Marx’a göre iş çeşitliliği,
işçinin yeteneklerini ortaya çıkararak, onun çok yönlü gelişmesinin bir aracı
olacaktır. Kuşkusuz Marx, eski toplum biçimlerini çözen büyük sanayinin, emekçi
üzerinde yarattığı yıkımın farkındaydı. Ne var ki gelişen sanayi, her işi
yapabilmeye yatkın çok yönlü bireyin gelişmesinin olanaklarını da sunuyordu:
“Büyük sanayi getirdiği felaketler aracılığıyla, üretimin temel yasası olarak,
işin çeşitliliğinin kabul edilmesi zorunluluğunu ortaya koyarak; işçilerin, bu
çeşitli işler için yatkın duruma gelmesini ve bu yeteneklerinin en geniş ölçüde
gelişmesini sağlamıştır.”
Bu anlayışla Marx, çocuk
emeğini üretimden dışlamak yerine; çocuğun yaşı, işin güvenliği, çalışma zamanının
düzenlenmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Çocuk çalışmasında, çocuk
lehine düzenlemelerin; yasa ile garanti altına alınması ve çocuğun çalışmasının
eğitimle birleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Marx’a göre; çalışmayla
eğitim, okulla iş arasındaki keskin ayrımın ortadan kaldırılması gerekir. Her
çocuk, eğitimiyle birlikte; erken yaşta üretim içerisinde yer almalıdır.
Kuşkusuz her yetişkin de, hem işte hem de eğitim alanlarında eğitimine devam
etmelidir.
Marx, eğitimle işin birleştirilmesi
düşüncesinde olan Robert Owen’e atıfta bulunarak, kendi eğitim anlayışını
temellendirmiştir: “Robert Owen’in ayrıntılarıyla gösterdiği gibi gelecekteki
eğitimin tohumu, fabrika sistemi içinde atılmış ve filizlenmeye başlamıştır; bu
tür eğitimle belli bir yaşın üzerindeki her çocuk, üretici işi öğrenim ve
jimnastikle bir arada yürütecek ve bu yalnızca üretimde etkinliğin
artırılmasında bir yöntem olarak değil, tam anlamıyla gelişmiş bir insan
yetiştirilmesinde tek yöntem olarak uygulanacaktır.”
Marx, kapitalde İngiliz
Fabrika Yasalarında çocukların çalıştırılabilmesi için, ilköğretim zorunluluğu
getirmiş olmasını olumlu buluyor. Zira bu yasa, tüm olumsuzluklarına rağmen;
çocuğun çalıştırılabilmesi için eğitimi şart koşuyordu: “Yasanın öğrenimle
ilgili hükümleri bütünüyle saçma olmakla birlikte hiç değilse, ilköğrenimin,
çocukların çalıştırılması için zorunlu koşul olduğunu bildiriyordu. Bu
hükümlerin ilk başarısı, öğrenimle jimnastiğin el işiyle birleştirilebileceğini
ve dolayısıyla el işinin öğrenim ve jimnastikle bir arada yürütülebileceğini
ilk kez tanıtlamıştı.” (3) Öte yandan hem öğrenimi hem de çalışmayı birlikte sürdüren
çocukların, bütün gününü okulda geçiren çocuklara göre, daha fazla şey
öğreniyorlardı. Marx, fabrika denetmenlerinin okul müdürleriyle görüşmesinden
aktarıyor: “Fabrika denetmenleri, okul müdürleriyle yaptıkları
soruşturmalardan, çok geçmeden, fabrikadaki çocukların, düzenli gündüz
okullarında okuyan çocukların ancak yarısı kadar öğrenim gördükleri halde,
onlar kadar ve çoğu zaman daha fazla şey öğrendiklerini ortaya çıkarmıştır.”(4)
Marx, 1866’da, I.
Enternasyonal’in (Uluslararası İşçiler Birliği’nin) ilk kongresine sunduğu
“Geçici Genel Konsey Delegelerine Talimatlar- Çeşitli Sorunlar” başlıklı
belgede, sanayinin çocukları, toplumsal üretime katma eğilimini “ilerici,
sağlıklı ve meşru bir eğilim” olarak değerlendiriyor. “Modern sanayiin her iki
cinsiyetten çocukları ve gençleri toplumsal üretim denen o büyük işe katma
yolundaki eğilimini, sermayenin egemenliği altında, bu, tiksindirici bir
biçimde çarpıtılmış olsa da, ilerici, sağlıklı ve meşru bir eğilim olarak
görüyoruz.” Kuşkusuz sermaye, çocuk emeğini, kendi lehine sömürü aracı olarak;
çalışma alanlarına çekiyor. Yoksulluğu yaratmakla, çocukları ailelerinin
isteğiyle çalışmaya zorunlu kılıyor. Ne var ki, geleceğin gelişkin bireylerinin
yetiştirilme nüveleri de gelişen sanayide bulunuyor. Bu nedenle de, çocuk
emeğinin bütünüyle üretimden dışlanması düşüncesi uygun bir düşünce değildir.
Çocuk emeğinin, bütünüyle
üretimden dışlanmasını uygun bulmayan Marx, Çocuk çalışmasının, çocuğun yaşına göre
düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Sınırlamayı, erkek ve kız çocukları
ayırt etmeksizin, üç yaş grubuna ayırıyor. Şöyle ki, “Birinci grup 9-13 yaş,
ikincisi 13-15 yaş arasını, üçüncüsü de 16 ve 17 yaşlarını kapsar.” Bu yaş
grubuna göre, çocukların çalıştırılmasını sınırlama önerisi ise şöyledir: “Birinci
grubun herhangi bir atölyedeki ya da evdeki çalışmasının yasal olarak iki, ikinci
grubunkinin dört, ve üçüncü grubunkinin de altı saatle
sınırlandırılmasını öneriyoruz. ” Ayrıca “Üçüncü grup için, yemek ve dinlenme için, en
az bir saatlik bir ara olmalıdır.” Çocuğun kısıtlanmış çalışmasının
gerekliliğini düşünen Marx, çocukların gece işinde ve özellikle de, sağlığa
zararlı işlerde çalıştırılmamaları gerektiğini belirtiyor: “ 9-17 (dahil)
yaşlar arasındaki herkesin, gece işlerinde ve sağlığa zararlı işlerde
çalıştırılmalarının yasa ile kesinlikle yasaklanması gerektiği açıktır.” Marx’ın
düşündüğü, çocukların yaşına göre sınırlandırılmış bir çalışmadır. Bu
sınırlama, devletin gücüyle dayatılan yasalarla gerçekleşecektir.
Kuşkusuz çocuğun
sınırlandırılmış çalışması, eğitimle iç içe geçerek tamamlanmalıdır. Zira
çocuklar, eğitimden uzak salt sömürü nesneleri olarak çalışma alanındalar. “İlkokul
eğitiminin 9 yaşından önce başlaması istenilen bir şeydir; ama biz burada,
yalnızca, toplum düzeninin işçiyi sermaye birikiminin salt bir aracı durumuna indirgeyen
ve ana-babaları zorunluluk yüzünden köle-sahipleri, kendi çocuklarının
satıcıları haline getiren eğilimlerine karşı en vazgeçilmez çareleri ele
alıyoruz.” Marx çocukların üretime
katılması düşüncesini, var olan düzenin işçiyi sermaye birikim aracına
dönüştürdüğü, ailenin de bir zorunluluk gereği çocukları sermayeye satan bir
köle tüccarına dönüştüğü koşullar üzerine oturtuyor. Bu koşullar, çocukların
uzun saatler, okul yüzü görmeden bir eğitime tabi tutulmadan geceli gündüzlü
acımasızca sömürüldüğü; zihinsel bedensel çöküşe sürüklendiği koşullardır. Bu
koşullara, çare aradıklarını belirten Marx, Çocukların ve gençlerin “toplumsal
sağduyuyu toplumsal zor” haline dönüştürerek “mevcut sistemin ezici
etkilerinden kurtarılmaları” gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda, toplumsal
zora ve yasaların zorlayıcı etkisine ihtiyaç vardır. “Hiçbir ana-babanın ve
işverenin genç emek kullanmasına, eğitimle birleştirilmiş olması dışında izin”
verilmemesi gerektiğini belirtiyor. Burada vurgu, çalışmanın eğitimle birleştirilmesinedir.
Zira eğitimle birleşmiş çalışma, çocuğun çok yönlü gelişmesinin aracı
olacaktır. Marx’ın eğitim
anlayışı ise, zihinsel ve bedensel eğitim, politeknik öğretimdir.
Gotha Programı eleştirisi
olan Alman İşçi Partisi Programı’nın Kenar Notlar’ında Marx, Gotha Programı’nda
ortaya koyulan; çocuk emeğinin yasaklanması düşüncesine karşı “Çocuk emeğinin
genel yasaklanması, büyük sanayinin varlığıyla bağdaşmayan bir şeydir.” (6) diyerek,
bir ölçüde, çocuk emeğini üretimden dışlaması talebinin uygulanmasının olanaklı
olmadığını belirtmiş oluyor. Zira sanayideki gelişmeyle birlikte, kadın emeğini
sanayiye çeken koşullar, çocuk emeğini de çekiyor. Bu durumda hiç değilse, programa
çocukların çalıştırılmasında yaş sınırının koyulması gerektiğini belirten Marx,
“eğer” diyor, çocuk emeğinin üretime katılmasını yasaklamak “mümkün olsaydı, bunun
gerçekleşmesi gerici sonuçlar verirdi.” Zira çocukları koruyarak
sınırlandırılmış, iş zamanı yaşa göre düzenlenmiş, üretici çalışmayla birleştirilmiş
bir eğitim, var olan toplumun değişmesinde güçlü bir araç olacaktır.
Öyleyse Marx, eğitim
anlayışını ve çocuğun çalışmasına bakışını; çocuğun eğitimden dışlanmış
çalışması ve gelişen sanayinin yarattığı iş çeşitliliği, makineleşmeyle
birlikte işi kolay kılan yapısı üzerinden ortaya koymuştur. Sanayinin gelişimi,
çocuk emeğini üretim sürecine katma eğilimindedir. Eğitimle işin birliği,
yalnızca üretimi artırmak değil ama çocuğun çok yönlü gelişmesine katkı
olacaktır. İşte sanayinin ortaya koyduğu bu gelişmeyi Marx, kendi eğitim
görüşünün başlangıcı olarak ele alarak; herkesin, topluma üreten olarak
katılabilmesi için politeknik eğitimi öne sürmektedir. Zira politeknik eğitim, çocuğun
bedensel, zihinsel gelişimini ayırmadan birlikteliğini esas alır. Çocuklar,
zihinsel bedensel gelişim yanında; üretim süreçlerine bütün bilgisini alarak ve
pratikte uygulayarak eğitilmelidir. Yapılacak işte kullanılacak bütün üretim
araçlarını kullanarak; iş ile eğitimin birliği sağlanmalıdır. Ne var ki
eğitimle işin birliği, kapitalizmde sadece bir “eğilim”dir.
Marx’a göre, sanayi
gelişimiyle birlikte, çocuğun üretim sürecine katılması ve eğitimle işin
birliği; kapitalist sistem içerisinde “eğilim” olarak işliyor. Bunu eğilim
haline getiren nedenler, sermaye ilişkisinin ortaya koyduğu (kafa kol emeğinde
ayrışma, ucuz emek gücü ihtiyacı, yoksullaştırma) karşı etmenlerdir. Kapitalizm
varlığını koruduğu sürece, ne işçi sınıfının ne de küçük bireylerinin sistem
içerisinde çok yönlü gelişimini, tam olarak sağlaması mümkün değildir. Kapitalist
sistem, sanayinin gelişmesiyle birlikte, çok yönlü bireyin gelişimi için sadece
bir olanak sunuyor. Ne var ki sermaye ilişkisi, ucuz emek gücü ihtiyacıyla ve
yarattığı yoksullaşma eğilimiyle bunun engeli durumuna geliyor. Aynı durum,
emek üretkenliğinin gelişmesiyle birlikte işgününü düşürme olanağının ortaya
çıkışında da görünüyor. Üretimde kullanılan teknolojik gelişme, işgününü
düşürme olanağı yarattığı halde; sermaye ilişkilenmesi, işgününü düşürmek bir
yana daha da artırıyor. Teknoloji gelişmesindeki işçi lehine bu olanağı, kapitalist,
emek gücü maliyetini düşürmek için işçi çıkararak kullanıyor. Benzer biçimde,
çok yönlü bireyin ortaya çıkarılmasının olanağını sunan sanayideki gelişme, sermaye
ilişkisiyle baltalanıyor. Çocuğun çok yönlü gelişiminin aracı olacak gelişmenin
sunduğu olanak, kapitalistin çocukları salt sömürü aracına dönüştürmesiyle
engelleniyor.
O halde bireylerin ve
çocuğun tüm yönlü gelişiminin, tam olarak ortaya çıkabilmesi ve yaşam bulması
için kapitalist toplumun aşılması gerekiyor. Zira sistem aşıldığında ancak,
üretim, sömürü ilişkisinden kurtulmuş bireylerin çok yönlü gelişmelerini
sağlayacak olan üretici bir çalışmaya dönüşecektir. Sömürü ilişkisiyle
damgalanmış işçilik kavramı da, bütün bireylerin güçleri oranında katıldığı; üretici
çalışmaya dönüşecektir. Çocuklar da bu üretici çalışmanın, birer parçası olacaktır.
Kaynaklar
1. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 498, 1. Baskı, Sol Yayınlar
2,3,4. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 494, 1. Baskı, Sol Yayınları
5. Karl Marx, F.Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, 1. Baskı, s.49, Sol Yayınları
6. Karl Marx, 1886, Geçici Genel Konsey Delegelerine Talimatlar- Çeşitli Sorunlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder