Marx, burada ve bu kısmın (artı değerin kâra ve artı
değer oranının kâr oranına dönüşmesi) tamamında, belli sermayeye düşen kâr miktarının, o sermaye tarafından, belli dolaşım dönemi boyunca üretilen, artı
değer miktarına eşit olduğu varsayımıyla hareket ediyor. Böyle yapılmakla,
şimdilik, artı değerin alt biçimlere (rant, faiz, vergiler vb.) bölünmesi ve
ikinci kısımdaki (kârın ortalama kâra dönüşmesi) kâr oranı yoluyla elde edilen kârla özdeş olmaması durumu bir yana bırakılmış olunuyor.
Artı değer oranı, üretilen artı değerin, ücretler olarak yatırılmış değişen sermayeye oranıdır ve a' = a / d olarak gösterilir. Eğer artı değer, değişen sermaye ile değil de, toplam sermaye ile ilişkiye sokulursa, buna kâr denir. Öyleyse kâr oranı, artı değerin toplam sermayeye oranıdır ve k' = a / S olarak gösterilir. Ya da, k' = a / a + s olarak gösterilir. Zira henüz, değişmeyen sermayenin tamamını aktardığını düşünüyoruz.
Marx, formüllerle orantı kuruyor ve kâr oranı ile artı değer oranı arasındaki bağıntının; değişen sermaye ile
toplam sermaye arasındaki bağıntı gibi olduğunu belirliyor. Şöyle ki: “Şimdi,
a yerine eşdeğeri olan a'd'yi koyarsak, k' = a'd/S= a'.d / a+s olur ve bu
denklem şu orantı ile de ifade edilebilir: k' : a'=d : S ” K-3-51 Marks’a göre
bu orantıdan çıkan sonuç, kâr oranının, daima artı değer oranından küçük
olacağıdır.
Marx metaların, normal toplumsal
koşullarda üretildiğini ve değerlerinde satıldıkları öncülünden hareket ediyor.
Marx, s, d ve a’ nın büyüklüğü üzerinde etken olana; paranın değeri, devir
zamanı ve emeğin üretkenliğine değiniyor. Burada, paranın değeri ve emeğin üretkenliği
değişmiyor kabul ediliyor. Devir zamanı da şimdilik konu dışı tutuluyor. İşgününün
uzunluğu, emeğin yoğunluğu ve ücretler için de aynı şey yapılıyor. Ama Marx,
bir anımsatma yapıyor. “ücretlerde bir artış, artı-değeri azaltır, oysa
işgününde bir uzama ve emeğin yoğunluğunda bir artış artı-değeri çoğaltır.”K-3-52
Demek ki, ücretlerde artış ile, iş gününde uzama ve emeğin yoğunluğunda artış
arasında ters orantılı bir ilişkisi var. Doğal olarak ta, ücret artışı kâr oranını düşürür. İşgününde artma ve emeğin yoğunlaştırılmasıysa, kâr oranını
artırır.
Bu belirlemelerden sonra Marx, s, d
ve a’ da meydana gelebilecek değişmeleri, yani bunlardan bazılarının sabit,
bazılarının değişken olduğu halleri formüle ederek irdeliyor. Bu irdeleme
ardından bazı sonuçlara varıyor.
Her şeyden önce kâr oranı, iki ana
etmene bağlı bulunmaktadır. Kâr oranının bağımlı olduğu etmenlerden birisi,
artı değer oranıdır. Artı değer oranındaki artış ve azalma kâr oranındaki artış
ve azalmayı etkiler. Artı değer oranı artarsa, kâr oranı da artar, artı değer
oranı düşerse kâr oranı da düşer. Kâr oranının bağımlı olduğu etmenlerden
diğeri ise, sermayenin değer bileşimidir. Artı değerin değişmediği durumda,
sermayenin değer bileşimi ne kadar yüksek olursa, kar oranı o kadar düşük olur
ve tersi.
Kâr oranının artırılmasında, Marx,
değişmeyen sermaye de tasarrufa da değiniyor. Bunun kapitalist için önemine
vurgu yapıyor. “Değişmeyen sermayede yapılan bir tasarruf, bir yandan kâr
oranını artırırken öte yandan da bir miktar sermayeyi serbest bırakması
nedeniyle kapitalist için önemlidir.”K-3-59 Kapitalistin üretim araçlarını
tutumlu kullanma istek ve arzusunun nedeni budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder