23 Mayıs 2014 Cuma

Tüccar Sermayesinin Devri Fiyatlar


Sanayi sermayesinin devri, hem üretim sürecini hem de dolaşım sürecini kapsar. Yani sanayi sermayesinin devri, üretim ve dolaşım sürecinin birliğidir. Tüccar sermayesinin devri ise, bağımsızlaşmış bir hareket olarak, satın alma ve satış hareketidir. Dolayısıyla “P-M, M-P, ticari açıdan, tüccar sermayesinin devridir.”K-3-266 Yani, paradan metaya, metadan da tekrar paraya hareketidir. Örneğin 100’e alınan bir meta 110’a satıldığında tüccar sermayesinin devresi tamamlanmıştır. Tüccar sermayesinin, bir yıldaki devir sayısı ya da devir hızı, bu alış ve satış hareketinin, başka bir deyişle P-M-P' hareketinin kaç kez yinelendiğine bağlıdır. 

Tüccar sermayesinin devir hızının iki engeli vardır. Bu engellerden birincisi, dışsal olarak sanayi sermayesinden bağımsız olsa da, içsel olarak yeniden üretim sürecinin sınırlarına bağımlı olmasıdır. Öyle ki, ”tüccar sermayesinin hızla devrini sürdürebilmesi için sanayi sermayesinin sürekli olarak piyasaya meta sürmesi ve çekmesi gerekir.”K-3-267 Eğer yeniden üretim süreci yavaşsa, tüccar sermayesinin devri de yavaş olur. Bu yeniden üretim sürecinin koymuş olduğu bir engeldir. İkincisi ise, “toplam bireysel tüketimin hızı ve hacmi ile sınırlıdır, çünkü tüketim-fonunun bir kısmı olan bütün meta-sermaye ona bağlıdır.”K-3-267

Tüccar sermayesi bağımsız durumuna karşın, sanayi sermayesinin dolaşım alanındaki hareketinden başka bir şey değildir. Tüccar sermayesi bağımsız durumu sayesinde, hayali talep yaratabilir ve böylece üretim sürecinin sınırlarını ötelere itebilir. Zira tüccar sermayesi, kredi sayesinde satın aldığı malı elden çıkarmadan satın almada bulunabilir. Burada tüccar sermayesinin, yeniden üretim sürecinin koyduğu bir iç bağımlılığı ve bu süreçten bağımsızlaşabildiği dış bağımsızlığı söz konusudur. Marx, bu olgunun yarattığı bunalım ve bunalımla iç bağıntının yeniden kurulması durumuna değiniyor: “bu iç bağımlılık ve dış bağımsızlık, tüccar sermayesini, iç bağıntının bir bunalımla zorla yeniden kurulduğu bir noktaya iter.”K-3-268 

Marx, bunalım ilkin kendisini toptan ticarette ve bankacılıkta gösterdiğini düşünüyor. Tüccar sermayesi dış bağımsızlığı durumuyla, satmadan satın alma yoluyla hayali bir talep yaratacaktır. Bu modern kredi sistemi olanağı ile yarattığı hayali talep, üretim süreci sınırlarını daha öteye itecektir. Böylece, üretim ile tüketim arasındaki çelişkiyi daha da derinleştirecektir. Yapımcı, ihracatçı, ithalatçı, tüccar arasında satış sürerken, görülmeyen bir noktada mallar satılmadan kalır, üretici ve aracıda mallar yığılı kalır. “Tüketim bu anda en yüksek noktadadır ve bunun nedeni ya bir sanayi kapitalistinin diğerlerini artarda harekete geçirmesi, ya da çalıştırılan işçilerin tam çalışma halinde olması ve her zamankinden fazla harcama yapabilecek durumda bulunmalarıdır. Kapitalistlerin harcamaları da, büyüyen gelirleriyle birlikte artar.”K-3-268 Malların üreticilerin ve aracıların elinde yığılı kaldığı halde, hem üretken tüketim hem bireysel tüketim devam etmektedir. 

Bunalım hali şöyle görünür: “Uzak dış piyasalara satış yapan (ya da malları iç piyasada da yığılan) tüccarların alacakları yavaşlar ve azalır, bankalar ödeme için baskı yapar ya da satın alınan mallar için verilen borç senetlerinin vadeleri bu mallar satılmadan önce dolunca, bunalımlar başlar. Ardından zorunlu satışlar, ödemelerin karşılanması için gerekli satışlar başlar. Daha sonra da, bu hayali gönenci birdenbire sona erdiren çöküntü gelir.”-3-269

Şimdi, iki ayrı üretim fiyatı üzerinden, tüccar sermayesine bakalım.


1 libre şekerin üretim fiyatı, 1 sterlin ise tüccar 100 sterlin ile 100 libre şeker alır. Yıllık kâr oranı %15 ise, tüccar 1 libre şekeri, 1 sterlin 3 şilinden satar. Böylece tüccar 100 şilinle yılda 15 şilin kârı olurdu.


Şimdi bir libre şekerin üretim fiyatı 1 sterlinden, 1 şiline düşsün. Bu durumda tüccar 100 sterline 2000 libre şeker alır. Yıllık kâr oranı yine %15 ise, tüccar 1 libre şekeri 1 şilin 14/5 peniye satardı. Yine kârı yılda 15 şilin olurdu.

Yılda 15 şilin kâr için, birinci durumda 100 libre ikinci durumda ise, 2000 libre satmak durumunda kalınmaktadır. Tüccar ucuza almışsa ucuza, pahalı almışsa pahalı satıyor. Bu tüccarın ürünlerini alıp sattığı sanayinin üretkenliğine bağlıdır. Burada belirtelim ki, “Üretim-fiyatının yüksek ya da alçak düzeyde oluşunun, kâr oranı ile herhangi bir ilişkisi yoktur.”K-3-269


MarxHollanda Doğu Hint Kumpanyasının zamanında olduğu gibi, tüccarın tekelci olması ve aynı zamanda üretimi tekeline alması hali dışında” (Marx bu durumu kapitalizmin ilk dönemleriyle ilişkilendiriyor) tüccarın kendi satış fiyatını belirleyeceği düşüncesini gülünç buluyor. Zira tüccarın kârı, metaların maliyetine keyfiyetle belli miktar fiyat eklenmesiyle oluşmaz. Marx’a göre tüccarın, metaları satış fiyatının iki sınırı vardır. Bunlardan birisi metaların üretim fiyatı, diğeri ise, ortalama kâr oranıdır. Bu ikisi de tüccarın denetimi dışındadır. Tüccarın iradesinde olan şey, sadece, pahalı ya da ucuz ürünlerin hangisinin alım satımıyla uğraşacağıdır. Tüccar seçimini ancak burada yapabilir. “İşte bu yüzden, tüccarın izleyeceği yol, kendi iyi niyetine değil, tamamen kapitalist üretim tarzının gelişme derecesine bağlıdır.”K-3-270 Tekelcilik dışında, tüccarın fiyatları keyfine göre artırdığı düşüncesi doğru değildir.

Toplam sanayi sermayesinin devir süresinde azalma, daha fazla artı değer üretilmesi ve dolayısıyla kâr oranının artması anlamına gelir. Tüccar sermayesinin devir zamanında azalma durumunda ise, üretken olmayan dolaşım sermayesinde bir azalma olacaktır ve böylece, kâr oranında bir yükselme olacaktır. Bu durumu Marx şöyle ifade ediyor. “Toplam sanayi sermayesinin devir sayısı ne kadar büyük olursa, kâr kitlesi, yıllık üretilen artı-değer kitlesi ve dolayısıyla, diğer koşullar aynı kalmak üzere, kâr oranı o kadar büyük olur. Tüccar sermayesinde durum farklıdır. Tüccar sermayesi için kâr oranı belli bir büyüklüktür ve bu, bir yandan, sanayi sermayesi tarafından üretilen kâr kitlesiyle, öte yandan, toplam tüccar sermayesinin nispi büyüklüğü, bunun üretim ve dolaşımı süreçlerinde yatırılmış bulunan toplam sermayeye olan nicel oranı ile belirlenmiştir.”K-3-272  Tüccar sermayesinin devrini, örneğin ulaştırma araçlarındaki gelişme gibi, kısaltan durumlar, tüccar sermayesinin mutlak büyüklüğünü de pro tanto azaltır ve böylece de, genel kâr oranını artırır.”K-3-272

Tüccarın kârını belirleyen şey, devrettirdiği meta-sermayenin kitlesi değil, bu devri sağlamak için yatırdığı para-sermayenin boyutlarıdır.”K-3-273 Çünkü yatırdığı sermayesi oranında, ortalama kârdan pay almaktadır. Diğer yandan tüccar sermayesinin devir sayısının artması onun kârını artırmaz. Çünkü tüccar sermayesinin devir sayısının artması, sanayi sermayesinin devir sayısının artması durumunda olduğu gibi, yıllık artı değer kitlesini artırmaz. Bu nedenle de, devir sayısının artması onun kâr oranını artırmaz. Onun kârı, sanayi sermayesinin el koymuş olduğu artı değer ne kadar fazla olursa o kadar fazla olur. Bu durumda tüccar kârı yıllık ortalama kâr tarafından belirlenir ve onun devir hızıyla bir ilgisi yoktur. 

Marx’ın örneğiyle durumu görelim. 


Yıllık kâr oranı %15 olsun ve 100 lük sermaye yatırılsın.


Tüccar 100 sterlin yatırılıyor ve sermayesi yılda bir kez devir yapıyor. Tüccar 100’e aldığı metalarını, satış fiyatı olan 115 sterline satacaktır. Bu durumda tüccar, 15 sterlin kâr elde eder.


Tüccar 100 sterlinlik sermayesine yılda 5 kez devir yaptırıyor.
Bu durumda tüccar yılda 5 kez 103 sterline satacaktır. Böylece yılda 5 kez devirle 15 sterlin kâra ulaşacaktır.

O halde, tüccar sermayesi ne kadar hızlı ya da fazla devrederse devretsin, alacağı kâr oranı %15 tir. Eğer böyle olmasaydı, tüccar sermayesi devir sayısına uygun olarak, sanayi sermayesinden daha fazla kâr elde ederdi. Bu da genel kâr oranı yasasıyla çelişirdi.


Farklı ticaret kollarında, devir sürelerine bağlı olarak, satış fiyatlarında görülen değişiklikler şu anlama gelir. Kâr oranı tarafından belirlenen aynı kâr kitlesi (örnekte %15 ) eşit değerdeki meta kitleleri arasında, devir hızına bağlı olarak, farklı dağılır. Örneğimizde “bir tüccar sermayesi yılda beş devir yaparsa, metaların fiyatına %15/5 = %3, yılda bir devir yaparsa %15 ek yapar.” K-3-274 

Hal böyleyken, “Sırf devirlerin bu etkisi yüzünden, belli sınırlar içerisinde, dolaşım sürecinin kendisi, meta-fiyatlarını, üretim sürecinden bağımsız olarak belirliyormuş gibi görünür.” K-3-274 Fiyatları belirleyen şey, devrin kendisiymiş gibi görünür. Tüm yanlış anlayışlar bu görüngülerden beslenir. Marx’a kulak verelim: “ Okurun büyük bir dehşetle fark ettiği gibi, eğer kapitalist üretim sürecinin gerçek iç bağıntılarının tahlili, çok çetrefil ve uçsuz bucaksız bir iş ise; ve eğer, gözle görünür, tamamen dışsal bir hareketi, gerçek içsel bir harekete indirgemek bilimin görevleri arasında ise, kapitalist üretimi ve dolaşımı yürüten kişilerin kafalarında, üretim yasaları konusunda beliren kavramların, bu gerçek yasalardan bambaşka şeyler, ve sadece gözle görünen hareketlerin bilinçli ifadeleri olacağı besbellidir.”K-3-275

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder