Marx, tüccar sermayesini iki alt biçime ayırıyor.
Bunlardan birisi, ticari sermaye, diğeri ise para ticaret ile uğraşan
sermayedir. Marx, modern ekonomi politiğin en iyi temsilcilerinin dahi, ticaret
sermayesi ile sanayi sermayesi ayırımı yapmadığını, ticaret sermayesinin
kendine özgülüğünü görmezden geldiklerini belirtiyor.
Toplumun toplam sermayesi ele alındığında, sermayenin
devresinin üretim ve dolaşım evrelerinden oluştuğunu biliyoruz. Toplumun toplam
sermayesinin bir kısmı, her zaman piyasada, paraya çevrilecek metalar biçiminde
ya da metalara çevrilecek para biçiminde bulunur. Yani dolaşım alanında
bulunurlar. Dolaşım sürecindeki bu sermayeler, sürekli olarak paradan metaya,
metadan paraya biçimsel bir başkalaşım içerisindedirler. Bu başkalaşım,
işbölümü gereği, özel bir sermayenin özel işlevi olarak ayrıldığında, meta
sermaye, ticari sermaye biçimine girer. Bu ticari sermayenin aktörleri
tüccarlardır. Tüccarlar, hiçbir şekilde üretim etkinliğinde bulunmadan, satmak
amacıyla meta satın alırlar, aldıkları metaları da tekrar paraya dönüştürerek,
işlevlerini yerine getirirler. Dolayısıyla da, onların sermayeleri (ticari
sermaye) daima, dolaşım alanında bulunur. Demek ki, toplumsal sermayenin,
tüccarlara ait olan kısmı, devamlı olarak başkalaşımdan geçerek, piyasada
dolaşım sermayesi olarak bulunur.
“Meta
ticareti yapan kimse, genellikle kapitalist olarak piyasada her şeyden önce,
kapitalist olarak yatırdığı belli bir miktar paranın temsilcisi şeklinde
görünür…”K-3-238 ve onun bu ilişkideki adı tüccardır. Onun bütün derdi, elinde
bulunan belli miktarda bir parayı, çoğaltmaktır. Yani, başlangıçta para
biçiminde yatırdığı değeri, başkalaşım sürecinden geçirerek, daha fazla değere
ulaşmaktır. Bu süreç, daha önce de görüldüğü üzere P–M–P' dür. Anlamı, sermaye
biçiminde yatırılmış belli miktarda para ile meta satın alınacak, bu metalar
satıldığında, yatırılmış paradan daha fazla paraya ulaşılacaktır ve bu hareket kendi
işlevi dışında kalan üretim süreciyle kesintiye uğramadan, sürekli olarak
yinelenecektir.
Tüccar,
sanayiciden metaları satın aldığında, sanayici hemen üretim sürecini yeniden
başlatabilir. Zira sanayici metasının satışını tamamlamıştır ve tüccarın
elindeki metaların satışı artık onu ilgilendirmez. Ama tüccar için henüz
metaların satışı gerçekleşmiş değildir. Sanayici üretim sürecini yeniden
başlatıp yoluna devam ederken, tüccarda satın almış olduğu metalarla pazarın
yolunu tutmuştur. Zira tüccar elindeki metaları satmak ve onları para biçimine
dönüştürmek zorundadır. Bu biçimsel dönüşümü sağlama işi tüccarın işidir ve
tüccar bu iş için sermaye yatırmıştır. Dolayısıyla ticari sermaye, kendine özgü
bir işlevi olan sermayedir ve bu sermaye toplumsal sermayenin bağımsız bir
kısmıdır. Eğer bu işi tüccar yürütmeseydi, sanayici yürütecekti. Bu nedenle de,
sanayi sermayesinin, kendine özgü bir kısmıdır ama tüccarın faaliyeti
altındadır. Bu işi tüccar yaptığı için, bu alana tüccar sermaye yatırdığı için,
sanayici kapitalistin sermaye ihtiyacı da azalmış olur ve ayrıca bu alanın
tüccar şahsında bağımsızlaşmasıyla bu süreç daha hızlı yürütülür. Böylece,
sermayenin dolaşım evresi kısalmış olur.
Marx ticaret
sermayesinin, üretici kendi malını kendisi satarken, üretim sürecinin özel bir
evresini temsil ediyorken, şimdi ona bağımsız bir şekilde iş gören bir sermaye
niteliğini veren şeyin ne olduğunu soruyor ve yanıtlıyor. Metaların satışı için
yatırılan sermayenin ticaret sermayesi olarak bağımsızlaşmasının, tüccar
sermayesi olarak bağımsız biçime bürünmesinin birinci nedeni, meta sermayenin
üreticinin değil başkasının (tüccarın) elindeyken başkalaşımdan geçmesidir.
İkinci nedeni ise, bağımsız dolaşım aracısı durumuyla tüccarın para sermayeyi
yatırmasıdır. Yeniden üretim sürecinde sanayi sermayesindeki M–P, yani meta
sermayenin para sermayeye çevrilmesi, tüccar için P–M–P', yani meta satın alma,
alınan metanın satışı ve böylece kendisinden ayrılan para sermayenin fazlasıyla
kendisine dönmesi biçimini alır. Böylece meta sermaye, ticaret sermayesinde
bağımsız biçime bürünür. Zira tüccar, sadece bu meta sermayenin başkalaşımını
sağlamak için sermaye yatırır ve para sermaye bunu sürekli meta alıp satma
işiyle başarır.
Tüccar
sermayesi, yalnızca bu alım ve satım için kullanılan bir sermayedir. Bu nedenle
de, meta sermaye ve para sermaye dışında başka bir biçime bürünemez. Yani
üretken sermaye biçimine bürünemez ve her zaman, dolaşım alanında kalır ve
üretim alanına giremez. O halde, tüccar sermayesi tüccar tarafından yatırılmış
para sermayedir ve üretken bir sermaye değildir. “Tüccar sermayesi işte bunun
için ne değer ne de artı-değer yaratır hiç değilse doğrudan doğruya
yaratmaz.”K-3-246 Sadece dolaşım zamanının kısaltılması yoluyla, artı değerin
artışına katkıda bulunmuş olur. Yani başka bir deyişle, dolaşımı hızlandırarak,
yeniden üretim sürecine katkıda bulunur. Ayrıca piyasanın genişlemesine,
sermayenin geniş ölçekte iş görmesine yardım eder ve ayrıca, sanayi
sermayesinin birikimini teşvik ederek katkıda bulunur. “Dolaşım zamanını
kısalttığı ölçüde, artı-değerin yatırılan sermayeye oranını, şu halde kâr
oranını yükseltir.”K-3-247 Eğer sanayici kapitalist metasını kendisi nihai
tüketiciye satmayı bekleseydi, üretim süreci kesintiye uğrayacaktı. Ya da bu
kesintiyi yapmamak için üretimi kısacaktı. Oysa tüccar bu iş için sermaye
yatırarak, süreci bağımsızlaştırmış ve daha hızlandırmış oldu.
Son olarak
belirtelim ki, toplumsal sermayenin bir kısmı daima, tüccar sermayesi biçiminde
bulunur ve satın alma ve satış işini, diğer bir deyişle sermayenin
başkalaşımını sağlar. Eğer toplum, bu sermayeyi üretken bir şekilde
kullansaydı, toplumun üretken sermayesi artardı. Lakin bu kez de, sanayi
kapitalisti, bu başkalaşımı sağlamak için, elinde daha fazla yedek akçe
bulundurmak zorunda kalacaktı. Zaten kapitalizmin henüz başlangıç dönemlerinde
durum böyleydi. Sanayi kapitalistleri kendi metalarını tüccar aracılığı olmadan
kendileri gerçekleştiriyorlardı. Bu nedenle de tüccarın yatırması gereken
sermayeyi onlar yatırmak durumundaydı. Bu iş için gereken zamanı da sanayi
kapitalistleri harcamak durumundaydı. Ama kapitalist üretimin gelişmesi
ölçüsünde ticari alan özerkleşmiştir. Bu alan tüccarın sermaye yatırdığı alan
halini almıştır.
Bu bölümü bir
vurguyla bitirelim: “Tüccar sermayesi, dolaşım alanında işlev yapan sermayeden
başka bir şey değildir. Dolaşım süreci, toplam yeniden-üretim sürecinin bir evresidir.
Ne var ki, dolaşım sürecinde hiç bir değer, dolayısıyla hiç bir artı-değer
üretilmez.”K-3-246 Yalnız burada üretim sürecinin dolaşım alanında devam ettiği
ulaştırma(meta taşınması) ve metaların depolanması durumunu ayrı tutmak
gerekir. Çünkü metaların taşınması ve depolanması hallerini üretken sürece
katmak gerekir. Zira bu durumda değer de artı değerde üretilir. Esas dolaşım
alanında olan şey, sadece, aynı miktar değerin metadan paraya paradan metaya
biçim değiştirmesidir. Yani aynı değerin biçim değiştirme durumudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder