4 Kasım 2017 Cumartesi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sorunu

Kapitalist sistemde; emekle sermaye arasındaki ilişki, sermayenin sömürüsüne dayalı bir ilişkidir. Bu ilişki, kapitalist sınıfa zenginlik ve rahat bir hayat sunarken, işçi sınıfına işsizlik, yoksulluk sefaleti dayatır. Dayatır diyoruz, çünkü kapitalist sömürü ilişkisi sermayenin emek üzerindeki egemenliğine dayanır. Yalnız bu kadar da değil; kölece çalışma koşullarının ortaya çıkardığı; meslek hastalıkları ve iş kazaları üretim sürecinin adeta sıradanı haline gelmiştir.  Meslek hastalıkları ve iş kazaları yoluyla; işçi sınıfının bireyleri birer onar yaşamlarını kaybetmektedirler. İLO verilerine göre her yıl dünyada, 300 milyonun üzerinde iş kazası meydana geliyor ve her yıl 2 milyonun üzerinde işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarından yaşamını kaybediyor. Rakamlar ürkütücüdür ama daha da ürkütücü olanı rakamların ardındaki can yakan gerçekliktir. Bu gerçeklik işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu işçi sınıfının yakıcı sorunu haline getirmektedir. Sorun yakıcıdır lakin, meslek hastalıklarına ve iş kazalarına karşı önlem alması gerekenler; duymuyor görmüyor, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine yeterince ilgi göstermiyorlar.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Emek Yağması

İnsana özgü olan emek süreci, insanın toplumu ve kendisini yeniden ürettiği bir süreçtir. Emek harcamak, yaratmak özünde insana haz veren, doyuma ulaştıran bir faaliyettir. Zira bu yolla insan, kendi becerisini, yetisini üründe somutlarken; kişiliğini ortaya çıkarır. Ne var ki sınıflı toplumlarla birlikte emek süreci, sömürünün konusu haline dönüşmüştür. Böylece insana haz veren emek süreci acı veren bir süreç haline gelmiştir. Kapitalist toplum acıyı daha da büyütüp, derinleştirmiştir. Emek gücünü metalaştırarak ve bireyi kendi emeğine yabancılaştırarak emek sürecini zulüm süreci haline getirmiştir. İnsanın toplumu ve kendisini yeniden ürettiği emek sermayenin egemenliği altında sömürülmektedir. Emeğin sömürüsü üzerinden büyüyen sermaye, rekabetçi ortamda daha fazla kara ulaşabilmek için kuralsızlaşmakta bir sakınca görmemektedir. Emek üzerinde egemenliğini daha da artırarak; emek gücünü bol keseden harcayıp, emek yağmasına neden olmaktadır.

26 Ekim 2017 Perşembe

Kapitalist Toplumda Sömürü ve Sömürünün Gizemi

Bir sömürü sistemi olan kapitalist toplumda sömürü ilişkisi, emek ile sermaye arasındadır. Başka bir ifadeyle, işçiyle kapitalist arasındadır. Sömürünün temelinde artı değer üretimi vardır. Kapitalist bu ilişkide, üretim aracı sahibi olarak; artı emeğe, artı değer biçiminde el koyar. Kapitalistin, artı değere el koyabilmesi için; özel bir metaya ihtiyacı vardır. Bu özel meta, işçinin mülkiyetinde ve tasarrufunda olan emek gücü metasıdır. Emek gücü metasını, özel kılan şey; üretimde tüketildikçe değer üretilmesidir.

22 Ekim 2017 Pazar

Sınıf Kavgasında Yansımasını Bulan; Ücret Kâr Karşıtlığı

 Ücretlilik sistemi olan kapitalist toplumda, işçinin ücretiyle kapitalistin kârı birbiriyle karşıtlık içerisindedir. Yalnızca karşıtlık içerisinde değil, aynı zamanda birbirine sıkı sıkıya bağımlıdır da… Ücret olmadan kâr, kâr olmadan kapitalist, kapitalist olmadan işçi, işçi olmadan da ücret olmaz. Üretim sürecinde görülen ücret ile kâr karşıtlığı, sınıfsal mücadele alanında, kapitalistlerle işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz karşıtlıkta ifadesini bulur. Sınıfsal alanda; kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasındaki gerilimin ana kaynağı, ücretle kâr arasındaki gerilimdir. Ücretlerin yeniden düzenlenme dönemleri olan, TİS görüşmeleri sırasında bu gerilim görünür olur. Kapitalist sınıfın çıkarıyla, işçi sınıfının çıkarı arasındaki karşıtlık bu süreçte açığa çıkar. Sınıflar, karşılıklı güç gösterisinde bulunarak, TİS sürecini kendi lehlerine çevirmeye çalışır.

14 Ekim 2017 Cumartesi

Kapitalist Toplumda Ücretin Özü

İşçi her hangi bir işletmede, belirli aralıklarla (gün, hafta, ay) çalışarak, belirli miktarda para alır. Aldığı para, işçinin belirli bir işin yapılması ya da belirli saat çalışmasının karşılığı olarak görünür. Varsayalım işgünü 8 saattir ve işçinin 8 saatlik çalışmasının karşılığı 100 liradır. Bu durumda işçi, 8 saat çalışacak ve çalışmasının sonunda 100 lira alacaktır. İşçinin 8 saatlik çalışmasının sonunda aldığı 100 lira onun ücretidir. Bu ilişkide ücret, işçinin 8 saatlik çalışmasının, yani 8 saatlik emeğin karşılığı olarak görünür. İşçinin emeği, sanki bir metaymış gibi; sanki ücret, emeğe yapılan bir ödemeymiş gibidir. Bu kadar da değil, işçi, 8 saatlik çalışmasının karşılığını, yani sekiz saatlik emeğinin karşılığını almış gibidir. Artı emeğin bir biçimi olan artı değer, yani işçinin ödenmeyen emeği görünmez. Bütün emek karşılığı ödenmiş gibi görünür. Karşılığı ödenen ve ödenmeyen emek ayrımı yok olduğu gibi, karşılığı ödenmeyen emekte, karşılığı ödenmiş olarak görünür. Böylece hem işçi hem kapitalist, emeğin karşılığının ödendiği kanısına varır. Bu yanlış bir algıdır. Yanlış algı bu kadarla da bitmez. İşçi örgütlenmelerine de sirayet ettiği gibi; ücretlilik sistemi kaldırılmadan, emeğin karşılığının alınabileceği kanısını da uyandırır. Emeğin karşılığının ödendiği kanısını yaratan görünüm, ücretlilik biçiminin kendisinden kaynaklanır. Ücretlilik biçimi, emeğin ödenen ve ödenmeyen ayrımını gözden saklayarak sömürü ilişkisini gizler.