüccar kârı,
tüccar sermayesi
19 Mayıs 2014 Pazartesi
Ticari Kâr
Marx bu bölümde tüccar tarafından mata almak için
yatırılan sermayenin, yatırdığı değişmeyen sermayesinin ve değişen sermayesinin
durumunu irdeliyor.
Sermayenin dolaşım alanındaki saf işlevleri, yani metadan paraya ve paradan metaya başkalaşım işlevleri, ne değer ne de artı değer yaratır. Bu işlevi, ister sanayi kapitalisti kendisi yerine getirsin, isterse tüccar kapitalisti yerine getirsin hiçbir şey fark etmez. Satın almayla satma işi ne değer ne de artı değer yaratır.
Demek ki, tüccar sermayesi, dolaşımdaki başkalaştırma
işleviyle, ne değer ne de artı değer yaratmaktadır. Değer ve artı değer
yaratmadığı gibi, kendi değerini de ürüne aktaramaz. Ama bütün bunlara karşın,
tüccar sermayesi de, yeniden üretim sürecinin bir evresi olduğu için, çeşitli
üretim alanlarında iş gören sermayeler gibi, yıllık ortalama kârdan payını almalıdır.
Üstelik bu kâr, sanayi sermayesinin ortalama kârı kadar olmalıdır. Aksi
durumda, yani tüccar sermayesinin ortalama karının az olması durumunda, tüccar
sermayesinin bir kısmı, ticari alandan çekilip, sanayi sermayesine çevrilirdi.
Ya da tüccar sermayesinin ortalama daha fazla kâr sağlaması durumunda, sanayi
sermayesinin bir kısmı tüccar sermayesine çevrilirdi.
Labels:
dolaşım,
dolaşım maliyeti,
Kapital-III,
kapitalizm,
kâr oranı,
ortalama kâr,
saf dolaşım maliyeti,
ticari işçi,
tüccar,
tüccar sermayesi,
üretken olmayan işçi,
vasıflı emek
13 Mayıs 2014 Salı
META-SERMAYENİN VE PARA-SERMAYENİN TİCARET SERMAYESİNE VE PARA TİCARETİYLE UĞRAŞAN SERMAYEYE DÖNÜŞMESİ (TÜCCAR SERMAYESİ)- Ticaret Sermayesi
Marx, tüccar sermayesini iki alt biçime ayırıyor.
Bunlardan birisi, ticari sermaye, diğeri ise para ticaret ile uğraşan
sermayedir. Marx, modern ekonomi politiğin en iyi temsilcilerinin dahi, ticaret
sermayesi ile sanayi sermayesi ayırımı yapmadığını, ticaret sermayesinin
kendine özgülüğünü görmezden geldiklerini belirtiyor.
8 Mayıs 2014 Perşembe
Yasanın İç Çelişkilerinin Serimi
I.Genel
Kapitalist üretim biçiminde, kâr oranlarının düşme
eğilimi yasasının da açığa çıkardığı gibi, sermayenin birikimi kendisini
çelişkilerle ifade eder. Bir yanda birikimin zorunluluğu, bir yanda ise bu birikim
için kullanılan yöntemin (emeğin üretkenliğinde artış) birikimin engeli haline
gelmesi bu çelişkinin ifadesidir.
Toplam sermayenin, kendisini genişletme oranı ya da kâr oranı, kapitalist üretimin dürtüsüdür. Ne var ki kâr oranında düşme, yeni sermayelerin
oluşmasını engeller ya da yeni sermayelerin oluşmasını yavaşlatır ve böylece
sermayenin gelişmesinin engeli haline gelir. Öyle ki kâr oranlarındaki “bu
düşme, aşırı üretimi, spekülasyonu, bunalımları ve artı nüfusla birlikte
artı-sermayeyi besleyip büyütür.”K-3-215 Demek ki, kapitalist üretimin, başka
bir deyişle sermayenin genişlemesinin bir sınırı vardır. Bu sınırı sermayenin
kendisi, başka bir deyişle kapitalizmin kendisi koyar. Öyleyse kapitalizm de
sınırları olan ve tarihsel bir sistemdir ve geçicidir.
Labels:
artı değer,
aşırı sermaye birikimi,
bunalım,
ek emek,
ek kâr,
emek üretkenliği,
Kapital-III,
kapitalist,
kapitalizm,
kâr oranı,
kriz,
nispi aşırı nüfus,
rekabet,
Ricardo,
sömürü,
tüketim gücü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)