Sanayi sermayesinin devri, hem üretim sürecini hem de
dolaşım sürecini kapsar. Yani sanayi sermayesinin devri, üretim ve dolaşım
sürecinin birliğidir. Tüccar sermayesinin devri ise, bağımsızlaşmış bir hareket
olarak, satın alma ve satış hareketidir. Dolayısıyla “P-M, M-P, ticari açıdan, tüccar
sermayesinin devridir.”K-3-266 Yani, paradan metaya, metadan da tekrar paraya
hareketidir. Örneğin 100’e alınan bir meta 110’a satıldığında tüccar
sermayesinin devresi tamamlanmıştır. Tüccar sermayesinin, bir yıldaki devir
sayısı ya da devir hızı, bu alış ve satış hareketinin, başka bir deyişle P-M-P'
hareketinin kaç kez yinelendiğine bağlıdır.
Tüccar sermayesinin devir hızının iki engeli vardır. Bu engellerden birincisi, dışsal olarak sanayi sermayesinden bağımsız olsa da, içsel olarak yeniden üretim sürecinin sınırlarına bağımlı olmasıdır. Öyle ki, ”tüccar sermayesinin hızla devrini sürdürebilmesi için sanayi sermayesinin sürekli olarak piyasaya meta sürmesi ve çekmesi gerekir.”K-3-267 Eğer yeniden üretim süreci yavaşsa, tüccar sermayesinin devri de yavaş olur. Bu yeniden üretim sürecinin koymuş olduğu bir engeldir. İkincisi ise, “toplam bireysel tüketimin hızı ve hacmi ile sınırlıdır, çünkü tüketim-fonunun bir kısmı olan bütün meta-sermaye ona bağlıdır.”K-3-267
Tüccar
sermayesi bağımsız durumuna karşın, sanayi sermayesinin dolaşım alanındaki
hareketinden başka bir şey değildir. Tüccar sermayesi bağımsız durumu
sayesinde, hayali talep yaratabilir ve böylece üretim sürecinin sınırlarını ötelere
itebilir. Zira tüccar sermayesi, kredi sayesinde satın aldığı malı elden
çıkarmadan satın almada bulunabilir. Burada tüccar sermayesinin, yeniden üretim
sürecinin koyduğu bir iç bağımlılığı ve bu süreçten bağımsızlaşabildiği dış
bağımsızlığı söz konusudur. Marx, bu olgunun yarattığı bunalım ve bunalımla iç
bağıntının yeniden kurulması durumuna değiniyor: “bu iç bağımlılık ve dış
bağımsızlık, tüccar sermayesini, iç bağıntının bir bunalımla zorla yeniden
kurulduğu bir noktaya iter.”K-3-268
Marx, bunalım
ilkin kendisini toptan ticarette ve bankacılıkta gösterdiğini düşünüyor. Tüccar
sermayesi dış bağımsızlığı durumuyla, satmadan satın alma yoluyla hayali bir
talep yaratacaktır. Bu modern kredi sistemi olanağı ile yarattığı hayali talep,
üretim süreci sınırlarını daha öteye itecektir. Böylece, üretim ile tüketim
arasındaki çelişkiyi daha da derinleştirecektir. Yapımcı, ihracatçı, ithalatçı,
tüccar arasında satış sürerken, görülmeyen bir noktada mallar satılmadan kalır,
üretici ve aracıda mallar yığılı kalır. “Tüketim bu anda en yüksek noktadadır
ve bunun nedeni ya bir sanayi kapitalistinin diğerlerini artarda harekete
geçirmesi, ya da çalıştırılan işçilerin tam çalışma halinde olması ve her
zamankinden fazla harcama yapabilecek durumda bulunmalarıdır. Kapitalistlerin
harcamaları da, büyüyen gelirleriyle birlikte artar.”K-3-268 Malların
üreticilerin ve aracıların elinde yığılı kaldığı halde, hem üretken tüketim hem
bireysel tüketim devam etmektedir.
Bunalım hali şöyle
görünür: “Uzak dış piyasalara satış yapan (ya da malları iç piyasada da
yığılan) tüccarların alacakları yavaşlar ve azalır, bankalar ödeme için baskı
yapar ya da satın alınan mallar için verilen borç senetlerinin vadeleri bu
mallar satılmadan önce dolunca, bunalımlar başlar. Ardından zorunlu satışlar,
ödemelerin karşılanması için gerekli satışlar başlar. Daha sonra da, bu hayali
gönenci birdenbire sona erdiren çöküntü gelir.”-3-269
Şimdi, iki ayrı
üretim fiyatı üzerinden, tüccar sermayesine bakalım.
1
libre şekerin üretim fiyatı, 1 sterlin ise tüccar 100 sterlin ile 100 libre
şeker alır. Yıllık kâr oranı %15 ise, tüccar 1 libre şekeri, 1 sterlin 3
şilinden satar. Böylece tüccar 100 şilinle yılda 15 şilin kârı olurdu.
|
Şimdi
bir libre şekerin üretim fiyatı 1 sterlinden, 1 şiline düşsün. Bu durumda
tüccar 100 sterline 2000 libre şeker alır. Yıllık kâr oranı yine %15 ise, tüccar
1 libre şekeri 1 şilin 14/5 peniye satardı. Yine kârı
yılda 15 şilin olurdu.
|
Yılda
15 şilin kâr için, birinci durumda 100 libre ikinci durumda ise, 2000 libre
satmak durumunda kalınmaktadır. Tüccar ucuza almışsa ucuza, pahalı almışsa
pahalı satıyor. Bu tüccarın ürünlerini alıp sattığı sanayinin üretkenliğine
bağlıdır. Burada belirtelim ki, “Üretim-fiyatının yüksek ya da alçak düzeyde
oluşunun, kâr oranı ile herhangi bir ilişkisi yoktur.”K-3-269
|
Marx “Hollanda
Doğu Hint Kumpanyasının zamanında olduğu gibi, tüccarın tekelci olması ve aynı
zamanda üretimi tekeline alması hali dışında” (Marx bu durumu kapitalizmin
ilk dönemleriyle ilişkilendiriyor) tüccarın kendi satış fiyatını belirleyeceği
düşüncesini gülünç buluyor. Zira tüccarın kârı, metaların maliyetine keyfiyetle
belli miktar fiyat eklenmesiyle oluşmaz. Marx’a göre tüccarın, metaları satış
fiyatının iki sınırı vardır. Bunlardan birisi metaların üretim fiyatı, diğeri
ise, ortalama kâr oranıdır. Bu ikisi de tüccarın denetimi dışındadır. Tüccarın
iradesinde olan şey, sadece, pahalı ya da ucuz ürünlerin hangisinin alım
satımıyla uğraşacağıdır. Tüccar seçimini ancak burada yapabilir. “İşte bu
yüzden, tüccarın izleyeceği yol, kendi iyi niyetine değil, tamamen kapitalist
üretim tarzının gelişme derecesine bağlıdır.”K-3-270 Tekelcilik dışında, tüccarın fiyatları keyfine göre artırdığı düşüncesi doğru değildir.
Toplam sanayi
sermayesinin devir süresinde azalma, daha fazla artı değer üretilmesi ve
dolayısıyla kâr oranının artması anlamına gelir. Tüccar sermayesinin devir
zamanında azalma durumunda ise, üretken olmayan dolaşım sermayesinde bir azalma
olacaktır ve böylece, kâr oranında bir yükselme olacaktır. Bu durumu Marx şöyle
ifade ediyor. “Toplam sanayi sermayesinin devir sayısı ne kadar büyük olursa,
kâr kitlesi, yıllık üretilen artı-değer kitlesi ve dolayısıyla, diğer koşullar
aynı kalmak üzere, kâr oranı o kadar büyük olur. Tüccar sermayesinde durum
farklıdır. Tüccar sermayesi için kâr oranı belli bir büyüklüktür ve bu, bir
yandan, sanayi sermayesi tarafından üretilen kâr kitlesiyle, öte yandan, toplam
tüccar sermayesinin nispi büyüklüğü, bunun üretim ve dolaşımı süreçlerinde
yatırılmış bulunan toplam sermayeye olan nicel oranı ile belirlenmiştir.”K-3-272
“Tüccar sermayesinin devrini, örneğin
ulaştırma araçlarındaki gelişme gibi, kısaltan durumlar, tüccar sermayesinin
mutlak büyüklüğünü de pro tanto azaltır ve böylece de, genel kâr oranını
artırır.”K-3-272
“Tüccarın
kârını belirleyen şey, devrettirdiği meta-sermayenin kitlesi değil, bu devri
sağlamak için yatırdığı para-sermayenin boyutlarıdır.”K-3-273 Çünkü yatırdığı
sermayesi oranında, ortalama kârdan pay almaktadır. Diğer yandan tüccar
sermayesinin devir sayısının artması onun kârını artırmaz. Çünkü tüccar
sermayesinin devir sayısının artması, sanayi sermayesinin devir sayısının
artması durumunda olduğu gibi, yıllık artı değer kitlesini artırmaz. Bu nedenle de, devir sayısının artması onun
kâr oranını artırmaz. Onun kârı, sanayi sermayesinin el koymuş olduğu artı
değer ne kadar fazla olursa o kadar fazla olur. Bu durumda tüccar kârı yıllık
ortalama kâr tarafından belirlenir ve onun devir hızıyla bir ilgisi yoktur.
Marx’ın
örneğiyle durumu görelim.
Yıllık kâr oranı %15 olsun ve 100 lük sermaye yatırılsın. |
|
Tüccar
100 sterlin yatırılıyor ve sermayesi yılda bir kez devir yapıyor. Tüccar
100’e aldığı metalarını, satış fiyatı olan 115 sterline satacaktır. Bu
durumda tüccar, 15 sterlin kâr elde eder.
|
Tüccar
100 sterlinlik sermayesine yılda 5 kez devir yaptırıyor.
Bu
durumda tüccar yılda 5 kez 103 sterline satacaktır. Böylece yılda 5 kez
devirle 15 sterlin kâra ulaşacaktır.
|
O
halde, tüccar sermayesi ne kadar hızlı ya da fazla devrederse devretsin,
alacağı kâr oranı %15 tir. Eğer böyle olmasaydı, tüccar sermayesi devir
sayısına uygun olarak, sanayi sermayesinden daha fazla kâr elde ederdi. Bu da
genel kâr oranı yasasıyla çelişirdi.
|
Farklı ticaret
kollarında, devir sürelerine bağlı olarak, satış fiyatlarında görülen
değişiklikler şu anlama gelir. Kâr oranı tarafından belirlenen aynı kâr kitlesi
(örnekte %15 ) eşit değerdeki meta kitleleri arasında, devir hızına bağlı
olarak, farklı dağılır. Örneğimizde “bir tüccar sermayesi yılda beş devir
yaparsa, metaların fiyatına %15/5 = %3, yılda bir devir yaparsa %15 ek
yapar.” K-3-274
Hal böyleyken,
“Sırf devirlerin bu etkisi yüzünden, belli sınırlar içerisinde, dolaşım
sürecinin kendisi, meta-fiyatlarını, üretim sürecinden bağımsız olarak
belirliyormuş gibi görünür.” K-3-274 Fiyatları belirleyen şey, devrin
kendisiymiş gibi görünür. Tüm yanlış anlayışlar bu görüngülerden beslenir.
Marx’a kulak verelim: “ Okurun büyük bir dehşetle fark ettiği gibi, eğer
kapitalist üretim sürecinin gerçek iç bağıntılarının tahlili, çok çetrefil ve
uçsuz bucaksız bir iş ise; ve eğer, gözle görünür, tamamen dışsal bir hareketi,
gerçek içsel bir harekete indirgemek bilimin görevleri arasında ise, kapitalist
üretimi ve dolaşımı yürüten kişilerin kafalarında, üretim yasaları konusunda
beliren kavramların, bu gerçek yasalardan bambaşka şeyler, ve sadece gözle
görünen hareketlerin bilinçli ifadeleri olacağı besbellidir.”K-3-275
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder