30 Mayıs 2014 Cuma

Tüccar Sermayesi Konusunda Tarihsel Malzeme


Marx bu bölüme, iktisatçıların tüccar sermayesine, sanayi sermayesinin özel bir bölümü olarak bakan anlayışlarını eleştirerek başlıyor. Zira onlar, tüccar sermayesinin, sanayi sermayesinden bağımsızlaşan, değişmiş biçimleri olduklarını görmüyorlar. 

Öyle ki, Smith ve Ricardo gibi büyük iktisatçıların, sermayenin temel şekli olarak sanayi sermayesini irdelemelerinden ortaya çıkardıkları kurallar, tüccar sermayesini kapsamına almamaktadır. Tüccar sermayesini bütünüyle bir yana bırakıp, sadece sanayi sermayesinin bir türü olarak sözünü etmektedirler. Yani onları, bağımsız biçimleri içerisinde irdelememektedirler. Bu sermayeyi özel olarak irdelediklerindeyse, sadece Ricardo’nun, dış ticaret irdelemesinde yaptığı gibi, bu sermayenin değer yaratmadığını ortaya koymaya çalışmışlardır. Ne var ki diyor Marx, “dış ticaret için doğru olan şey iç, ticaret için de doğrudur.”K-3-285


Devamla Marx, ticaret sermayesinin sadece kapitalizme özgü olmadığı, kapitalizm öncesi biçimlerde de olduğu düşüncesini belirtiyor. Marx’a göre ticaret sermayesi, kapitalist üretim tarzından çok daha eskidir ve “sermayenin en eski serbest varlık biçimidir.”K-3-286 Ayrıca ticaret sermayesi, kapitalizm öncesi biçimlerde, üretim alanına ilgisiz, varlığını özerk olarak sürdüren bir durumdadır. Aynı biçimde üretim alanı da ticaret sermayesinden bağımsızdır. Demek ki hem üretim alanı hem de dolaşım alanı ekonomik anlamda birbirlerinden bağımsızdırlar ve birbirlerine ilgisizdirler.

Bilindiği üzere dolaşım alanı, tüccar sermayesinin faaliyet alanıdır ve bu alanda tüccar sermayesi, sadece meta değişimini sağlar. Bu durumda, meta ve para dolaşımını gerektiren koşullar, tüccar sermayesinin varlığı için yeterli bir durumdur. Yani meta halinden paraya, paradan da tekrar metaya dönüşme durumu, tüccar sermayesinin ortaya çıkabileceği bir iklimdir. “Ya da daha doğrusu para dolaşımı onun varlık koşuludur.” K-3-286 Demek ki, onun varlık koşulu meta ve para dolaşımını gerektiren dolaşım alanıdır. Bu metalar, ister tamamen meta üretimi koşullarında (kapitalist koşullar) üretilsin, isterse de, ilkel, köleci ya da üreticinin, kendi ihtiyacını karşıladıktan sonra fazlasını piyasaya sürdüğü koşullarda üretilsin, bunun bir önemi yoktur. Önemli olan, meta üretilmesi ve metaların satışı ve satın alınmasıyla bir değişimden geçmesi durumudur. İşte metaların bu satışı ve satın alınışı, tüccar sermayesinin işlevi olacaktır. Demek ki, hangi biçimde üretilirse üretilsin tüccar sermayesinin işlevi, bu metaların değişimini sağlamaktır. 

Ama bu değişimi, doğrudan üreticilerin değişimleri ile karıştırmamak gerekir ve doğrudan üreticilerin birbirleri arasındaki değişimi olarak anlamamak gerekir.  Zira tüccar, birçok insan için satın alır ve satar. Oysa doğrudan üretici, kendi ihtiyacı olmayanı ya da ihtiyaç fazlasını pazara getirip satarak, kendi ihtiyacı olan bir metayı alması halinde ne tüccardan ne de tüccar sermayesinden söz edebiliriz. Bu gibi durumda, iki üretici arasındaki dolaşım işlevini üreticiler yerine getirmektedir. Üretim, basit meta üretimidir ve henüz dolaşım süreci bu uçlardan ayrı değildir. 

Dolaşım süreci, üreticilerin kendi aralarındaki değişimi olmaktan çıktığında, üreticilerden bağımsızlaşarak, tüccar sermayesinin işi haline gelir. Artık ürünler üreticiler aracılığıyla değil, tüccar sermayesi aracılığıyla metalar haline getirilir. Bu durum,  basit meta üretimi sürecinin çözülmesini de hızlandırır. 

Öyleyse sermaye, ilkin dolaşım sürecinde ortaya çıkmaktadır ve üretim sürecinden ayrı bağımsız bir varlık halinde dolaşım işlevini yüklenmektedir. “Sermaye, dolaşım sürecinin uçlarını -aralarında dolaşımın aracılık ettiği çeşitli üretim alanlarını- denetimi altına almayı öğrenmeden önce, dolaşım sürecinde oluşabilir ve oluşmak zorundadır.” K-3-288 Dolaşım sürecinin iki uçtan (üreticiler) bağımsızlaşması, dolaşımın üretim süreci üzerinde egemenlik kurmadığı ve üretim sürecinin dolaşımı kendi evresi içerisine almadığı anlamına gelir. Burada tüccar sermayesi uçlardan ayrılmış saf bir haldedir. Ama bu onun gelişmesinin de saf kaynağıdır. Demek ki, kapitalizm öncesi biçimlerde tüccar sermayesi, üretim süreciyle ilgisiz, dolaşım sürecinde var olan ve orada büyüyen bağımsız bir sermayedir. Henüz üretim süreciyle ilişkilenmemiştir. 

Tüccar sermayesi geliştikçe, kapitalizm öncesi biçimlerin çözülmesine katkıda bulunmuştur. Zira tüccar sermayesi, kapitalizm öncesi biçimlerde, meta değişimini sürekli olarak teşvik etmiş ve böylece, değişim ilişkisinin gelişmesine katkı koymuştur. Bu süreçte para, sürekli olarak sermaye halini alırken, ürünler de, değişim değeri, meta ve para olarak gelişmiştir. 

Kapitalizm öncesi biçimlerde, ticaret sermayesinin kârı, gelişmiş bir kapitalizmde olduğu gibi üretilen artı değerden pay biçiminde olmamıştır. Zira metalar, tam anlamıyla eşdeğer bir değişime tabi değildi. Üretilmiş metalar genellikle, değerinin altında satın alınıp, değerinin üzerinden satılırdı. Aradaki fark ta ticaret sermayesinin kârıydı. Ayrıca aldatma, dolandırıcılık her an olası bir durumdur. Zira “egemen bir duruma ulaştığında tüccar sermayesi her yerde bir yağma düzeninden yanadır.”K-3-291 Bu nedenle tüccar sermayesinin, tüccar uluslar arasında gösterdiği gelişme, yağma, korsanlık, köle hırsızlığı, sömürgelerin ele geçirilmesiyle birlikte yürümüştür. 

Kapitalist üretim tarzında tüccar sermayesi, eski bağımsız biçimini kaybederek, sermaye yatırımında özel bir evreye indirgenir. Ayrıca karların eşitlenmesi de tüccar karını ortalama kara indirger. Bu durumda tüccar sermayesinin gelişmesiyle şekillenen toplumsal koşullar egemenliğini kaybetmiştir. Dolayısıyla o artık, üretken sermayenin bir aracısı konumuna indirgenmiştir ve sanayi sermayesinin dolaşımını sağlayan, bu anlamıyla da, sanayi sermayesine bağımlı olan bir haldedir. 

Marx, tüccar sermayesinin, belli bir düzeye kadar gelişmesini, kapitalist üretimin gelişmesinin bir ön koşulu olarak görüyor. Ama hemen bir uyarıda bulunuyor. Tüccar sermayesi tek başına “ne bir üretim tarzından diğerine geçişi sağlayabilir ne de bunun açıklanması için yeterlidir.”K-3-288 Tüccar sermayesi serveti artırarak ve ticaret yoluyla giderek daha fazla değişim değeri üretmeye yönelten nitelik kazandırarak kapitalizm için bir olanak yaratır. Ama asla tek başına üretim tarzının değişmesini sağlayamaz. 

Toplumun, kapitalist-öncesi aşamalarında, ticaret, sanayie egemendi. Modern toplum için bunun tersi doğrudur. Ticaret, aralarında yürütüldüğü topluluklar üzerinde hiç kuşkusuz azçok karşıt bir etki yapacaktır. Lüks nesneler ile geçim araçlarını, ürünlerin doğrudan kullanımından çok satışına bağımlı hale getirerek, üretimi gitgide değişim-değerinin boyunduruğu altına sokacaktır. Böylece o, eski ilişkileri çözüp dağıtır. Para dolaşımını artırır.”K-3-290 Artık o, üretim fazlasıyla yetinmez. Üretimi giderek kendi pençesine alır. Ama "bu çözülme sürecinin nereye varacağı, başka bir deyişle, eski üretim tarzının yerini hangi yeni üretim tarzının alacağı ticarete bağlı olmayıp, eski üretim tarzının kendisinin niteliğine bağlıdır.”K-3-291Örneğin ticaretin, Antik dünyadaki etkisi, köle ekonomisiyle sonuçlanmıştır. Modern dünyada ise kapitalizmle sonuçlanmıştır. O halde bu sonuçlar, tüccar sermayesinin gelişmesinden daha başka koşullardan ileri gelir. Bu koşullar toplumun kendi ilişkileridir.

O halde tüccar sermayesi, kapitalizmin oluşmasına ve gelişmesine, çözücü bir etkiyle katkıda bulunmuştur. Marx’ın deyimiyle, “16. ve 17. yüzyıllarda coğrafi buluşlar ile ticarette görülen ve tüccar sermayesinin gelişmesini hızlandıran büyük devrimler, feodal üretim tarzından kapitalist üretim tarzına geçişi kolaylaştıran belli başlı öğelerden birisini oluşturur.”K-3-292 Demek ki, tüccar sermayesinin gelişmesi kapitalizme geçişi kolaylaştırmıştır. Ama esas öz, ilkel birikim döneminde, üreticilerin üretim araçlarından yoksun bırakılarak, özgür işçiler haline dönüştürülme sürecidir. 

Marx’a göre, feodalizmden kapitalizme geçiş iki farklı biçimde olur. Birincisi, üreticinin, tüccar ve kapitalist haline gelmesiyle, bu devrimci bir yoldur. İkincisi ise, tüccarın üretim üzerinde doğrudan egemenlik kurmasıyladır. Yünlerini dokumacılara satıp, onların kumaşlarını alarak kendilerine bağlamaları ikinci duruma örnek olarak verilebilir. Bu durum, kendiliğinden eski üretim tarzının alaşağı edilmesine yardımcı olmaz. Hatta onu koruma ve sürdürme eğilimi gösterir.

Son olarak belirtelim ki, Marx, Tüccar sermayesinin bağımsız gelişmesinin, kapitalizmin gelişme derecesiyle ters orantılı olduğunu düşünmektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder