31 Mart 2014 Pazartesi

Değişmeyen Sermayenin Kullanımındaki Ekonomi


Eğer artı-değer belli ise, kâr oranı ancak, meta üretimi için gerekli değişmeyen sermayenin değeri azaltılmak suretiyle artırılabilir.“ K-3-76 alıntısıyla başlayalım.

Artı değer aynı olduğu bir durumda, değişmeyen sermayede yapılacak bir ekonomi, ne kadar fazla olursa, kar oranı o kadar yüksek olacaktır. Bu durumda değişmeyen sermaye için yapılan harcamalar, ne kadar kısılırsa, kapitalistin kar oranı artacaktır. Kapitalist bu bilinçle, üretim araçlarında bir ekonomi yapma hevesindedir. Marx bu bölümde, değişmeyen sermaye değerini düşürme çabalarına, başka bir deyişle, değişmeyen sermaye değerinin düşme koşullarına değiniyor.  

I. Genel

Değişen sermayenin, aynı kaldığı bir durumda, artı emek zamanının uzaması, dolayısıyla işgününün uzaması, değişmeyen sermayenin değerini, değişene oranla nispi olarak azaltır. Böylece, artan artı değer miktarıyla birlikte kâr oranı artar. İşgünü uzatılması, fazla çalışmanın karşılığı ödensin ya da ödenmesin, normal işgününe göre kârı artırır. Böylece, “modern sanayide durmadan artan sabit sermayeyi yükseltme gereksinmesi, bu nedenle, kâr delisi kapitalistleri işgününü uzatmaya teşvik eden başlıca nedenlerden birisi olmuştur.”K-3-73 

İş günü uzatılmadığı hallerde, daha büyük emek gücünü sömürebilmek için, daha fazla işçi çalıştırılır, ya da emeğin yoğunluğu artırılır. Her durumda, üretim ölçeği artacaktır. Böylece hammadde ihtiyacı, sabit sermaye, bina vb. ihtiyacı artacaktır. Değişmeyen sermayenin belli kısımları büyüyecektir. Bu durumda, artı değerde artma, değişmeyen sermayedeki artışla birlikte yürüyecektir. Öyleyse, emeğin daha fazla sömürülmesi, değişmeyen sermayeye daha fazla yatırım yapılmasıyla birlikte yürür. “Demek ki, kâr oranı böylece bir yandan düşerken, öte yandan artmaktadır. “K-3-74

Genişleyen büyük ölçekli üretimde ekonomi, aslında, bu üretim koşullarının, emeğin toplumsal koşulları olarak işlemesinden kaynaklanır. Yani başka bir deyişle bu emeğin, ortaklaşa toplumsal karakterinden kaynaklanır. Bu durumda üretim araçlarının kitle halinde tüketilmesi bir tasarruf sağlar. Öyle ki, üretim artıkları da üretken ve bireysel tüketime tekrar döndürülebilir ya da, hammadde maliyetini, tekrar satılabilir hale gelmesi ölçüsünde azaltır. Emeğin üretkenliği de üretim araçlarının ucuzlamasına neden olur. Böylece belli miktar emeği maddeleştirip, artı değer elde etmek için, emek koşullarına daha az yatırım yapılacaktır. Belli miktar emeğe el koyma gideri düşecektir. Makinelerin iyileştirilmesi de, tasarruf sağlayacaktır. İyi makinelerle verilen fireler azalacaktır. Dayanıklı makinelerde onarım giderleri daha az olacak ve bu makinenin fiyatını düşürecektir. 

Sanayin gelişmesiyle gelen, değişmeyen sermayelerdeki bu tasarrufun özelliği, bir sanayi kolunda kâr oranının yüksekliği, bir başka sanayi kolundaki emek üretkenliğidir. Diyelim iplik sektöründe kâr oranının artışı, pamuk alanındaki emek üretkenliğinin artışıyla, pamuğun ucuzlamasına bağlı olarak ortaya çıkar. “Bu durumda gene kapitalistin çıkarına olan şey, kendi sömürdüğü işçilerin ürünü olmasa bile, toplumsal emeğin ortaya koyduğu kazançtır.”K-3-77 Kapitalist burada, emeğin toplumsal niteliğinin ve tüm toplumsal işbölümü sisteminin avantajını yaşar.

Üretim araçlarının nispi ucuzlaması, onların, mutlak toplam değerlerinin artıyor olmasını dışlamaz. Çünkü üretkenlik artışı, ucuzlamaya neden olduğu gibi, değişmeyen sermayenin kullanım hacmini de artırır. Değişmeyen sermayedeki ekonomi; üretim araçlarının, bileşik emeğin ortak üretim açları olarak görev yapması ve tüketilmesi, böylece tasarrufun, üretken emeğin toplumsal niteliğinin sonucudur. Ayrıca sermayeye, üretim aracı sağlayan alanlarda üretkenliğin artmasının sonucudur da. Kapitalistler sadece kendi alanlarındaki değil, öteki alanlardaki emeğin üretkenliği avantajından yararlanırlar. 

Emeğin toplumsallaşmasıyla kazanılan güç, sermayenin gücü olarak görünür ve işçiye yabancı bir güçtür. Dolayısıyla bu güç sermayenin gücü olarak aslında kapitaliste güç verir. Marx bunu şöyle ifade ediyor: “Üretim araçlarının kullanılmasında sağlanan bu ekonomi, en az bir yatırımla belli bir sonuç elde etme konusundaki bu yöntem, emeğin özünde yatan diğer herhangi bir güçten daha fazla, sermayenin özünde bulunan bir güç, kapitalist üretim biçimine özgü ve biçimin niteliğini oluşturan bir yöntem olarak görünür.”K-3-79 Bu görüngüyle düşünüldüğünde, işçi, emeğinin toplumsal niteliğine, başka emeklerle birleşmesine, yabancı bir güce bakar gibi bakar. Zira o, üretim araçlarının kullanım değerleriyle ilgilidir. Üretim araçlarının temsil ettiği parayla, yani onların ucuzluğu pahalılığı ile bir ilgisi yoktur. Üretim araçlarının bu yönünün, kapitalistle bağı vardır ve kapitalisti ilgilendirir. Bu durumda şöyle denilebilir: Üretim araçlarında somutlaşan ve emeğin toplumsal niteliğinin sonucu olan değeri kapitalisti ilgilendirir. Bireysel niteliğinin sonucu olan kullanım değeri de işçiyi ilgilendirir. Burada emeğin toplumsal niteliğinin yarattığı güç, işçiye yabancı ve hatta işçiye karşı görünür. Bu durumda bu gücün sonucu olan, üretim araçlarında yapılacak ekonomiye karşı işçi ilgisizidir. Kapitalist ise, olabildiğince bununla ilgilidir. Üretim araçlarının, emeği sömürme araçları olduğu kapitalist toplumda bu böyledir.

Kapitalistin, üretim araçlarında, delicesine yaptığı ekonomi, işçi sınıfının tüm yaşamını bol keseden harcamaya kadar gider. Bu keyfi değil, kapitalist üretim tarzının çelişkili niteliğinin bir sonucudur. Marx’a kulak verelim: “Kapitalist üretim tarzı, çelişkili ve zıt niteliği gereği, emekçinin yaşam ve sağlığını bol keseden harcamayı, onun yaşam koşullarını düşürmeyi, değişmeyen sermayenin kullanımında bir tasarruf ve böylece kâr oranını yükseltmede bir araç sayacak kadar işi ileriye götürür.”K-3-81 

Maliyetten tasarruf etmek için, işçi sağlığı ve güvenliği hiçe sayılır. İş sürecinde, sağlık ve güvenlik önlemleri için, en küçük harcama bile yapmak istemez. Zira “kapitalist açısından bu tamamen yararsız ve anlamsız bir israftır.” K-3-81 İşçinin yaşamının büyük bir bölümünün, üretim sürecinde geçtiği düşünüldüğünde, bu işçinin aktif yaşam sürecinin tamamının hiçe sayılmasıdır. İşçi yaşamının bol keseden harcanmasıdır. Maliyeti düşürme uğruna, dolayısıyla, kâr oranını yükseltme uğruna işçi yaşamının yok edilmesidir.

II. İş Koşullarında, İşçinin Sırtından Yapılan Tasarruflar

Kapitalist, üretim araçlarından tasarruf yaptığı gibi, emek gücünden de tasarruf yapmaktadır. Zaten üretim araçlarında tasarrufun emek üzerinde olumsuz etkisini biliyoruz. Marx burada, iş koşullarında, işçi sınıfından yapılan tasarruf ve sonuçlarını gösteriyor. Öyle ki kapitalist üretim tarzı, “başka herhangi bir üretim tarzından daha fazla, insan yaşamını ya da canlı emeği, ve yalnızca insan kanını ve etini değil, sinirini ve beynini de israf eder.” K-3-83 Toplumun bilinçli yeniden örgütlenmesinin hemen öncesindeki bu tarih çağında, insan soyunun sürdürülmesinin devamlılığı, insanlığın gelişimi; bireysel gelişmenin bu şekilde acımasızca israf edilmesi sayesinde gerçekleşmiştir. Marx'ın, tarih çağı dediği sınıflı toplumlardır.

III. Enerjinin Üretilmesinde, İletilmesinde ve Binalarda Tasarruf

Marx, enerji üretilip iletilmesi ve binalarda tasarruf örneği olarak, “L. Horner, Ekim 1852 tarihli raporunda, buharlı tokmağı bulan ünlü mühendis James Nasmyth of Patricroft'un bir mektubunu aktarıyor.”K-3-89

IV. Üretim Artıklarından Yararlanma

Kapitalist üretim tarzı, üretim ve tüketim artıklarından yararlanmanın boyutunu genişletir.” K-3-93 Marx’ın üretim artıklarından kastı, sanayi ve tarım artıklarıdır. Tüketim artıklarından kastı ise, insan tarafında kullanılan nesnelerden geriye kalanlardır. Bugün geri dönüşüme söz konusu olan şeyleri örnek olarak verebiliriz. Özellikle makinede yetkinleşme artıkların azalmasını sağlamıştır.

V. Buluşlar Yoluyla Sağlanan Tasarruf

Marx, büyük ölçekli üretimin ve emeğin toplumsallaşmasının değişmeyen sermaye tasarrufunda önemine bir kez daha vurgu yapıyor. “Sabit sermayenin kullanılmasında sağlanan bu tasarruflar, yineliyoruz, emek koşullarının geniş bir ölçekte kullanılmasından ileri gelir; kısacası bunlar, doğrudan doğruya toplumsal ya da toplumsallaştırılmış emeğin ya da üretim süreci içerisinde doğrudan elbirliğinin koşulları olarak hizmet etmeleri olgusunun sonuçlarıdır.” K-3-95

Marx evrensel emekle, ortaklaşa emek arasında ayrım yapıyor. Bunlar üretim sürecinde kendi rollerini oynayıp, iç içe geçmelerine karşın, birbirinden farklıdırlar. “Evrensel emek, her tür bilimsel emek, keşifler ve buluşlardır. Bu emek kısmen, canlı emeğin elbirliğine, kısmen de daha önce yaşamış kimselerin emeklerinden yararlanmaya dayanır. Öte yandan, ortaklaşa emek ise, bireylerin doğrudan doğruya elbirliği yapmalarıdır.”K-3-96

Bu söylenenler; makinelerin ilk modelinin maliyetiyle, sonra yapılanın maliyeti arasındaki fark ve yeni bir buluşa dayanan, bir işletmeden sonra kurulan işletme giderlerinin çok daha az olması gözlemleri ile doğrulanır. Öyle ki, öncülük edenlerin çoğu, iflas etmiş olmalarına karşın, “insan zekası ile ilgili evrensel emeğin bütün yeni gelişmelerinden ve bunların bileşik emek yoluyla toplumsal uygulanmasından aslan payını alanlar, genellikle, en değersiz ve sefil türden para-kapitalistleridir.”K-3-96


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder