“Eğer artı-değer belli ise, kâr oranı ancak, meta üretimi
için gerekli değişmeyen sermayenin değeri azaltılmak suretiyle artırılabilir.“
K-3-76 alıntısıyla başlayalım.
Artı değer aynı olduğu bir durumda, değişmeyen sermayede
yapılacak bir ekonomi, ne kadar fazla olursa, kar oranı o kadar yüksek
olacaktır. Bu durumda değişmeyen sermaye için yapılan harcamalar, ne kadar
kısılırsa, kapitalistin kar oranı artacaktır. Kapitalist bu bilinçle, üretim
araçlarında bir ekonomi yapma hevesindedir. Marx bu bölümde, değişmeyen
sermaye değerini düşürme çabalarına, başka bir deyişle, değişmeyen sermaye
değerinin düşme koşullarına değiniyor.
I.
Genel
Değişen sermayenin, aynı kaldığı bir durumda, artı emek
zamanının uzaması, dolayısıyla işgününün uzaması, değişmeyen sermayenin
değerini, değişene oranla nispi olarak azaltır. Böylece, artan artı değer
miktarıyla birlikte kâr oranı artar. İşgünü uzatılması, fazla çalışmanın karşılığı
ödensin ya da ödenmesin, normal işgününe göre kârı artırır. Böylece, “modern
sanayide durmadan artan sabit sermayeyi yükseltme gereksinmesi, bu nedenle, kâr
delisi kapitalistleri işgününü uzatmaya teşvik eden başlıca nedenlerden birisi
olmuştur.”K-3-73
İş günü uzatılmadığı hallerde, daha büyük emek gücünü sömürebilmek
için, daha fazla işçi çalıştırılır, ya da emeğin yoğunluğu artırılır. Her
durumda, üretim ölçeği artacaktır. Böylece hammadde ihtiyacı, sabit sermaye,
bina vb. ihtiyacı artacaktır. Değişmeyen sermayenin belli kısımları
büyüyecektir. Bu durumda, artı değerde artma, değişmeyen sermayedeki artışla
birlikte yürüyecektir. Öyleyse, emeğin daha fazla sömürülmesi, değişmeyen
sermayeye daha fazla yatırım yapılmasıyla birlikte yürür. “Demek ki, kâr oranı
böylece bir yandan düşerken, öte yandan artmaktadır. “K-3-74
Genişleyen büyük ölçekli üretimde ekonomi, aslında, bu
üretim koşullarının, emeğin toplumsal koşulları olarak işlemesinden
kaynaklanır. Yani başka bir deyişle bu emeğin, ortaklaşa toplumsal
karakterinden kaynaklanır. Bu durumda üretim araçlarının kitle halinde tüketilmesi
bir tasarruf sağlar. Öyle ki, üretim artıkları da üretken ve bireysel tüketime
tekrar döndürülebilir ya da, hammadde maliyetini, tekrar satılabilir hale
gelmesi ölçüsünde azaltır. Emeğin üretkenliği de üretim araçlarının ucuzlamasına
neden olur. Böylece belli miktar emeği maddeleştirip, artı değer elde etmek
için, emek koşullarına daha az yatırım yapılacaktır. Belli miktar emeğe el
koyma gideri düşecektir. Makinelerin iyileştirilmesi de, tasarruf
sağlayacaktır. İyi makinelerle verilen fireler azalacaktır. Dayanıklı
makinelerde onarım giderleri daha az olacak ve bu makinenin fiyatını
düşürecektir.
Sanayin gelişmesiyle gelen, değişmeyen sermayelerdeki bu
tasarrufun özelliği, bir sanayi kolunda kâr oranının yüksekliği, bir başka
sanayi kolundaki emek üretkenliğidir. Diyelim iplik sektöründe kâr oranının
artışı, pamuk alanındaki emek üretkenliğinin artışıyla, pamuğun ucuzlamasına
bağlı olarak ortaya çıkar. “Bu durumda gene kapitalistin çıkarına olan şey,
kendi sömürdüğü işçilerin ürünü olmasa bile, toplumsal emeğin ortaya koyduğu
kazançtır.”K-3-77 Kapitalist burada, emeğin toplumsal niteliğinin ve tüm
toplumsal işbölümü sisteminin avantajını yaşar.
Üretim araçlarının nispi ucuzlaması, onların, mutlak
toplam değerlerinin artıyor olmasını dışlamaz. Çünkü üretkenlik artışı,
ucuzlamaya neden olduğu gibi, değişmeyen sermayenin kullanım hacmini de artırır.
Değişmeyen sermayedeki ekonomi; üretim araçlarının, bileşik emeğin ortak üretim
açları olarak görev yapması ve tüketilmesi, böylece tasarrufun, üretken emeğin
toplumsal niteliğinin sonucudur. Ayrıca sermayeye, üretim aracı sağlayan
alanlarda üretkenliğin artmasının sonucudur da.
Kapitalistler sadece kendi alanlarındaki değil, öteki alanlardaki emeğin
üretkenliği avantajından yararlanırlar.
Emeğin toplumsallaşmasıyla kazanılan güç, sermayenin gücü
olarak görünür ve işçiye yabancı bir güçtür. Dolayısıyla bu güç sermayenin gücü
olarak aslında kapitaliste güç verir. Marx bunu şöyle ifade ediyor: “Üretim
araçlarının kullanılmasında sağlanan bu ekonomi, en az bir yatırımla belli bir
sonuç elde etme konusundaki bu yöntem, emeğin özünde yatan diğer herhangi bir
güçten daha fazla, sermayenin özünde bulunan bir güç, kapitalist üretim
biçimine özgü ve biçimin niteliğini oluşturan bir yöntem olarak görünür.”K-3-79
Bu görüngüyle düşünüldüğünde, işçi, emeğinin toplumsal niteliğine, başka
emeklerle birleşmesine, yabancı bir güce bakar gibi bakar. Zira o, üretim
araçlarının kullanım değerleriyle ilgilidir. Üretim araçlarının temsil ettiği
parayla, yani onların ucuzluğu pahalılığı ile bir ilgisi yoktur. Üretim
araçlarının bu yönünün, kapitalistle bağı vardır ve kapitalisti ilgilendirir.
Bu durumda şöyle denilebilir: Üretim araçlarında somutlaşan ve emeğin toplumsal
niteliğinin sonucu olan değeri kapitalisti ilgilendirir. Bireysel niteliğinin
sonucu olan kullanım değeri de işçiyi ilgilendirir. Burada emeğin toplumsal
niteliğinin yarattığı güç, işçiye yabancı ve hatta işçiye karşı görünür. Bu
durumda bu gücün sonucu olan, üretim araçlarında yapılacak ekonomiye karşı işçi
ilgisizidir. Kapitalist ise, olabildiğince bununla ilgilidir. Üretim
araçlarının, emeği sömürme araçları olduğu kapitalist toplumda bu böyledir.
Kapitalistin, üretim araçlarında, delicesine yaptığı
ekonomi, işçi sınıfının tüm yaşamını bol keseden harcamaya kadar gider. Bu keyfi
değil, kapitalist üretim tarzının çelişkili niteliğinin bir sonucudur. Marx’a
kulak verelim: “Kapitalist üretim tarzı, çelişkili ve zıt niteliği gereği,
emekçinin yaşam ve sağlığını bol keseden harcamayı, onun yaşam koşullarını
düşürmeyi, değişmeyen sermayenin kullanımında bir tasarruf ve böylece kâr
oranını yükseltmede bir araç sayacak kadar işi ileriye götürür.”K-3-81
Maliyetten tasarruf etmek için, işçi sağlığı ve güvenliği
hiçe sayılır. İş sürecinde, sağlık ve güvenlik önlemleri için, en küçük harcama
bile yapmak istemez. Zira “kapitalist açısından bu tamamen yararsız ve anlamsız
bir israftır.” K-3-81 İşçinin yaşamının büyük bir bölümünün, üretim sürecinde
geçtiği düşünüldüğünde, bu işçinin aktif yaşam sürecinin tamamının hiçe
sayılmasıdır. İşçi yaşamının bol keseden harcanmasıdır. Maliyeti düşürme
uğruna, dolayısıyla, kâr oranını yükseltme uğruna işçi yaşamının yok
edilmesidir.
II.
İş Koşullarında, İşçinin Sırtından Yapılan Tasarruflar
Kapitalist, üretim araçlarından tasarruf yaptığı gibi,
emek gücünden de tasarruf yapmaktadır. Zaten üretim araçlarında tasarrufun emek
üzerinde olumsuz etkisini biliyoruz. Marx burada, iş koşullarında, işçi
sınıfından yapılan tasarruf ve sonuçlarını gösteriyor. Öyle ki kapitalist
üretim tarzı, “başka herhangi bir üretim tarzından daha fazla, insan yaşamını
ya da canlı emeği, ve yalnızca insan kanını ve etini değil, sinirini ve beynini
de israf eder.” K-3-83 Toplumun bilinçli yeniden örgütlenmesinin hemen öncesindeki bu tarih çağında, insan soyunun sürdürülmesinin devamlılığı, insanlığın gelişimi; bireysel gelişmenin bu şekilde acımasızca israf edilmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Marx'ın, tarih çağı dediği sınıflı toplumlardır.
III.
Enerjinin Üretilmesinde, İletilmesinde ve Binalarda Tasarruf
Marx, enerji üretilip iletilmesi ve binalarda tasarruf
örneği olarak, “L. Horner, Ekim 1852 tarihli raporunda, buharlı tokmağı
bulan ünlü mühendis James Nasmyth of Patricroft'un bir mektubunu aktarıyor.”K-3-89
IV.
Üretim Artıklarından Yararlanma
“Kapitalist üretim tarzı, üretim ve tüketim artıklarından
yararlanmanın boyutunu genişletir.” K-3-93 Marx’ın üretim artıklarından kastı,
sanayi ve tarım artıklarıdır. Tüketim artıklarından kastı ise, insan tarafında
kullanılan nesnelerden geriye kalanlardır. Bugün geri dönüşüme söz konusu olan
şeyleri örnek olarak verebiliriz. Özellikle makinede yetkinleşme artıkların azalmasını sağlamıştır.
V.
Buluşlar Yoluyla Sağlanan Tasarruf
Marx, büyük ölçekli üretimin ve emeğin
toplumsallaşmasının değişmeyen sermaye tasarrufunda önemine bir kez daha vurgu
yapıyor. “Sabit sermayenin kullanılmasında sağlanan bu tasarruflar,
yineliyoruz, emek koşullarının geniş bir ölçekte kullanılmasından ileri gelir;
kısacası bunlar, doğrudan doğruya toplumsal ya da toplumsallaştırılmış emeğin
ya da üretim süreci içerisinde doğrudan elbirliğinin koşulları olarak hizmet
etmeleri olgusunun sonuçlarıdır.” K-3-95
Marx evrensel emekle, ortaklaşa emek arasında ayrım
yapıyor. Bunlar üretim sürecinde kendi rollerini oynayıp, iç içe geçmelerine
karşın, birbirinden farklıdırlar. “Evrensel emek, her tür bilimsel emek,
keşifler ve buluşlardır. Bu emek kısmen, canlı emeğin elbirliğine, kısmen de
daha önce yaşamış kimselerin emeklerinden yararlanmaya dayanır. Öte yandan,
ortaklaşa emek ise, bireylerin doğrudan doğruya elbirliği yapmalarıdır.”K-3-96
Bu söylenenler;
makinelerin ilk modelinin maliyetiyle, sonra yapılanın maliyeti arasındaki fark
ve yeni bir buluşa dayanan, bir işletmeden sonra kurulan işletme giderlerinin
çok daha az olması gözlemleri ile doğrulanır. Öyle ki, öncülük edenlerin çoğu,
iflas etmiş olmalarına karşın, “insan zekası ile ilgili evrensel emeğin bütün
yeni gelişmelerinden ve bunların bileşik emek yoluyla toplumsal uygulanmasından
aslan payını alanlar, genellikle, en değersiz ve sefil türden
para-kapitalistleridir.”K-3-96
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder