5 Aralık 2025 Cuma

Toplum Yararına Değil, Sermaye için Üretim

“Bir toplum nasıl tüketmekten vazgeçemezse, üretmekten de vazgeçemez.” (1)

Toplumsal üretim, bütün toplumlar için zorunlu olan bir eylemdir. Her toplum, toplumsal biçimi ne olursa olsun; varlığını korumak ve süreğenliğini sağlamak için üretim yapmak zorundadır. Toplumların üretim süreci, bir üretim ilişkisini ifade eder. Sınıfsız toplumlarda toplumsal üretim, sömürüye dayalı olmayan bir üretim ilişkisiyle gerçekleşirken; sınıflı toplumlarda sömürüye dayalı olarak gerçekleşir. Kapitalizm öncesi sınıflı toplumlarda toplumsal üretim, köle - köle sahibi, feodal bey – köylü (serf) arasındaki kölelik ve serflik ilişkisiyle gerçekleşirken, kapitalist toplumda, ücretli işçi ve kapitalist arasındaki sermaye ilişkisiyle gerçekleşir. Sermaye ilişkisiyle toplumsal üretim, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi toplum yararını değil, egemen sınıfların yararını önceler. Kapitalist toplumda da toplumsal üretim, sermayenin üretimi ve yeniden üretimi yoluyla; sermaye sahiplerinin yararını önceler. Dolayısıyla kapitalist üretim süreci, egemen sınıf olan kapitalist sınıf lehine bir sömürü sürecidir.

7 Temmuz 2025 Pazartesi

Sermayenin Güzü, Çocuk Emeğinde!

Kapitalist sistemin başlangıç döneminden itibaren, ailedeki çocuk çalışması yerini çocuk işçiliğine bırakmış; çocuk emeği, sermayenin değerlenmesinde yaygın olarak kullanılmıştır. Teknolojinin gelişmesi işi kolay kıldıkça; hünerli ve adale gücüne ihtiyaç azaldıkça çocuklar, akın akın sömürü alanları olan fabrikalara, imalathanelere çekilmiştir. Beş yaşına kadar inen çocuk işçiliğiyle, açık havada, okulda olması gereken çocuklar, dört duvar arasında 16 saate varan fiziksel, sosyal ve psikolojik yıkıma maruz kalmış; küçük bedenler, acımasızca tahrip edilmiştir.

Çocuk emeği üzerinden bu acımasız sömürüye; bir düzen verme ve belirli kurallara bağlama çabaları sürgit devam etmiştir. Bu yönde fabrika yasaları çıkarılmış, çalışma yaşının ve yaşa göre çalışma zamanlarının düzenlenmesi çabasına girilmiş; çocuk işçiliğinin yasaklanması mücadeleleri verilmiştir.

4 Haziran 2025 Çarşamba

Çocuk İşçiliğine Devletin Katkısı

Sınıflı toplum olan kapitalist toplumda eğitim, kapitalist sınıfın işçi sınıfı üzerinde egemenliğini sürdürebilmesinin ve kapitalist sistemin yeniden üretilmesinin bir aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Kapitalist sınıfın egemenliğini tesis etmede ve sistemi yeniden üretmede eğitimin rolü iki yönlüdür. Bunlardan ilki, egemen ideoloji olan kapitalist sınıfın ideolojisini, eğitim aracılığıyla çocuklara ve genç kuşaklara enjekte etmektir. Bir diğeri ise eğitim aracılığıyla sermayenin ihtiyacı olan eğitilmiş nitelikli emek gücünü üretmek ve sermayenin hizmetine sunmaktır. Bu iki yönün birlikte ürettiği sonuç, kapitalist sistemin değişmezliğine inanan, sistemi kabullenmiş, çalışkan, sadık ve sermayenin ihtiyacı olan nitelikli emeğe sahip olan bireylerdir.

10 Mart 2025 Pazartesi

İş Güvenliği Önleminden Tasarruf, “Sistematik Soygun”

Kapitalist üretme biçimi, sermayenin emek üzerindeki egemenliğine dayalı sömürü ilişkisidir. Bu ilişkide hem kapitalist hem de işçi, üretime kendi çıkarlarının dayattığı zorunlulukla katılırlar. İşçinin üretime katılmaktaki amacı, yaşamını koruyup sürdüreceği bir ücrete ulaşmakken; kapitalistin amacı, kendi kapitalist varlığını korumak ve sermayesinin devamlılığını sağlamaktır. Bu ilişkide işçi, kapitalistin sermayesinin korunup geliştirilmesine ilgisizken; kapitalistte, işçinin yaşamını koruyup sürdürmesine karşı ilgisizdir. İşçinin üretimdeki muradı ücret, kapitalistin ise sermayesinin devamlılığını sağlayacak olan kârdır.

9 Şubat 2025 Pazar

İşçinin Emek Gücü Değerinden, Ücretine


Emekçiler, kırsal alanda toprağından ve toprağını işleme araçlarından; kentlerde ise sahibi oldukları üretim aletlerinden koparıldıklarında, artık gereksinimlerini kendileri üretemeyecek duruma geldiler. Üretimin araçlarından, aletlerinden, üretimin koşullarından ve üzerinde ürettikleri topraktan yoksun kalmak; gereksinimlerini karşılamaktan da yoksun kalmaktı.

Emekçiler üretemiyorlarsa, gereksinimlerini nasıl karşılayacaklardı?

29 Kasım 2024 Cuma

Marx’ta Eğitim ve Çocuk İşçiliği

Toplum kapitalist biçime evrilirken, çocuklar da eğitimden uzak, ucuz emek gücü olarak çalışma mekânlarına çekildiler. Rekabetçi ortamda, kapitalistin daha çok kâra ulaşma isteği ve sistemin yarattığı yoksullaşma bunu zorluyordu. Çalışma alanlarına akan çocuklar, fiziksel, sosyal ve psikolojik yıkımın en acımasızını yaşadılar. Geceli gündüzlü uzun saatler çalıştırıldılar. Ucuz emek gücü olarak, sermayenin değerlenmesinin aracına dönüştürüldüler. Çocukların çalıştırılmasındaki bu “tiksindirici” duruma karşın Marx, sanayinin gelişmesinde, gelecek kuşakların (çocuğun ve genel olarak ta bireyin); çok yönlü gelişimine olan katkısını görüyordu. Zira gelişen sanayide ortaya çıkan iş çeşitliliği ve işin kolay kılınması, bireyin çok yönlü gelişmesinin olanağını sunuyordu.

30 Ekim 2024 Çarşamba

Bir Egemenlik Aracı Olarak, Eğitim

Eğitim insan toplumuyla birlikte ortaya çıkmıştır. İlk toplumlarda eğitim, bağımsız toplumsal bir faaliyet değildi, topluluğun kendisini yeniden ürettiği iş ile birlikte gerçekleşiyordu. Toplumun küçük bireyleri, topluluğun yaşamına katılıyor, hayatta kalabilme becerisini edindikleri gibi topluluğun yeniden üretimine katılarak, doğal bir eğitimden geçiyorlardı. Daha sonraları insanlık tarihi, eğitimi bağımsız, toplumsal faaliyet olarak ortaya çıkardı. Zamanla onu, eğitenleri ve eğitilenleriyle birlikte bağımsızlaştırarak; örgütlenmiş ve planlanmış olarak okulların dört duvarı arasına sıkıştırdı. Kuşkusuz eğitim, okulların dört duvarını aşan aile içi, arkadaşlık vb. geniş bir yelpazeyi kapsar. Ne var ki biz burada örgütlenmiş, belirli bir yaştan başlayarak çocuğa, sistemli bir şekilde; belirli bir müfredat çerçevesinde; planlı ve bilinçli olarak okullar aracılığıyla verilen eğitimle ilgiliyiz.

3 Ekim 2024 Perşembe

Kapitalizmin Vazgeçilmezi, Çocuk İşçiliği


Çocukların çalışması, üretime katılması bütün toplum biçimlerinde görülür. İlk toplumlarda çocuk emeği, topluluğun bir parçası olarak üretime katılıyordu. Çocuk emeği, topluluğun kendisini yeniden üretmesinin doğal bir eklentisiydi. Topluluğun ailelere ayrılmasıyla birlikte, aile emeğinin bir eklentisi haline dönüştüler. Yaşa ve cinsiyete dayalı işbölümünün gereği olarak; evde, bahçede, tarlada, merada, hayvan bakımında; aile emeğinin bir parçası olarak aile üretimine katıldılar. Sınıflı toplumlarla birlikte yine çocuklar, üretim alanlarında bulundular. Kırsal alanda, köylü üretiminin bir parçasıyken, kentlerde, çırak olarak bir ustanın yanında çalıştılar. Emekleriyle toplumsal üretime katılarak, toplumsal üretimin bir parçası oldular. Bu toplum biçimleri, çocuk emeğinin sistemli bir şekilde sömürülmesi kavramına yabancı olduğu gibi; bütün bu çalışmalar da çocuğu, işçi olarak damgalamaya yeter bir durum değildi.

17 Eylül 2024 Salı

Meslek Hastalıkları ve İş Kazalarıyla Gelen İşçi Ölümleri: “Sosyal Cinayet”


Meslek hastalıkları ve iş kazaları yoluyla; işçi sınıfının bireyleri günübirlik kazalarla yaşamlarını kaybediyorlar. Dünya için İLO verileri, Türkiye için İSİG verileri, meslek hastalıkları ve iş kazalarının boyutunu gözler önüne seriyor.

İLO verilerine göre her yıl dünyada, 300 milyonun üzerinde iş kazası meydana geliyor ve her yıl 2 milyonun üzerinde işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla yaşamını kaybediyor. Başka bir deyişle dünyada, her 15 saniyede bir işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarından yaşamını kaybediyor. İSİG verilerine göre Türkiye’de 2023 yılında en az 1923 işçi, iş kazalarında yaşamını kaybetti. 2024 ün ilk altı ayında ise en az 878 işçi iş kazalarında yaşamını kaybetti. Bu veriler ışığında söyleyebiliriz ki, çalışma koşulları adeta işçi öğütüyor. Üstelik bunlar, teknolojinin alabildiğine gelişmiş olduğu, çalışma hayatını kolaylaştıracak araçların rahatlıkla üretilebildiği bir tarihsel dönemde gerçekleşiyor.

29 Ağustos 2024 Perşembe

Kapitalist Üretim İlişkisinin Görüneni: Emeğin Değeri

 Burjuva toplumun görünüşünde, işçinin ücreti, emeğinin fiyatı olarak, belli miktarda emek için ödenen belli miktarda para olarak görünür.” (1) 

Görünen ve gerçeklik bir ve aynı şey değildir. Görünen, sadece gerçekliğin yaklaşık bir yansımasıdır. Çoğu durumda gerçekliği örterek, anlaşılmasını güçleştirir; gerçekliği tersyüz ederek yanılgılar üretir. Ne var ki görünen, gerçeğe ulaşmada girilmesi gereken bir yoldur. Bu yol, gerçekliğe uzanan meşakkatli bir yoldur. Bu yol yürünmediğinde, bırakalım gerçekliğe ulaşmayı, gerçekliğin örtülmüş, tersyüz edilmiş hali içerisinde; görüneni yeniden üretirken buluruz kendimizi.

Emek sermaye ilişkisinde, “emeğin fiyatı, “emeğin değeri” gibi kavramlar; görünenin ifadesi olan kavramlardır. Bu kavramlarla düşünmenin sonucu, emeği bir meta olarak kavrayıştır. Bu kavrayış, günlük dilde, mücadelede alanlarında sıkça kullanılan yanlış söylemlere yol açarlar.

“ucuz emek”
"ucuz emek sömürüsü"
“ucuz emek cehennemi”
“Emek en yüce değerdir.”
“Emeğimizin karşılığını istiyoruz, alacağız.”

6 Nisan 2024 Cumartesi

Ücretlerin Artışı, Meta Fiyatlarını Artırır mı?

İşçinin, varlığını devam ettirebilmesi ve yaşamını sürdürmesi için tek gelir kaynağı ücrettir. İşçi günlük, haftalık ya da aylık aldığı ücretle kendisinin ve ailesinin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar. Başka bir deyişle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlar. 

Ücret özünde işçinin ve ailesinin, fiziksel ve sosyal varlığını sürdürmesi için; belli bir zaman aralığında tüketmesi gereken metaların değerlerinin toplamıdır. Ne var ki işçinin aldığı ücret, çoğu zaman; tüketmesi gereken bu metaların toplam değerinden sapar. Tüketilmesi gereken geçim nesnelerinin, değerinin altına düşebildiği gibi; bu değerlerin üzerine de çıkabilir. Eğer işçi, bu değerin altında ücret alırsa geçinebilme sorunu ortaya çıkarken, değerin üzerinde bir ücret alması, işçinin yaşam seviyesini iyileştirir. Bu durum işçileri, sürekli olarak ücret mücadelesi içerisinde tutar. Çünkü ücret artışını, yani ücret oranlarını belirleyen ana etken; işçilerin örgütlü mücadelesidir. Ücret belirleme dönemi olan TİS zamanlarında işçiler, sendikaları aracılığıyla pazarlık yaparak; ücretlerini artırma girişiminde bulunurlar. Çeşitli mücadele yöntemlerini devreye sokarak, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve bu ihtiyaçları geliştirecek ücret mücadelesi verirler.

5 Kasım 2019 Salı

Kapitalist Toplumda Çocuk Emeği

Çocukların çalışması sadece kapitalizme özgü bir durum değildir. Kapitalizm öncesi biçimlerde de çocuk emeği, aile emeğinin ve toplumsal emeğin bir parçasıydı. Evde, bahçede, tarlada, merada ya da bir usta yanında çırak olarak emekleri üretime katılıyordu. Ama kapitalist ilişkilerle birlikte; çocuklar, yığınlar halinde ücretli emek olarak üretim sürecine, sömürü alanlarına çekilmiştir. Ücretli emek olarak, üretim sürecine giren çocuklar; en ağır sömürüye maruz kaldılar. Çocukluklarına bakılmadan kölelik koşullarında, uzun çalışma saatleriyle sömürüldüler. Sermayenin değerlenmesinin ve kapitalizmin gelişmesinin bir aracı oldular. Öyle ki, kapitalizmin tarihi bir anlamda, çocuk emeğinin acımasızca sömürüsünün de tarihidir. Bugün halen, milyonlarca çocuk, sermayenin yeniden üretimi sürecinde sömürülmektedir.

4 Ekim 2019 Cuma

Sömürü Koşullarının Yeniden Üretimi

Kapitalist toplumda üretme süreci, sermayenin üretimi ve yeniden üretimi sürecidir. Yeniden üretim sürecinin temeli, emeğin, ürünlerinden; emek gücünün ise emeğin nesnel koşullarından ayrılmış olmasıdır. Başka bir deyişle, bir yanda üretim araçlarına ve geçim nesnelerine sahip olan kapitalistlerin; diğer yanda ise, sadece, emek gücüne sahip olan işçilerin var olmasıdır. Bu temel üzerinde, emeğin sömürüsü üzerinden sermayenin üretimi gerçekleşir. Bu durum, sürekli olarak yinelenen biçimde olur. Yani kapitalist üretme biçimi, bu sömürü ilişkisini, sürekli olarak yeniden üretir. İşçinin emeği, üretme sürecinde sürekli olarak, kendisine ait olmayan ürünlerde nesneleşir. Sermaye biçiminde, kapitalistin zenginliği olarak ortaya çıkar.

8 Eylül 2019 Pazar

Kapitalist Toplumda Kadın Emeği

Kapitalist toplumda kadın, iki biçimde emek harcar. İlkinde aile içerisinde ev işiyle, ailenin yeniden üretimi için emek harcarken; ikincisinde, sermayenin yeniden üretimi için emek harcar. Kadının, aile içerisinde harcadığı emek, ücretli emek değildir. Zira aile içerisinde harcanılan emek değer üretmez. Yalnızca, ailenin ihtiyacına yönelik kullanım değeri üretir. Sermayenin yeniden üretimi sürecinde ise; hem değer, hem de artı değer üretir. Kadının emeği burada ücretli emektir. Emek gücünü, bir ücret karşılığında kapitaliste satarak üretim sürecine girer. Üretim sürecinde, kadının emek gücü tüketilirken değer ve artı değer üretilir.

20 Ağustos 2019 Salı

Kapitalist Sistemde İşçinin Özgürlüğü, Nereye kadar?

Kapitalizm öncesi, kölelik-efendilik ilişkisinin olduğu üretim biçimlerinde; köleler ve köylüler (serfler), üretme sürecinin dışından gelen zor ve baskıyla karşı karşıyaydılar. Bu biçimlerde üretim ilişkisini belirleyen asıl şey, üreticinin köleliği ve toprak sahibine kölece bağımlılığıydı. Kapitalist üretim biçimine gelindiğinde ise üreticiler, kölelik ve serflik ilişkilerinden kurtularak; Tasarruf hakkı kendilerinde olan, emek gücü sahipleri olarak özgürleştiler.

21 Ekim 2018 Pazar

Kâr Oranlarının Düşmesi Yasasını, Eğilim Haline Dönüştüren Etmenler

Kapitalist üretimin temel amacı artı değerdir, yani kârdır. Kâra giden yol, acımasız rekabet ortamıdır. Rekabetçi ortamda her kapitalist, rakibinden daha fazla kâra ulaşmak için sömürüyü artırma çabası içerisindedir. Bunun için her yola kapitalist başvurur.

İşçiye düşük ücret dayatılır. İşgününü uzatma yoluna gidilir. Aynı zaman diliminde işçinin daha fazla emek harcaması sağlanır. Üretim süreci, sıkı kontrol ve denetim altında tutulur. İşçinin yemek, mola zamanlarına kadar el atılır. İşçinin insani ihtiyaçlarına da uzanan, bir kontrol ve denetim süreci, sonuçta işçinin insaniliğine çarpar. Böylece kapitalist sınıfa, emek üretkenliğinin artırılmasının daha yetkin haline başvurmak kalır.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Kapitalist Birikimin Sorunu; Düşen Kâr Oranları

Kapitalizmin varlığı, sermayenin kendisini yeniden üretebilmesi ve birikimini sürdürebilmesine bağlıdır. Ne var ki, kapitalist üretim biçiminde sermayenin birikimi süreci sorunsuz değildir. Bu süreç derin çelişkilerle doludur. Bu çelişkiler, kâr oranlarının düşmesi eğilimi yasasında açık olarak görünür. Kâr oranlarının düşmesi birikim sürecini sekteye uğratır. Kapitalist üretme biçimin sınırlı karakterini açığa çıkarır.


Üretim sürecinde işçiler üretim araçlarını kullanarak; ham maddeleri, tüketime hazır metalar haline dönüştürürler. Dönüştürme sürecinden geçen yeni üretilmiş metaya, kullanılan üretim araçlarının ve hammaddelerin değeri aktarıldığı gibi, yeni değer de katılır. Üretim araçlarının ve kullanılan ham maddelerin değeri yeni ürüne aynen aktarıldığı için değişmeyen sermaye (s) olarak adlandırılır. Yeniden üretilen değer ise iki kısma ayrılır. Biri emek gücünün değeri olan ve işçilerin tüketim nesnelerinin değeri (d) diğeri ise kapitaliste giden artı değer(a) dir. Yeni üretilen değer; emek gücünün değeri(d) ile artı değer(a) dir. Bu ikisinin birbirine bölünmesi (a: d) artı değer oranını yani sömürü oranını verir. Sömürü oranı, başka bir deyişle artı değer oranı(a:d) işçilerin sömürülme derecesidir.

30 Ocak 2018 Salı

Kapitalist, Sömürüyü Artırmak İster

Kapitalist sürekli olarak sömürüyü artırma derdindedir. Sömürüyü artırabilmek için artı değer peşinde koşar. Ne var ki artı değere (kâra) giden yol, haramiler sofrasıdır ve bu sofrada kıran kırana rekabet vardır. Bu rekabetçi ortamda, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Sermayesini artı değerle buluşturabilen, yeniden üretimini sağlayabilen ve onu büyütebilen kapitalist, yoluna devam eder. Sermayesini artı değerle buluşturamayan kapitalist, sermayesini gerçekleştiremez ve kurtlar sofrasında sermayesinin varlığını koruyamaz. Bu nedenle her kapitalist; artı değer peşinde koşarak sömürüyü artırma kavgası verir.


9 Ocak 2018 Salı

Meta, Değer ve Artı Değer

Metalar, bir yararlılığı olan, bireysel ya da toplumsal bir ihtiyacı gideren nesne olarak, değişim için üretilirler. Bunun anlamı şudur ki; bir emek ürünü olarak her meta, satılmak üzere üretilir ve tüketicisinin eline değişimden geçerek ulaşır. Meta üretimi sadece kapitalizme özgü değildir. Kapitalizm öncesi biçimlerde de meta üretimi vardı. Ama meta üretimi, kapitalizm öncesi biçimlerde genelleşmiş değildi ve istisnai bir durumdu. Oysa kapitalist toplumda meta üretimi, önceki biçimlerden farklı olarak istisnai değil, genelleşmiştir. Öyleyse üretiminde, kapitalist sistemin önceki biçimlerden farkı; meta üretiminin genelleşmiş olmasıdır.

21 Aralık 2017 Perşembe

Kapitalizm ve Yoksullaşma

Kapitalist toplumlarda her zaman, ekonominin şu ya da bu kadar büyüdüğünden söz edilir. Ekonomide büyümenin işsizliği ve yoksulluğu giderek azaltacağından dem vurulur. Oysaki ekonomideki büyümenin, işsizliği ve yoksulluğu azaltacağı yönünde doğrusal bir ilişki yoktur. Ekonomi büyüdüğü halde, işsizlik artabilir; yoksulluk ve sefalet büyüyerek genişleyebilir. 

Sözü edilen ekonomik büyüme, aynı zamanda sermayenin büyümesidir de. Sermayeyi büyüten süreç olan sermaye birikimi süreci, işsizliği artırdığı gibi yoksulluğu da artırıp genişletir. Üstelik bu durum, kapitalist sistemde arızi bir durum da değildir. Aksine bu durum, sermaye birikiminin; başka bir deyişle kapitalist gelişmenin normalidir.