29 Kasım 2024 Cuma

Marx’ta Eğitim ve Çocuk İşçiliği

Toplum kapitalist biçime evrilirken, çocuklar da eğitimden uzak, ucuz emek gücü olarak çalışma mekânlarına çekildiler. Rekabetçi ortamda, kapitalistin daha çok kâra ulaşma isteği ve sistemin yarattığı yoksullaşma bunu zorluyordu. Çalışma alanlarına akan çocuklar, fiziksel, sosyal ve psikolojik yıkımın en acımasızını yaşadılar. Geceli gündüzlü uzun saatler çalıştırıldılar. Ucuz emek gücü olarak, sermayenin değerlenmesinin aracına dönüştürüldüler. Çocukların çalıştırılmasındaki bu “tiksindirici” duruma karşın Marx, sanayinin gelişmesinde, gelecek kuşakların (çocuğun ve genel olarak ta bireyin); çok yönlü gelişimine olan katkısını görüyordu. Zira gelişen sanayide ortaya çıkan iş çeşitliliği ve işin kolay kılınması, bireyin çok yönlü gelişmesinin olanağını sunuyordu.

30 Ekim 2024 Çarşamba

Bir Egemenlik Aracı Olarak, Eğitim

Eğitim insan toplumuyla birlikte ortaya çıkmıştır. İlk toplumlarda eğitim, bağımsız toplumsal bir faaliyet değildi, topluluğun kendisini yeniden ürettiği iş ile birlikte gerçekleşiyordu. Toplumun küçük bireyleri, topluluğun yaşamına katılıyor, hayatta kalabilme becerisini edindikleri gibi topluluğun yeniden üretimine katılarak, doğal bir eğitimden geçiyorlardı. Daha sonraları insanlık tarihi, eğitimi bağımsız, toplumsal faaliyet olarak ortaya çıkardı. Zamanla onu, eğitenleri ve eğitilenleriyle birlikte bağımsızlaştırarak; örgütlenmiş ve planlanmış olarak okulların dört duvarı arasına sıkıştırdı. Kuşkusuz eğitim, okulların dört duvarını aşan aile içi, arkadaşlık vb. geniş bir yelpazeyi kapsar. Ne var ki biz burada örgütlenmiş, belirli bir yaştan başlayarak çocuğa, sistemli bir şekilde; belirli bir müfredat çerçevesinde; planlı ve bilinçli olarak okullar aracılığıyla verilen eğitimle ilgiliyiz.

3 Ekim 2024 Perşembe

Kapitalizmin Vazgeçilmezi, Çocuk İşçiliği


Çocukların çalışması, üretime katılması bütün toplum biçimlerinde görülür. İlk toplumlarda çocuk emeği, topluluğun bir parçası olarak üretime katılıyordu. Çocuk emeği, topluluğun kendisini yeniden üretmesinin doğal bir eklentisiydi. Topluluğun ailelere ayrılmasıyla birlikte, aile emeğinin bir eklentisi haline dönüştüler. Yaşa ve cinsiyete dayalı işbölümünün gereği olarak; evde, bahçede, tarlada, merada, hayvan bakımında; aile emeğinin bir parçası olarak aile üretimine katıldılar. Sınıflı toplumlarla birlikte yine çocuklar, üretim alanlarında bulundular. Kırsal alanda, köylü üretiminin bir parçasıyken, kentlerde, çırak olarak bir ustanın yanında çalıştılar. Emekleriyle toplumsal üretime katılarak, toplumsal üretimin bir parçası oldular. Bu toplum biçimleri, çocuk emeğinin sistemli bir şekilde sömürülmesi kavramına yabancı olduğu gibi; bütün bu çalışmalar da çocuğu, işçi olarak damgalamaya yeter bir durum değildi.

17 Eylül 2024 Salı

Meslek Hastalıkları ve İş Kazalarıyla Gelen İşçi Ölümleri: “Sosyal Cinayet”


Meslek hastalıkları ve iş kazaları yoluyla; işçi sınıfının bireyleri günübirlik kazalarla yaşamlarını kaybediyorlar. Dünya için İLO verileri, Türkiye için İSİG verileri, meslek hastalıkları ve iş kazalarının boyutunu gözler önüne seriyor.

İLO verilerine göre her yıl dünyada, 300 milyonun üzerinde iş kazası meydana geliyor ve her yıl 2 milyonun üzerinde işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla yaşamını kaybediyor. Başka bir deyişle dünyada, her 15 saniyede bir işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarından yaşamını kaybediyor. İSİG verilerine göre Türkiye’de 2023 yılında en az 1923 işçi, iş kazalarında yaşamını kaybetti. 2024 ün ilk altı ayında ise en az 878 işçi iş kazalarında yaşamını kaybetti. Bu veriler ışığında söyleyebiliriz ki, çalışma koşulları adeta işçi öğütüyor. Üstelik bunlar, teknolojinin alabildiğine gelişmiş olduğu, çalışma hayatını kolaylaştıracak araçların rahatlıkla üretilebildiği bir tarihsel dönemde gerçekleşiyor.

29 Ağustos 2024 Perşembe

Kapitalist Üretim İlişkisinin Görüneni: Emeğin Değeri

 Burjuva toplumun görünüşünde, işçinin ücreti, emeğinin fiyatı olarak, belli miktarda emek için ödenen belli miktarda para olarak görünür.” (1) 

Görünen, gerçeğe ulaşmada sadece bir veridir. Görünenden gerçekliğe uzanan meşakkatli bir yol vardır. Bu yol yürünmediğinde, bırakalım gerçekliğe ulaşmayı, gerçekliğin örtülmüş, tersyüz edilmiş hali içerisinde; görüneni yeniden üretirken buluruz kendimizi.

Emek sermaye ilişkisinde, “emeğin fiyatı, “emeğin değeri” gibi kavramlar; görünenin ifadesi olan kavramlardır. Bu kavramlarla düşünmenin sonucu, emeği bir meta olarak kavrayıştır ve günlük dilde, mücadelede sıkça kullanılan yanlış söylemlere yol açarlar.

“ucuz emek”
"ucuz emek sömürüsü"
“ucuz emek cehennemi”
“Emek en yüce değerdir.”
“Emeğimizin karşılığını istiyoruz, alacağız.”